Yıldray Oğur: Biden'ın 50 yıla varan Türkiye serüveni
80’ler, 90’lar boyunca da Biden ABD’de Ermeni soykırımı tasarılarında imzası olan, Türkiye’yi Kıbrıs ve Yunanistan yüzünden sürekli eleştiren senatörlerden biri oldu.
“Yeminli Türk düÅŸmanı”, “Çirkin Amerikalı”, “Türkiye’yi sevmeyenler cephesi”, “Perakende terbiyesiz”, “Küstaha fırça”, “Rum kuklası”.
Bunlar ABD’nin 46’ıncı baÅŸkanı Joe Biden hakkında 80’li, 90’lı, 2000’li yıllarda Türkiye’deki gazetelerde atılmış baÅŸlıklardan bazıları.
Bu uzun yıllar boyunca yolunun Türkiye ile kesiÅŸmiÅŸ olması normal.
Çünkü karşımızda 12 gün sonra 78 yaşına girerek 244 yıllık ABD tarihinde yemin ederken en yaÅŸlı ABD baÅŸkanı unvanı alacak, 1972 yılında 30 yaşında ABD tarihinin en genç altıncı senatörü olarak girdiÄŸi Senato’da BaÅŸkan Yardımcısı olduÄŸu 2008 yılına kadar aralıksız 36 yıl kalmış ve Dış Ä°liÅŸkiler Komitesi’nde çalışmış bir siyasetçi var.
Ve bu hikayenin baÅŸlangıcında da Biden daha iki yıllık senatörken meydana gelen 1974’teki Kıbrıs harekatı var.
Biden, Delaware eyaleti senatörü. BaÅŸkanlık seçimi zafer konuÅŸması için de bu yüzden 36 yıl boyunca temsil ettiÄŸi Delaware’in en büyük ve kalabalık ÅŸehri memleketi Wilmington’u seçti.
Wilmington,19’uncu yüzyıldan bu yana Yunanların göç ettiÄŸi, 1934’den beri bir Rum Ortodoks Kilisesi olan, her yıl festivaller yapacak kadar örgütlü ve kalabalık bir Yunan nüfusuna sahip bir ÅŸehir.
1974 Kıbrıs Harekatı olunca da Wilmington’daki Rum Ortodoks cemaati harekete geçti. Tabii ilk yaptıkları eyaletin kongre üyelerine ulaÅŸmak oldu. Bunlardan biri de 32 yaşındaki genç senatör Biden’dı.
Genç Biden’a nasıl Kıbrıs’taki Rum tezlerinin anlatıldığı ve onların güçlü bir savunucusu haline geldiÄŸini, Delaware’deki Yunan cemaatinin önde gelen isimlerinden biri olan eski askeri istihbaratçı Dean Lomis, “Joe Biden’ın HelenleÅŸtirilmesi” baÅŸlıklı makalesinde anlatıyor.
https://hellenicnews.com/the-hellenization-of-joe-biden-2/
Yani Biden kendi seçim çevresinde etkili olan Yunan cemaatinin etkisiyle 1974’ten itibaren Kıbrıs konusunda Türkiye karşıtı bir çizgide yer almış. Hatta NATO ittifakı ve Sovyet tehdidi yüzünden Türkiye’ye yakın duran DışiÅŸleri Bakanı Henry Kissinger’la da karşı karşıya gelmiÅŸ.
Kıbrıs Harekatı sonrası ABD senatosundan geçirilen Türkiye’ye ambargo kararı için çalışan senatörlerden de biri.
Murat Yetkin’in yayınladığı 1980 yılının nisan ayında 38 yaşında genç bir senatör olarak geldiÄŸi Ankara’da dönemin muhalefet lideri Bülent Ecevit’le çekilmiÅŸ fotoÄŸraf da aslında yine bir Yunan lobiciliÄŸi faaliyeti.
O ziyaret sırasında ABD Senatosu’nun Dış Ä°liÅŸkileri Komitesi’nin Avrupa Komisyonu baÅŸkanı olan Biden, kendisiyle birlikte Ankara’ya gelen üç senatörle Ecevit’ten önce 1 saat 20 dakika boyunca BaÅŸbakan Demirel ile görüÅŸmüÅŸtü. Ardından Türkiye’nin o günlerde var olan senatosunun Dış iliÅŸkiler Komitesi BaÅŸkanı’yla, DışiÅŸleri Bakanlığı Genel Sekreteri ile ve son olarak da Genelkurmay BaÅŸkanı Kenan Evren ile de görüÅŸmüÅŸlerdi.
