Özel / Analiz Haber
Türkiye genel kamuoyu ve Doğu Akdeniz krizi
Vatandaşların gündeme ilişkin düşüncelerini tespit etmek amacıyla geçtiğimiz ay yapılan araştırma, Türkiye kamuoyunun Doğu Akdeniz krizi hakkında ne düşündüğü hakkında önemli sonuçlar barındırıyor.
Dış politika denildiÄŸinde genellikle hükümetlerin resmî kanallar aracılığıyla yürüttükleri politikalar anlaşılır. Ancak bir dış politika kararı belli bir sürecin çıktısı olarak ete kemiÄŸe bürünür. Devletlerin siyasal yapısı, örgütleniÅŸ biçimleri, karar alma mekanizmaları, vatandaÅŸların siyasal tutum ve davranışları, medyanın dış politika konularını takdimi gibi birçok faktörün veyahut bileÅŸenin bu sürecin bir parçası olduÄŸu görülür. Bunlar içerisinde kamuoyunun ayrı bir yeri ve önemi vardır. Nitekim demokratik rejimlerde hükümetler takip ettikleri dış politika konusunda vatandaÅŸların düÅŸünce ve kanaatlerinin ne olduÄŸunu öÄŸrenmek isterler. Zira yönetenler ve yönetilenler arasındaki karşılıklı iliÅŸki ve etkileÅŸimin tam olarak anlaşılması ve siyasal karar alma süreçlerinin ona göre belirlenmesi demokrasinin ana karakteridir.
Hükümetler iç politikada olduÄŸu gibi dış politikada da temsil ettikleri halka karşı büyük bir sorumluluk taşırlar. O nedenle kamuoyunun tepkisine yol açacak dış politika kararları almaktan uzak durmaya çalışırlar. Hükümet iktidara doÄŸal olarak seçimle gelmiÅŸtir ve alacağı kararlarda kamuoyunu dikkate almak mecburiyetindedir. BaÅŸka bir ifadeyle seçimle iÅŸbaşına gelmiÅŸ her hükümet, aldığı veya alacağı dış politika kararları karşısında kamuoyunun desteÄŸine büyük bir ihtiyaç duyar. Dolayısıyla bir hükümet, beklediÄŸi desteÄŸi ardına alabilmek amacıyla dış politika kararları öncesinde veya sonrasında kamuoyunu kararın içeriÄŸine dair aydınlatmak ve ikna etmek mecburiyetindedir.
DiÄŸer taraftan ise, gündelik hayatın telaşıyla meÅŸgul olan vatandaÅŸların tümünün dış politika meseleleriyle ilgili ortaya çıkan çeÅŸitli sorunlar hakkında, bilgi sahibi olmasına imkân yoktur. Hatta büyük kriz anları dışında, halk kitlelerinin büyük bir kısmının bu sorunların farkında olmadığı bile söylenebilir. Yine kamuoyu konusu üzerine bilimsel çalışma yapan uzmanlar kamuoyundaki kanaatlerin oluÅŸumunda iÅŸ ve meslek gruplarının, sosyal çevrenin, ailenin, kanaat önderlerinin, kitle iletiÅŸim araçlarının ve okulun önemine dikkat çekerler. Ayrıca tüm bunlara günümüzde etki gücü giderek artan sosyal medya araçlarını da eklemek uygun düÅŸecektir. AraÅŸtırmalar, kiÅŸilerin etkileÅŸim içinde bulunduÄŸu bu kurumlardan bilhassa gündemdeki konular hakkında sürekli ve kalıcı bilgiler, deÄŸer yargıları ve kanaatler edindiÄŸini gösteriyor. Ancak bu edinimlerin sonradan deÄŸiÅŸebildiÄŸi de araÅŸtırmalara yansıyan bir gerçektir.
