Sibel Ersalan'ın kaleminden: Benim adım Sophie değil, Meryem Bay Macron

Batı kaynaklı bu hadsiz hakaret ve tacizlerin siyasi polemikler çerçevesinde deÄŸerlendiren pk çok yazı yazıldı. Kıyamete kadar da cehaletin babası olan Ebu Cehil’in yolundan gidenler, siyasetini; tahkir, taciz, hile, pusu ve kibir üzerine kuranlar olacaktır. Ama onlar zamanın öÄŸütücü ve unutturucu gücü karşısında yenilmeye, unutulmaya, adları sanları anılmamaya mahkumdurlar.

Batı kaynaklı bu hadsiz hakaret ve tacizlerin ardındaki Batı’ya has büyük ve rahatsız edici mistik boÅŸluk ise kayda deÄŸer baÅŸka bir tartışma alanıdır. Protestan hareketle birlikte yeryüzündeki etkisi tamamen sıfırlanmış bir Hristiyanlık var karşımızda. Mezhep savaÅŸlarıyla asırlar boyunca birbirinin gözünü oymuÅŸ Avrupa, Protestanlığın keÅŸfiyle birlikte köktenci manada bir içerik boÅŸluÄŸuna tutulmuÅŸtur. Mana’nın günlük hayattan tamamen kovulması sonucuna; kapitalizmin hayatın tüm kılcallarını iÅŸgal eden hoyrat gücü, siyasetin ve hukukun, finansın emrine verilmesi gibi olgular da eklenince, sekülerizm yani dünyevileÅŸme, kapkalın katmanlarıyla Batı’nın nerdeyse tüm ışıklarını söndürmüÅŸtür.

Parasal güç ve devletin saÄŸlayacağı sosyal güvenlik zorunluluÄŸundan beslenen gündelik hayat, insanların manevi ihtiyaçlarını ıskalayan bir yoksullaÅŸmayı getirmiÅŸtir... Ruhları yaÄŸmalanmış kitleler büyük arayışlar içerisindedir...

Hz.Peygamberimize hakareti jakoben bir devlet politikasına çevirmeye çalışan Macron’u asıl rahatsız eden ÅŸey de budur: Mana arayışı içindeki kitlelerin yolculukları sonunda ulaÅŸacakları kıyı, Ä°slam dinidir. Çünkü, Ä°slam, protestanlık mikserinde mahvolmamış halihazırdaki tek dindir. Allahı, Peygamberi, Kutsal Kitabı ve ibadetleri ile, milyarları aÅŸkın bir ümmetin yaÅŸayan dinidir. Evrenseldir ve davet kapısı her daim herkese açıktır...

Fransa’da Fransız Müslümanların sayısı hızla artmaktadır. Cezayir’li, Fas’lı, Tunus’lu göçmen veya melez Müslümaların dışında çok sayıda Fransız Müslüman, dikkati çekecek seviyededir. 2003’teki Lili ve Alma Levy kardeÅŸlerin baÅŸörtüsüyle liseye gidebilmek için açtıkları davadan itibaren; Fransa’ya hakim olan; Ä°slam, göçmenlerin, kaçakların, melezlerin dinidir algısı, mahkeme kayıtlarıyla zaten yıkılmıştı.

2016’da Mali’de kaçırılan sivil toplumcu Sophie Petronin Hanımın, yurda dönüÅŸünde uçaktan inerken Macron tarafından ‘’HoÅŸgeldin Sophie’’ diyerek karşılanmasına, tok bir sesle; ‘’Benim adım Meryem’’ diyerek cevap veren Meryem Hanım, yukarıda anlatmaya çalıştıklarımızın somut örneÄŸidir...

Meryem Hanım, yaÅŸadığı aydınlanmada etkisi olan halleri anlatırken; Müslümanların kendisine kötü davranmadığını, yediklerinden yedirip, giydiklerinden giydirdiklerini, günde beÅŸ defa abdest alarak tertemiz oluÅŸlarını, sürekli okudukları Kitapları olan Kur’anı Kerimin yüksek etkileyici dilini söylemektedir.

Hidayet hikayelerine dikkat ettiÄŸimizde, kibar ve güzel ahlak sahibi Müslümanların buna vesile olduklarını görüyoruz. Çünkü güzel ahlak, Sevgili Peygamberimizin hem hayat tarzı hem de bizlere vasiyetiydi... O güzel ahlakıyla övülen bir elçiydi. O kendisine güvenilen, ‘’El-Emin’’di. Ve onun iÅŸi her zaman merhametle yürürdü, O alemlere rahmet olarak gönderilmiÅŸ bir Peygamberdi...

Kendisini ziyarete gelen bir kimse heyecanlanarak elleri titreyince, muhatabını yatıştırmak için, kendisinin de kuru ekmek yiyen bir annenin evladı olduÄŸunu söyleyen bir Peygamberdi. Kur’anın ifadesiyle O ‘’içimizden birisiydi’’. Kalbi Müslüman kardeÅŸleri için sevgi ve merakla çarpan bir Peygamberdi...

Küfür, kapatmakla, örtmekle, karartmakla ilgili bir kelime... Macron siyasetinin sergilediÄŸi de bu... Sevgili Peygamberimizi (sav) Sevgili Efendimizi, Sevgili Resulümüzü, kapatma, örtme, karartma giriÅŸimlerine, elbette izin vermeyeceÄŸiz. Annemiz, Babamız ve Nefslerimiz Sana feda olsun Ya Resululah...  

Star Gazetesi