Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

İslamofobiden toplumsal düşmanlığa histerinin ortasındaki Fransa

Montpellier ve Toulouse’da Charlie Hebdo’nun Hazreti Muhammed’e yönelik hakaret içeren karikatürlerinin resmi binalara yansıtılmasıyla, Fransa ülkedeki Müslümanlarla uzlaşmayı değil, onlara yalnızca kendi kimliklerini reddederlerse vatandaşı gibi muamele edeceğini sembolik olarak bir kez daha ilan etti. Hukuk devleti, temel haklar ve özgürlükler, masumiyet karinesi gibi kavramlar, söz konusu Müslümanlar olunca kolayca göz ardı edilebilir hale geldi.



Fransa’da Ä°slamofobinin fikrî takibini yapıp, temel hak ve özgürlüklerin korunması için yapılması gerekenler üstüne düÅŸünmek her geçen gün imkânsız hale geliyor. Lise öÄŸretmeni Samuel Paty’nin Charlie Hebdo’nun tekrar yayımlayacağını ilan ettiÄŸi Hazreti Muhammed’e yönelik hakaret içeren karikatürlerini derste göstermesinin ardından öldürülmesi, zaten istim üstünde gezen ve oluÅŸan her krizi ve çatışmayı daha da alevlendirip çözümsüzlüÄŸe sokmak isteyen Fransız siyasetine aradığı fırsatı verdi.

Cinayetin iÅŸleniÅŸ ÅŸekli ve katilin cinayetin ardından paylaÅŸtığı mesajla, “Fransa Ä°slamı” projesinin en netameli konusunu oluÅŸturan “Ä°slamcı ayrılıkçılıkla” mücadele alanında devlet, alacağı tüm kararlar için toplumsal alanda meÅŸru bir zemin buldu.

CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron’un ve devletin diÄŸer üst kademesinin, Fransa içinde Fransız toplum yapısına karşı bölgeler olduÄŸuna, cemaatçiliÄŸin cumhuriyeti böldüÄŸüne dair söylemi, böylece sembolik bir vakayla topluma da ilk elden kanıtlanırken, hükümet kanadından hukuk devletini askıya alan yeni önlemlerin yolda olduÄŸu açıklandı.

Ä°çiÅŸleri Bakanı Gerald Darmanin’in sosyal medya hesabından paylaÅŸtığı mesajlarda, öÄŸretmen cinayetiyle ilgili olmayan pek çok kurum ve kiÅŸiye polis operasyonu yapılacağını ve bunun bir “mesaj” olacağını söylemesiyle, Fransa resmi elden hukuk kurallarını aÅŸacağını, mesaj vermesi gereken bir “düÅŸmanı” olduÄŸunu ilan etti. Görünmez bir düÅŸmana karşı yürütülen bu yeni savaÅŸ, esasında görünür olan, kamusal alandaki tüm Müslümanların hedef haline geldiÄŸi, devlet tarafından düÅŸmanlaÅŸtırıldığı bir histeri hali. Yıllardır tanımlanan ve hukuki çerçevesi çizilmeye çalışılan Ä°slamofobi kavramı, devletin bir inancı topyekûn karşısına aldığı bu yeni kriz durumu açıklamaya yetmiyor. Müslümanlar artık sosyal politikaların, vatandaÅŸlık hizmetlerinin, inanç özgürlüÄŸünün öznesi deÄŸil, devletin güvenlikçi ve paranoyak Ä°slam düÅŸmanı politikalarının nesnesi olmuÅŸ durumdalar.

Bu yeni düÅŸmanlaÅŸtırıcı siyaset tavrının ilk kurbanı, Fransa’da her yıl Ä°slamofobi raporu yayımlayan, ayrımcılığa ve Ä°slamofobik ÅŸiddete maruz kalan kiÅŸilerle dayanışma ve hukuki tavsiye ağı kuran Fransa Ä°slamofobi’yle Mücadele Kolektifi (CCIF) oldu. Daha önce de devlet tarafından hazırlanan raporlarda ayrılıkçı bir hareket olarak gösterilen bu yapı, tamamen kanunlar içinde kalarak maÄŸdurların sesi olmayı amaçlıyordu. Siyasi bir konumu dahi olmayan bu hak arama kolektifinin kapatılması, esasında Fransız devletinin planladıklarının nereye varabileceÄŸini gösteriyor. Toplumsal alanda Ä°slamofobi kelimesinin entelektüel deÄŸeri düÅŸürülüp, bu terimi kullananlar ayrılıkçılık ithamıyla fiÅŸleniyor. MaÄŸduriyetin suçlu olmakla eÅŸ deÄŸer olduÄŸu, Müslümanların yalnızca baÅŸörtüsüyle, sakalıyla, ismiyle yahut etnik kökeniyle damgalandığı bu söylemin içinde, inanç özgürlüÄŸünden bahsetmek bile bir ütopya haline geldi.

OluÅŸturulan bu kin ve nefret atmosferinde, 18 Ekim’de baÅŸörtülü iki kadının, Eiffel kulesi civarında “pis Araplar!” çığlıklarıyla bıçaklı saldırıya uÄŸraması, bir gün öncesinde iki Türk kadının trafik kontrolü esnasında başına gelen polis ÅŸiddeti, Bordeaux ve Beziers’deki camilere yapılan saldırılar medyada neredeyse yer bile bulamıyor.

Fransa kamuoyunda Müslümanların temel hak ve özgürlüklerinin savunulmasını önceleyen özgürlükçü bir ses duyabilmek ÅŸöyle dursun, hükümetin aşırılıkçı nefret politikasını bir nebze eleÅŸtiren herkes marjinalleÅŸtiriliyor. Fransa’da laiklik ilkesini koruyan resmi bir komite olan Observatoire de Laicite’nin (Laiklik Gözlemevi) baÅŸkanı Nicolas Cadene, son geliÅŸmeleri yorumlarken, laikliÄŸi korumaktan çok Müslümanların damgalandığı bir noktaya gidildiÄŸini söyledikten sonra toplumsal bir linçe uÄŸradı ve görevden alınması çaÄŸrıları yapıldı.

KötülüÄŸün sıradanlaÅŸtığı bu yeni durumda, Müslümanların Fransız toplumundaki yeri ve maruz kaldığı tutum, 1930’larda Yahudilerin Avrupa’da yaÅŸamaya baÅŸladığı antisemitist pratikleri aratmıyor. Ä°slam düÅŸmanlığının “fikir ve ifade hürriyeti” kılığına girdiÄŸi bu durumda, Müslümanlar özneliÄŸini kaybediyor ve varoluÅŸlarıyla bir suç unsuru haline getiriliyor. Fransız devletinin göçmen politikasının sosyoekonomik arızalarının tartışılmasının üstü örtülürken, Müslümanlar kendilerini topluma ve devlete sürekli kanıtlaması gereken “öteki”ler haline getiriliyor.

Analiz: Orkun Elmacıgil / Anadolu Ajansı

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.