Özel / Analiz Haber
İran, Karabağ politikasının taşıdığı riskleri görmezden geliyor
İran’dan gelen resmî, yarı resmî açıklamalar ve kamuoyu tepkileri doğrultusunda belirtmek gerekir ki Karabağ sorunu Tahran için jeopolitik risklerin yanı sıra etno-politik riskler de barındırmaktadır.
27 Eylül Pazar günü sabah saatlerinde Ermenistan ve Azerbaycan arasında yeniden alevlenen KarabaÄŸ sorunu bu kez farklı bir evreye girmiÅŸ durumda. Ermenistan’ın 1991-1994 yılları arasında Azerbaycan’a ait KarabaÄŸ ve çevresindeki yerleÅŸim bölgelerini iÅŸgal etmesi ve bugüne kadar bu sorunun çözümsüz kalmış olmasının etkileri sadece bu iki ülke ile sınırlı kalmamıştır. Bölge aynı zamanda bölgesel ve küresel aktörlerin rekabet ve çatışma alanlarından birine de dönüÅŸmüÅŸ durumdadır. Bir yandan Hazar denizi havzasındaki enerji kaynaklarının dünya pazarlarına açılan güzergâhı üzerindeki stratejik konumu, diÄŸer yandan bölgede etnik milliyetçiliÄŸin körüklenmesi, yeni istikrarsızlık ve çatışma alanlarını ortaya çıkarma potansiyeline sahiptir.
Türkiye iÅŸgal altındaki topraklarını geri alması için Azerbaycan’a tam destek verirken Rusya’nın ÅŸimdilik tarafsız kalmış olması, geliÅŸmelerin Bakü’nün lehine ilerlemesini saÄŸlamıştır. Fakat hem Ermenistan’a hem Azerbaycan’a sınır komÅŸusu olan Ä°ran’ın taraflara acilen ateÅŸkes ve sorunu müzakere yoluyla çözme çaÄŸrısı yapması taraflı bir tutum olmuÅŸtur. Zira toprakları iÅŸgal edilmiÅŸ bir ülkeyi, 28 yıldır denenmiÅŸ fakat hiçbir sonuç elde edilememiÅŸ bir yönteme davet etmek, iÅŸgalci gücün lehine bir açıklamadır. Ä°ran’ın KarabaÄŸ konusunda statükocu yaklaşımının sebepleri olduÄŸu gibi sonuçları da olacaktır.
Hem sınır güvenliÄŸi hem de her iki ülke ile ortak etnik unsurlara sahip olması bakımından KarabaÄŸ sorunundan doÄŸrudan etkilenen komÅŸu ülke statüsünde olmasına raÄŸmen, Ä°ran bu sorunun çözümü için tesis edilmiÅŸ uluslararası mekanizmaya dâhil edilmemiÅŸtir. KarabaÄŸ sorununda, Avrupa Güvenlik ve Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı (AGÄ°T) Minsk Grubu’nun da taraflara sunduÄŸu önerilerin hiçbiri kabul görmemiÅŸtir.
Ä°ran 1991 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Azerbaycan ve Ermenistan’ı resmî olarak 25 Aralık 1991 tarihinde tanımıştır. Tahran’ın her iki ülkenin bağımsızlığını aynı gün tanımış olması, bu iki ülkeye yaklaşımını da göstermektedir. 1813 ve 1828 yıllarında Çarlık Rusyası ve Kaçar Hanedanı arasında imzalanan Gülistan ve Türkmençay AntlaÅŸmaları neticesinde, bugünkü Azerbaycan ve KarabaÄŸ dahil olmak üzere Güney Kafkasya’daki topraklar Rusya’ya bırakılmıştı. Ä°ran söz konusu dönemden beri, bölgeyle var olan kültürel ve tarihsel baÄŸlarını korumaya çalışmıştır; hatta bu bölgelerin Ä°ran’a ait olduÄŸu fikrini kamuoyunun bilinçaltına iÅŸlemiÅŸtir. Dolayısıyla her iki ülke de Ä°ran’ın tarih, kültür ve medeniyet havzasının bir parçası olarak telakki edilmektedir.
