Sosyal Medya

Medya ve sinema üstünden büyüyen ,amerikan İmparatorluğu

Medyanın insan hayatını, devlet düzenini ve toplum algısını nasıl etkilediği ve değiştirdiğine dair bir kitap Eric Fattor’un yazdığı ''Amerikan İmparatorluğu ve Eğlence Cephanesi''... Sedat Palut bu kitaba değindi.



Yüzyılın en önemli geliÅŸmelerinden birisi teknolojinin hayatımızın vazgeçilmez unsurlarından birisi olmasıdır sanırım. O kadar ki, onlar olmadan insan kendisini eksik hissediyor. Telefon evde unutulduÄŸunda o gün bir garip geçiyor. Sanki yaÅŸanmamış gibi, insanın eli sürekli cebine gidiyor, sonra fark ediyor unuttuÄŸunu… Otobüs ve metrolarda herkesin elinde telefon; baÅŸlar öne eÄŸilmiÅŸ ya sosyal medyada ya da haber ve oyunlarda… Oyun ise daha farklı bir durum… Özellikle pedagogların dikkat çektiÄŸi bir nokta var ki oldukça önemli… Küçük yaÅŸtaki gençlerin oyun bağımlılığı onları yaÅŸadığımız dünyanın gerçeklerinden ne yazık ki koparıyor ve kısa zaman içinde psikolojik vakalar ortaya çıkıyor. Yakın zamanda haberlerden öÄŸrendiÄŸimize göre, bu durum gençleri ne yazık ki intihara kadar sürüklüyor.

Yazılı ve görsel basın ve oyunlar toplumda belirli bir algı oluÅŸturuyor. Fakat bu, bizim düÅŸünmek istediÄŸimiz bir algı biçimi mi yoksa bize dayatılan bir durum mu? Medyanın, insan hayatı üzerinde nasıl bir etkisi vardır? Medyanın, insan hayatı üzerinde nasıl bir etkisi vardır?

Medyanın insan hayatını, devlet düzenini ve toplum algısını nasıl etkilediÄŸi ve deÄŸiÅŸtirdiÄŸine dair bir kitap yayımlandı: Eric Fattor’un yazdığı “Amerikan Ä°mparatorluÄŸu ve EÄŸlence Cephanesi.” Kitabın alt baÅŸlığı, “YumuÅŸak Güç ve Kültürel Silahlanma”. Avangard Kitap’tan çıkan eseri Papatya Tabak çevirmiÅŸ.

Yazarımız uluslararası iliÅŸkiler ve siyaset uzmanı. Colorado Üniversitesi’nde dersler vermiÅŸ, ÅŸimdi de Hendrix College’de akademik çalışmalarına devam ediyor. Kitap dört bölümden oluÅŸuyor. Popüler eÄŸlence yoluyla meÅŸruiyet: Britanya Ä°mparatorluÄŸunu canlandırmak (1815-1945), Soyutlanmacılığı aÅŸmak: Sinema, radyo ve Amerikan Ä°mparatorluÄŸunun yükseliÅŸi  (1898-1945), Liberalizmi yaymak: canlı yayın, tüketim ve Amerikan imparatorluÄŸunun olgunluk dönemi (1945-1968) ve Sanayi sonrası yenilenme: Gerillalar, partizanlar ve Amerikan imparatorluÄŸunun zaferi (1965-1989)

Ä°nsanları eÄŸlenceye yönlendirip etkisizleÅŸtirmek

Yazar eserinin giriÅŸ kısmında, Facebook ve Twitter gibi sosyal medya aÄŸlarının Arap Baharı’nda, Britanya’daki eylemlerde çok aktif kullanıldığını ve insanların bu vesile ile hızlı bir ÅŸekilde örgütlendiÄŸini fakat Amerika’nın henüz böyle bir durumla yüzleÅŸmediÄŸini okurlarına hatırlatıyor. “Amerikan Ä°mparatorluÄŸu, sosyal medyanın deÄŸiÅŸtirici ve yıkıcı gücüne dair yaygın algıya raÄŸmen herhangi bir meydan okumayla karşılaÅŸmadı.” (S.8)

