Özel / Analiz Haber
İnsanın doğasını anlamak
İnsanın özü kıtlık zamanlarında, alıştığı hayatı elinden alındığında belli olur.
Ä°nsanın; ÅŸartlara, menfaatine, gerektiÄŸinde hayatiyetini sürdürme pahasına kendini, ailesini, inancını, tarihini yok saymayı, inkâr etmeyi, çeliÅŸkiye düÅŸmeyi göze alan davranışlara, sözlere anında geçebilen, hakikati ve gerçekleri istediÄŸi gibi yorumlayabilen, ayrıldığı yeri yargılayan ve mahkûm eden, gittiÄŸi yeri meÅŸrulaÅŸtıran; olmaktan çok sahip olmayı öne çeken, ayartmaya odaklı, fırsat gözleyen, öngörülemeyen, hesaba gelmeyen, sıvı, akışkan, yeri geldiÄŸinde kıvrıla kıvrıla yeri geldiÄŸinde yıkıcı bir nehir gibi en kestirme yoldan ummana karışmak isteyen bir doÄŸası var.
Ä°nsanın sabit bir doÄŸası varsa gerçekleÅŸtirdiÄŸi iyi ve kötü davranışlardan sorumlu tutulamaz! Ä°nsan doÄŸasının gereÄŸini eyliyor, konuÅŸuyorsa o zaman bilinç, irade, akletme, kalbetme gibi düÅŸüncelerini ve fiillerini yönlendiren mekanizmaların herkeste aynı sonuçları doÄŸuracak ÅŸekilde çalıştığını kabul etmeliyiz. Bir aslan, neslini devam ettirme, güvenliÄŸini saÄŸlama, acıktığında karşısına hangi canlı çıkarsa çıksın onu parçalama doÄŸasıyla var edilmiÅŸtir; yalnız aslan deÄŸil doÄŸadaki tüm canlılar aynı itkilerle hareket eder. Bir kunduz yaptığının yanlışlığını idrak etmeden, tevbeyi bilmeden yaÅŸar. Hep aynı düÅŸünür aynı fiilleri gerçekleÅŸtirir. Ä°nsan her durumda, her vakitte aynı düÅŸünmez aynı davranmaz; insan baÅŸkalarını, dostlarını, düÅŸmanlarını, konjonktürü, gelecek kaygısını, uzun ve kısa dönemli menfaatlerini, ideallerini gözeterek aynı sebeplere raÄŸmen farklı davranabilir. Kimi zaman ÅŸaÅŸkınlıkla karşılarız dostlarımızın yapıp ettiklerini, inanamayız, "Bunu sen mi yaptın?" deriz, "Bunu senden beklemezdim!" nidasını patlatırız. Hayatı kötülüklerle geçen birinden derviÅŸ tavrı gördüÄŸümüzde bunu "insanlığa" yorarız. Ya insanın doÄŸasının eninde sonunda "iyi"yi gerçekleÅŸtireceÄŸine ya dünyadaki en zalim varlığın insan olduÄŸuna kâni oluruz.
Ä°NSANI MAKÄ°NEDEN AYIRAN...
Ä°nsanın doÄŸasından çok onun "kiÅŸisel tarihi" vardır. Ä°nsanın makineye yahut flora ve faunaya benzer sabit, deÄŸiÅŸmez eylemlerde bulunan doÄŸası yoktur. Ä°nsan sürekli iyilik ya da devamlı kötülük yapmaz. Ä°nsan ilanihaye yapıcı, hayat boyu yıkıcı olmaz. Ä°nsan ömrünü varoluÅŸunu geliÅŸtirmek için düÅŸünmeye ayırmaz. Ä°nsan sabit, kalıplara alınmış bir öze göre yaÅŸamaz doÄŸası farklı nitelikteki deÄŸerler alanından istediÄŸini seçerek yaÅŸamaya ayarlanmıştır! Ä°nsanın ÅŸartlara, menfaatine, gerektiÄŸinde hayatiyetini sürdürme pahasına kendini, ailesini, inancını, tarihini yok saymayı, inkâr etmeyi, çeliÅŸkiye düÅŸmeyi göze alan davranışlara, sözlere anında geçebilen, hakikati ve gerçekleri istediÄŸi gibi yorumlayabilen, ayrıldığı yeri yargılayan ve mahkûm eden, gittiÄŸi yeri meÅŸrulaÅŸtıran; olmaktan çok sahip olmayı öne çeken, ayartmaya odaklı, fırsat gözleyen, öngörülemeyen, hesaba gelmeyen, sıvı, akışkan, yeri geldiÄŸinde kıvrıla kıvrıla yeri geldiÄŸinde yıkıcı bir nehir gibi en kestirme yoldan ummana karışmak isteyen bir doÄŸası var.
