Sosyal Medya

Yasin Aktay: Macron ben sana söyleyeyim, İslam Dünyası sen anla

Bugün hepsi bile değil, sadece ele başı niteliğindeki birkaç Müslüman ülke ağırlığını koysa Müslümanların ne Keşmir sorunu, ne Myanmar ne Suriye ne Irak ne Yemen hatta ne Filistin sorunu kalır ne de Müslümanlara yönelik bu Islamofobik söylem ve saldırılar mümkün olur.



Macron’un Fransa’daki iç siyasi krizlerini örtbas etmek üzere baÅŸvurduÄŸu yeni Ä°slamofobik dalga özü itibariyle kötü olsa da yol açtığı tartışmaların hayırlı olduÄŸunu düÅŸünüyorum.

Bu vesileyle de olsa bu tür fasıllar açıldığında, Ä°slam’ın, Müslümanların Avrupa’ya söyleyeceÄŸi çok daha fazla ÅŸey var. Avrupa’nın istemese de Müslümanlardan dinleyeceÄŸi çok ÅŸey var. Hatta bu tür tartışmalar vesilesiyle Avrupa’ya söylenen sözlerden gaflet uykusundaki Müslüman dünyanın iÅŸiteceÄŸi, iÅŸitmesi gereken daha fazla ÅŸey var.

Macron, haddini aÅŸarak Ä°slam’ın bir reforma ihtiyacı olduÄŸundan söz ettiÄŸinde kendi ülkesinde hangi yetersizliÄŸinin üstünü böyle bir gündemle örtbas ediyor sorusu ÅŸu anda Ä°slam’ın kendi iç meselesinden çok daha fazla önemseniyor. Hatta böylece Ä°slam hakkındaki bütün nefret veya korku söylemlerinin son kertede Avrupa’nın kendi iç sorunlarıyla iliÅŸkili olduÄŸu da mükemmel bir örnekle vuzuha kavuÅŸuyor.

Tabi “Fransa’ya söylüyorum Ä°slam dünyası sen duy” kabilinden bir söylemin en iyi örneÄŸini CumhurbaÅŸkanı sayın Recep Tayyip ErdoÄŸan, Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı Toplantısına hitaben konuÅŸmasında ortaya koydu. Esasen varlık sebebi Ä°slam’ın bütün dünyadaki temsilini yapmak, Ä°slam’a karşı herhangi bir saldırıda ortak bir savunma ve iÅŸbirliÄŸi ortaya koymak, Müslümanların dünyada karşılaÅŸtığı bütün sorunları masaya yatırım hepsinin üstesinden gelmek üzere ortak bir tavır, strateji ve dayanışma ortaya koymak olan bu kuruluÅŸun Ä°slam’a yönelik nefret söylemleri veya saldırılarını gündemine bile almaktan uzak.

TeÅŸkilatın büyük üyelerinin gündeminde Ä°slam’a yönelik saldırılara karşı koymak bir yana, Ä°slam’a saldıranlarla iÅŸbirliÄŸi daha ağırlıklı bir iliÅŸki ve siyaset biçimi.

Oysa Ä°slam dünyasının sahip olduÄŸu maddi ve siyasi imkanlar bu saldırıları önlemeye fazlasıyla yeter de artar bile. Bugün hepsi bile deÄŸil, sadece ele başı niteliÄŸindeki birkaç ülke ağırlığını koysa Müslümanların ne KeÅŸmir sorunu, ne Myanmar ne Suriye ne Irak ne Yemen hatta ne Filistin sorunu kalır ne de Müslümanlara yönelik bu Islamofobik söylem ve saldırılar mümkün olur.

Ne yazık ki, Macron’un son haddini aÅŸan söylemlerine bile ErdoÄŸan’dan baÅŸka hiç kimse itiraz etmedi.

Bazı Ä°slam ülkelerinin bu konudaki ısrarlı sessizlikleri Fransa ile veya Avrupa ile aralarını bozmaktan çekinen bir idare-i maslahat tavrı mı yoksa zaten kendileri de Ä°slam’a karşı bu mesafeyi gönüllü olarak mı benimsiyorlar?