Bununla birlikte Azerbaycan’ın Ä°ran’dan sonra nüfusuna oranla en büyük Åžii çoÄŸunluÄŸa sahip olması, Kafkaslara “devrim ihracı” için de Tahran’a önemli bir fırsat sunuyordu. Fakat Azerbaycan’ın bağımsızlık sonrası yönünü (Türkiye baÅŸta olmak üzere) Batı dünyasına çevirmesi, Tahran için memnuniyet verici bir adım olarak görülmedi. Zira Azerbaycan, bu stratejik tercihinden itibaren, Ä°ran ile ideolojik olarak farklı kutuplarda yer aldı ve düÅŸman ya da rakip olarak algıladığı devletlerle Ä°ran’ın ittifakından kaygı duymaya baÅŸladı.
KarabaÄŸ’ın Ä°ran’a yönelik jeopolitik riskleri
Azerbaycan’ın ABD, AB ülkeleri ve Ä°srail ile iliÅŸkiler geliÅŸtirmesi, zamanla Tahran ve Bakü arasındaki makasın daha da açılmasına neden oldu. Zira Tahran’ın ABD’nin bölgedeki üslerine ve varlığına karşı durduÄŸu bir pozisyonda, ABD ve Ä°srail ile geliÅŸtirilen askerî ve güvenlik iÅŸbirlikleri, Ä°ran’da bu güçler tarafından kuzeyden de kuÅŸatılmaya çalışıldığı hissini doÄŸurdu.
Azerbaycan’ın bu adımlarına karşılık olarak Tahran Erivan ile iliÅŸkilerini geliÅŸtirdi. Bu vesile ile Ä°ran bir yandan Azerbaycan ve Ermenistan’ı dengelemeye çalışırken öte yandan Ermenistan üzerinden Rusya’ya baÄŸlanacağı Güney Kafkasya koridorunu güvence altına almaya çalıştı. Tahran’ın bu hamlesi, aynı zamanda güneyindeki Körfez ülkeleri ve güneybatısındaki Irak’ın teÅŸkil ettiÄŸi Arap dünyasının ve kuzeybatısındaki Türkiye, kuzeyindeki Azerbaycan ve Türkmenistan’ın teÅŸkil ettiÄŸi Türk dünyasının yol açtığı jeopolitik baskıyı kıracak ve nefes alacak bir mecra yarattı. Bu bakımdan Ermenistan Ä°ran için (tarihsel ve kültürel yakınlıklarla birlikte) stratejik deÄŸeri yüksek, jeopolitik bir müttefik konumundadır.
Ä°ran’ın iÅŸgal edilmiÅŸ KarabaÄŸ konusundaki tutumunu bu tarihsel, ideolojik ve jeopolitik yaklaşımlar çerçevesinde deÄŸerlendirmek gerekir. Ä°srail’in son dönemlerde BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn ile siyasi ve diplomatik iliÅŸkilerini normalleÅŸtirmesinin hemen akabinde imzaladığı güvenlik ve istihbarat iÅŸbirliÄŸi anlaÅŸmaları Tahran’ın öfkesine yol açtı. KarabaÄŸ’ın iÅŸgalden kurtarılması için baÅŸlayan askerî operasyonda Ä°srail’in Azerbaycan’dan yana tavır alması da Tahran’ın bu konuda Azerbaycan’a temkinli yaklaÅŸmasına neden oldu.
KarabaÄŸ’ın Ä°ran için etno-politik riskleri
Ä°ran’dan gelen resmî açıklamalar bu konuda çeliÅŸkiler barındırıyor. Tahran’ın bir yandan KarabaÄŸ’ın Azerbaycan toprağı olduÄŸunun altını çizmesi, öte yandan askerî operasyonun durdurulması yönündeki çaÄŸrısı, Ä°ran'ın samimiyet testinde baÅŸarısız olduÄŸunu gösteriyor. Ä°ran’dan gelen resmî, yarı resmî açıklamalar ve kamuoyu tepkileri doÄŸrultusunda belirtmek gerekir ki KarabaÄŸ sorunu Tahran için jeopolitik risklerin yanı sıra etno-politik riskler de barındırmaktadır.
