Şükrü Hanioğlu: ABD,Türkiye'yi kaybetmek istiyor mu?
Benzer şekilde ABD-Türkiye ilişkisine BAE, Mısır, Suudi Arabistan benzeri ülkeler söz konusu olduğunda unutulan "insan hakları ve demokrasi kalitesi" ve "değer paylaşımı" zemininde yaklaşım da "realpolitik" bir yorum olarak sunulabilmektedir.
Türkiye ile ABD'nin yeni OrtadoÄŸu tasavvurları arasındaki makasın fazlasıyla açılması aralarındaki iliÅŸkinin sorgulanmasına neden olmaktadır.
Tarafeynin yekdiÄŸeri hakkında ağır suçlamalarda bulunduÄŸu, yaptırımlar uyguladığı ve "dostumun düÅŸmanının benim düÅŸmanım olması zorunlu deÄŸildir" düstûrunu benimsediÄŸi bir iliÅŸkide "müttefiklik" bir yana, pek çok baÄŸlamda "stratejik ortaklık"tan bahsedilmesinin dahi anlamlı olmadığı savunulabilir.
Dolayısıyla söz konusu sorgulamayı yapanların küresel eÄŸilimle de uyumlu, "realpolitik" temelli bir deÄŸerlendirme yaptığı iddia edilebilir.
Realpolitik ve stratejik planlama
Buna karşılık, deÄŸiÅŸik ABD mehâfilinde son dönemde sıklıkla tekrarlanan, "iki ülkenin hiçbir zaman ortak deÄŸerleri paylaÅŸmadığı," "parlak ittifak söyleminin cilâsı kazındığında altından baÅŸlangıcından beri sorunlu bir iliÅŸki"nin çıktığı, Türkiye'nin geleneksel siyasetinin "stratejik önemini kötüye kullanarak ÅŸantaj yapmak olduÄŸu," "müÅŸterek tehdidin ortadan kalktığı yeni gerçeklikte ortaklığın da anlamsızlaÅŸtığı" deÄŸerlendirmelerinin "realpolitik" yaklaşımı yansıttığını düÅŸünmek hatalıdır.
Benzer ÅŸekilde, Donald Trump'ın aynı çevreler tarafından "anlamsızlaÅŸan ittifak" konusunda "kral çıplak" diyerek "realpolitik temelli dış siyasete dönüÅŸü temsil eden lider" olarak resmedilmesi de yanıltıcı olabilir.
ZikrettiÄŸimiz gibi, SoÄŸuk SavaÅŸ'ın sonlandığı, NATO'nun görev tanımının farklılaÅŸtığı, Türkiye ve ABD'nin karşıt bölgesel ve yerel aktörleri desteklediÄŸi, Washington'ın Ankara'dan uzun süredir "Son zamanlarda benim için ne yaptın?" sorusuna tatminkâr cevap alamadığı vurgulanarak "ittifak"ın çoktan ölmüÅŸ olduÄŸunu savunmak ilk bakışta "gerçekçi" gözükebilir. Bu yapılırken, "Johnson Mektubu"ndan "Tezkere Krizi"ne, haÅŸhaÅŸ ekiminden güncel Suriye siyasetine ulaÅŸan örneklerin altı çizilerek iliÅŸkinin "tarihsel olarak" yapısal sorunlar taşıdığı da ileri sürülebilir.
Kâğıt üzerinde "realpolitik par excellence" olduÄŸu izlenimini veren söz konusu yaklaşımların temel sorunu, "gerçekçi dış siyaset"in dayandığı "veriler"i "güncel geliÅŸmeler," "çıkarlar"ı "yaÅŸanan an" üzerinden deÄŸerlendirmesi, geçmiÅŸi ise içinden cımbızla çekilen örnekler üzerinden araçsallaÅŸtırmasıdır.
Yeni OrtadoÄŸu'nun kısa sürede ÅŸekilleneceÄŸi, Selefî radikalizmin gelecekte de öncelikli tehdit oluÅŸturacağı, bölgeye Ä°srail'in güvenliÄŸi temelinde yaklaşımın sonsuza kadar süreceÄŸi, Arap Baharı'nın dirilmesi, yeni bir demokrasi dalgasının mümkün olmadığı, BAE, Mısır ve Suudi Arabistan'daki rejimlerin korunabileceÄŸi, Rusya ile iliÅŸkilerin deÄŸiÅŸmeyeceÄŸi benzeri varsayımlar üzerinden Türkiye ile ortaklığın yarar içermediÄŸini belirtmek "realpolitik" bir yaklaşım olarak yorumlanabilir.
Ancak dış siyaset yapımında aktör, çıkar ve koÅŸullar sürekli olarak deÄŸiÅŸmektedir.
Bu nedenle de "gerçekçi dış siyaset" orta ve uzun vâdeye yönelik "stratejik planlama" yapmak zorundadır.