Bugün Amerika’da ve Avrupa’da bir çok ana akım Ä°slami sivil teÅŸekkülleri “terör örgütleri” listesine aldırmakta yarışan Ä°slam ülkeleri Ä°slamofobi veya Ä°slam nefreti ile nasıl mücadele edecek? Kendileri zaten Ä°slam hakkında Avrupalıları kışkırtan, korkutan bir tavrın içindeler. Batılılara ÅŸikayet ettikleri Ä°slami teÅŸekküller Ä°slam’ın en etkili, en yaygın hareketleri. Onlar hakkında korkutmak doÄŸrudan Ä°slam hakkında korkutmak anlamına geliyor, çünkü zaten kendilerinin Ä°slam’la uzaktan yakından ilgileri yok.

Bakmayın kendilerini “ılımlı Ä°slam” diye sunmalarına. Onların temsil ettiÄŸi “ılımlı Ä°slam” aslında “yok Ä°slam” gibi bir ÅŸeydir. ErdoÄŸan’ın isabetle ifade ettiÄŸi gibi:

“Fransa CumhurbaÅŸkanı Macron’un başını çektiÄŸi (ve siyasetleriyle bu Ä°slam ülkelerinin bazen susarak bazen de doÄŸrudan katkı vererek desteklediÄŸi) bu tür giriÅŸimlerin esas gayesi, Ä°slam’la ve Müslümanlarla hesaplaÅŸmaktır. ‘Aşırılıkla mücadele’ kisvesi altında terörle mücadeleden ziyade; zulme tepki vermeyen, zalime ses çıkarmayan pasif, pısırık, korkak, iddiasız bir Müslüman vatandaÅŸ profili hedefleniyor.”

Avrupa’nın da fiilen desteklediÄŸi bu Müslüman profilinin fiili temsili ise kendi özgür vatandaÅŸlarını konsolosluklarında katledip testereyle kesen, ülkesinde uyguladığı aşırı baskılarla, keyfi tutuklamalar ve yargısız infazlarla insan haklarının kıyısından kenarından bile geçmeyen (MBS); sivil vatandaÅŸlarından 3000 kiÅŸiyi bir günde bir barışçıl gösteri esnasında vahÅŸice yaylım ateÅŸine tutarak katleden, kendi vatandaÅŸlarından yüzbinlercesini insanlık dışı ÅŸartlarda hapishanelerde iÅŸkencelere maruz bırakan (Sisi); yine kendi vatandaÅŸlarından bir milyonun üstünde insanı öldürüp milyonlarcasını tehcir eden (Esad) gibi isimlerce ortaya konuluyor.

Avrupa, Macron veya bu ülkeler Ä°slam reformundan bahsederken bu tür insanlık dışı uygulamaların düzeltilmesinden bahsetmiyorlar. Bahsettikleri ÅŸey, tam da bu insan hakkı ihlallerine karşı çıkan, demokrasi talep eden, Müslümanların kendi iradelerine, kaderlerine sahip çıkmalarından bahseden Müslümanlardır.

Oysa tablo çok açık deÄŸil mi? Bugün Ä°slam dünyasında milyonlarca insanın ölümünün, aşırı insan hakkı ihlallerinin, katliamların, iÅŸkencelerin, baskıların, insan onurunu ayaklar altına alan despotik uygulamaların failleri sözkonusu Müslümanlar deÄŸil.

Aksine hepsinin de maÄŸduru ve kurbanları Müslümanlardır. Buna mukabil bu zulümlerin failleri, destekçileri, göz yumucuları bugün bize “Ä°slam’ın reformu”ndan bahsediyor.

Sizce de bu fasılların bu tür vesilelerle de olsa açılması hayırlı olmuyor mudur? Baksanıza ne çeliÅŸkiler, ne yüzsüzlükler günyüzüne çıkıyor.

 

YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.