Sosyal Medya

Fransa’da İslam reformu: Vaftiz, sürgün ve protestan Müslümanlık

Ergün Yıldırım / Yenişafak



Fransız laikliÄŸi büyük bir kriz içinde. Çünkü Fransız devleti laiklikle baÄŸdaÅŸmayan tutumlar içinde. Devlet doÄŸrudan dine müdahale ediyor, onu tanımlıyor, örgütlüyor ve yönlendiriyor. Bunu da Ä°slam üzerinde yapıyor. Macron, Ä°slam’ı yeniden yapılandıracağız diyor. Din üzerinde her çeÅŸit müdahalede bulunma hakkını kendisinde görüyor. Ä°slam’ın içeriÄŸini bile yorumlama gibi bir cüretkarlık ortaya konuyor. Ä°slam, Fransız cumhuriyetine uyduruluyor. Cumhuriyet deÄŸerlerine aykırıdır derken bu kast ediliyor. Devlet, yani Fransız devleti mutlak, din deÄŸiÅŸken. Fransız cumhuriyetinin ilkeleri hakikat. Fransa’dan yükselen post-modern felsefe nerede? DüÅŸünür ve aydınları nerede? Devleti bu kadar hakikatle, mutlaklıkla ve deÄŸiÅŸmez ruh ile tanımlamak nedir? Tanrı Devlet resmen bu. Rousseau’ya geri dönüÅŸ. Kiliseden koparılan vatandaşın dini aidiyetin devletle tanımlanması. Devlet dini denir buna. Åžimdi Fransa, Ä°slam’ı da devlet dini haline getirmek istiyor. Macron bunu yaparak kahraman olacağını sanıyor.

Fransız kamusal alanının devletçi ruhu yeniden yükseliyor. Tüm görünürlük dinden arınsın istiyorlar. Özellikle de bu din Ä°slam ise. Bu nedenle ilk hamle baÅŸörtüsüne karşı yapılıyor. Çünkü baÅŸörtüsü dini kamusallığın en görünür imgesi. Birincisi minareyse, ikincisi baÅŸörtüsü. Avrupa laikçi kamusal alan bunları tehdit görüyor. Bundan dolayı minare ve baÅŸörtüsüne karşı tavizsiz bir laiklik var. Radikal bir laiklik bu. Kendini hakikat, mutlak doÄŸru ve din gören bir laiklik. Fransa’da ilk icraat olarak baÅŸörtüsünü önce ortaöÄŸretimden tasfiye ediyor ve sonra özel iÅŸ yerlerinden silmeyi kolaylaÅŸtırmak için kanunlar yapıyor. Hatta seküler eÄŸlence yerleri plajlarda bile buna tahammül edilmiyor. Plajda “tesettürlü mayolar” yasaklanıyor. Fransız kamusal alanın “Ä°slam istilasına” son verdiÄŸi düÅŸünülüyor.

Fransa, Ä°slam’ı yeniden yapılandırmaya çalışırken üç koldan hareket ediyor. Elysee Sarayı, Ä°çiÅŸleri Bakanlığı ve Fransa Ä°slam Konseyi. Tam bir devlet dini inÅŸa çabası. VatandaÅŸ vergi konusunda olduÄŸu gibi din konusunda da devlete karşı yükümlü hale geliyor. LaikliÄŸin devlet ve din iÅŸlerinin birbirinden bağımsız olması ilkesi, bir mitolojiye dönüyor. Bu mitoloji, bir zamanlar Fransa üzerinden bize çok sert yöntemlerle pazarlandı. Fransa’nın uydusu olan Cezayir, Tunus ve Fas’ta da öyle oldu. Tarihin cilvesine bakınız ki bu ülkelerden gelen Müslümanlar, ÅŸimdi bu laikçi siyasetin anlam dünyasını ters yüz ediyorlar.

Macron, “Ä°slam, bugün dünyanın her yerinde kriz yaÅŸayan bir dindir” diyor. Aslında krizde olan Fransız devleti. Çünkü Müslümanlar bu ülkede gettolara sıkıştırılıyor, merdiven altına itiliyor, Ä°slamofobi ideolojisi üretilerek damgalanıyor. Müslüman, damgalı varlığa dönüyor. Müslüman kalarak Fransız vatandaşı kabul edilmiyor. Kültürel bir ırkçılık ortaya çıkıyor. Müslümanların kültürel varlığı karşıt ve düÅŸman kabul ediliyor. Bunlar aÅŸağılanıyor. Fakirlik, genel toplumdan dışlanma ve damgalanma sorunlarıyla boÄŸuÅŸan bir Müslüman topluluk doÄŸuyor. Fransa, bu sosyolojiyi ıslah etmek yerine bu sosyolojiden çıkan krizi din diye damgalıyor. 1999 yılında Fransız gettolarında arabaları ateÅŸe vererek isyan eden Müslüman gençler, radikal SelefiliÄŸe savruluyorlar. Macron, bunları üreten sosyolojik ve ekonomik patolojiyi görmek yerine onları imha etmeyi ve dinlerini deÄŸiÅŸtirmeyi deniyor. Asimilasyon sadece Müslümanlar üzerinde deÄŸil, dinleri üzerinde de yapılıyor. Hindistan’da Allah’ın dinini bozarak düzenini saÄŸlamaya çalışan Åžah Ekber, bu defa Makron’da “hulul” ediyor!

Macron, Fransa’yı 19. yüzyıl laikliÄŸiyle ve devletçi cumhuriyetle yeniden tahkim edeceÄŸini düÅŸünüyor. Fransız devlet iktidarını Müslümanların bedenlerinde, yeme-içmelerinde, giyimlerinde, dilinde ve anlam dünyasında görmek istiyor. Ä°ktidarın, Fransız ruhuyla Müslüman varlığında tanrısal bir ÅŸekilde tezahür etmesinin peÅŸinde. Burada Fransız siyaseti, hemÅŸenrisi Foucault’un panopticon’udur. Müslüman varlığını tüm ayrıntısıyla gözleyen, kontrol eden, disipline eden ve yöneten büyük göz. Müslümanlar ise hapishane hücrelerinde yaÅŸayan varlıklar. Müslüman her an Fransız devletinin gözünün üzerinde olduÄŸunu hissedecek. Korkacak. Allah’ın “sadece benden korkun” emrini unutarak sadece devletten korkacak. Böylece Batı’nın klasik tercihlerine mahkum olacak: Ya vaftiz ya sürgün ya da yeni post-modern seçenek olarak protestan Müslümanlık. Kolu ve kanatları kırılmış, ruhu iÄŸdiÅŸ edilmiÅŸ bir Müslümanlıktır bu. Bu Müslümanlık içinde ne bilinç kalır, ne irade, ne de ÅŸahsiyet. Ezik bir köle ortaya çıkar. Macron efendilerini minnettarlıkla algılayan bir yaralı bilinç.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.