Rasim özdenören: Depremler ve açgözlü ahmaklar
Ahmakların, açgözlülerin, tedbirsizlerin ihmalinin bedelini bütün bir toplum, dahası insanlık olarak yüklenmek zorunda bırakılıyoruz.
Anlatıyorlar.
Adam, uÄŸraÅŸ didin kendine güzel bir ev yapmış. Yaptığını da beÄŸenmiÅŸ ve Allah’a ÅŸöyle yalvarmış: “Yarabbi, bu evimin sahibi sen ol, onu sen koru. Yıkmayı murat edersen de, yalvarıyorum, bana önceden haber ver!” Duasının kabul edileceÄŸine inancı tam. Gün geçmiÅŸ devir dönmüÅŸ, duvarlardan birinde bir çatlak görünmüÅŸ. Adam, çamur karmış, orayı sıvayıp kapamış. Bir süre sonra baÅŸka bir yerde, giderek baÅŸka yerlerde de çatlaklar oluÅŸmuÅŸ… Adam her defasında çamur karıp çatlakları kapatıyor. Derken bir gün dam çökmüÅŸ. Adam Allah’a sitem edip: “Yarabbi, sana bunca dualarım oldu, akıbetim bu mu olacaktı, evimi başıma yıktın…” diyerek ÅŸikayetini dile getirmiÅŸ. O anda da hatiften bir ses iÅŸitilmiÅŸ: “Ey kulum, ‘ben ne zaman sana evin çöküyor, dikkatli ol diye uyarıda bulunmak istesem, sen bir avuç çamurla aÄŸzımı kapadın.’”
Ä°slâm jargonunda “Sünnetullah” olarak adlandırılan kavrama Batı modernizmi “doÄŸa yasası” diyor.
Sünnetullah veya doÄŸanın belirli yasaları… Onlara mutlaka uyulması gerekir. Uyulmadığı takdirde doÄŸa kendine özgü yöntemlerle onun bedelini ödetir.
Dere yatağına bina yapılmışsa, yaÄŸmur vakti geldiÄŸinde binayı sel götürür.
Bina yapımında inÅŸaat malzemelerinin tümü optimum düzeyde kullanılmadığı takdirde o bina sarsıntıda çöker veya binanın ekonomik ömrü kısalır.
Orman yakılırsa bedeli susuzlukla ödenir. DaÄŸlar, ormanlar, yer altı, yer üstü; her türlü doÄŸa zenginliÄŸi insanlığın ortak servetidir; rakabesi onun bulunduÄŸu ülkenin sınırları içinde kalsa da…
SoÄŸuk havada tedbirsiz olarak soÄŸuÄŸa tutulan vücut hastalanır. Vs. vs.
Bizim, modern dediÄŸimiz kentlerimiz bile bir saÄŸanak hâlinde su baskınından kurtulamıyor. Konutlar, iÅŸyerleri zarara uÄŸruyor; trafik aksıyor, trafikteki araçlar kent ortasında göletlerde mahsur kalıyor.
Acaba niçin?
Çünkü kentin o yöresindeki cadde açılırken orası dere yatağı ise, dereyi kanala alma yerine üstü kapatılarak yol inÅŸaatı tamamlanıyor. Ama yaÄŸmur vakti gelince, dere doÄŸal yatağında akma yerine caddenin üstünden akıyor. Rögarlar saÄŸanak selini istiap etme kapasitesinde olmadığından sel suyu etrafı basarak zarara neden oluyor. Ankara’ya bakınız: bu kentimiz için bazı planlar öngörülmüÅŸ olmasına raÄŸmen, hiçbirine uyulmamış. HoÅŸdere, Kavaklıdere, Bülbülderesi, Bentderesi adını taşıyan ana caddeler, adından da anlaşılacağı gibi dere… Fakat ÅŸimdi oralarda dere yok. Çünkü oralar cadde olarak açılırken dereler kanal içine alınma yerine üstü kapatılıp geçilmiÅŸ. Ancak bunun ceremesi saÄŸanak geldiÄŸinde ödeniyor, etrafı sel basıyor…
Sosyal iliÅŸkilerde de kurallara uyulmadığı takdirde mutlaka maddi, manevi bir bedel ödeme zorunda kalınır. Ancak sosyal iliÅŸkilerde af müessesesi de devreye girebilir.
Ancak “Sünnetullah”ta yaptırımın affı, ertelenmesi söz konusu deÄŸildir.
Bina gerekli düzenlemeye uygun olarak inÅŸa edilmemiÅŸse yıkılır. Ä°çindeki canlı, cansız her ÅŸeyle birlikte çöküp gider. Geriye dönüÅŸ söz konusu deÄŸildir.
Halen içinden geçmekte olduÄŸumuz pandemi sürecinde bu kuralların bilincinde olmayan birileri, her türlü uyarıya raÄŸmen, düÄŸündü, cenazeydi, her türlü toplu eÄŸlence etkinliklerinden vaz geçmemekte direniyor.
Veya depremde, bazı binaların riskli olduÄŸuna iliÅŸkin rapor düzenlenmiÅŸ olmasına raÄŸmen gerekli tedbirleri almamakta direnilmiÅŸ…
Bütün bunlar ya pandemi sürecinin uzaması ile veya binaların çökerek insanların ölümü pahasına bir bedel ödenerek sonuçlanıyor.
Ancak öyle bir bedel ki ödenen, sadece o tedbirsiz kiÅŸiyle mukayyet kalmıyor; bütün bir topluma, dahası insanlığa bedel ödetiyor. Burada yaptırım uygulamakla sorumlu bulunan kamu mercilerinin de sorumluluklarını yerine getirmemiÅŸ olduÄŸu anlaşılıyor.
Sözün kısası, ahmakların, açgözlülerin, tedbirsizlerin ihmalinin bedelini bütün bir toplum, dahası insanlık olarak yüklenmek zorunda bırakılıyoruz.
Henüz yorum yapılmamış.