Her ne kadar o günler DışiÅŸleri Bakanlığı bu ziyaret için “Paskalya tatillerini geçirmek için Türkiye’ye geldiler” dese de senatörlerin bütün görüÅŸmelerinde ana mesele NATO’ya dönmek isteyen Yunanistan’la ilgili Türkiye’nin NATO’daki veto hakkını kaldırmasıydı.
Nitekim o günkü gazetelerde bu görüÅŸmeyle ilgili konuÅŸan BaÅŸbakan Demirel ve CHP lideri Ecevit, Türkiye’nin hangi ÅŸartlarda bu vetoyu kaldırabileceÄŸini senatörlere anlattıklarını söylemiÅŸler. Zaten Biden da Ankara’dan Atina’ya geçmiÅŸ.
Türkiye’nin NATO’daki Yunanistan vetosunu ise bu görüÅŸmelerden altı ay sonra darbeyle iÅŸbaşına gelecek Kenan Evren kaldırmıştı.
Biden bu ziyaret öncesi ABD senatosunda, Yunanistan vetosunu kaldırmaya ikna etmek için Türkiye’ye yönelik ambargonun kaldırılmasına destek veren senatörlerden de biriydi.
80’ler, 90’lar boyunca da Biden ABD’de Ermeni soykırımı tasarılarında imzası olan, Türkiye’yi Kıbrıs ve Yunanistan yüzünden sürekli eleÅŸtiren senatörlerden biri oldu.
O yüzden de gazetelerde adı ABD’deki “Türkiye’yi sevmeyenler cephesine” yazılmıştı.
Türkiye ABD’nin çok yakın bir NATO müttefiki olduÄŸu için Biden’ın bu pozisyonu ABD dış politikasına da muhalif bir demokrat pozisyona tekabül ediyordu.
Genel olarak Biden, ABD dış politikasına muhalifti ve pragmatik değil demokrasi ve insan haklarına duyarlı idealist bir dış politikayı savunuyordu.
1991 Körfez Savaşı’na karşı Baba Bush’u en çok eleÅŸtiren senatörlerden biri olarak da o günlerde Körfez Savaşı’nda ABD’nin yanında duran Türkiye ile farklı cephelerdeydi.
Ama 1990’ların başında Biden ile Türkiye’nin aynı yerde durduÄŸu bir mesele vardı: Bosna savaşı.
Biden, Joe Lieberman ve Robert Dole ile birlikte ABD senatosunda katliamlara maruz kalan Müslüman BoÅŸnakların en büyük destekçilerinden biriydi. 1995’de ABD Senatosu’nun Bosnalı Müslümanlara yönelik silah ambargosunu kaldırmasına öncülük eden senatörler arasındaydı, Bosna’da Sırp mevzilerine yönelik askeri müdahaleyi hararetle desteklemiÅŸti.
O günlerde Senato’da yaptığı konuÅŸmalardan birinde Sırpların Bosnalı Müslümanlara yönelik zalimliklerini anlatırken “Yahudilere yapılan ÅŸimdi Müslümanlara yapılıyor. Bu soykırımdır. Mladiç, Karadziç, Miloseviç savaÅŸ suçlusudur, Himmler’den farkları yoktur. Bunu izleyecek miyiz” demiÅŸti.
https://twitter.com/BosnianHistory/status/1324810366010929152?s=20
Promises to Keep adlı hatıralarına göre 1993 yılında görüÅŸtüÄŸü ve savaÅŸ suçları mahkemesinde yargılanırken ölen Sırbistan lideri Miloseviç’e “Sen lanet olası bir savaÅŸ suçlususun ve yargılanmalısın” demiÅŸti.
Biden’ın esas olarak Türkiye’de “Yeminli Türk düÅŸmanı”, “Çirkin Amerikalı”, “Perakende terbiyesiz”, “Küstaha fırça”, “Rum kuklası” diye manÅŸetlere çıkması ise 1999 yılında yaÅŸananlar yüzünden olmuÅŸtu.