Yazar, kitabın iddiasını ÅŸu cümlelerle açıklıyor: “Bu kitap, ABD’nin kaba kuvvete baÅŸvurmaya ihtiyacı kalmadan bu düzeni sürdürmesinin arkasında, sanayileÅŸme baÄŸlamında ortaya çıkan ve bugün artık dünya ölçeÄŸinde yayılmış bir kuvvet olduÄŸunu iddia ediyor. Bu kitabın iddiası, bu gösteri ve teknoloji karışımının bir eÄŸlence cephanesi yarattığıdır ve Amerikan Ä°mparatorluÄŸu’nun baÅŸarısının gerçek sırrı budur.” (S.10)

Günümüz modern eÄŸlence algısının insanın düÅŸünme yeteneÄŸini köreltip kendisini oyaladığı ve farklı hayal dünyasına götürdüÄŸünü söylemek mümkündür. Bunun geniÅŸ kitlelere yayılmasıyla toplumun zihin dünyasının sömürüldüÄŸünü ve farkına varmadan eÄŸlencenin bir unsuruna kendisini kaptırdığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu durum devlet eliyle gerçekleÅŸtiÄŸinde toplumun algısı bir hayli deÄŸiÅŸebiliyor. Yazar, kitapta bu duruma örnek olarak Mısır ve Sudan’daki krizlerde Ä°ngilizlerin müzikhol dergilerini kullandığını, insanları eÄŸlenceye yönlendirip etkisizleÅŸtirdiÄŸini veriyor.

“Halk kendisini eÄŸlendirip oyalayan gazeteler ve müzikholler nedeniyle bu çöküÅŸten habersizdi”

Yazar, ilk bölümde XIX. yüzyılın ilk yarısında Ä°ngiltere’deki köle ticareti ve bu dönemde ortaya çıkan basına dikkat çekiyor. Köle ticaretinin yaygın olduÄŸu XIX. yüzyılda, bu durumdan rahatsız olanlar gazete çıkarıp dikkat çekiyor. Basında çıkan haberler köle ticaretinin yaygın olduÄŸu Afrika ülkeleri baÅŸta olmak üzere Avrupa’da da kısa zaman içinde yankı buluyor. Zamanla Britanya Kölelik Karşıtları DerneÄŸi kuruluyor ve bu dernek üç milyon gazete ve kitapçık basıyor. Çok geçmeden köle ticaretinin yasaklanması Britanya meclisine geliyor.

XX. yüzyılın başındaki milliyetçi dalgada Ä°ngilizler müzikholü keÅŸfediyor ve bunu dünya konjonktürüne uyguluyor. YaklaÅŸan dünya savaşı öncesi Ä°ngilizler, toplumunu buna hazırlıyor: “Müzikhol. Ä°ÅŸçi sınıfından yüzlerce kadın ve erkek akÅŸam eÄŸlencesi için yerel barlar ve tiyatrolara doluÅŸup vatansever marÅŸların okunduÄŸu milliyetçi oyunları seyrettikçe Büyük Britanya’nın Güney Afrika içlerinde Boer çiftçilerine karşı kötü planlanmış bir savaÅŸa girmesi kolaylaşıyordu.” (S.49) Bu yüzyılın başında tabloid gazetelerin yanı sıra müzikholün gücü giderek artıyor, Sudan ve Mısır’daki isyanlar gündemden düÅŸürülmeye çalışılıyor. Yazarın ÅŸu cümlesi toplumun içinde bulunduÄŸu durumu gayet güzel özetliyor: “Müzikhol ÅŸarkılarında ve Londra’daki jingoist (ÅŸovenist) gösterilerde açığa çıkan milliyeti coÅŸku Britanya Ä°mparatorluÄŸu’nun çökmekte olduÄŸu gerçeÄŸini saklayamazdı. Fakat halk kendisini eÄŸlendirip oyalayan gazeteler ve müzikholler nedeniyle bu çöküÅŸten habersizdi.” (S. 67)

19 dilde 500 farklı kanaldan yayın

XX. yüzyılın ilk yarısında Ä°ngiltere’de milliyetçilik eksenli kısa filmler çekilmeye baÅŸlıyor. SavaÅŸ sürecinde bu durum Ä°ngiliz hükümeti tarafından kullanılıyor fakat savaşın devamında Ä°ngiliz sömürgelerinde bağımsızlık mücadelesi baÅŸlıyor. Burada Gandi’nin çabaları dikkat çekiyor. Gandi, Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesini tıpkı Ä°ngilizler gibi medya üzerinden yapıyor ve baÅŸarılı oluyor. Bu dönemde kurulan “British Council gibi kanallar, faÅŸizmin ortaya çıkışını veya Hindistan gibi yerlerde Britanya Ä°mparatorluÄŸu’nun kötü imajını bastırmadı ama yerel düzeyde yanlış algılamaları düzeltmede yardımcı bir mecra oldu ve kurnazca sunulan eÄŸlendirici bilginin yerel halkta nasıl sempati yaratabildiÄŸini ispat etti.” (S.82)