Rusya’nın Ermenistan’a gönderdiÄŸi askerî araç ve teçhizatın Ä°ran üzerinden sevk edilmesi ve bunun Azerbaycan’ın KarabaÄŸ ve çevresindeki 7 reyonunu iÅŸgalden kurtarmak için baÅŸlattığı askerî operasyonlara denk gelmesi, Ä°ran Türklerinin tepkisiyle karşılaÅŸmış ve Tahran’ın bu tutumu, Türk nüfusunun yoÄŸun olduÄŸu ÅŸehirlerde protestolar meydana getirmiÅŸtir. Ä°ran Türklerinin tepkisini dindirmek amacıyla DoÄŸu Azerbaycan, Batı Azerbaycan, Zencan ve Erdebil vilayetlerinin “cuma imamları” (Devrim Rehberi’nin temsilcileri), bir araya gelerek yayınladıkları ortak bildiride, KarabaÄŸ’ın Ä°slam ve Azerbaycan toprağı olduÄŸunu ve bu uÄŸurda can veren askerlerin ÅŸehit olduklarını belirtmiÅŸlerdir. Resmî açıklamalardaki muÄŸlaklıklar karşısında epey sarih olan cuma imamlarının bu tutumlarının, Ä°ran Türklerinin tepkisini dindirmeye yönelik adımlar olduÄŸu, çok geçmeden Hükümet Sözcüsü Ali Rebii’nin ülkenin KarabaÄŸ konusundaki resmî tutumunun sadece DışiÅŸleri Bakanlığı ve hükümet yetkilileri tarafından yapılan açıklamalardan ibaret olduÄŸunu bildirmesinden anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtildiÄŸi üzere, Türk ve Arap dünyası tarafından jeopolitik bir kuÅŸatılmışlık duygusu içinde olan Ä°ran, aynı zamanda içeride de etno-politik bir kuÅŸatma altındadır. Bu iki dünya arasında sıkışan Tahran, ülke içindeki söz konusu bölgelerde ise Türk, Kürt, Arap ve Beluçlarla çevrili durumda.
Ä°ran KarabaÄŸ’ın tetiklediÄŸi etno-politik fay hatlarının, daha önce Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta terör örgütlerine karşı düzenlediÄŸi operasyonlar sırasında ülkedeki Kürt ve Türkler arasında geliÅŸen kutuplaÅŸmaya benzer sonuçlara yol açacağının farkında. Irak ile Kürt ve Arap, Türkiye ile Kürt ve Türk, Afganistan ve Pakistan ile Beluç nüfusu paylaşıyor olması, Ä°ran açısından avantajdan çok dezavantajlar barındırmakta. Zira söz konusu etnik unsurlarla ilgili komÅŸu ülkelerde yaÅŸanan geliÅŸmeler, Ä°ran’ın içisine de sirayet etme kapasitesine sahip. Bu yüzden, Ä°ran’ın bugüne kadar komÅŸu ülkelere karşı bir baskılama aracı olarak kullandığı etnik unsurlar, her geçen gün Ä°ran içerisindeki etnik kutuplaÅŸmaları da derinleÅŸtirmekte. Bu durum sadece Ä°ran için deÄŸil, bütün bölge için ciddi riskler barındırıyor. Dolayısıyla Tahran, bölgede etnik fay hatları üzerinden komÅŸuları sıkıştırma politikalarına devam ettiÄŸi takdirde, bu politikaların kendisine dönecek etkisini de hesaba katmak zorunda.
Bu baÄŸlamda, KarabaÄŸ iÅŸgalinin en hızlı biçimde sonlandırılması, Tahran’ın etno-politik risklerini de azaltacaktır. Tahran’ın bu konuda farklı bir tutum geliÅŸtirmemesi durumunda, KarabaÄŸ sorunu Ä°ran Türkleri nezdinde etnik asabiyeti güçlendirecektir. Bugüne kadar “muhafazakâr Türkler” olarak bilinen ve mezhepsel paydaÅŸlık üzerinden Farslarla adı konmamış bir stratejik ittifak içinde olan kesimler nezdindeki Türklük bilinci de giderek yükselecek ve bu durum Tahran için ulusal güvenlik risklerini de beraberinde getirecektir. Zira ülkenin birlik ve beraberliÄŸinin garantörü konumundaki Türklerin farklı bir tercihe yönelmeleri, ülkenin kaderini deÄŸiÅŸtirme potansiyeline sahiptir. Tahran daha fazla stratejik hata yapmadan, sadece KarabaÄŸ deÄŸil, bölgedeki etnik ve mezhepsel politikalarını gözden geçirmelidir.
