Yunanistan,Ermenistan ve İsrail üçgeninden geçerken...
Şu sıralar hem Yunanistan hem Ermenistan ve elbette burada hikâyesini anlatamadığımız İsrail bir şer üçgeni (“şeytan üçgeni” de denilebilir) oluşturuyor. Türkiye’ye karşı hareket halindeler. İsrail bunların en güçlüsü, elini ateşe sokmuyor, mikro, hatta mikrobik Arap devletçiklerini maşa olarak kullanıyor.
Tarihi yapan büyük güçler var; sistemi onlar kuruyor, sayıca, nüfusça küçük kavimler var bir de. Onlara da sistemde rol düşüyor elbette. Sistem kurucular bu küçük kavimleri harekete geçirerek bazı hedeflere ulaşmayı stratejilerinin bir parçası haline getiriyorlar.
19. yüzyılın başındaki Yunan isyanı aslında Yunan isyanı mıdır; yoksa Avrupa’nın sömürgeci devletlerinin zayıflayan Osmanlıya karşı Yunan sopasını kullanma stratejileri mi? Avrupa medeniyetine antik çağdan kök bulmak, böylece bir Yunan hayranlığı oluşturmak, bunun üzerinden Mora isyanını körüklemek ve ortodoks bir unsuru Osmanlı’dan ayırmak esaslı bir strateji. Esasında katolikliğe karşı Osmanlı o zamana kadar ortoksluğun yegâne hamisi. Meseleye Rusya’nın karışması, ortodoks bir hami ihtiyacını tatminle ilgili olmalı.
Peki Yunanistan devleti kuruldu da kıralı bir Yunan asilzadesi mi oldu? O devleti kurduranlar Rumlardan asil birini bulamadıkları için Alman hanedanından 17 yaşındaki Bavyeralı Otto’yu Yunanistan kralı olarak tahta oturttular. İşe bakın ki, Otto daha çocuk. Tabiî Yunanistan’ı bir süre naipler yönetti! Naipler yönetimi Yunanistan’ın kaderi! İngilizler Yunanı 1919’da üzerimize saldı, sonuçsuz bir savaşa soktu, vekalet savaşıyla Osmanlı devletini yıkma emeline ulaştı. Yunanistan da Lozan’da adaları verilerek ödüllendirdi.
Yunan isyanını Sırp isyanı takip eder, sonra Bulgarlar filan derken Balkanlarda Osmanlı varlığı tırpanlanır. Başka küçük bir kavim daha vardır: Ermeniler! Anadolu’da yüzyıllardır Müslümanlarla iç içe yaşamışlar, kültürel olarak Türklerle çok yakınlaşmışlar, hatta türkçe güçlü bir Ermeni edebiyatı ortaya çıkmış. İlk türkçe tiyatro eserinin bir Ermeni tarafından yazılması şaşırtıcı değildir. Ya Ermeni Aşuğ’lar? Sayılarının yüzleri bulduğu biliniyor. Âşık edebiyatı bize mahsus bir edebiyat, bunun Ermeni versiyonu aşuğ edebiyatı! En meşhur aşuğ Mecnunî, 17. Yüzyılda yaşamış.
Ağlayı ağlayı Hakka yüz tuttum
Dostlar âmin dedi ben dua ettim
Hüdaya ısmarladım işte gittim
Gözün sevem Leyla unutma beni
Ne farkı var bizim âşıkların şiirinden bunun? Hak diyor, âmin diyor, dua diyor, Hüda diyor, Leylâ diyor!
Bir taraftan Avrupa, öte yandan Rusya, kültürel olarak bu kadar Türklerle iç içe geçmişi “millet-i sadıka” olarak nitelenen Ermenileri bir terör unsuru haline getirdiler. Ermeniler içinden çıkarılan terörist komitalar, işi Abdülhamid’e suikaste kadar vardırdılar.
Rusya, Kafkaslara sarktıktan sonra hedef Azerbaycan ve Türkiye’nin doğu bölgesi idi. Bu bölgedeki Ermeni nüfus üzerinde etkili oldular. Rus çarlığı Erivan merkezli bir Ermeni vilayeti teşkil etti. Bizim Revan dediğimiz Erivan, bir hanlık merkezi idi, Müslüman nüfus çoğunluktaydı. Kısa sürede nüfus dengelerini değiştirdiler.
Ermeni komitacılar 1.Dünya Savaşı’nı fırsat bilip isyana yöneldi. Tabii Batı Anadolu’nun Ruslar tarafından işgali, bu isyanı bir fırsata çeviriyordu. Osmanlının buna karşı tedbiri tehcir, yani “göçürme” oldu. Harp sırasında Ermenistan’ın hamisi Avrupa devletleri ve bilhassa ABD olarak görünüyordu. Tabiî, savaştan sonra Ermenilere ihtiyaç kalmadı, Rusya himayesinde bir Ermenistan devleti kuruldu, Sonra Sovyetler Birliğine katıldı.
Şu sıralar hem Yunanistan hem Ermenistan ve elbette burada hikâyesini anlatamadığımız İsrail bir şer üçgeni (“şeytan üçgeni” de denilebilir) oluşturuyor. Türkiye’ye karşı hareket halindeler. İsrail bunların en güçlüsü, elini ateşe sokmuyor, mikro, hatta mikrobik Arap devletçiklerini maşa olarak kullanıyor.
Bu nüfusları on milyonu geçmeyen küçük kavimler (Yunanistan 10 milyon, İsrail 8 milyon, Ermenistan 3 milyon, tabii bunların ülke dışında da nüfusları var) cirmlerine bakmadan saldırgan tavırlar takınırlar. Bunların en güçsüzü ekonomisi berbat, nüfusu azalan Ermenistan. Azerbaycan’a saldırıyor, asıl hedef Azerbaycan mı? Nihai hedef Türkiye. Bu operasyonun açığa vurulmaya hedefi Türkiye. Türkiye’nin kuşatılması, bunaltılması gerekiyor. Yeni bir dünya dengesinin kurulması, yeni bir paylaşımın yapılması için bu şart. Türkiye’nin hakkettiği ölçüde dünya sisteminde temsilinin önüne geçilmesi için bu ufak kavimler kullanılıyor. Bilhassa Yunanistan’ın, ondan daha fazla Ermenistan’ın rahatı, refahı, geleceği Türkiye ile barışık yaşamaktan geçiyor.
D. Mehmet Doğan / Karar Gazetesi
Henüz yorum yapılmamış.