Ä°nsanın özünden, doÄŸasından önce varoluÅŸunu, ÅŸu anki durumunu görür, izleriz. Ä°nsan tercihleriyle var olur. Sabit bir doÄŸası olsa tercih edebilme imkânı bulamazdı. Ä°nsan tercihleriyle kendini kurar, tasarlar, var kılar. Tasarlayarak tercihte bulunmayabilir her zaman, ÅŸartlar seçmeye zorladığında tercihini belirlerken geçirdiÄŸi o gergin vakitte anlayabiliriz kiÅŸiyi. Bu yüzden insanın doÄŸası var mı yok mu, insanın özü nedir derken kat'i kanaatlere gitmek yerine Ä°mam Rabbanî gibi düÅŸünmeli; "zatın özünü bilmek imkânsız"dır. Fütuhat'ta Ä°bn Arabî, insanı arşı tutan bir direk, sebep olduÄŸunu ifade ederken her varlığın kendine mahsus ve baÅŸkasında bulunmayan nitelikleriyle var olduÄŸunu da belirtir. Ä°nsanın özü iÅŸte bu çoklukta, farklılaÅŸan nitelikler bütünündedir.
ÖZ, DOÄžA NEDÄ°R?
Bir ÅŸeyin özü, doÄŸası, o ÅŸeyi o ÅŸey yapandır. DüÅŸünce tarihinde, felsefede, metafizik sahada ve varoluÅŸçulukta öz ve doÄŸa üzerine ciddi kafa yoruldu. Heidegger'in varlık-varolan ayrımı ve Batı metafiziÄŸini çıkmazda görmesi o ÅŸeyi var kılan ontolojik baÄŸlamı görmemesi üzerine oturur. Çakının özü kesmektir, peki insanın özü nedir? Ä°smail Hakkı Ä°zmirli öz ile varlığın ayrı olduÄŸunu Platoncu izahla dile getirirken temel niteliÄŸin asla deÄŸiÅŸmediÄŸini bildirir. Bu aynı zamanda "sürekli varlığını koruyan" ÅŸeydir. Cevher varlığın varlığını sürekli korumasını saÄŸlar. Ä°nsanın doÄŸası onun varlığını devam ettirir, tasarımlarının deÄŸil! Hayatımızı tasarlayamayız, tasarlar gibi yaparız ama onu bütünüyle kendi ideallerimiz, keyfimiz uyarınca yönlendiremeyiz. Ä°nsanın yeri geldiÄŸinde sinen, korkan, geri çekilen yeri geldiÄŸinde acımadan ÅŸiddet uygulayan, koparan, ezen, sömüren doÄŸası uzlaÅŸmayı da bilir. Bu çok yönlü hususiyetlerden oluÅŸan özü hayata, ÅŸeylere anlam verir, kendini de manalandırır ama illa ki varoluÅŸunu korumasını saÄŸlar.
