İsmail Kılıçarslan: Kaçış ve umut
İnsan değişmez. İnsanın değişebileceğine dair beslenen bütün umutlarda katıksız bir aşk vardır ve katıksız aşk insanın uçurumudur.
BirikmiÅŸ bir borçtan kaçar gibi kaçmaya çalışıyordu. Hani böyle “iÅŸlerim nasılsa düzelir” umuduyla tefeciden borç alan, iÅŸleri düzelmeyince tekrar borç alan, o borcu kapatmak umuduyla tekrar borç alan ve sonunda tefecinin adamlarıyla yüzleÅŸmek zorunda kalıp bulduÄŸu bir aralıktan tabanları yaÄŸlayan, sanki onları atlatsa borcunu ödemiÅŸ gibi hissedecek bir borçlu gibi kaçıyordu. Ona öyle geliyordu ki bir kez, sadece bir kez kaçabilse her ÅŸey tamam olacak.
Firavun’un ordusundan kaçar gibi kaçıyordu. Gökten kurbaÄŸaların yaÄŸmadığını, evinin kapısına çarpı iÅŸareti koyulmadığını, Nil’in taÅŸmadığını, ÅŸehre sepet içerisinde gelip çıkabileceÄŸi en yüksek mertebeye çıkan yetim bir öndere tâbi olmadığını, ortalıkta ne sihirbazlar topluluÄŸunun ne de o asanın görünmediÄŸini biliyordu. Ona öyle geliyordu ki bir gece vakti yayan yapıldak yola düÅŸse, arkasındaki ordudan kaçsa, Kızıldeniz’in kenarına gelse koca deniz ortadan ikiye ayrılacak, o yürüyüp geçecek, ardındaki askerler suyun dibini boylayacaktı.
Ä°lk kurÅŸunu isabet ettirememiÅŸ avcıdan kaçan ceylan gibi kaçıyordu. Kalbi akıl almaz bir hızla atıyor, avcının kurÅŸunundan hızlı koÅŸabileceÄŸine dair iyimser bir inanç geliÅŸtiriyordu. Ona öyle geliyordu ki ilk kurÅŸundan kaçtığı gibi ikincisinden de kaçacak, diÄŸerini de atlatacak, bitimsiz çayırlara, durgun ırmaklara, güzel gölgelere kavuÅŸacaktı.
Böyle olabileceÄŸini düÅŸünüyordu. Böyle olmayacağını bile bile böyle olabileceÄŸini düÅŸünüyordu. Bu çatışma zihnini ağırlaÅŸtırdıkça ağırlaÅŸtırıyor, parçalanmış zihnine yaralanmış kalbini yoldaÅŸ edince elinde hiçbir ÅŸey kalmadığını fark ediyordu.
Böyle durumlarda tek çaresinin kendini yormak olduÄŸunu düÅŸünürdü. Åžehrin tam ortasında, çirkin bir binanın duldasında, ancak hapishane görmüÅŸ adamların ustalığıyla karşılaÅŸtırılabilecek nizami voltalar atıyordu o yüzden.
Aslında kaçmayı düÅŸünmeye baÅŸlamadan önce uzun süre “nasılsa düzelir” isimli o saçma sapan yerde yaÅŸamıştı. Henüz insanın deÄŸiÅŸebileceÄŸine dair umudunu öldürmemiÅŸ iyi niyetli biri olduÄŸundan mı böyleydi bu yoksa çaresizlikten mi? Bunu, bu hikâyeyi anlatan da bilmiyor.
Bu hikâyeyi anlatanın bildiÄŸi ÅŸeyler ÅŸunlar. Ä°nsan deÄŸiÅŸmez. Ä°nsanın deÄŸiÅŸebileceÄŸine dair beslenen bütün umutlarda katıksız bir aÅŸk vardır ve katıksız aÅŸk insanın uçurumudur. O uçurumun kenarında yaÅŸamak, kendine her an düÅŸebileceÄŸin ihtimalini katık etmek zannedersin ki seni hayatta tutan ÅŸeydir. Ve zannedersin ki bugünü atlatırsan, o ilk kurÅŸunu atlatırsan, o denizi ortadan ikiye ayırabilirsen, o tahsilatçıları bir kez atlatabilirsen her ÅŸey yoluna girecek. Oysa hiçbir ÅŸey yoluna girmez. Çünkü katıksız aÅŸk, bütün yolların aynılaÅŸarak kaybolduÄŸu bir sahraya benzer. Vaha bulmak umuduyla yürür, çöl engereklerinden yahut sıcaktan kurtulmayı baÅŸarsan bile uzun vadede susuzluktan ölürsün.
“Bunun ilk istisnası ben olacağım, bu sahradan kurtulacağım” diye düÅŸünmeye baÅŸlamak aynı zamanda mutlak sonun seni bulabileceÄŸine dair bir kesinlik oluÅŸturman manasına da gelir. Yürümeye devam edersen ölürsün. Yürümekten vazgeçsen ölürsün. Her durumda ölürsün.
O voltayı, o ÅŸehrin meydanındaki çirkin binanın duldasında atarken “kaçmayayım, bu sefer de dönmesine müsaade edeyim” diye düÅŸünmek aslında “beni öldürmeye çalışmasına bu seferlik de izin vereyim” demekten baÅŸka anlam ifade etmez.
Bir üçüncü sayfa haberi, bir akÅŸam haberi, bir “cinayetleri durdurun” kampanyası haberi olarak dolaÅŸtığının farkında olmak ve yürüyüp uzaklaÅŸamamak.
Bu hikâyeyi anlatanın bildiÄŸi ÅŸey ÅŸudur. Ä°nsan deÄŸiÅŸmez. Ä°nsanın deÄŸiÅŸebileceÄŸine dair beslenen her umut bir cinayetin habercisidir.
Ä°nsanın, o kara gözlü zalimin kıyıcılığına izin vermenin adıdır umut. Fazlası deÄŸil.
Birazdan tıpış tıpış evine dönecek. “Nasılsa deÄŸiÅŸir” diyecek. Ölümünü bekleyecek. Bu hikâyeyi anlatanın bildiÄŸi ÅŸey budur.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.