Bir Kitap: Osmanlı İmparatorluğu'nda sarraflık ve sarraflar
Onnik Jamgoçyan, ''Osmanlı İmparatorluğu’nda Sarraflık'' kitabını oluştururken 1720-1850 yılları arasındaki dönemi esas alarak Fransız, Venedik, İsveç, İngiliz sefaretlerinin uluslararası yazışmaları ve özellikle Ermeni kaynakları incelemiş.
Osmanlı Devleti’nin ekonomik faaliyetleri ile ilgili bilinen bir gerçek vardır. Türk-Müslüman halk daha çok tarımsal faaliyet ile hayatını idame ettirirken, gayrimüslimler ticaret ile uÄŸraÅŸmışlardır. Gayrimüslimler ticari faaliyetleri ile hem devletin dışa açılımını saÄŸlamış hem de devlet içinde önemli bir güç olmuÅŸtur. Gayrimüslimlerin Osmanlı Devleti’ndeki ticari faaliyetlerinden birisi sarraflıktır. Peki, sarraflık nedir?
Ä°slam Ansiklopedisi’nde Nebi Bozkurt, Osmanlı Devleti’ndeki sarraflık mesleÄŸini ÅŸöyle anlatıyor: “Sarraflar deÄŸiÅŸik paraları alıp satmanın yanında para nakli ve muhafazası, gayrimenkul alım satımına aracılık etme, devlet adamlarının finans iÅŸlerini yürütme, onlara borç verme, çeÅŸitli kiÅŸi ve kurumların (para vakıfları ve eytâm idareleri) paralarını iÅŸletme, 1760’lardan itibaren özellikle savaÅŸ yıllarında kısa vadeli borçlarla hazineyi finanse etme gibi fonksiyonları yerine getirirlerdi.”
Bu özel alanı anlatan bir kitap yayımlandı yakın zamanlarda: “Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nda Sarraflık (Rumlar, Ermeniler, Frenkler, Museviler)”. Kitap, Yapı Kredi Yayınları arasından çıktı. Yazarı Onnik Jamgoçyan 1955, Ä°stanbul doÄŸumlu. Ailesi ile birlikte erken dönemde Paris’e yerleÅŸip Sorbonne Üniversitesi’nde Tarih okumuÅŸ.
Jamgoçyan’ın kitabı Sorbonne’da yaptığı doktorasının geniÅŸletilmiÅŸ hali. Yazar, kitabını oluÅŸtururken 1720-1850 yılları arasındaki dönemi esas alarak Fransız, Venedik, Ä°sveç, Ä°ngiliz sefaretlerinin uluslararası yazışmaları ve özellikle Ermeni kaynakları incelemiÅŸ. Yazar, sarraflarla ilgili olarak, “XIX. yüzyılın Batı dünyasındaki Sinalar ve Pereireler gibi zengin mutena kiÅŸiler olan sarraflar, mali açığı kapatmak için Osmanlı Devleti’ne yardım ederlerdi. Hristiyan veya Musevi cemaatinden olan bu kiÅŸiler Osmanlı hanedanının destekçisi olarak onların yaÅŸamlarını sürdürmelerini saÄŸlar, ihtiÅŸamlı görünüÅŸlerinin ve ayak uydurmaları gereken yeniliklerin teminatçısı olarak kabul edilirlerdi” ifadelerini kullanıyor.(S.14)
5000 Ermeni ailesinin 3000’inin büyük serveti vardı
Osmanlı Devleti’nin XVIII. yüzyılı ekonomik açıdan oldukça sıkıntılı idi. Sultan I. Abdülhamit’in hayatını kaybetmesinin ardından tahta III. Selim geçmiÅŸti. “III. Selim tahta çıktığında Darphanede yalnızca 1000 kuruÅŸ, iç ve Haremeyn Hazinelerinde 75.000 kuruÅŸ ve kamu hazinesinde hiç para olmadığı belirtiliyordu.” (S.18) Bu dönemde yaptığı savaÅŸların önemli bir kısmını kaybeden Osmanlı Devleti ciddi savaÅŸ tazminatları ödemekte, gümrük gelirleri devlet gelirlerinin ancak %2,6’sını oluÅŸturmaktaydı. Paranın deÄŸeri gün geçtikçe azalmakta ve her yeni paranın basılışında madeni paranın gümüÅŸ miktarı azaltılmaktaydı. Devlet bu dönemde gayrimüslim vatandaÅŸlarına ekstra vergiler koymakla birlikte, “1828’de Ermenilerden 40 milyon kuruÅŸ borç almıştı.” (S.25)
Peki devlet, gayrimüslimlerde paranın çokluÄŸunu nasıl biliyor da, onlardan hem borç alıp hem de fazladan vergi alıyordu?
