Dücane Cündioğlu: Kendiyle yüzleşmeyi kim göze alabilir?
Follow @dusuncemektebi2
Kendiyle yüzleşmeyi kim göze alabilir? Elbette sadece değişimi umabilen! Hiçbir şey değişmeyecekse kişi kendisiyle niçin yüzleşsin?
Niçin yüzleÅŸmenin o ağır yükünü taşısın?
GerçekliÄŸi belleÄŸinde niçin saklasın?
* * *
“Sanki burnum deÄŸdi burnuna yokun / Kustum özaÄŸzımdan kafatasımı.”
Ä°nsanın kendiyle yüzleÅŸmesini Necip Fazıl’ın bu mısralarından daha iyi ne anlatabilir, doÄŸrusu bilemiyorum.
Burun buruna gelmek, yüzleÅŸmenin en yaygın biçimlerinden biri!
Travma denilen hâl.
Aniden kendisiyle karşılaşır insan. Gerçekle. GerçeÄŸiyle.
Omnipotans bir anda çöküverir.
Hiçliktir kiÅŸinin gördüÄŸü. O hâldeyken hiçlikle yüzleÅŸilir. Gerçeklikle.
Çıplak gerçeklik hiçliÄŸin ta kendisi. Onu bürüyen, sarıp sarmalayan, giydiren biziz.
Ä°nsan yani.
GerçekliÄŸi kendisine tahammül edilebilir hâle getiren. Onu sırf bizim için vareden.
Saçlarını tarayan, süsleyen, yüzüklerini, kolyelerini, küpelerini takıp takıştıran, hep biz.
Ä°nsan.
* * *
Gerçeklik, bir, “kendisi için” vardır, bir de “bizim için”.
“Kendisi için gerçeklik” bizim nezdimizde bir hiçtir!
Yok yani.
Biz “kendisi için gerçeklik”i tanımayız, ona bakamayız, ona temas edemeyiz.
Kendisi için olanla bizim iÅŸimiz olmaz. Biz ancak “bizim için” olan gerçeklikle iliÅŸki kurabiliriz.
GerçekliÄŸi “bizim için” kılmadıkça aslâ ona yaklaÅŸamayız. YaklaÅŸmayı düÅŸünmeyiz bile.
Korkarız.
Haklıyızdır. Çünkü yaklaşır ve/veya bir biçimde karşılaÅŸacak olursak, daha o anda, ilk anda özaÄŸzımızdan kafatasımızı kusarız.
* * *
Heiddeger’in dediÄŸi gibi, hiç’i ortaya çıkaran korkudur. Ancak korktuÄŸumuzda hiç ortaya çıkar: Nicht nichtet. Yani “Hiç hiçer.”
Alman filozof, Furcht ile Angst kelimelerini birbirinden ayırır. Ä°kisi de en nihayet korkudur, ama ilki vahÅŸi bir hayvandan korkmak gibi muayyen bir ÅŸeyden korku iken, ikincisinin muayyen bir sebebi yoktur. [Angst’ı Türkçe’de kaygı sözcüÄŸüyle karşılıyorlar. Oysa kaygı, daha çok Farsça’dan geçen endiÅŸe’nin yanına yakışıyor. Ben ise ‘daraltı’ karşılığını önermiÅŸtim, biraz da iç-daralmasından mülhem olarak. Nitekim Angst kelimesi de ‘Eng’den (dar) türer. Bu nedenle bir zamanlar England’ı -lâtife kabilinden- “Dar Ülke” diye çevirmiÅŸtim.]
* * *
Doktorunun kendisine birkaç ay içinde öleceÄŸini söylediÄŸi genç bir adam hayal edin, acaba o anda o genç adam ne hisseder?
Korku.
Endişe, kaygı filan değil, korku.
Bütün gövdesini hiçleyecek bir korku hem de.
Bütün benliÄŸini.
HerÅŸeyini.
Arazlarını değil, zatını.
O an, varlık ile hiçlik’in aynı anlama geldiÄŸi andır.
DüÅŸünemezsiniz, bizzat yaÅŸamalısınız.
Ne Razi, ne Hegel o anda iÅŸinize yarar, ya Cüneyd’i çağırmalısınız yardıma, ya Meister Eckhart’ı.
Ölmelisiniz. Hiç deÄŸilse ölmeden önce ölmelisiniz.
Aklın akledemediÄŸi bir andan sözediyoruz.
Zamanın durduÄŸu andan. Hareket eden her ÅŸeyin…
* * *
Hareket eden herÅŸeyin anlamı vardır. Anlamı olmayan hareketsizliktir. Huzur ve sükûn.
Saçma’nın ta kendisi. Hiç’in. Yok’un.
“Kendisi için gerçeklik” hareket etmez. Hareket eden sadece “bizim için gerçeklik”tir. Vehim ve hayallerimizle süslediÄŸimiz, güzelleÅŸtirdiÄŸimiz gerçeklik. DeÄŸiÅŸtirdiÄŸimiz, bozduÄŸumuz, yamulttuÄŸumuz…
Bu yüzden gerçek olan sadece “bizim için gerçeklik”tir.
* * *
Nâdan, zavallı Lars von Trier’i kadın düÅŸmanı ilan etti. Oysa adamcağız, “Oradaki kadın benim!” diye bas bas bağırıyor. “Analize konu olan asıl benim!” diyor. Çocuk da, çocuÄŸunu öldüren anne de.
Analize girince çıldırıyor. Kendisiyle yüzleÅŸince.
Bedelini ödüyor. Rahme geri dönüyor.
BoÅŸluÄŸa.
Karanlığa.
Bu yüzden hem klitorisini makasla kesiyor, hem de penisini taÅŸla eziyor. Çünkü kendisiyle yüzleÅŸiyor.
* * *
Dört bir yanın ayna, yine de kendini göremiyorsun ey talib!
Annenin sözünü dinle, ve sakın güneÅŸe bakma!
GüneÅŸe bakmayı denersen, bu sefer seni suyla deÄŸil, kanla vaftiz ederler. Yahya gibi deÄŸil, Ä°sa gibi.
Tanrı korusun, bir daha günah bile iÅŸleyemezsin
Ä°zdiham ArÅŸiv
Henüz yorum yapılmamış.