400 Cezayirlinin katledildiği 1961 Paris katliamı unutulmadı
Cezayir Bağımsızlık Savaşı sürerken, ülkelerindeki bağımsızlık hareketine destek için barışcıl gösteri yapan 30 bine yakın Cezayirliden 300-400’e yakını, 17 Ekim 1961’de Fransız polisi tarafından katledildi.
Fransa’da, Cezayir’deki bağımsızlık hareketine destek için toplanan 30 bine yakın Cezayirlinin düzenledikleri barışçıl gösteri sırasında yaklaşık 400 göstericinin katledilerek Seine Nehrine atıldığı "1961 Paris Katliamı", geçen 59 yıla raÄŸmen hafızalardan silinmiyor.
Fransa, kurbanların yakınlarının tüm çabalarına raÄŸmen 37 yıl görmezden geldiÄŸi katliamla ilgili 1998’de sadece 40 kiÅŸinin öldüÄŸünü açıklayarak, katliamın boyutunu gizlemeye çalıştı.
Ardından 17 Ekim 2001’de Paris'in sosyalist Belediye BaÅŸkanı Bertrand Delanoe tarafından ölenleri anmak için Saint Michel Köprüsü’ne bir levha dikilse de Fransa, katliamı halen "devlet suçu" olarak tanımadı.
Tarihindeki katliamları tanımaktan kaçan Fransa, Cezayir’deki sömürge yönetimi sırasında (1830-1962) iÅŸlediÄŸi soykırımda katlettiÄŸi Cezayirli direniÅŸçilerin kalıntılarını Paris’teki Ä°nsan Müzesi'nde bulunduruyor.
Katliam öncesi sadece Cezayir kökenlilere yönelik sokaÄŸa çıkma yasağı
Fransa'da 6 Ekim 1961'de, Paris civarında yaÅŸayan Müslüman Cezayirliler için sokaÄŸa çıkma yasağı konuldu.
Ülkelerindeki bağımsızlık mücadelesine destek için 17 Ekim 1961’de sokaÄŸa çıkan 30 bine yakın Cezayirli, en küçük bir olaya karışmadan barışçıl bir gösteri düzenlerken, göstericiler Nazi iÅŸ birlikçisi olarak nitelenen Paris Polis Müdürü Maurice Papon'un emri üzerine polisin sert müdahalesiyle karşılaÅŸtı.
Binlerce kiÅŸinin yaralandığı, yaklaşık 14 bin kiÅŸinin gözaltına alındığı olayda kaç kiÅŸinin hayatını kaybettiÄŸi resmi olarak tespit edilemese de katliamın tanıkları ve bağımsız kaynaklar yaklaşık 400 Cezayirlinin, Fransa polisi tarafından çoÄŸunun vurularak öldürüldüÄŸünü, yaklaşık 400 kadarının ise yaralı olarak Seine Nehri'ne atıldığını belirtiyor.
Tanıklar göstericilerin bir kısmının da Paris polis karargahının bahçesinde ya da metro istasyonlarında öldürüldüÄŸünü aktarıyor.
Fransa’nın 1998’de olayda sadece 40 kiÅŸinin öldüÄŸünü açıklamasının ardından tarihçi Jean-Luc Einaudi, 1999’da gösteriye müdahale emrini veren Papon’a karşı açtığı davayı kazandı.
Böylece katliamın kasıtlı yapıldığı resmileÅŸse de olay Fransa'daki resmi kurumlar ve yöneticiler tarafından hala tabu muamelesi görüyor.
Seine Nehri’ndeki Saint Michel Köprüsü’ne 17 Ekim 2001’de dikilen anıt levhayla en azından görünür olan katliam, 2012’den bu yana yalnızca izin alınarak anma töreniyle hatırlanabiliyor.
Öte yandan, onlarca Cezayirlinin nehre atıldığı Saint Michel Köprüsü’ndeki anma levhasının bulunduÄŸu yerde, "boÄŸulma durumunda ÅŸu numarayı arayınız" yazılı tabela dikkati çekerken, levhanın yakınlarına gençlerin yazdıkları, "Bu nehirde Cezayirlileri boÄŸuyoruz." yazısı ise polisler tarafından hemen siliniyor.