Kamuoyunun ÅŸekillenme sürecinde en etkili aracın kitle haberleÅŸme araçları (radyo, televizyon, gazete, dergi, sosyal medya, sinema) olduÄŸu, bazı tartışmaları beraberinde getirse de genellikle kabul edilen bir durumdur. Nitekim geliÅŸen teknolojiyle birlikte bu araçların haberleri, yorumları, analizleri büyük kitlelere çok kısa bir süre zarfında ulaÅŸtırması mümkün hale gelmiÅŸtir. Özellikle teknolojiyle iç içe yaÅŸanılan akıllı telefon çağında bir olaya iliÅŸkin haberlerin anında milyonlara ulaÅŸtığı gözlemlenmektedir. Ancak bilginin bu süratli yayılımına raÄŸmen kiÅŸilerin yayımlanan haberler ve yorumlar arasından sadece kendi ilgisini çekenleri veya kendince önem taşıyanları dikkate aldığı bilinmektedir. KiÅŸinin kendi ilgisini ve dikkatini cezbetmeyen olaylar veya haberler hakkındaki yorum ve deÄŸerlendirmelere katılımı ise kendisinde yer etmiÅŸ fikir ve kanaatler ölçüsündedir.
Bununla birlikte günümüzde daha görünür bir hale gelen, sosyal medya grupları üzerinden aktarılan ve bir konu hakkında fikir içeren mesajlar, görseller ÅŸeklindeki bilgiler kiÅŸinin kanaatinin ÅŸekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle kiÅŸi baÄŸlı olduÄŸu sosyal medya grubunun bir konu hakkındaki kolektif yargılarına ters düÅŸen haberlere, yorumlara ve kanaatlere karşı bir refleks gösterme eÄŸilimi taşır.
“DoÄŸu Akdeniz’de hükümetin tavrını doÄŸru buluyor musunuz?”
Kamuoyuna iliÅŸkin bu genel bilgilerin takdiminin ardından, “Türkiye kamuoyu DoÄŸu Akdeniz krizi hakkında ne düÅŸünüyor?” konusuna giriÅŸ yapılabilir. AraÅŸtırma Danışmanlık Medya Organizasyon (ADAMOR) Toplum AraÅŸtırmaları Merkezi Türkiye’de yaÅŸayan vatandaÅŸların Türkiye gündemine iliÅŸkin düÅŸüncelerini tespit etmek amacıyla 1-15 Ekim tarihleri arasını kapsayan “Türkiye Endeksi” adlı araÅŸtırmasını geçtiÄŸimiz hafta kamuoyuyla paylaÅŸtı. Söz konusu araÅŸtırma dahilinde 76 ilde örneklem olarak seçilen bin 317 kiÅŸiye iç politikadan dış politikaya gündemi meÅŸgul eden konular üzerinden bir dizi soru yöneltildi. Yapılan ankette dış politikaya iliÅŸkin, “DoÄŸu Akdeniz’de hükümetin tavrını doÄŸru buluyor musunuz?”, “DoÄŸu Akdeniz’deki krizden Türkiye’nin lehine bir sonuç çıkacağını düÅŸünüyor musunuz?”, “Türkiye, DoÄŸu Akdeniz krizinin çözümü için Libya ve Ä°srail gibi ülkelerle iÅŸbirliÄŸi yapmalı mı?” ve “Türkiye’nin AB üyeliÄŸini yeniden gündemine almasını ister misiniz?” ÅŸeklinde dört soruya yer verildi. Soruların üçünün Türkiye kamuoyunun gündemini ÅŸu sıralar en çok meÅŸgul eden DoÄŸu Akdeniz meselesine ayrılması isabetli bir tercih olmuÅŸtur. Biz de yazımızda bu üç soruya yer vereceÄŸimizi hemen belirtelim.
Zira Türkiye, DoÄŸu Akdeniz’de 2003 yılından bu yana gayrimeÅŸru bir dayatmayla Türkiye ve Kıbrıs Türklerinin hak ve menfaatlerinin gasp edilmesiyle karşı karşıya ve bu oldubittilere karşı meÅŸru ve yasal bir mücadele vermekte. DiÄŸer taraftan ise Ankara, Yunanistan’ın maksimalist karasuları ve kıta sahanlığı talepleri karşısında Antalya Körfezi’ne hapsolmamak için yoÄŸun bir diplomatik mücadele veriyor. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Avrupa BirliÄŸi (AB) üyesi olmanın saÄŸladığı siyasi avantajı Türkiye ve Kıbrıs Türklerine karşı bir baskı aracına dönüÅŸtürme gayreti içerisindeyken, Türkiye, krizin başından beri, DoÄŸu Akdeniz'de hem kendisinin hem Kıbrıs Türklerinin meÅŸru haklarının güvence altına alınacağı, adalet ve hakkaniyet temelinde bir çözüm için diyalog ve iÅŸbirliÄŸi çaÄŸrısı yapıyor.
CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan Ekim ayı başında AB liderlerine gönderdiÄŸi mektubunda, “DoÄŸu Akdeniz politikamızın iki ana hedefi, deniz yetki alanlarının uluslararası hukuka uygun, adil sınırlandırılması ve Kıbrıs Türklerinin Kıbrıs Adası’nın enerji kaynakları üzerindeki eÅŸit hak ve çıkarlarının garanti altına alınmasıdır” ifadeleriyle Türkiye’nin kırmızı çizgilerinin neler olduÄŸunu muhataplarına iletirken, diÄŸer taraftan AB’nin nüvesini oluÅŸturan Kömür ve Çelik TopluluÄŸu’na benzer bir modelin DoÄŸu Akdeniz’de uygulanabileceÄŸini ve böyle bir iÅŸbirliÄŸi modelinin hem Kıbrıs meselesinin çözümüne hem de büyük AB’nin oluÅŸumuna temel oluÅŸturabileceÄŸini belirtmiÅŸtir. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan mektubunun devamında, arzusunun Türkiye-AB iliÅŸkilerin ilerletilmesi olduÄŸunu da ayrıca ifade etmiÅŸtir. Buna raÄŸmen Türkiye, Yunanistan-GKRY propagandasının esir aldığı Batı basınının genelinde “bölgede barış ve güvenliÄŸi tehdit eden ülke” olarak takdim edilmektedir. Bu, adil olmadığı kadar açıkça ikircikli bir tutumdur.
Bu kısa özetin ardından araÅŸtırmaya yeniden dönecek olursak, “Türkiye Endeksi” araÅŸtırmasında kamuoyu yoklamasına katılanların yüzde 66’sı DoÄŸu Akdeniz’de hükümetin politikasını doÄŸru bulduÄŸunu, yüzde 22’si de hükümetin tavrını doÄŸru bulmadığını ifade etmiÅŸtir. Yüzde 12’lik kısım ise, DoÄŸu Akdeniz’de hükümetin politikasıyla ilgili herhangi bir fikri olmadığını beyan etmiÅŸtir. Ankete göre bugün genel seçim olsa MHP’ye oy vereceklerin yüzde 97,2’si ve AK Parti’ye oy vereceklerin yüzde 96,8’i, Ä°YÄ° Parti’ye oy vereceklerin yüzde 63,9’u, diÄŸer partilere oy vereceklerin (Saadet, DEVA, Gelecek, Vatan Partisi vb.) yüzde 61,1’i ve CHP’ye oy vermeyi düÅŸünenlerin yüzde 46,8’i hükümetin DoÄŸu Akdeniz’de tavrını doÄŸru bulduklarını belirtmiÅŸlerdir. HDP’ye oy vermeyi düÅŸünen seçmenlerin ise sadece yüzde 18,2’si DoÄŸu Akdeniz’de hükümetin tavrını desteklediÄŸini söylemiÅŸlerdir.