Yazar, kitabında bu durumu sarraflar üzerinden anlatıyor. Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nda sarraflar gerektiÄŸinde padiÅŸahın giyim kuÅŸamını saÄŸlar, bazı yerel kıyafetlerini tedarik ederdi. EÄŸer ülkeye bir mücevher getirilecekse, bu önce hükümdara gösterilir, onay alındıktan sonra tedavüle sokulurdu. Jamgoçyan, bu görevlerde, Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin yer aldığını, özellikle Ermenilerin uzun yıllar boyunca bu görevi sürdürdüÄŸünü belirtiyor. XVIII. yüzyılda, “5000 Ermeni ailesinin 3000’inin büyük serveti olduÄŸu” kitapta yer alıyor. Yazar, Ermenilerin bu zenginliÄŸini bir istatistikle ifade ediyor: “III. Ahmet’ten (1703-1730) Abdülmecid’e kadar Saray’ın sarrafbaşıları hep Ermenilerdi.” (S.33)
Sarrafların faaliyet alanı
Yazar, kitabının bir bölümünde sarraflardan bazılarının hayat hikâyelerini okura aktarıyor. Bunlardan birisi yedi sadrazamın bezirgânbaşısı ve devletin sarrafı olan Serpos Erevanents. YaÅŸamının önemli kısmı Lale Devri’ne denk gelen sarraf, “zümrüt, elmas gibi kıymetli taÅŸların ticaretini sürdürüyor, Tokat’tan sarraf alıp Hindistan’a satıyor; Erzurum yoluyla Ä°ran’dan en ince ve pahalı Gilan ipeklilerini ithal ediyordu.” (S.35) Serpos’un ailesi ve ataları hiç dış destek almadan Asya ve Avrupa’da seyahat edip acentelerini yönetiyorlardı. Bu iÅŸleri kolaylıkla yapan Serpos, Farsça, Rumca, Ä°talyanca ve Fransızca konuÅŸuyordu. Serpos zenginliÄŸiyle zamanla saraya nüfuz ediyor, Ermenilerin gündelik yaÅŸamdaki sıkıntılarının giderilmesini saÄŸlıyor ve kiliseler inÅŸa ettiriyordu. Serpos, bu nüfuzunu siyasal güçlerde de kullanmıştır. “1724’te, Ermeni cemaatinin lideri olan Serpos, III. Ahmet’ten Ermenistan’ı fethe giden ordularının baÅŸkomutanı Abdullah PaÅŸa’ya hitaben; Ermeni Hristiyanlığının kalbi olan Eçmiadzin mabedinin zarara uÄŸratılmaması için ferman alan bir kiÅŸiydi. Serpos sayesinde Osmanlı ordusu bir defa Erivan’a girdikten sonra orada mahsur kalanların çıkmasına izin verdi.” (S.40)
Serpos, 1732’de sadrazam olan HekimoÄŸlu Ali PaÅŸa’nın desteÄŸi ile birlikte devlet hazinesinin denetçisi olmuÅŸ, bu yıllarda KabataÅŸ ÇeÅŸmesi’nin, HekimoÄŸlu Ali PaÅŸa Camii’nin ve yedi sarayın masraflarını da ödemiÅŸtir.
Yazara göre, XVIII. yüzyılda Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun idari yapısını tamamlamamış olması ve Avrupa’da eÅŸdeÄŸer bir mali hizmet sınıfının bulunmaması sarraflara faaliyetlerini geniÅŸletme imkânı saÄŸlamıştır. Osmanlı Devleti’nin bu durumdan rahatsız olduÄŸunu belirten yazar, sefirlerin bir ÅŸey demeden sarraflara hiçbir yetkilinin dokunamadığını ve iletiÅŸimi kaybetmek istemediÄŸini belirtiyor. “Saray’ın onları tercih etmelerinin asıl nedeni Yeniçerilerle hiçbir iliÅŸkilerinin olmamasıydı.” (S.62) Ki, bu yüzyılda Ermeniler, sultanların parasını da yönetiyordu.
Sarrafların devlet bürokrasisine müdahaleleri
Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılda bozulan ekonomik durumunu düzeltmek için farklı yollar denemiÅŸtir. Ä°lk devlet borcunu Kırım Savaşı sırasında Ä°ngiltere’den alan devlet, bu süreçten önce, yazarın paylaÅŸtığına göre sarraflardan da borç para almıştır. Avusturya uyruklu Teodaraki Baltazzi, Aydın, Selanik ve MenteÅŸe bölgesinin aÅŸar mültezimliÄŸi karşılığı olarak dönemin maliye bakanı Saffet PaÅŸa‘ya %12 faizle 7.500.000 kuruÅŸ vermiÅŸtir. Yine dönemin önemli sarraflarından Teodor Ralli, Saffet PaÅŸa’ya Bursa, Bandırma, EskiÅŸehir vergi mültezimliÄŸi karşılığında %15 faiz ve nakit ödeme koÅŸuluyla borç vermiÅŸtir.
Ä°liÅŸki aÄŸları ve devlete borç verme durumuyla yükselen sarraflar devlet bürokrasisinde önemli adımlar atmıştır. Tanzimat döneminin önemli devlet adamlarından Mustafa ReÅŸit PaÅŸa, sarrafların çabaları ile devrilmek istenmiÅŸtir.
Peki, sarrafların bu saltanatı ne zamana kadar devam ediyor? Yazara göre, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde bankaların kurulması sarrafların iÅŸini bozuyor. Küresel sermayenin ve devletin ekonomik alana müdahil olması sarrafların ekonomik ve diplomatik olarak önünü tıkamıştır. Ayrıca yazar, sarrafların banka sistemine entegre olamadığını belirtiyor.
Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nda Sarraflık kitabı, devletin son yüzyılına kadar gayrimüslimlerden oluÅŸan sarrafların devletin ekonomik hayatını nasıl yönlendirdiÄŸini, zenginliklerini kullanarak diplomatik yollarla siyasal amaçlarına ulaÅŸmaya çalıştıklarını anlatıyor. Yazarın kimliÄŸi dolayısıyla Ermeni sarrafların ön plana çıktığını ve “Osmanlı’nın sanayide geri kalmasının asıl nedenleri yapısal eksiklikler, her türlü deÄŸiÅŸim ve geliÅŸime kapalı olması ve tarımda bir devrim yapmamasıdır” (S.156) gibi yanlı cümlelerine raÄŸmen, kitabın önemli bir açığı doldurduÄŸu kanaatindeyim.
*Onnik Jamgoçyan, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nda Sarraflık, Yapı Kredi Yayınları
Ä°nceleme: Sedat Palut/ Dünya Bizim Kültür Portali
Henüz yorum yapılmamış.