Yasmina Adi tarafından, 2011’de çekilen belgesel filmin isminin de ilham kaynağı olan yazı, 17 Ekim 1961’de yaÅŸananları en çarpıcı ÅŸekilde anlatıyor.
Katliamın 59. yıl dönümünde olayla ilgili arÅŸivlere ulaÅŸma talebi, Paris Emniyet MüdürlüÄŸü Hafıza ve Kültür Ä°ÅŸleri Daire BaÅŸkanlığı’nca yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını gerekçe gösterilerek reddedildi.
“Göstericiler çakı bile taşımıyordu”
Cezayir Bağımsızlık Hareketi’nin (FLN) ve 17 Ekim 1961’deki gösterinin Fransa’daki öncülerinden, olayın bizzat tanığı olan 84 yaşındaki Ait Ouazzou Areski, AA muhabirine, katliamı, öncesi ve sonrasını anlattı.
O dönemde yıllarca hapis yatan Areski, Fransa yönetiminin baÅŸa getirdiÄŸi "ırkçı" Polis Müdürü Papon’un 6 Ekim’de ilan ettiÄŸi sokaÄŸa çıkma yasağını protesto için gösteri düzenlediklerini belirtti.
O zamanki BaÅŸbakanın, FLN ile Fransa arasında baÅŸlayan müzakereleri baltalamak için bu yönteme baÅŸvurduÄŸuna dikkati çeken Areski, "Ayrımcı, keyfi ve sadece Cezayir asıllıları hedef alan bir sokaÄŸa çıkma yasağıydı." dedi.
Areski, FLN’nin çaÄŸrısıyla yapılan gösteriye her yaÅŸtan insanın katıldığını belirterek, "Kendim bizzat üst araması yaptım, göstericiler en küçük bir çakı bile taşımıyordu." diye konuÅŸtu.
Gösteriye her yaÅŸtan, kadın erkek 80 bine yakın Cezayir asıllının katıldığını dile getiren Areski, Paris sokaklarını dolduran on binlerce kiÅŸiye polisin yakın mesafeden birden otomatik silahlarla ateÅŸ etmeye baÅŸladığını aktardı.
Polis vurulanları Seine Nehri’ne attı
Areski, "Çok sayıda insan patates çuvalı gibi yere düÅŸtü, polis yere düÅŸenleri kamyonlarla toplayarak Seine Nehri’ne attı. Paris, daha önce hiç böyle bir katliama ÅŸahit olmadı. Ä°kinci Dünya Savaşı’nda bile bu ÅŸekilde bir katliam yaÅŸanmadı." ifadelerini kullandı.
Saint Michel Köprüsü’ne dikilen levhada, 49 insan siluetinin bulunduÄŸunu hatırlatan Areski, bunların polis gözetiminde öldürülenleri sembolize ettiÄŸini, Fransız makamlarının açıklamasalar da bu ÅŸekilde katliamın büyüklüÄŸünü itiraf ettiÄŸini dile getirdi.
Fransa’da tarihi gerçeklerin saptırılmaya çalışıldığına iÅŸaret eden Areski, "Bu suçun ve Fransız sömürgeciliÄŸi sırasında iÅŸlenen katliamların tanınmasını istiyoruz. Fransa, sömürge geçmiÅŸinin mirasını kabul ve yaptıklarını telafi etmeli." dedi.
Paris Polis Müdürü, intikam hisleriyle hareket ediyordu
Evry-Val-d’Essonne Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Profesörü Olivier Le Cour Grandmaison da gösterinin temel sebebi olan sokaÄŸa çıkma yasağının sadece Cezayir asıllıları hedef alan ayrılıkçı ve ırkçı karakterine dikkati çekti.
Fransa’da Sömürge Dönemi’nde "Ä°slam Politikaları ve Temsili: Ölümcül DüÅŸman" kitabının yazarı Olivier Le Cour Grandmaison, Bağımsızlık Savaşı sırasında, Cezayir’in Konstantin kentinde sömürge yönetimini temsil eden Maurice Papon’un terfi edildiÄŸi Paris Polis Müdürü olarak, bağımsızlık müzakereleri sürerken intikam hisleriyle davrandığını söyledi.