Bir baÅŸka açıdan bakıldığında HDP seçmenlerinin yüzde 70,5’i ile CHP seçmenlerinin yüzde 35,3’ü hükümetin DoÄŸu Akdeniz’de izlediÄŸi politikayı doÄŸru bulmadığını belirtmiÅŸtir. Hükümetin DoÄŸu Akdeniz politikasını desteklemeyen seçmenlerin neden bu kanaate sahip olduklarını tespit edebilmek için detaylı yeni bir araÅŸtırmaya ihtiyaç duyulduÄŸunun altını çizmek gerekiyor. Bunun yanında yukarıdaki oy dağılımları genel olarak dikkate alındığında milliyetçi ve/veya muhafazakâr seçmenin hükümetin DoÄŸu Akdeniz politikasına açık bir destek verdiÄŸini söylemek mümkün. Hükümetin haklı tezler öne sürmesinin yanı sıra bu açık desteÄŸin önemli nedenlerinden biri de DoÄŸu Akdeniz ve Kıbrıs baÄŸlamında Türkiye, Yunanistan, Fransa ve AB arasında yaÅŸanan gerilimin, Türkiye’nin Akdeniz’deki doÄŸal ve tarihi haklarının emperyalist bir saldırıya uÄŸradığı düÅŸüncesinin Türk kamuoyunun milliyetçi refleksini harekete geçirmiÅŸ olmasıdır.
“DoÄŸu Akdeniz’deki krizden Türkiye’nin lehine bir sonuç çıkacağını düÅŸünüyor musunuz?”
AraÅŸtırmada yer alan, “DoÄŸu Akdeniz’deki krizden Türkiye’nin lehine bir sonuç çıkacağını düÅŸünüyor musunuz?” sorusuna verilen yanıtlar bir hayli ilginç sonuçlar içeriyor. Buna göre DoÄŸu Akdeniz’deki krizden Türkiye’nin lehine bir sonuç çıkacağını düÅŸünenlerin oranı yüzde 39 iken, Türkiye’nin lehine bir sonuç çıkmayacağını düÅŸünenlerin oranı yüzde 48’dir. Bu konuda herhangi bir fikri olmayanların oranı ise yüzde 13’e tekabül ediyor. Burada dikkate alınması gereken önemli bir veri ise katılımcıların yaşıyla ilgili. Katılımcıların yaşındaki artış, genel olarak DoÄŸu Akdeniz’de Türkiye’nin lehine bir sonuç çıkmayacağını düÅŸünme temayülüyle paralellik gösteriyor.
DoÄŸu Akdeniz’deki krizden Türkiye’nin lehine bir sonuç çıkacağını düÅŸünenlerin en fazla 25-34 yaÅŸ diliminde (yüzde 48,7) yoÄŸunlaÅŸması dikkat çekici bir durum. Bir diÄŸer kayda deÄŸer tespit ise eÄŸitim düzeyinin artmasıyla birlikte (ön lisans ve üzeri) DoÄŸu Akdeniz’deki krizden Türkiye’nin lehine bir sonuç çıkacağını düÅŸünenlerin oranlarının artmasıdır. Ä°lkokul mezunu ve altı eÄŸitim düzeyine sahip katılımcıların çoÄŸunluÄŸu, DoÄŸu Akdeniz’deki krizden Türkiye’nin lehine bir sonuç çıkacağını düÅŸünmemektedir.
Ä°leri yaÅŸa mensup seçmenlerle eÄŸitim düzeyi düÅŸük seçmenler arasında yaygın görülen bu “ümitsizliÄŸin” nedenlerinden birinin, “sahada kazanıp, masada kaybetme” endiÅŸesi olduÄŸu tahmin edilmektedir. Parti bazında bakıldığında bugün genel seçim olsa AK Parti’ye oy vereceklerin yüzde 82,9’u ve MHP’ye oy vereceklerin yüzde 80,3’ü DoÄŸu Akdeniz’deki krizden Türkiye’nin lehine sonuç çıkacağını düÅŸünürken, HDP seçmenlerinin yüzde 79,5’i ve CHP seçmenlerinin yüzde 74,4’ü ve Ä°YÄ° Parti seçmenlerinin yüzde 57,8’i DoÄŸu Akdeniz’de Türkiye’nin lehine bir sonuç çıkacağını düÅŸünmemektedir. Destek verme ile kazanım konusundaki öngörülerin arasında bu denli bir farkın ortaya çıkmasını saÄŸlayan faktörlerin detaylı bir ÅŸekilde araÅŸtırılması, Türk kamuoyunun dış politika algısını ölçmek ve anlamak açısından büyük önem arz ediyor.
“Türkiye, DoÄŸu Akdeniz krizinin çözümü için Libya ve Ä°srail gibi ülkelerle iÅŸbirliÄŸi yapmalı mı?”
