İsmet Özel: İnsanoğlu nasıl da zayıf bir yaratık
İnsanoğlu nasıl da zayıf bir yaratık! Çoğu zaman kendi zekâsını, kendi düşgücünü, kendi fikri birikimini önemseyerek yaşıyor. Kendinin ne düşünemediği noktaların yarın kendi hayatını kuracağını hatırlamakta biraz tembel davranıyor.
Bütün insanlık tarihinde hayranlık duyduÄŸum iki dönem var: Birincisi Peygamber’in yaÅŸadığı dönem (bunu belirtmek saçmadır biliyorum, bütün Müslümanlar için aynı ÅŸey geçerli) ikincisi de Osmanlı Devleti’nin kuruluÅŸ yılları, o yılların gaza coÅŸkusu. Kafamda dönüp duran insan davranışları, o davranışların gerisindeki kavrayış yüceliÄŸi her zaman içimde bir heyecan dalgası kabartmaya hazır. Bildiklerimiz okuduklarımızla sınırlı, üstelik okuduklarımızı ancak kendi zihin kapasitemizin yani eÄŸitimimizin bize açtığı pencerenin büyüklüÄŸü, geniÅŸliÄŸi nisbetinde gözümüz önünde canlandırabiliyoruz.
Bahis konusu dönemlerin üstünlüÄŸünü çağımızın kepazeliÄŸi ile karşılaÅŸtırınca zaman zaman karamsarlığa kapılmıyor deÄŸilim. (Benim gerici yanım bu galiba.) Çünkü o dönemlerdeki insan tipi inancını mevcudiyetinin diri, taze, dinamik bir parçası yapabilmiÅŸ, daha doÄŸrusu böyle bir güçle donatılmıştır. O dönemdeki insan için inanç duygu ve ÅŸuur meselesinin ötesinde bir var olma meselesi halindeydi. Bunun ötesinde inancın dinamik olma vasfı öne çıkıyordu. Bu dönemler dışında da güzel Müslümanlar yaÅŸadı yeryüzünde elbet, ama dönemlerin hem ortak, hem ferdi, hem dakikaya münhasır, hem ebedi zenginliklerine hiçbir çaÄŸ yaklaÅŸamadı. Ä°nsan, bu hayvanla melek arasındaki garip yaratık, yalnız belli dönemlerde sürü olmaktan uzaklaşıp cemaat birimi olabilirdi.
Åžimdi önümüzde bir davranış alanı, gerçekleÅŸtirilmeye hazır birçok görev yapar. Bu görevleri yüklenecek olanların vasıflarını benim ve bütün Müslümanların hayran oldukları dönemlerdeki insanların vasıflarıyla karşılaÅŸtırmaya kim cesaret edebilir? Biz, ÅŸu kör, sağır, topal ve dilsiz hâlimizle mi bir adım daha ileri götüreceÄŸiz Ä°slâm davasını?
DüÅŸünün ki boyunduruÄŸu altında bulunduÄŸumuz Batı medeniyeti toplumda ve insan kavrayışında çok derin deÄŸiÅŸiklikler doÄŸurdu. Yarında bulunan Ä°slâm düzeninin bu deÄŸiÅŸiklikler raÄŸmına gerçekleÅŸeceÄŸini çok ÅŸükür kavrayabiliyoruz. Öyleyse kavradığımız bu gerçeÄŸe nasıl sahip çıkalım?
Önce kendimizin içinde bulunduÄŸu durumu tenkid etmeyi öÄŸrenmeliyiz. Çünkü insan ne olduÄŸunu bilirse o olduÄŸundan uzaklaÅŸmaya baÅŸlamış demektir. Kör olduÄŸumuzu bilelim ki gözlerimiz açılsın, sağır olduÄŸumuzu bilelim ki ses duymamız imkân dâhiline girsin, topallığımızı iyice anlayalım ki koÅŸmak bize nasib edilsin ve nihayet dilsiz olduÄŸumuzun ÅŸuurunda olalım da söz söyleme ehliyeti bize verilsin.
Az iÅŸ deÄŸil, çağını reddderek baÅŸlıyor Müslüman görevine.
Yarın bu çağın içinde ama bu çağın kavrayışının çok üstünde bir insan ve bir toplum düzenine insanlık ÅŸahit olsun diyedir bütün gayretlerimiz. Halihazırdaki zekâmız, ÅŸimdiki zihni kapasitemiz bizim giriÅŸtiÄŸimiz iÅŸin gerisinde kalmıştır. Daha bugünden Müslüman olduÄŸunu söylemekle mevcut hâlimizi aÅŸma niyetimizi -kendimiz farkında olmasak da- ifade etmiÅŸ bulunuyoruz. Müslümanlar! OlaÄŸanüstü insanlar olduÄŸunuzu anlayın! Henüz hiçbirimiz yeni bir insan olamadık belki, yeni bir hayat tarzını (ÅŸunca makinanın arasından) kafamızda canlandıramıyoruz. Ama biz gösterdiÄŸimiz teslimiyette samimi olduÄŸumuz takdirde bu noktadan çok ilerde olacağız.
Çünkü biliyoruz ki biz bir gidersek bize on gelinecek.
Henüz yorum yapılmamış.