Papon’un terfisiyle savaÅŸ sırasında kullandığı "iÅŸkence, zorla yok etme, yargısız infaz" gibi uygulamaları da Paris’e taşıdığını belirten Grandmaison, "Papon’un emriyle, 17 Ekim 1961’de Paris’te 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük katliam meydana geldi." dedi.
"Papon üstlerinden bağımsız deÄŸildi"
Katliamı devlet suçu olarak deÄŸerlendirdiklerini ifade eden Grandmaison, ÅŸöyle konuÅŸtu:
"Paris Polis Müdürü, üstleri olan Ä°çiÅŸleri Bakanı, BaÅŸbakan ve dönemin Fransa CumhurbaÅŸkanı General Charles De Gaulle’den bağımsız hareket etmiyordu. Hukukçularla birlikte bunu bir devlet suçu olarak kabul ediyoruz. 17 Ekim 1961 katliamı, siyasi, ırkçı hatta dini bir yön taşıdığı için insanlığa karşı suç oluÅŸturuyor."
Profesör Grandmaison, katliamı anmak için her yıl törenler düzenlense de bunun yeterli olmadığını vurgulayarak, "Devletin en üstü, 17 Ekim 1961’de Paris’te kasıtlı olarak iÅŸlenen bu katliamı henüz tanımadı. Bazı açıklamalar yapıldı ancak bunlar gerçekleri tam anlatmayan, suçu olduÄŸu gibi 'devlet suçu' olarak kabul etmeyen, sorumluları belirtmeyen açıklamalar oldu." dedi.
Bu suçun, Cezayir’de deÄŸil, Fransa’nın baÅŸkenti Paris’te iÅŸlendiÄŸine dikkati çeken Grandmaison, bunun "Cezayir Bağımsızlık Savaşı sırasındaki insanlığa karşı iÅŸlenen suçlar, sadece Cezayir topraklarında iÅŸlendi" ÅŸeklindeki cumhuriyet mitinin asılsızlığını ortaya koyduÄŸunun altını çizdi.
"Katliam medyada yer almıyor"
Grandmaison, katliam gerçekleÅŸtiÄŸinde sadece Fransa medyasınca deÄŸil, dönemin aktivist grupları olan iÅŸçi örgütleri tarafından da göz ardı edildiÄŸini ifade etti.
Günümüzde de Fransa medyasında katliama yeteri kadar yer verilmediÄŸini kaydeden Profesör Grandmaison, olayın 40’ıncı ya da 50’nci yıl gibi belirli zamanlarda daha ön plana çıktığına iÅŸaret etti.
Gelecek yıl katliamın 60’ıncı yılı olacağını dile getiren Grandmaison, olayın daha fazla tartışmaya açılacağını umduklarını, bununla birlikte Fransa’da sadece saÄŸ ve aşırı sağı deÄŸil sosyalist sol kesimin de katliamın gündeme gelmesini istemediÄŸini vurguladı.
"Fransız devleti sömürgeci geçmiÅŸiyle yüzleÅŸmekte zorlanıyor"
Fransa Ulusal AraÅŸtırma Merkezi (CNRS) AraÅŸtırma Direktörü ve tarihçi Karima Direche de 17 Ekim 1961'de Paris'te düzenlenen gösterilerde yaÅŸananları ÅŸöyle anlattı:
"Silahsız göstericilere karşı gerçek mermi kullanıldı. Binlerce Cezayirli gözaltına alındı ve cezaevine gönderildi. Kötü muamelelere maruz kaldılar. Onlarca kiÅŸi öldü. Bazı kiÅŸiler mermiyle öldürüldü. Bazı kiÅŸiler Seine Nehri'ne atılması sonucu boÄŸularak öldü. (Fransız güvenlik güçlerince) Orantısız baskı ve güç kullanıldı."
Eski CumhurbaÅŸkanı François Hollande'ın bir konuÅŸmasında Paris katliamında hayatını kaybedenleri andığını ancak Fransa'nın sorumluluÄŸu hakkında hiçbir açıklama yapmadığını anımsatan Direche, Fransız yetkililerin Cezayirlilere uygulanan baskının meÅŸru olduÄŸunu düÅŸündüÄŸünü belirtti.
