Selahattin Çakırgil: Şuşa'dan sonrası
Ermenileri Doğu Hristiyanlığının Kafkaslar’daki kahraman bekçileri olarak kutsayan daha başka mâlum güçlere de hisse kaptırmamak gerek.. Bu bakımdan, Azerbaycan Devleti, ülkesindeki özellikle ermenilerin ve diğer halkların can güvenliği konusunda dünyaya açık garantiler vermelidir.
Dün sabah haberlerine bakıyordum.. USA BaÅŸkanı seçildiÄŸi gayriîresmî olarak açıklanan Biden, ‘Trump’ı anlıyorum.. Ben de geçmiÅŸte seçim kaybettim..’ diyordu..
O sırada TRT Haber kanalının normal yayını kesildi ve üzerinde kamuflajlı muharebe üniformasıyla Azerbaycan C. BaÅŸkanı Ä°lham Aliyev ekranda gözükünce..
‘ÅžuÅŸa’nın iÅŸgalden kurtarıldığı, azadlığı’ haberini vereceÄŸini hissettim ve heyecanla bekledim. Ve ‘Ä°nÅŸaallah..’ dedim..
Öyle de oldu.
***
28 yıl önce, o toprakların, Ermenistan tarafından silahlandırılan çete grupları tarafından, nasıl iÅŸgal edildiÄŸini; silahsız- savunmasız 1 milyondan fazla müslüman kitlelerin Bakû’ya doÄŸru kaçışını yaÅŸamıştım. Kimisi de, kurtuluÅŸ umuduyla kendisini Ä°ran -Azerbaycan sınırını teÅŸkil eden Aras Nehri’ne atıyor, bazıları yüzüp kurtulabiliyor, niceleri de o soÄŸuk sularda can veriyordu.
O günlerdeki nüfusu itibariyle 2-5 milyonluk Ermenistan, yine o zamanki nüfusuyla 7,5-8 milyonluk azerî halkını yerlerinden-yurtlarından kaçırtırken, büyük zaferler kazandıklarının sevinciyle nasıl da gururlanıyorlardı.
***
Gerçi, Ermenistan da tıpkı Azerbaycan gibi, Sovyetler BirliÄŸi’nin çökmesiyle istiklaline yeni kavuÅŸmuÅŸtu ve zâhiren tıpkı Azerbaycan gibi çok güçsüz idi. Böyleyken, nasıl da öyle büyük zaferler elde edebilmiÅŸlerdi?
Bunun izahı hem zor idi, hem de kolay..
Kolaylığı ÅŸuradan geliyordu: O zaman Azerbaycan’da kendilerini -sözüm ona- ‘ziyalı’ /aydın’ diye tanıtan ve yönetim ve eÄŸitim kadrolarında , sosyal hayatta komunist döneminden kalma bir kesim, laik saplantılar içindeydi.
Ermenistan, kendi ülkesinin istiklâl bayrağını ermeni-gregoryan kilisesinin papazlarının eline vermiÅŸti.. Onlar bir taraftan hristiyanlığı, bir tarafdan da ermeni nasyonalizmini canlı tutuyorlardı. Arkalarında ise, en büyük destekçileri, Rusya idi.
Sovyetler BirliÄŸi evet, dağılmıştı, ama, Rusya, özellikle hristiyan halklarla bağını koparmamaya çalışıyordu ve Ermeniler, son Sovyet Lideri Mihail Gorbaçov zamanında esaslı güçlendirilmiÅŸ, palazlandırmıştı. Rus ordusunda bir çok Ermeni subaylar olduÄŸu gibi, Ermenistan ordusu da en geliÅŸmiÅŸ rus silahlarıyla donatılmıştı.
Azerbaycan’ın ise, ordusu da, silah ve teçhizatı ve merkezî bir hükûmet otoritesi de yoktu..
Köylerdeki halk ise, klasik olarak tarihten neler duyup öÄŸrendilerse, ondan ibaret bir anlayışla kendilerini müslüman olarak biliyorlardı, ama, askerî üniforma giydirilmiÅŸ genç nesiller, ne için savaÅŸtıklarını, gerekirse niçin ölmeleri gerektiÄŸini bile bilmiyorlardı. Üstelik, ermeni askerlerin, papazlar öncülüÄŸünde, Hocali’de ve diÄŸer ÅŸehirlerde iÅŸledikleri korkunç katliâm ve cinayetler karşısında çaresiz olmanın verdiÄŸi bir ruhî periÅŸanlık içinde derinden yaralanmışlardı.
