Yasin Aktay'ın kaleminden: Macron’un psikolojik krizi
Modernizm ve Aydınlanmacılığın sahteliğini Fransa’nın Cezayir’deki uygulamalarında yaşayarak görmüş olan Camus, Althusser, Foucault, Derrida, Guattari, Deleuze’un yazıp söyledikleri, özelde Fransa’nın, genelde bütün bir Batı modernizminin özündeki cehaleti de, ırkçılığı da, putperestliği de ortaya koymuştur.
GeçtiÄŸimiz günlerde Fransa CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron’un Ä°slam üzerine sarf ettiÄŸi sözler, içerik ve tutarlılığı itibariyle hezeyan olarak geçiÅŸtirilebilecek türden laflar. Ama sözlerin sarf edildiÄŸi zaman, ortam ve sarf edenin sicili geçiÅŸtirmeye müsaade etmiyor. Psikolojide bilinçaltının da hezeyanların da bir karşılığı vardır.
Macron’un Ä°slam’a atfettiÄŸi kriz onun her ÅŸeyden önce psikolojik hallerinin bir yansıması. Bir Ä°slam korkusu ve nefreti olduÄŸu çok açık. Kurmak istediÄŸi ve kontrol ettiÄŸi dünyada mevcut haliyle Ä°slam eÄŸreti duruyor, uyumsuzluk sergiliyor. Kılığıyla, kıyafetiyle, yaÅŸam tarzıyla, felsefesiyle Ä°slam, Macron’un dünyasında hayat konforunu bozan, göz zevkini berbat eden, ruh halini bozan bir fazlalık gibi. Onu tamamen yok etmek gerektiÄŸini söyleyemiyor da, deÄŸiÅŸtirmek gerekir diyor. Ä°slam’ı olduÄŸu gibi kabul etmeyenlerin tarih boyunca sergiledikleri cehaletten kaynaklı kibirle onu deÄŸiÅŸtirmekten, kendisine uydurmaktan bahsediyor. Ä°slam reformu da tarih boyunca hep bu ÅŸekilde gündeme gelmedi mi?
Macron’un bu sözlerini, hükümetin gündeminde olan “ayrılıkçı fikirlerle mücadele”ye iliÅŸkin bir konuÅŸmada sarf etmiÅŸ olması olayı daha da manidar kılıyor. Üstelik bu konuÅŸmasında Macron, hedefinin ülkede Müslümanların ayrımcılığa uÄŸramaması olduÄŸunu, ama bunun için “Ä°slamcı ayrılıkçı fikirlerle mücadele” edilmesi gerektiÄŸini de söylemiÅŸ. KonuÅŸmasında ayrıca
“ayrılıkçı” fikirleri savunan Ä°slamcı ideolojinin sorunlu olduÄŸunu, bu kiÅŸilerin kendi yasalarını Fransa’nın yasalarından üstün gördüÄŸünü de savunmuÅŸ.
Ayrılıkçı uygulamalara veya fikirlere karşı çıkarken vatandaÅŸlarının en az yüzde 10’unu oluÅŸturan Müslümanların tamamını böyle bir töhmet altında bırakmak, tipik bir Aydınlanmış cehalet örneÄŸi. Bu yüzde onluk Fransız vatandaşı Müslümanların kendi ülkesinde ne iÅŸi olduÄŸunu sorarak mı baÅŸlayalım Macron’a ve Fransız emperyalizmine sicilini okumaya?
Bu Müslüman vatandaÅŸların büyük çoÄŸunluÄŸu Fransa’nın sömürdüÄŸü Kuzey ve Orta Afrika’dan gelenler.
Onları kendi ülkelerinde iliklerine kadar sömürürken hiç ayırımcılık yapmadı Fransa. Hiç birini insan yerine koymayarak eÅŸitlik anlayışını sergiledi. Ülkelerinin bütün kaynaklarını yamyamca sömürürken hepsinin kimliÄŸine, diline, mahremine, namusuna hiç ayırım yapmadan tecavüz etti.