Direche, "Fransız devleti sömürgeci geçmiÅŸiyle yüzleÅŸmekte zorlanıyor. Sömürge Fransa'nın geçmiÅŸinin bir parçası." dedi.
Gösterilerde görev yapan güvenlik güçlerinin sayısının inanılmaz boyutta olduÄŸuna dikkati çeken Direche, "Fransız devleti bu katliamdaki sorumluluÄŸunu tamamen kabul etmedi. Bununla ilgili ÅŸimdiye kadar Fransız devletinin sorumluluÄŸunu ortaya koyan siyasi açıklama olmadı." ifadesini kullandı.
Direche, 17 Ekim 1961'e iliÅŸkin, "Sömürgeci bir devlet, bağımsızlık yanlısı ve sömürge karşıtı bir harekete baskı uyguladı." deÄŸerlendirmesinde bulundu.
"Sadece devlet suçu deÄŸil, toplumsal hafıza kaybı da"
Adalet ve Hürriyet Komitesi BaÅŸkanı, insan hakları aktivisti Yasser Louati de 59 yıl önceki katliamın Fransa yönetimi ve Polis Müdürü Papon’un "Paris’te bağımsızlık sesi duymak istemediÄŸi" için meydana geldiÄŸini söyledi.
Louati, Papon’un, Paris Polis Müdürü olmadan önce binlerce Yahudi'yi toplama kamplarına gönderen Vichy Hükümeti’nin mensubu olduÄŸu ve iÅŸlediÄŸi suçlar için yargılanmadığına dikkati çekti.
Papon’un eski alışkanlıklarına Cezayirlilerle devam ettiÄŸini belirten Louati, Fransa yönetiminin Papon’u görevde tutarak, suçlarına ortak olduÄŸunun altını çizdi.
Aktivist Louati, "Hiçbir kurum, kararları için Papon’a karşı çıkmadı, sadece devlet suçu iÅŸlenmedi aynı zamanda toplumsal hafıza kaybı oluÅŸturuldu. Katliamın üzerinden yıllar geçti ve hiç bahsedilmedi, ta ki 1980lere kadar. O zamanlar, Jean-Luc Einaudi gibi tarihçiler iÅŸlerini yaptı ve bu kanlı katliamı belgeledi." diye konuÅŸtu.
Katliamın halen tabu bir konu olduÄŸunu, okullarda öÄŸretilmediÄŸini dile getiren Louati, Fransa’nın geçmiÅŸiyle hesaplaÅŸmadığını, hiçbir cumhurbaÅŸkanının yapılanlar için özür dilemediÄŸini söyledi.
"GeçmiÅŸi hatırlatmak isteyenlere zulmeden bir Fransa’dayız"
Louati, arÅŸivlere halen tamamen eriÅŸilemediÄŸini, anma törenleri için izin gerektiÄŸini aktararak, "1961 Paris Katliamı, cumhuriyet tarihinde kanlı bir eylem olarak tanınan bir olay deÄŸil. Ekim 1961’de yaÅŸananları unutmak ya da küçümsemek yönünde bir arzu var." dedi.
Bu katliama, Cezayirliler ve Arapların hayatları bahis konusu olduÄŸu için önem verilmediÄŸini vurgulayan Louati, "Bugünkü hükümetin Müslümanlara sürekli baskı yaptığını görünce ÅŸaşırıyor muyuz? Halen hiçbir ders alınamadığını görüyoruz." diye konuÅŸtu.
Louati, CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron hükümetinin, bu katliamı gündeme taşımaya çalışan dernekleri "Ä°slami ayrılıkçılıkla mücadele" bahanesiyle baskı altına aldığına deÄŸinerek, ÅŸunları paylaÅŸtı:
"Bu, geçmiÅŸi hatırlamak ve hatırlatmak isteyenlere zulmeden bir Fransa’da olduÄŸumuzu gösteriyor. Bu katliam, ulusal bir atfı, bir anma gününü, CumhurbaÅŸkanı'ndan resmi bir konuÅŸmayı hak ediyor, çünkü Paris’in göbeÄŸinde gerçekleÅŸti, uzak bir vilayette deÄŸil. Fransız devleti adına alınan bir karardı ve farklı devlet kurumları olayları önlemek için hiçbir ÅŸey yapmadı."
Henüz yorum yapılmamış.