Ä°brahim Tenekeci'nin kaleminden: Ruslar
Büyük Osmanlı Devleti'ni yıkıma sürükleyen temel neden, birkaç asır boyunca Balkanlar ve Kafkaslar üzerinden süren ağır Rus baskısı idi. Kimileri bütün kabahati İngilizlere yüklüyor olsa da bu böyledir.
Bu baskı, devletin kaynaklarını ve insan gücünü büyük ölçüde yok etmiÅŸtir. Ekonomiyi telafisi mümkün olamayacak ÅŸekilde bozmuÅŸ, dış borçlanmayı hızlandırmıştır.
93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı'nın yaraları hâlâ tam olarak sarılabilmiÅŸ deÄŸildir. (1877 – 78.)
Birinci Cihan Harbi yıllarında Rus yıkımı hız kesmemiÅŸ, birçok Anadolu ÅŸehri esaret altında kalmış, bölgenin nüfus yapısı deÄŸiÅŸmiÅŸtir. (1914 – 17.) Rusların sınırsız insan gücü karşısında, birliklerimize yapılan her türlü takviye açığı kapatmaya yetmemiÅŸtir. DoÄŸu cephesini tahkim etmek için Filistin cephesinden asker çekilmiÅŸtir. Bu da ayrı bir yıkıma neden olmuÅŸtur.
Ä°kinci Dünya Savaşı'nın bitimiyle beraber baÅŸlayan SoÄŸuk SavaÅŸ Dönemi'nde de sıkıntı devam etmiÅŸtir. (1945 – 1990.) Türkiye, Rus baskısını hafifletmek, haksız ve arsız taleplerden kurtulmak için Batı bloÄŸuna 'sığınmak' zorunda kalmıştır. Bunun olumsuz sonuçları da ayrıca ortadadır.
Doğudan başlama ihtimali olan Rus istilasına karşılık, Şark ordusunu daima kuvvetli ve kalabalık tutmak zorunda kaldık.
Hasdal Kışlası olarak bilinen askeri tesisler, Rusların Karadeniz üzerinden askeri çıkarma yaparak Ä°stanbul'u ele geçirme düÅŸüncesine karşı kurulmuÅŸtur. Bize kalırsa, stratejik önemini hâlâ korumaktadır ve kesinlikle yerinde kalmalıdır.
Enver PaÅŸa'nın emriyle tamamlanan, Silahtar'dan baÅŸlayıp Karadeniz sahilindeki AÄŸaçlı köyüne uzanan dekovil hattının tek gayesi elbette kömür taşımak deÄŸildi. (1 Åžubat 1915) AÄŸaçlı – Çiftalan arasındaki eski koruganları, makineli tüfek yuvalarını incelediÄŸimde anlamıştım bunu. Bu hat, askeri bir çıkarma için çok uygundu. Koruganlar, iÅŸte bu ihtimale karşılık hazırlanmıştı.
Ülkemiz ancak doksanlı yılların başında derin bir nefes aldı. Sovyetler BirliÄŸi dağılınca Ruslarla komÅŸu olmaktan kurtulduk. Türkiye'nin gerçek manada kendine gelmesi ve kalkınması bu tarihten itibaren baÅŸlar.
Åžimdi tekrar Ruslarla imtihanımız baÅŸlamış bulunuyor. Ayrıca otuz yıl aradan sonra Suriye üzerinden tekrar onlarla komÅŸu olduk. Libya'da iki ayrı taraf haline geldik. Son olarak Azerbaycan…
Birinci Cihan Harbi sırasında, Rus ordusunun himayesindeki Ermeni çeteleri DoÄŸu illerimizde nice mezalime imza atmıştı. Benzer tabloyu yıllardır KarabaÄŸ'da görüyoruz.
Bir ara Ä°kinci Dünya Savaşı'yla ilgili belgesellere, gerçek görüntülere ilgi duymuÅŸtum. Ä°ÅŸin sonunda ÅŸu kanaate varmıştım: Birbirlerine bunları yapanlar, imkân buldukları, fırsat elde ettikleri takdirde, baÅŸkalarına neler yapmazlar? Nihayetinde biz onlar için hasım bir dinin mensuplarıyız. DoÄŸu Akdeniz hadisesinin özü ve özeti de budur.
Sözde müttefikimiz Amerika, Suriye'de birkaç kasabayı bize vermemek adına nasıl da apar topar Ruslara teslim etmiÅŸti. Burada Amerika için dost ile düÅŸman kimdi? Y
azımızı kimine ayrıntı gelebilecek bir bilgiyle bitirelim: Rusya, onca ricaya ve dostluk gösterisine raÄŸmen, 93 Harbi ve Birinci Cihan Savaşı zamanında ele geçirdiÄŸi Türk sancaklarını ülkemize iade etmeye yanaÅŸmıyor. Bu, niyetlerini ve bize bakışlarını göstermesi açısından önemlidir.
Kaynak: Fikriyat
Henüz yorum yapılmamış.