Sosyal Medya

Rasim Özdenören: Batının cahiliye damarı hortluyor

Batı kültürünün iki temel dayanak noktası sayılan Roma hukuk çevresi olsun Grek felsefesinin özü ve uygulaması olsun ırkçı, ayrımcı, köleci anlayışı bir hayat tarzı olarak benimsiyor.



Burada Avrupa derken bütün Batı dünyasını kastediyorum.

Batı dünyası ise Kuzey ve Güney Amerika ülkelerinin tümüyle Avrupa ülkelerinin tümünü kapsıyor. BahsettiÄŸim bu coÄŸrafya içinde yer alan her bir ülke ÅŸimdi yapacağım genellemede bir pay sahibi… Ne ABD’yi Britanya’dan ne onu Fransa’dan ne de herhangi birini diÄŸerinden ayırmak mümkün görünmüyor. Genelleme yapmak genel olarak sakıncalı sayılsa da, burada dile getirmek istediÄŸimiz genellemenin Batı dünyasında hiçbir istisnası yok.

Batı dünyasının ırkçı, ayrımcı, köleci ve köleli tutumunu dile getirmek istiyorum…

Batı kültürünün iki temel dayanak noktası sayılan Roma hukuk çevresi olsun Grek felsefesinin özü ve uygulaması olsun ırkçı, ayrımcı, köleci anlayışı bir hayat tarzı olarak benimsiyor.

Temelde bir hak din olan Hristiyanlık bile bu anlayışın mensuplarınca benimsendiğinde onu da kendine benzetmekten geri durmadı.

Hristiyan Ortaçağı kendinden olmayanlara kan kusturdu. Sadece kendinden olmayana deÄŸil, kendinden olup da onun dinî telâkkisini beÄŸenmediÄŸi kimselere de kan kusturdu. Engizisyon mahkemelerinin uzun yıllar Hristiyan dünyada estirdiÄŸi kan ateÅŸ ölüm üçgeni dinmek bilmedi…

1815’te güya köleliÄŸi kaldırmak üzere kendi aralarında yaptıkları antlaÅŸma kâğıt üzerinde kaldı. Hiçbiri onun sömürgeci, dolayısıyla köleci tutumunu deÄŸiÅŸtirmesine medar olmadı.

Birinci Dünya Savaşı Batı dünyasının sömürgeci ve köleci zihniyetinin kuvveden fiile aktarılması ve Osmanlı coÄŸrafyasının sömürge temelinde parsellenmesiyle sonuçlandı.

Ä°kinci Dünya Savaşı ise doÄŸrudan Avrupa’nın ırkçı atılımlarının doruk noktasını oluÅŸturdu. FaÅŸizm’i ve Nazizm’i aklınıza getirin…

Batının bu ırkçı ve ayrımcı kafa yapısı zaman zaman küllenmeye bırakıldıysa da hiçbir zaman sönmedi. Her defasında tekrar tekrar alevlendi.

Åžimdi Fransa’nın başında bulunan bir dingil kendince bir yandan Ä°slâm’a aydınlanmayı öngörürken bir yandan da Ä°slâm’a kin ve nefret duygularını açığa vurmaktan geri durmuyor. Dingilin “aydınlanma”dan anladığı Batı aydınlanmacılığıdır… Batı aydınlanmacılığı ise kökende din karşıtlığı ise, sonuçta da dinin yerine “bilim”i ikame etme teÅŸebbüsüdür… Hristiyan dünyada yüzyıllar boyunca din ile bilim çatışması o dünyanın geleneÄŸi arasında yer almıştır. Dingil ÅŸimdi Ä°slâm’a aydınlanmacılık önerirken Ä°slâm’ı dünyevileÅŸtirme (secularism) maksadını açığa vuruyor. Kısıtlı bilgisi ve kafasıyla “Fransız aydınlanmacılığı” diyerek Ä°slâm ile uzlaÅŸma aradığını göstermek istiyor.

Dingilin tutumunu KureyÅŸ de Resulullah’a karşı önermiÅŸti. “Bir yıl sen bizim taptıklarımıza tap, bir yıl da biz senin önerdiÄŸin tanrıya tapalım; hangisi faydamıza ise ona tabi olalım” demiÅŸlerdi. Öneri Resulullah tarafından reddedilmiÅŸ, üstelik “Kâfirûn Suresi” ile de reddiye nas hâlinde vahyedilmiÅŸtir: “Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.”

Dingil bunları bilmediÄŸi için Müslümanlara yeni bir öneride bulunduÄŸunu sanıyor.

Onlar kendi batılları içinde debelenmeye devam ederken Ä°slâm dünyası Türkiye’nin önderliÄŸinde yeni bir uyanışın gerçekleÅŸmesini yaşıyor.

YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.