İsmet Özel: Dünya kendi başına değişir mi?
Follow @dusuncemektebi2
İnsanlar hakikate ulaşmaya, ulaştıkları ölçüde hakikati dile getirmeye uğraşıyorlarsa yaptıklarının dünyayı değiştirme hevesleriyle değil, bir mükellefiyeti yerine getirme istekleriyle ilgili olduğunu düşünmek lâzım.
Dünyanın insandan önce deÄŸiÅŸtiÄŸi yolunda yaptığım tespit (23.11.1999, Yeni Åžafak) bir itiraza sebep oldu. Deniyor ki dünyanın insanın katkısı olmaksızın, dolayısıyla kendi kendine deÄŸiÅŸtiÄŸini kabul edemeyiz. Dünyanın sadece deÄŸiÅŸmesinden bahis açmakla yetinmek doÄŸru deÄŸil; aynı zamanda dünyanın deÄŸiÅŸtirilmesinden, dönüÅŸtürülmesinden de söz etmeli, edebilmeliyiz. Yani bir bakıma önümüze Karl Marx''ın Feuerbach üzerine yazdığı tezlerin en ünlüsü, on birinci tez sürülüyor: "Filozoflar dünyayı çeÅŸitli ÅŸekillerde açıklamaktan baÅŸka bir ÅŸey yapmadılar, ÅŸimdiyse dünyayı deÄŸiÅŸtirmek söz konusudur (gerektir)." Hümanizmin olumladığı bu yaklaşım tüm beklentilerin dünyayı insan eline teslim etme eÄŸilimi çerçevesinde kalmasını öneriyor. Oysa dünyanın insandan bağımsız deÄŸiÅŸimine dikkat çekiÅŸle birlikte hümanist ideallerden farklı bir çaÄŸrı doÄŸuyor.
Diyebiliriz ki öneriler ve çaÄŸrılar ahlâki konuma iliÅŸkin konulardır ve insanın dünya ile iliÅŸkisinin sarahatle anlaşılabildiÄŸi yegâne yer din alanıdır. Ä°mâna müteallik konulara girmeyeceksek ÅŸimdilik bunları bir kenara bırakalım ve biz dünyadaki deÄŸiÅŸimin insanlı mı insansız mı olduÄŸu, dünyanın aldığı biçimde insanın belirleyici olup olmadığı hususunda hele bir anlaÅŸalım. Hegel''den esinlenerek dünyaya biçim vermek üzere bir çok insan iradesinin harekete geçtiÄŸini, bir çok irade arasındaki diyalektik (daha doÄŸrusu sadece diyalektik deÄŸil, aynı zamanda çok yönlü, çok katlı, gerek anakronik ve gerekse senkronik) iliÅŸkinin dünyayı her insanın iradesinden bağımsız bir biçime soktuÄŸu ve giderek dünyanın kendine mahsus bir iradeyi temsil eder hale geldiÄŸini söyleyebiliriz. Dünyayı bu ÅŸekle kim soktu? Dünyanın iradesi aynı zamanda kimin iradesidir? Bu iki soruyu cevaplandırmak istediÄŸimiz zaman ne tek başına bir kimseyi, ne de insanların tümünü iÅŸaret edebiliriz. ZikrettiÄŸimiz sorular her insanı dünyanın deÄŸiÅŸimi karşısında bir tavır almak mecburiyeti karşısında bırakır. Yani dünyanın her insandan önce deÄŸiÅŸtiÄŸi bir veridir.
Bu mülâhazalara David Hume''dan esinlenerek birbiri ardınca gerçekleÅŸen iki olay arasında mutlak bir illiyet bağı kurulamayacağı, doÄŸan etki ile onun sebebinin birbirinden bağımsız olduÄŸu görüÅŸünü ilâve edebiliriz. Yani insanların dünyaya ne yaptığı ile dünyanın ne hale geldiÄŸi bi''z-zarûre alâkalı deÄŸildir. Ä°nsanlık tarihinde bilimin, düÅŸüncenin, sanatın ortaya koyduklarıyla ortaya konulanın uyandırdığı etkinin birbirleriyle imtizaç ettiÄŸi hiç görülmemiÅŸtir. Bunu bildiÄŸimiz halde biz insanlar dünyanın deÄŸiÅŸiminin dünyaya yaptıklarımızla saÄŸlanabileceÄŸi vehmine kendimizi sıkça kaptırır ve hikâyedeki "büyücünün çırağı" durumuna düÅŸeriz. Yahut sürgüne gönderilirken Mithat PaÅŸa''nın geminin güvertesinden Ä°stanbul halkının ayaklandığını görmek üzere ÅŸehre merakla bakışına mümasil iÅŸler yaparız. Oysa dünya kendine mahsus deÄŸiÅŸimini yürürlüÄŸe koymak için insanın hangi niyetler güttüÄŸünü öÄŸrenmeyi asla beklemez. Tam tersine dünyadaki her deÄŸiÅŸim aÅŸamasında insanların (filozofların) elinden dünyayı çeÅŸitli ÅŸekillerde açıklamaya çabalamaktan baÅŸka bir iÅŸ gelmez. Bu çaba bir türlü nihayete erdirilemez ki sıra dünyayı deÄŸiÅŸtirmeye gelsin.
Ä°nsanlar hakikate ulaÅŸmaya, ulaÅŸtıkları ölçüde hakikati dile getirmeye uÄŸraşıyorlarsa yaptıklarının dünyayı deÄŸiÅŸtirme hevesleriyle deÄŸil, bir mükellefiyeti yerine getirme istekleriyle ilgili olduÄŸunu düÅŸünmek lâzım.
YeniÅŸafak / ArÅŸiv
Henüz yorum yapılmamış.