Ankette yer alan bir diÄŸer baÅŸlık, “Türkiye, DoÄŸu Akdeniz krizinin çözümü için Libya ve Ä°srail gibi ülkelerle iÅŸbirliÄŸi yapmalı mı?” sorusu. Buna göre katılımcıların yarısı DoÄŸu Akdeniz krizinin çözümü için Türkiye’nin Libya ve Ä°srail gibi ülkelerle iÅŸbirliÄŸi yapması gerektiÄŸini düÅŸünürken, yüzde 34’ü iÅŸbirliÄŸine taraftar olmadığını beyan etmiÅŸtir. MHP seçmenlerinin yüzde 71,8’i, HDP seçmenlerinin yüzde 61,4’ü, Ä°YÄ° Parti seçmenlerinin yüzde 55,2’si ve AK Parti seçmenlerinin yüzde 42,2’si Türkiye’nin DoÄŸu Akdeniz krizinin çözümü için Libya ve Ä°srail gibi ülkelerle iÅŸbirliÄŸi yapması gerektiÄŸini belirtmiÅŸtir. Ä°lginç olan ise AK Parti seçmenlerinde yaÅŸanan düÅŸüÅŸtür. Belki de bu düÅŸüÅŸ, soruda Ä°srail’in geçiyor olmasından ileri gelmektedir. Bu noktada tek bir soru sormak yerine ayrı ayrı “Mısır”, “Libya”, “Ä°srail” ve hatta “Yunanistan”a yer verilmesi kamuoyunun hangi ülkelerle iÅŸbirliÄŸi yapılmasına taraftar olduÄŸunu tespit etmede daha saÄŸlıklı bir fikir saÄŸlayabilirdi. Bu eksikliÄŸe raÄŸmen soruya verilen yanıtlardan, eÄŸitim düzeyinin artması ile birlikte Türkiye’nin DoÄŸu Akdeniz krizinin çözümü için Libya ve Ä°srail gibi ülkelerle iÅŸbirliÄŸi yapması gerektiÄŸini düÅŸünenlerin oranlarının artmakta olduÄŸu izlenmektedir.
Genel deÄŸerlendirme
AraÅŸtırmadan genel hatları itibarıyla üç önemli sonuç çıkıyor. Bunlardan birincisi, kamuoyunun büyük çoÄŸunluÄŸunun Türkiye’nin DoÄŸu Akdeniz’de takip ettiÄŸi politikayı doÄŸru ve yerinde bulmasıdır. Ä°kincisi, “sahada kazanıp masada kaybetme” endiÅŸesinin kamuoyunun kanaati üzerindeki etkisidir. Bu durum haliyle, DoÄŸu Akdeniz krizinin Türkiye’nin lehine sonuçlanabileceÄŸi konusunda, kamuoyunu karamsarlığa itmektedir. Üçüncüsü ise DoÄŸu Akdeniz krizinde hükümeti destekleyenlerin baskın çoÄŸunluÄŸunun milliyetçi ve/veya muhafazakâr seçmenlerin olmasıdır.
Åžurası çok açıktır ki, DoÄŸu Akdeniz ve Kıbrıs meselesi, partiler üstü milli bir meseledir. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin hak ve menfaatlerinin korunması ve güvenceye alınmasıyla ilgili bir konudur. O yüzden iç siyasi hesaplar üzerinden bu iki meseleyi deÄŸerlendirmenin ve ona göre siyasi bir yaklaşım benimsemenin, Türkiye’nin Ege denizinden DoÄŸu Akdeniz’e uzanan hak ve menfaatlerini tehlikeye atmaktan öte bir kazanım saÄŸlamayacağı çok aÅŸikârdır.
GörüÅŸ: Doç. Dr. Ä°smail Åžahin (Çalışmalarını Türk dış politikası, Kıbrıs meselesi, enerji güvenliÄŸi ve DoÄŸu Akdeniz krizi konularında yoÄŸunlaÅŸtıran , Ankara Hacı Bayram Üniversitesi Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü öÄŸretim üyesidir)
Henüz yorum yapılmamış.