Kürsü
Vefa kıymetli bir değerdir
Allah’a verdiği sözü unutup, aksi bir yön çizen kişinin insanlara verdiği sözü yerine getirmesi ya da vefa göstermesi beklenemez. Zira bu kişi güvenilirliğini kaybetmiş ve sözünden caymıştır. O yüzden kullarla ilişkilerinde de bariz sorunlar yaşamaktadır.
Bedir Savaşı’na katılamayan Enes bin Nadr vicdanında derin bir sızı hissetmekte ve piÅŸmanlığını her seferinde dile getirmekteydi. Müslümanların tarihinde önemli bir yere sahip olan bu muharebede yer alamadığı için kendini suçluyor ve Allah Resulüne karşı mahcubiyet hissediyordu. Çünkü Bedir Müslümanlar için önemli bir savaÅŸtı ve bu savaşın sonucunda Müslümanlar bir elin parmakları gibi birbirlerine kenetlenmiÅŸ ve siyasi, sosyal ve iktisadi anlamda kayda deÄŸer bir güç elde etmiÅŸlerdi. YüreÄŸi Allah sevgisi ile çarpan Nadr elbette böyle bir direniÅŸin içinde yer almak isterdi ama katılmak kısmet olmamıştı. O bunu bir ihmal olarak görür ve ellerini açarak, “Ey Rabbim önüme bir Bedir daha aç kusurumu affettireyim, borcumu ödeyeyim” diye dua eder vaatte bulunurdu.
Enes bin Nadr, Uhud Savaşı’nda bu vaadini yerine getirme fırsatı buldu ve savaÅŸa sadece bedeni ile deÄŸil bütün benliÄŸi ile katıldı. Okçular yerlerini terk edince düÅŸman bunu fırsat bilip saldırıya hız verdi ve Müslüman birliklerin dağılmasına neden oldu. Enes bin Nadr elindeki kılıcı ile birlikte düÅŸmanın üzerine doÄŸru yürüdü ve ÅŸehit oluncaya kadar savaÅŸtı. Enes Allah’a söz vermiÅŸ, vaatte bulunmuÅŸtu, Uhud’da Rabbine verdiÄŸi bu sözü yerine getirdi ve ÅŸehitler kervanına katıldı. Bedeni tanınmaz haldeydi ama ruhu bir tüy kadar hafiflemiÅŸ ve ebedi saadete ulaÅŸmıştı.
Ahde vefa insanın besm-i eleste Rabbine verdiÄŸi söz üzere kalacağına yemin etmesi ve ahitleÅŸmesidir. Bu sözleÅŸme aynı zamanda insanı diÄŸer varlıklardan ayıran bir vasıf, bir ayrıcalık, bir imtiyazdır. Zira Rabbim insan dışında hiçbir varlıktan bir ahit almamıştır. Verilen söze vefa göstermek insan için bir kazançtır zira o bu vesile ile hasenat derecesine yükselecek ve mevcut konumunu koruma fırsatı bulacaktır.
Ahit verilen sözü yerine getirmek, yapılan anlaÅŸmaya sadık kalmaktır ki, bu aynı zamanda olgun insanın vasıflarındandır. Ä°nsanın niteliÄŸini belgeleyen bir deÄŸerdir ve Rabbimiz bu kiÅŸileri övmektedir: “Siz bana verdiÄŸiniz ahde sadık kalın ki ben de size verdiÄŸim ahdi ifa edeyim” (Bakara, 40).
KiÅŸiler arası iliÅŸiklerin dinamiÄŸini oluÅŸturan vefa duygusu ise kiÅŸinin olgunlaÅŸma ve insanlaÅŸma seviyesini ortaya koyar. Bu konuda bizlere örnek olan Resulullah sütannesi Halime’yi her zaman hayırla yâd eder, kendisine aile ortamında yer açan Ebu Talip’in eÅŸini ikinci annem diye taltif eder, eÅŸi Hz. Hatice’nin arkadaşına hürmetle muamele ederdi. Müslümanlara kucak açan NecaÅŸi vefat ettiÄŸinde Resulullah onun adına cenaze namazı kılmıştı. Resulullah nübüvvetle görevlendirilmeden önceki hayatında da verdiÄŸi söze sadık kalan vefalı bir ÅŸahsiyetti.
Vefa insani iliÅŸkileri güven eksenine taşıyan üst bir deÄŸerdir. KiÅŸiler arası iliÅŸkilerde fertleri birbirlerine yakınlaÅŸtıran vefa duygusu saygı ve sevgiden beslenir. Bu yönüyle vefa aslında kin ve nefret gibi olumsuz hasletleri iyileÅŸtiren ve gönülleri bir araya getirerek ve sevgi ile buluÅŸturan bir dinamiktir. Evlilikler, dostluklar, kalıcı arkadaÅŸlık baÄŸları hep vefa üzerine kurulur. Toplumumuzda bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır sözü ile vefaya vurgu yapılmaktadır. Burada kalıcı olan, deÄŸerli olan kahve deÄŸildir, burada önemli olan, kahvenin ikram edildiÄŸi kiÅŸiye duyulan sevgi, saygı ve hürmettir.
Allah’a verdiÄŸi sözü unutup, aksi bir yön çizen kiÅŸinin insanlara verdiÄŸi sözü yerine getirmesi ya da vefa göstermesi beklenemez. Zira bu kiÅŸi güvenilirliÄŸini kaybetmiÅŸ ve sözünden caymıştır. O yüzden kullarla iliÅŸkilerinde de bariz sorunlar yaÅŸamaktadır.
Fatma Tuncer / Milli Gazete
Henüz yorum yapılmamış.