Böylesi "realpolitik" deÄŸerlendirmeler ise "uzun vâdeli çıkarlar" göz önüne alındığında yeni OrtadoÄŸu ÅŸekillenirken Türkiye'nin tüm kırmızı çizgilerini ihlâl etmenin, onu deÄŸiÅŸik kamplara itmenin, farklı savunma seçeneklerine yöneltmenin ciddî riskleri beraberinde getireceÄŸi, bunun yerine "tasavvurlar arasındaki makas"ın daraltılmasına çalışma ve sorunlara "kriz yönetimi" çerçevesinde yaklaşımın daha anlamlı olduÄŸunu ortaya koyabilecektir.
Tarihî bir örnek vermek gerekirse, 1833'te donanmayı Ä°stanbul'a göndermeyerek II. Mahmud'u Rusya'dan yardım istemek zorunda bırakan Whitehall daha sonra tüm enerjisini, bu "realpolitik görünümlü," ama Palmerston'un ifadesiyle "tarih boyunca bir Ä°ngiliz hükûmeti tarafından alınan en hatalı karar"ın tahribatını önlemeye hasretmek mecburiyetinde kalmıştır.
Trump ve "realpolitik"
Michèle Flournoy ve Shawn Brimley 2006'da yaptıkları bir deÄŸerlendirmede küresel alanda karşı koyulması zor bir gücü elinde bulunduran ABD'nin "stratejik planlama" alanında ÅŸaşırtıcı bir zafiyete sahip olduÄŸunu vurgulamışlardı. Pek çok üst düzey dışiÅŸleri yetkilisinin de altını çizdiÄŸi gibi, "Uzun telgraf" ve "Bay X makalesi" ile uzak görüÅŸlülüÄŸünü kanıtlayan George F. Kennan idaresinde önemli baÅŸarılara imza atan stratejik planlama, SoÄŸuk SavaÅŸ sonrasında ikinci plana atılmış ve yerini pragmatik, plansız, "olaya özgü" ve "uzun vâdeyi dışlayan" siyaset yapımına terk etmiÅŸtir.
Böylesi dış siyaset yapımında, Sir Henry Elliot'ın ifadesini ödünç alacak olursak, "Türk olan her ÅŸeyden nefret edenler"in etkili medya ve "think tank"lerde yükselttikleri "Türkiye ile anlamsızlaÅŸan stratejik iliÅŸkiyi sonlandırma" talepleri "realpolitik gereklilik" ceketine büründürülebilmektedir.
Benzer ÅŸekilde ABD-Türkiye iliÅŸkisine BAE, Mısır, Suudi Arabistan benzeri ülkeler söz konusu olduÄŸunda unutulan "insan hakları ve demokrasi kalitesi" ve "deÄŸer paylaşımı" zemininde yaklaşım da "realpolitik" bir yorum olarak sunulabilmektedir.
Aynı bakış açısı, Trump dış siyasetinin "realpolitik"e dönüÅŸ sürecinin son halkası olarak takdimini de anlamlı gösterebilir.
Böylesi bir deÄŸerlendirme ile George W. Bush'un "eÅŸi görülmemiÅŸ ve dengi bulunmayan güç" yaklaşımından Obama'nın "ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir devletin tek başına küresel meydan okumalara karşı koyamayacağı" doktrinine geçiÅŸ sonrasında Trump'ın "realpolitik" siyaseti daha da ileri bir aÅŸamaya taşıdığı savunulabilir.
Rosa Brook'un altını çizdiÄŸi gibi "Yeni Muhafazakârlar, liberaller" ve "dostluk ve iÅŸbirliÄŸi adına Amerikan çıkarlarını fedâ etmekten çekinmeyen" dışiÅŸleri yetkililerinden farklı olarak "ittifakları kutsamayan" ve müttefiklere "emlâk alım satımındaki muhtemel iÅŸ ortağı" gibi yaklaÅŸan Trump'ın sosyal medya mesajlarını da "realpolitik" ürünü deÄŸerlendirmeler olarak okumak mümkündür.
Ancak bunların Trump'ı, Türkiye'nin "gerçek yüzü"nü anlayan "ilk ABD baÅŸkanı" haline getirdiÄŸini düÅŸünmek anlamlı deÄŸildir.
Güne odaklı analizler Trump'ın yaklaşımını böyle gösterebilir; ama "uzun vâde" ve "stratejik planlama"yı göz ardı eden deÄŸerlendirmeler, son tahlilde, "realpolitik" karakter taşımazlar.
Dolayısıyla, AB ve ABD'nin kendilerini "Türkiye'nin onların kamplarında bulunmadığı bir gerçeklik"e alıştırmalarını tavsiye edenlerin savunduÄŸunun tersine Washington'ın Türkiye ile mevcut sorunlarında "kriz yönetimi"ni tercihi uzun vâdedeki seçeneklerini zenginleÅŸtireceÄŸi ve Ankara'yı bütünüyle kaybetmemesini saÄŸlayacağından "realpolitik" ile daha uyumlu olacaktır. Bu ÅŸüphesiz, Ankara'nın da kısa vâde ve mevcut çıkarlarla sınırlı olmayan, stratejik planlamaya dayalı "realpolitik" siyasetler üretmesine baÄŸlıdır.
2 Eylül 2018 / Sabah-Pazar
Henüz yorum yapılmamış.