***
Bu arada, Kafkasya mes’elelerini iyi bilen uzmanlardan ÅŸair ve mütefekkir dostum (merhûm) Asghar Ferdî, ermeni çetelerinin, müslüman köylerindeki mescidleri ahır yapmaktan öte, hangi alçaklıkları ve ruhî aÅŸağılıklarının fotoÄŸraflarını göstermiÅŸti, aÄŸlayarak.. Bunları, burada daha fazla anlatmaktan teeddüb ediyorum.
Kurân ahlâkıyla ahlâklanan bir kimse, o gibi alçaklıkları deÄŸil mâbedlerde, hiçbir yerde yapamaz.
***
Dün sabah, Ä°lham Aliyev, KarabaÄŸ’ın en stratejik noktası olan ÅžuÅŸa ÅŸehrinin âzad edildiÄŸini, iÅŸgalden kurtarıldığını söyledikten hemen sonra, o en hassas anda her ÅŸeyden önce, ‘Artık orada da ezânlar yeniden yükselecek, yerle bir edilen mescidler yeniden inÅŸa olunacak..‘ dediÄŸinde, gönlümün tellerine dokunan o müjdeli sözlerle gözyaÅŸlarımın boÄŸazımda gizlice düÄŸümlendiÄŸini belirtmeliyim.
Çünkü, geçmiÅŸteki Azerbaycan yöneticilerinin ve kendilerin ‘ziyalı’ diye tanıtan, ve müslüman halkın deÄŸerlerinden uzak düÅŸmüÅŸlerin hâkim olduÄŸu laik/sekuler kesimler adetâ geri plana itilmiÅŸ ve Ä°lham Aliyev yeni sözler söylemeye baÅŸlamıştı.
Kezâ, ÅžuÅŸâ’nın âzadlığını duyunca, Gence’in ve Bakû’nun ve diÄŸer ÅŸehirlerin ortasınıf halklarının hançerelerinden yükselen ‘Allah’u Ekber!.’ nidâları, ellerde Azerbaycan,Türkiye ve Pakistan bayraklarının dalgalandırılması, ‘YaÅŸasın ErdoÄŸan! YaÅŸasın Ä°lham Aliyev! YaÅŸasın Pakistan!’ sözleri, zafer kazanmanın ruhî- psikolojik dinamiklerinin müslüman halkların hâfızâlarında canlandığının habercisi mesâbesindeydi.
***
Bu zafer havası içinde, ince nokta, -kaçan ermenilerin takibi adına da olsa-, Azerbaycan güçlerinin, Ermenistan’ın uluslararası sınırlarından içeri girmemesidir. Çünkü 28 yıl boyunca Azerbaycan’ı müzakere masalarında oyalayan Rusya, Amerika, Fransa ve diÄŸerleri böyle bir tablonun ortaya çıkmasını isterler.
***
Kezâ, ÅžuÅŸa’nın âzad edilmesinden sonra, KarabaÄŸ’dan arabalarına binip, onbinlerce sivil ermenilerin Ermenistan’a doÄŸru kaçışından çıkarılması gereken asıl ders de, sivil- savunmasız haklar kim olursa olsun, onların can güvenliklerinin garanti altına alınmasıdır. Kaçan bu kitleler, 28 yıl öncelerde Bakû’ya doÄŸru kaçan Azerbaycanlılardan farklı bir konumda deÄŸiller..
***
Bu arada Ä°lham Aliyev, 30 yıldır eziliÅŸlerinin intikamını almış olmanın sevkıyle, KarabaÄŸ’ın nüfus yapısının 200 yıl önceki durumuna döndürüleceÄŸine dair sözlerinin; haklıyken, kendilerini dünya kamuoyu karşısında güç duruma düÅŸürebileceÄŸini unutmamalıdır.
Güçlü devlet, ezilmeleri mümkün olan azlık unsurları ve sivil kitleleri ezmeyen, onlara düÅŸman muamelesi yapmayan bir devlettir.
***
Bu bakımdan bugün, zillet dolu uzuuun iÅŸgal yıllarından sonra.. Gorbaçov Sovyet Rusyası’nın tanklarının Azerbaycan’a, (Ocak- Januar 1991’de) yaÅŸattığı ‘Qanlı Janvar’ cinayetinin benzerlerinin, bugünkü Rusya tarafından da yeniden sahnelenebileceÄŸini unutmamak ve de ‘Ermenileri DoÄŸu Hristiyanlığının Kafkaslar’daki kahraman bekçileri’ olarak kutsayan daha baÅŸka mâlum güçlere de hisse kaptırmamak gerek.. Bu bakımdan, Azerbaycan Devleti, ülkesindeki özellikle ermenilerin ve diÄŸer halkların can güvenliÄŸi konusunda dünyaya açık garantiler vermelidir.
DüÅŸmanı yenmekten de öte, asıl mes’ele hep haklı olmak ve haklı kalmaktır.
Star Gazetesi
Henüz yorum yapılmamış.