Yahya Kemal’in ‘Ezansız Semtler'ini aratan bugünümüz
Ezansız semtler, bu kavram sadece semtlerimizin İslami kültürden uzak kalmasını ifade etmiyor artık. İslami kavramlar yanında insani birçok kavramımızı da kaybettik ne yazık ki.
Bundan onlarca yıl önce Yahya Kemal “Ezansız Semtler” isimli yazısını kaleme aldığında karşısında duran Ä°slam’a gittikçe uzaklaÅŸan Anadolu yurdu bugün geldiÄŸimiz noktada Ä°slami bakış açısından neredeyse tamamen kopmuÅŸ durumda. Karamsar bir perspektif çizmek deÄŸil amacımız aslında fakat sahiden sahip olduÄŸumuz deÄŸerleri bugün kıymet bilmez bir vaziyette nasıl hunharca ayaklar altına alıp yok ettiÄŸimize ÅŸahit oluyoruz. Ezansız semtler bu büyük yozlaÅŸmanın küçük ve görünen bir bölümü sadece. Plazalar arasında kaybolan insanlık sadece birbirimize olan sevgimizi, güvenimizi ve duygularımızı bitirmekle kalmadı. Her ÅŸeyi beraberinde götüren deÄŸiÅŸen ÅŸartlarımız vefa duygumuzu ve saygı kavramını da yerle yeksan etti.
Kuma gömdüÄŸümüz başımızla birlikte bir “Musa” bekliyoruz. Ä°stiyoruz ki bir vahiy gelsin bizi gömüldüÄŸümüz günah ve riya çukurundan çıkarsın. Birbirimize olan muhabbet ortamından o kadar uzağız ki artık sadece konuÅŸtuklarımız maddi olanaklarımız ve diÄŸer insanlarda olmayan ÅŸeylerimiz.
Ezansız semtler, bu kavram sadece semtlerimizin Ä°slami kültürden uzak kalmasını ifade etmiyor artık. Ä°slami kavramlar yanında insani birçok kavramımızı da kaybettik ne yazık ki. Mahalle kültürü, mahalle dostlukları, komÅŸuluk hakkı dediÄŸimiz birçok kavramı arkamızda bırakarak farkında olmadan yaÅŸayıp gidiyoruz. Çok eskilere gitmeye gerek yok bundan birkaç on yıl önce mahallelerimiz sevginin, dostluÄŸun, muhabbetin ve yardımlaÅŸmanın asude birer örneÄŸi gibiydi. Herkes kendisini komÅŸusunu korumaya, kollamaya ve hakkını gözetmeye mükellef hissederdi. Bizi birbirimize baÄŸlayan birçok baÄŸ vardı arkadaÅŸlık, dostluk ve akrabalık gibi kavramlar. Bugün ne yazık ki deÄŸiÅŸen dünya düzeni ve yaÅŸantımız bu güzel kavramların içini boÅŸalttı sadece harf yığınından ibaret hale getirdi.
Değişimden her şey nasibini alıyor
Bugün Üstad Cemil Meriç’in ifadesi ile “biz Müslümanlığından utanan, TürklüÄŸünden utanan bir yığın haline geldik” çünkü millet olarak bizi biz yapan ne varsa hepsinin temelinde baÅŸta Ä°slam, mahalle ve sokak kültürümüz vardı. Gerek Osmanlı döneminde gerekse Cumhuriyet döneminde bu mahalle kültürü safhasını iliklerimize kadar yaÅŸadık ne zaman ki, kıymetsiz bir takım ölçü birimleri yaÅŸantımıza musallat oldu o zaman bu kültür bizden fersah fersah uzaklaÅŸmaya baÅŸladı.
Özellikle Osmanlı döneminde Ramazan ayında yapılan etkinlikler din, dil, ırk, renk kavramları önemsenmeksizin hep birlikte kucaklaÅŸmanın gerçekleÅŸtiÄŸi nadide dönemlerdi. Bugün ne sofralarımızda o samimiyeti bulabiliyoruz ne de Ramazanı eda edebilecek ânı yaÅŸayabiliyoruz. Samimiyetimizin yerini 1,79lar, 2,30lar, 3,10’lik oranlar, faizler aldı. Samimiyet dediÄŸimiz kavramlar kütüphanelerin tozlu raflarında ağır baÅŸlı kitapların saman kokan sayfalarında biçare hakikatler olarak kaldı. Sanırım “biçare hakikatler kıymetsiz ellerde kıymetsiz olurlar”[1] sözünün vücut kazanmış haline eriÅŸtik. Sahip olduÄŸumuz önemsiz ÅŸeylere verdiÄŸimiz deÄŸerler boynumuza birer halka gibi yapıştı kaldı. Evlerimiz, arabalarımız, cebimizde taşıdığımız ne varsa yeni putlarımız haline geldi.
Velhasıl çevremizde gördüÄŸümüz her ÅŸey yarın aynı yerinde kalmayabiliyor her ÅŸey gibi yaÅŸantımız, görüÅŸlerimiz ve kılık kıyafetimiz de ister istemez deÄŸiÅŸime uÄŸruyor. Elbette mahallelerimiz, evlerimiz ve komÅŸuluk iliÅŸkilerimiz de bu deÄŸiÅŸimlerden nasibini alıyor. Ama bu deÄŸiÅŸime ayak uydurmak yerine daha iyi ÅŸartlarda tezahür etmesini saÄŸlamak bizim elimizde. GördüÄŸümüz garp rüyasından bir an evvel uyanarak kendimize gelmemiz ümidi ile.
Burhan ErdoÄŸan / Dünyabizim Kültür Portali
Henüz yorum yapılmamış.