Güle Güle 'Pamuk Dede' Mehmet Fırıncı Ağabey

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eda ettiği cenaze namazına müteakiben İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ile tanıyan, tanımayan sevenlerinin şehadetiyle Eyüp el-Ensari Hz.lerine komşu oldu.
“Mehmet Fırıncı ağabey; şefkati, muhabbeti, asaleti ve tevazusuyla gönülleri rahatlatırdı. Cenab-ı Allah rahmet eylesin”. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.
Rabbim rahmetiyle kuşatsın, fani âlemden bir Allah dostu daha ebedi âleme vasıl oldu. Ne güzel uğurlanmaydı.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eda ettiği cenaze namazına müteakiben İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ile tanıyan, tanımayan sevenlerinin şehadetiyle Eyüp el-Ensari Hz.lerine komşu oldu.
Yazının başlığındaki “Pamuk Dede” benim kendisine, kendisinden izin alarak verdiğim bir isimdi. Çünkü sözüyle, özüyle ve fiziğiyle adeta bir pamuk gibiydi.
Süleyman Soylu’nun ifadesinde olduğu gibi canlı-cansız her varlığa karşı çok şefkatliydi. Muhabbetinin içerisinde mutlaka Allah rızası vardı. Rıza-i ilahinin olmadığı hiçbir sohbette yer almazdı.
Asildi. Amentüsünün altı şartını hakkıyla yerine getirmekteydi ve kullardan asla zerre beklentisi olmaz, beklenti içerisinde olanlarla da dostluk kurmazdı.
Hele tevazuuna diyecek yoktu. Böylesine hilm sahibi, tevazuu sahibi çok az insan tanıdım. “Ene” denilen (bencillik) mefhumun zerresine rastlamadım.
İşte bu yüzden “Pamuk Dede” diye severdim. Pamuk Dede üzerine birkaç söz edelim.
……………..
Fırıncı ağabey İstanbul’un Avrupa yakasında ikamet eder, her türlü hizmetine koşturan yakın dostlarından Said Özadalı, Fethi Paşa Korusundaki Dilruba Bahçesine getirir, orada dinlenmesini temin eder, sohbet ederlerdi.
Dilruba’ya geldiğini duyunca ben de ziyaretine gider ve yanında oturarak huzur solur, konuşurken de “Pamuk Dede” diye hitap ederdim.
Yine birlikte olduğumuz bir gün kendisinden helallik almak istedim.
-Ağabey size ‘Pamuk Dede’ diye hitap ediyorum ama umarım alınmıyorsunuzdur” dedim.
Çünkü birlikte olduğu insanların söz ve hareketlerine alındığını göstermekten utanır, onu kişiye ifade etmekten çekinir, utancından yüzü kızarırdı.
Hâlâ gözümün önünden gitmeyen o tatlı ve şefkat yüklü gülümsemesiyle; “Olur mu Hüseyin kardeş, nasıl görüyorsan öyle söylüyorsun, inşallah dediğin gibiyimdir” dedi.
Gerçekten de öyleydi. Duygularını, düşüncelerini hal diliyle bütünleştiren nadir insanlardandı.
İstikametini Allah rızası doğrultusunda belirleyen ve ilerleyen yaşına rağmen hâlâ öğrenen bir ağabeydi.
………………
Bediüzzaman Hz.lerinin talebeleri içerisinde en yakından tanıdığım Fırıncı ağabey idi. Bediüzzaman’ı en çok ondan dinledim.
Bediüzzaman Hz.lerinin yolunun Kur’an ve Sünnet üzere olduğunu, bundan ötesini söyleyenlerin Bediüzzaman’a haksızlık ettiklerini ve kul hakkına girdiklerini söylerdi.
İlerleyen yaşına rağmen, oturacak ve yürüyecek kadar mecali olduğunda, nerede kendisine ihtiyaç varsa tüm gücünü kullanarak uzun seyahatler dâhil giderdi.
Kendisine sık sık şunu söylerdim:
-“Ağabey Kur’an’ın ve sünnetin tarif ettiği bir müminsiniz. Kâinatın sahibine teslim olmuşsunuz. Bu âlemdeki en zoru başarmışsınız, size sevenlerinizin şahitliği yeter”.
Ve öyle oldu. Dün sevenlerinin şahitliğiyle uğurlandı. Ruhu için el-Fatiha.
Hüseyin Öztürk / Yeni Akit
Henüz yorum yapılmamış.