Fransa’da bulunan Müslümanlar Fransa’nın sömürgeci, ayırımcı, insanlık dışı sicilinin ÅŸahididir. Rahatsızlık vermeye devam edecekler elbet. Çünkü ne yaparsa yapsın ruhları ve geleceÄŸi teslim alamayacağını göstermek üzere vardırlar. Onların atalarından çalmış olduklarıyla kurduÄŸu, halen de çalmaya devam ettikleriyle sürdürmeye çalıştığı konforun bir karşılığıdır bu. Üstelik yanlış anlaşılmasın, bu insanların ülkesindeki varlığı deÄŸil sorun üreten. Sorun onları her gün ülkesinde görürken Macron gibilerin duydukları rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığın kaynağı ise bu geçmiÅŸin ürettiÄŸi korkudadır.
Ä°slamofobi, yani Ä°slam korkusu, özellikle sömürgeci geçmiÅŸi olan ve sömürgecilikleri halen devam eden ülkelerde, Aydınlanma kibri içindeki ülkelerde, ciddi bir ruh hastalığıdır. Bu hastalık bir suçluluÄŸun iÅŸaretidir. Öldürdüklerini düÅŸündükleri bir mazlumun hortlayıp intikam alabileceÄŸine dair duydukları bir korkudan besleniyor.
Kendisi de bir Fransız olan Yapısalcı psikanalizin kurucusu Jacques Lacan, filmlerde, hikayelerde hortlaklardan en fazla korkanların katiller olduÄŸunu söyler. Bugün Batı dünyası defalarca öldürdüÄŸünü düÅŸündüÄŸü Ä°slam’ın her gün her tarafta daha görünür hale gelmesi bir kabus etkisi yapıyor. Bir intikam hakkını kendileri tanıyorlar Ä°slam’a. Ä°slam’ın kendisi bir intikam peÅŸinde olmasa da, her ÅŸeye raÄŸmen insanlık için barış ve merhamet mesajları vermeye devam etse de, onun bizatihi varlığı bu intikam ihtimalini bir korkuya dönüÅŸtürüyor. Çünkü yüzyıldır Müslüman halklara neler çektirdiklerini onlar da çok iyi biliyor.
Esasen, Aydınlanmanın bütün iddialarının yalan olduÄŸunu bizzat Avrupalılara anlayacakları dilden anlatanlar da yine yeni Fransız düÅŸüncesinin isimleri oldu. Postmodernist veya postyapısalcı olarak da nitelenen bu düÅŸünürler modernizm ve Aydınlanmacılığın sahteliÄŸini Fransa’nın Cezayir’deki uygulamalarında yaÅŸayarak görmüÅŸ isimler. Camus, Althusser, Foucault, Derrida, Guattari, Deleuze’un yazıp söyledikleri, özelde Fransa’nın, genelde bütün bir Batı modernizminin özündeki cehaleti de, ırkçılığı da, putperestliÄŸi de ortaya koymuÅŸtur.
Bugün Macron’u böyle konuÅŸmaya sevkeden ÅŸey bu psikolojiden bağımsız deÄŸil. Bu psikoloji, her gün yaÅŸadığı olaylarla peÅŸini bırakmayan bir kabusa dönüÅŸüyor. Nitekim geçtiÄŸimiz hafta Mali’de el-Kaide’ye yakın bir örgütçe “rehin tutulan son Fransız” olarak lanse edilen insani yardım aktivisti Sophie Petronin’in kurtarılması veya serbest bırakılması olayını Ä°slam karşıtı bir ÅŸova dönüÅŸtürmek isteyen Macron, Petronin’in daha havaalanında Müslüman olduÄŸunu ilan etmesiyle yaÅŸadığı ÅŸok, kaderinin onun peÅŸini bırakmadığının sembolik bir temsili gibi oldu.
Sakınan göze kıymık batar gibi, Petronin, isminin artık Sophie deÄŸil Meryem olduÄŸunu söyleyince Macron yapmayı düÅŸündüÄŸü basın toplantısını iptal ederek hızla havaalanından uzaklaÅŸtı.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.