1999’da ABD’yi ziyaret eden ve Türkiye için kredi arayan her ikisi de rahmetli olan BaÅŸbakan Bülent Ecevit ve DışiÅŸleri Bakanı Ä°smail Cem, ABD senatörlerinin de katıldığı bir toplantıda Biden’la karşılaÅŸmışlardı. Ä°ÅŸte o toplantıda söz alan Joe Biden, Türkiye’deki gazetelerin haberlerine göre “ABD'ye muhtaçsınız. Ancak ABD'nin Türkiye'ye ihtiyacı yok. Kredi ihtiyacınızın da olduÄŸunu biliyorum. Kıbrıs sorununu çözün, istenenleri yerine getirin, size yardımcı olalım. Aksi takdirde hiçbir yere varamazsınız” demiÅŸti.
Yine gazete haberlerine göre Ä°smail Cem bu sözlere “Kıbrıs'ta bir yere varamazsak varamayız. Buraya avuç açmaya gelmedik” demiÅŸ Ecevit ise “Kıbrıs meselesi 1974'te bitmiÅŸtir. Anladınız mı Sayın Senatör” diye Biden’ı terslemiÅŸti. Amerikan versiyonuna göre Ecevit’in “Bunu yapamazsınız” çıkışına Biden, “Öyle bir yaparım ki” manasında bir yanıt vermiÅŸti.
Ä°ÅŸte bu diyalog sonrası ertesi günkü tüm gazetelerin manÅŸetlerindeydi Joe Biden.
Fakat 2000’lerde artık hem Türkiye hem de Biden deÄŸiÅŸmeye baÅŸladı.
Türkiye’de artık Kıbrıs’ta çözümü savunan bir iktidar vardı. Biden da 11 Eylül sonrasının etkisiyle artık daha az muhalif bir Demokrat senatördü. Afganistan iÅŸgalini ve ardından Irak iÅŸgalini desteklemiÅŸti.
Sonra Irak’ın üç federatif bölgeye bölünmesini (Kürt, Sünni ve Åžii) savundu. Kürt meselesiyle duyarlılığı da böyle baÅŸladı.
Guantanamo’nın kapatılması için ABD senatosunda mücadele etti.
AK Parti iktidarıyla en yakın iliÅŸkileri ise 2008’de BaÅŸkan yardımcısı olduktan sonra kurdu. Özellikle de Arap baharı sonrası Türkiye’nin bir demokrasi modeli olduÄŸu zamanlarda.
Bu iyi iliÅŸkilerin zirvesi 2011’deki Türkiye ziyaretiydi.
O günlerde ameliyat olan evinde dinlenen BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ı Kısıklı’daki evinde ziyaret etmiÅŸ, ziyaret sırasında terlik giyerek ertesi günkü gazetelerin manÅŸetlerine çıkmıştı.
Samatya'da balık pazarında alışveriÅŸ yapması, Balık pazarındaki esnafla sohbet etmesi, bir ÅŸarküteriden peynir, zeytin ve bal aldıktan sonra tarihi Develi Restaurant'da kebap ve baklava yemesi, boÄŸazı izlemek için BoÄŸaz Köprüsü’nden arabasını 10 kilometreyle sürdürmesi, “Türkiye’de huzur içinde yaşıyorsunuz” açıklamalarıyla bir anda halkın, siyasetin, medyanın sempatisini kazanmıştı.
Bir anda 90’ların “Çirkin Amerkalı”sı, sempatik Amerikalı’ya dönmüÅŸtü.
Ziyarete iliÅŸkin New York Times’ın haberini hatırlayalım:
“Biden ve danışmanları terlik giyip ErdoÄŸan tarafından oÄŸlu, kızı ve damadı ile tanıştırıldılar. 1952 yılından beri NATO müttefikleri olan Türkiye ile ABD arasında Obama Yönetimi döneminde zengin ama karmaşık bir iliÅŸki var. Biden, Ä°stanbul’daki zirvede BaÅŸbakan Yardımcısı Babacan’ın krizdeki Avrupa’ya yönelik “Türkiye’deki hükümet gibi güçlü bir hükümet olsa sorunlar çözülür” sözlerini yanıtsız bırakmadı. Babacan’ın “Küçük balığı büyük balık deÄŸil, hızlı balık yer” sözleri üzerine Biden iÄŸneli bir üslup ile “Bizim ekonomimizin, bizden sonraki en büyük ekonomiden 3.5 kat ve sonraki 4 ekonominin toplamından daha büyük olduÄŸu gerçeÄŸi, dünyada olup bitenlere karşı bize bağışıklık saÄŸlamaz” diyerek genç köpekbalıkları denizinde ABD’nin hala balina olduÄŸunu anımsattı.”