O yüzden insanın temel önceliÄŸi varoluÅŸunu belirleme deÄŸil varoluÅŸunu korumaktır! DoÄŸumundan ölümüne kadar bir kiÅŸinin yekpare karakter gösterdiÄŸini söyleyemeyiz. Nasıl fiziki yapısı deÄŸiÅŸiyorsa karakteri, kiÅŸiliÄŸi, düÅŸünce yapısı, duygu durumu da sürekli yenilenir. Ä°nsanın özü sabit olmamasındadır. Dinamiktir insanoÄŸlu. Simgesel düzenin iÅŸleyiÅŸine baÄŸlı olarak "kendine bir varoluÅŸ" uydurur, beÄŸenir, yapar. Ä°nsan geliÅŸimi yani varoluÅŸu, kendini bulması esasında bir bütünlüÄŸe eriÅŸme, yetkinleÅŸme sürecini anlatır. Ä°nsanın her duruma göre bir özü kendini belli eder. Evde, aile arasında, iÅŸ ortamında, okulda, sokakta aynı özü kullanmaz, göstermez. DoÄŸa bir ÅŸeyin ilk, son durumundaki deÄŸiÅŸmezliÄŸi ifade eder. Ä°nsan söz konusu olduÄŸunda ise ilk hâlini mi yoksa son versiyonunu mu esas alacağımızı düÅŸünürüz. Eskiden bu adam böyle deÄŸildi, dediÄŸimizde o adamın eski hâli mi yeni hâli mi özünü yansıtıyor, sorgularız. Ä°nsanın doÄŸası sabit kalmamasındadır çünkü.
ÖZ GÖRÜNÜÅžTE MÄ° GÖRÜNMEYENDE MÄ°?
Niye insanın doÄŸasından bahsetmekte zorlanıyoruz; sürece, zamana tâbi tutulduÄŸunda dönüÅŸen, deÄŸiÅŸen hiçbir ÅŸey doÄŸal olamaz zira. Belki bu adamın en son hâli, düÅŸünme ve yaÅŸama biçimi özünü göstermez ama toplamda insanın başı ve sonu itibariyle sürekli deÄŸiÅŸmesini doÄŸal durumu saymamız gerekir. Ä°nsanın doÄŸası "ortamı koklaması"nda, ÅŸartları gözetip "ne olunması gerekiyorsa onu olmasında"dır. Ä°nsan mazlum edebiyatı yaparken "yanında bulunacağı bir güçlü" arayışını gizlemeyi de ihmâl etmez! Ä°nsanın özü, gösterdiÄŸinde, olduÄŸundadır. Aslında öz görünüÅŸtekidir! Ä°nsanın doÄŸasından çok deÄŸerine de bakmayı teklif edenler çıkar; bu adamın ne olduÄŸuna bakma, ne olabileceÄŸine odaklan, diyenlere karşı, her kiÅŸide her ÅŸey olabilecek potansiyel bulunduÄŸunu ifade etmek gerekir. Eline kısa yoldan zengin olma imkânı geçen birinin "günahı-ahlakı" düÅŸünerek olması gerekeni yapıp bunu elinin tersiyle itmesine mi bakarız; bu fırsatı deÄŸerlendirdikten sonra hayırseverlik yapmasına, yatsıyı teheccüde ve sabah namazına baÄŸlamasına mı?..
Hannah Arendt'in KötülüÄŸün Åžeffaflığı'nda üzerinde durduÄŸu konu, Nazi davalarındaki kötülüÄŸün karşılıklılığıyla en tepesinden en alt rütbelisine kadar o yapının içindeki insanların "güç istenci" arayışıdır. Eichmann Nazilerin toplama kamplarına Yahudi yollayan bir subaydır. Ä°ÅŸ hayatında baÅŸarısız, gayretsiz, annesiz, Kavgam'ı okumamış, parti programından bîhaber, "Niçin SS'lere katılmıyorsun?" sorusuna "Neden olmasın?" diyerek girmiÅŸ, "kendini göstermiÅŸ" sıradan biridir. Eichmann'ın doÄŸasında milyonlarca insanı kamplara gönderme gücü ve iradesi mi yoksa zayıf, karaktersiz, her ÅŸeyi yapabilecek zavallılık, lümpen çapsızlığın sisteme dönüÅŸmesi mi bulunur? Basit bir iÅŸçi, seyyar satıcı olarak ölmektense Ä°srail'de yargılanmak daha tercih edilebilir pek çok kiÅŸi için. Ä°nsanın doÄŸasıyla derinliÄŸi arasında doÄŸrudan iliÅŸki var; kimde hangi fırtınaların koptuÄŸunu kestirmek zor. Güç istenci, ego, ulu idealler kariyer ve statüye bakmıyor; Heidegger bu sebepten dasein'i biraz da "tasarlama"yla birlikte anar, çünkü dasein olmadığı geçmiÅŸ ve henüz olmadığı gelecek arasındadır. Ä°nsan imkândır. Ä°nsanın bir özü olsaydı bu imkân her daim gerçeklik sahasına çıkardı; kiminde imkân açığa çıkar kiminde potansiyelinde kalır kendisiyle mezara gider!