Ä°ngilizler, bu dönemde kurdukları BBC ile dünyada kendi aleyhlerine oluÅŸan algıyı kırmada kısmen baÅŸarılı oldu. BBC tarafından yapılan haberler, yazarın belirttiÄŸine göre, II. Dünya Savaşı’nın ortasında 19 dilde 500 farklı kanaldan yayınlandı. Yazar, Ä°ngilizlerin medyayı kullanarak, bu dönemde, Hitler’i yıpratmada baÅŸarılı olduÄŸunu iddia ediyor.

“Biz bir ürün satıyoruz. Bu ürün serbest giriÅŸimcilik ve Amerikan deÄŸerleri sistemi”

Britanya Ä°mparatorluÄŸu’nun bu gücü II. Dünya Savaşı’nın ardından yerini ABD’ye bırakıyor. Yazar, ABD’deki görsel medyanın ve savaÅŸ filmlerinin XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyılın başında baÅŸladığını belirtiyor. Bununla ilgili çok sayıda kısa film çekildiÄŸini de ekliyor. ABD’de XX. yüzyılda Fox Pictures, Metro, United Artist ve Universal gibi büyük yapım ÅŸirketleri kuruldu. Yazar, bu ÅŸirketlerin ilk dönem filmlerinin ABD milliyetçiliÄŸini yayma politikası güttüÄŸünü anlatıyor. ABD iç savaşını anlatan “Birth of A Nation” filmi 1915-1946 arasında dünyada 200 milyon insan tarafından seyredilmiÅŸ. Yazar, XX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çekilmeye baÅŸlanan ABD filmlerinin savaÅŸ propagandası yaptığını, özellikle Mc Carthy döneminde komünist karşıtı propaganda aracı olarak kullanıldığını ve eÄŸlence amaçlı olduÄŸunu örneklerle açıklıyor: “Ä°lk zamanlarda Walt Disney, Hollywood’da komünist olduÄŸundan ÅŸüphelenilen sanatçıların ve yazarların kara listeye alınmasında aktif olarak yardımcı olmuÅŸ; hatta 1938’de kendi stüdyosunda grev düzenleyen eski çalışanlarının isimlerini istihbarata verecek kadar ileri gitmiÅŸti.” (S.196)

Yakın dönemde yapılan ve giÅŸede önemli kazançlar elde eden Top Gun, Star Wars ve Hearthbreak gibi filmler ABD’nin tüm dünyadaki sinema gücünü artırmış, CNN ve MTV gibi kanallar da bu güce destek olmuÅŸtur.

Yazıma bir dönem ABD DışiÅŸleri Bakanlığı görevini yürütmüÅŸ Colin Powell’in bir sözüyle nihayet vereyim. Powell, reklamcılıkta önemli bir isim olan Charlotte Beers’i dışiÅŸlerinde kamu diplomasisi müsteÅŸarlığı görevine getirirken; “Dünyanın en iyi reklamcılık uzmanlarından birini istedim çünkü biz ne yapıyoruz? Biz satıyoruz. Biz bir ürün satıyoruz. Sattığımız ürünün adı demokrasi. Bu ürün serbest giriÅŸimcilik ve Amerikan deÄŸerleri sistemi. Oldukça talep gören bir ürün. Ä°htiyaç duyulan bir ürün.” (S.272) diyor.

Amerikan Ä°mparatorluÄŸu ve EÄŸlence Cephanesi adlı kitap, özellikle XX. yüzyılda Ä°ngiltere ve onun devamında ABD’nin yazılı ve görsel basını hem iç politikalarında hem de dünyadaki kendileri ile ilgili olumlu algı yaratmada nasıl kullandıklarını baÅŸarılı bir ÅŸekilde anlatıyor.

Eric Fattor, Amerikan Ä°mparatorluÄŸu ve EÄŸlence Cephanesi, Avangard Kitap

Sedat Palut / Dünya Bizim Kültür Portali

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.