Bugün Trump’la ilgili söylenenlerin o gün Obama ile ilgili söylendiÄŸi günlerdi: “ErdoÄŸan Obama ve Biden ile kiÅŸisel dostluÄŸuyla sorunları çözüyor.”
Peki daha sonra Türkiye’ye ve Biden’a ne oldu? Neden iliÅŸkiler bozuldu?
Türkiye’de demokrasi konusunda geri adımlar atıldı. ABD’de Suriye meselesi üzerinden Türkiye’ye bakış deÄŸiÅŸti ve iliÅŸkiler geriledi.
Buna Biden’ın Amerikan tarzı rahat üslubu da tuz biber ekti.
2014’de Harvard Üniversitesi’nde yaptığı konuÅŸma büyük bir krize dönüÅŸmüÅŸtü:
“Bölgedeki müttefiklerimiz, Suriye’deki en büyük problemimizdi” diyerek ÅŸunları söylemiÅŸti: “Türkler, ki çok iyi dostumuzdur ve benim de uzun süre vakit geçirdiÄŸim ErdoÄŸan’la harika bir iliÅŸkim var. Suudiler, Emirlikler vs… Ne yapıyorlardı? Esad’ı devirme ve bir Sünni-Åžii vekalet savaşı çıkarmada çok kararlıydılar. Ne yaptılar? Esad’la savaÅŸacak herkese yüz milyonlarca dolar para ve on binlerce ton silah akıttılar, El Nusra, El Kaide için destek olacak, dünyanın diÄŸer yerlerinden gelen cihadistlerin aşırı unsurlarını kabul ettiler.” Biden ayrıca “Birden bire herkes uyandı” diyerek, “CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, ki eski bir dosttur, bana dedi ki, siz haklıydınız, çok fazla insanın (Suriye’ye) geçiÅŸine izin verdik, ÅŸimdi sınırı mühürlemeye çalışıyoruz
Bu konuÅŸmadan sonra Biden, arayıp ErdoÄŸan’dan özür diledi.
15 Temmuz darbe giriÅŸimi sırasında ABD yönetiminin ortada kalan tavrıyla gerilen iliÅŸkileri de darbeden bir ay sonra Ankara’ya gelen Biden tamir etmeye çalışmıştı.
ErdoÄŸan’la düzenlediÄŸi basın toplantısında söylediÄŸi “Yeterli düzeyde empati gösterilmediÄŸi konusunda düÅŸünceler var. Darbe giriÅŸimine gerektiÄŸi gibi tepki veremediÄŸimiz için ÅŸahsen Türkiye'ye geldim."
"KiÅŸisel olarak buraya geldiÄŸimde de baÅŸkanı temsil eden birisi olarak tüm ülkenize ve meslektaÅŸlarınıza ne kadar üzgün olduÄŸumuzu aktarmak istiyorum. ABD halkı, ABD olarak yanınızdayız. Özür dilerim, keÅŸke daha erken burada olabilseydim. Sizin halkınıza hayranız" sözleriyle bir kere daha ertesi günkü gazetelerde sempati yaratmıştı.
Ve nihayet herkesin bildiÄŸi son krizde baÅŸkan adaylığı sırasında, New York Times’ın “endersoment”ını kapmak için “Türkiye’deki iktidarı darbeyle deÄŸil, sandıkta devirmek için muhalefete destek verilmesi gerektiÄŸi”ni söyledi ve Ankara’da hem iktidarın hem de muhalefetin haklı ve sert tepkisini çekti.