Ä°NSANIN TIYNETÄ°
Ä°nsanların "tıynet"leri bulunur. Kimisi için tıyneti-mayası bozuk, deriz, kötü yaratılışlı fıtratı anlatır. Ä°slam düÅŸüncesinde insanlar "iyi tıynet"le doÄŸar simgesel düzen, dünya onu iyiye, kötüye, doÄŸruya ya da yanlışa sevk eder. Tıynetteki bozukluk biraz karakterle ilgili, varoluÅŸçuların varoluÅŸun özden önce geldiÄŸi argümanlarını karşılayacak bilinç durumunu anlatır. Ä°slam düÅŸüncesindeki insanın fıtraten iyi doÄŸması yargısı, onun bir özünün olduÄŸunu kabul ederken dünyanın, insanların, toplumun bunu deÄŸiÅŸtirdiÄŸi ifadesi varoluÅŸçuların görüÅŸlerini destekler. Sartre varoluÅŸun özden önce gelmesini, "özü belirleyen bir Tanrı'nın bulunmadığı" fikrine baÄŸlar, ateizmiyle baÄŸlantılı olarak. Ä°nsanın sabit bir özü yok; tamamıyla iyi ya da kötü olmaz. Ä°nsanın özünü, doÄŸasını hayatta kalmak için her ÅŸeyi yapabilecek tıyneti oluÅŸturur. Ä°nsan öncelikle tin deÄŸil biyolojidir. Biyolojik varoluÅŸunu güvenceye almak uÄŸruna ahlaki tutumları, erdemleri, idealleri, iyiyi ertelemekte tereddüt göstermez. Ä°nsanın cennette iyi cehennemde kötü olmasının manası yok; kritik eÅŸikte, "karar anı"nda insan, tıynet, erdem ve inanç kendini gösterir. Ä°nsanın doÄŸasını elindeki mama veya ekmek alındığında tecrübe ederiz.
Ä°ÅŸler tıkırındayken, hayat normal akıyorken, sorunsuz geçim yapıyorken herkes iyidir. Ä°nsanın özü kıtlık zamanlarında, alıştığı hayatı elinden alındığında belli olur. Haz, üstünlük, zafer, güç, insanı yönlendiren, mayayı oluÅŸturan en bariz vasıflar. Bunlardan daha üstünü hayatta kalma, acıyı giderme, korkulardan azâde kalmadır. Ä°nsan hayatı çizgisel bir tutarlılıkta sürmez. Ä°nsanın doÄŸası derinliÄŸiyle, duygu ve düÅŸüncelerdeki kestirilemez ufukla, yoÄŸunlukla doÄŸrudan iliÅŸkilidir. Ä°nsan dışındaki canlıların neler yapabileceklerini kestirmek mümkün; ömrünün tamamında sıkılmadan hep aynı tekdüze davranışları sergiler. Oysa kiÅŸiye insan-lığını veren kararsızlıkları, çeliÅŸkileri, hataları, hesapsız eyvallah etmeyen tutumu, sebepsiz baÄŸlılıkları, alışkanlıkları, ani çıkışları, beklenmeyen suskunluÄŸu, tutarsızlıklarıdır. Bir kiÅŸi ömrünün yarıdan fazlasında savurgan, dağınık, yersiz, serkeÅŸken bir anda munis bir emekli moduna geçebilir. Ä°nsanın doÄŸasını anlamak istiyorsak tutarlılık beklentimizi boÅŸa çıkarmalıyız. ÇeliÅŸkileri olmayan insan bulunmaz, özümüzde hayata tutunmak için "gerekeni yapmak" var. Ä°nsan özünün gereÄŸini yapmaz, yaptıkları özünü belirler; gerekeni yaparken insanı insan-lığa "sahiciliÄŸi" yaklaÅŸtırır. KiÅŸi en çok sahiciyken insan-lıktan nasibini almıştır!
Müellif: Ercan Yıldırım / Kaynak: Cins Dergi
Henüz yorum yapılmamış.