Fakat Tahran’dan gelen sinyaller, Ä°ran’ın etnik ve mezhepsel politikalarından vazgeçmeyeceÄŸi yönünde. DoÄŸu Azerbaycan Åžebister Milletvekili Cafer Rasti’nin Twitter hesabından yaptığı paylaşım bu konuda ip uçları barındırmakta. Rasti’nin mesajında, Aliyev’in hapisteki siyasî tutukları serbest bırakması hâlinde, “tekfirci” güçlere ihtiyaç kalmadan KarabaÄŸ’ın kısa sürede iÅŸgalden kurtarılacağını ileri sürmesi, Tahran’ın bilinçaltındaki siyasi duruÅŸunu dışa vurmuÅŸtur. Rasti’nin dile getirdiÄŸi siyasi tutuklular Ä°ran’ın Azerbaycan’daki uzantılarıdır.
Tahran Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de olduÄŸu gibi Azerbaycan’da da vekil güçler oluÅŸturma çabası içsinde olmuÅŸ, ancak Azerbaycan’ın tedbirleri sayesinde bu çaba engellenmiÅŸti. Ä°ran’ın bölge ülkeleri içinde silahlı ve siyasi uydu örgütler kurma çabası, bölgesel barış ve istikrara baÅŸlı başına tehdit niteliÄŸindedir. Tahran’ın son günlerde sıkça iÅŸlemeye çalıştığı “tekfirci güçlerin Türkiye tarafından Azerbaycan’ın Ä°ran sınırına yerleÅŸtirildiÄŸi” ve “bunun Ä°ran için tehditler barındırdığı” iddiaları da gerçekten uzaktır. Tahran bu söylemlerle Ä°ran’daki Türk kamuoyunu bir kez daha DEAÅž benzeri bir tehdit ve algı operasyonu ile kandırabileceÄŸini düÅŸünüyorsa yanılgı içindedir. Azerbaycan CumhurbaÅŸkanı Ä°lham Aliyev Ä°ran CumhurbaÅŸkanı Hasan Ruhani ile yapılan telefon görüÅŸmesinde, Ä°ran’ın sınır güvenliÄŸi konusundaki kaygılarını dile getiren Ä°ran CumhurbaÅŸkanı’na, söz konusu bölgenin iÅŸgalden en kısa sürede kurtarılarak güvenli hâle getirileceÄŸini belirterek gerekli mesajı iletmiÅŸtir. Azerbaycan’ın yakın zamanda Ä°ran-Azerbaycan sınırını iÅŸgalden kurtararak güvenli bir hâle getirmesi durumunda, Tahran’ın “tekfirci güçler” söylemi üzerinden geliÅŸtirdiÄŸi tezler de boÅŸa çıkacaktır.
Sonuç olarak, Tahran bölgesel üstünlük kurmak için komÅŸularıyla daha fazla jeopolitik rekabet içine girmek yerine, stratejik ve jeopolitik iÅŸbirlikleri geliÅŸtirme çabalarına yönelmelidir. Aksi takdirde, diÄŸer devletler içinde vekil güçler oluÅŸturmaya çalışarak bölgenin barış ve istikrarına yönelttiÄŸi tehditlerin ve risklerin olumsuz sonuçlarını kendi sınırları içinde her geçen gün daha derin bir ÅŸekilde hissedecektir.
Analiz: Mehmet Koç (Ä°ran AraÅŸtırmaları Merkezi (Ä°RAM) iç politika koordinatörü)
Kaynak: Anadolu Ajansı-Analiz
Henüz yorum yapılmamış.