Bu konuda bir açıklama yapmadı, en son Ä°zmir depreminden sonran Trump’ın yapmadığını yapıp Türkiye’ye geçmiÅŸ olsun mesajı yayınladı. Belki de bu konuÅŸmasının mahcubiyetiyle.
Peki bu 48 yıllık kariyerden sonra dört yıllık Biden döneminde Amerika ile Türkiye’nin iliÅŸkileri nasıl olur?
Aslında Biden’ın ÅŸu ana kadarki dış politika konuÅŸmaları, yazıları ve hazırladığı dokümanlarda Türkiye’nin adı geçmiyor.
Yani bizde zannedildiÄŸi gibi yatıp kalkıp Türkiye ile uÄŸraÅŸmıyor.
Nisan ayında Foreign Affairs dergisinde çıkan ve dış politikasını anlattığı “Neden Amerika Yeniden Liderlik Etmeli” baÅŸlıklı makalesinde de Türkiye adı geçen ülkelerden biri deÄŸil.
Ama bu Türkiye için harika bir haber deÄŸil.
Çünkü makalede 45 kez demokrasi kelimesi geçiyor.
https://www.foreignaffairs.com/articles/united-states/2020-01-23/why-america-must-lead-again?utm_campaign=tw_daily_soc&utm_source=twitter_posts&utm_medium=social
Dış politika üzerine yazılmış bir makalede demokrasiden bu kadar sık bahsedilmesi tuhaf deÄŸil.
Çünkü bütün Demokratlar gibi Biden da dış politikasını iç politikasının bir devamı olarak kurgulayacak.
Ama özellikle bu dört yılda bunun tonu artacaktır.
Çünkü içeride Trump’ın anti-demokrat, popülist siyasetiyle mücadelelerini dışarıda da benzer popülist liderlere karşı devam ettirmek isteyeceklerdir.
Özellikle Trump döneminde ABD’nin “özgür dünyanın lideri” olma sıfatını kaybetmesinden, bunu bazen Macron’a, bazen Merkel’e kaptırmasından da büyük bir rahatsızlık var.
Tekrar bu liderliÄŸi kazanmak için demokrasi ve insan hakları konusunda daha müdahaleci bir ABD görebiliriz.
Biden ve çevresinin Trump’a en büyük eleÅŸtirilerinden biri de otoriter liderlerle olan muhabbeti.
Listenin başında Putin var. Zaten Foreign Affairs makalemesinde de Putin ve Rusya’ya özel bir yer ayrılmış.
Türkiye bu açıdan da ABD ve Rusya arasında bir tercih yapmaya zorlanabilir. Özellikle S-400 meselesi bunun bir testine çevrilebilir.
Özellikle Trump’ın Suriye’den çekilme tarzını ve Kürtleri yüzüstü bıraktığını söyleyen Demokratlar, Biden iktidarında bunu telafi etmeye çalışacaktır. Bu da Türkiye ile gerilimleri artırabilir.
Biden, seçim öncesi açıklamalarında OrtadoÄŸu’da ABD’ye sadece IŞİD ve El Kaide ile mücadele rolü biçmiÅŸti. Bu Kürtlerle olan ittifakı artırabilir ama aynı zamanda Türkiye ile bu konuda iÅŸbirliÄŸi kapılarını da açabilir.
Yani Türkiye, Trump döneminden çıkış heyecanıyla tüm dünyada demokratik deÄŸerlerin savunucusu bir Amerika’yla sorunlar yaÅŸayabilir. Tabii demokrasiden, hukuk devletinden uzaklaÅŸan bir Türkiye için problem bu.
Nitekim Biden Wilmington’daki zafer konuÅŸmasında “Bu akÅŸam bütün dünya bizi izliyor. Ä°nanıyorum ki ABD, dünya için bir yol göstericidir. Gücümüzle deÄŸil, örnekliÄŸimizin gücüyle önderlik edeceÄŸiz” sözleri buna iÅŸaret.
Ama Biden’ın pragmatizmi ile ErdoÄŸan’ın pragmatizmi birleÅŸip voltranı da oluÅŸturabilir.
Yani sadece ABD baÅŸkanının ne yapacağı deÄŸil, Türkiye’nin de ne yapacağı ve nasıl bir yol izleyeceÄŸi önümüzdeki dört yılı belirleyecek.
Henüz yorum yapılmamış.