Savaş Barkçin: Muhteris Bey'in eskimez öğütleri
Evlâdım akıl zaten Millî Şef’tedir. O ne söylerse akla uygundur.
Evlâdım! Siyaset güzel sözlerin ardına gizlenmiÅŸ pazarlıklar demektir. Pazarlık pazarda olur diyeceksin. DoÄŸrudur. Pazara gidiyorsun, elma-armut alırken pazarcı esnafı ile pazarlık ediyorsun. Ä°ÅŸte aynen öyle siyasette de pazarlık yapılır. Peki, alınan-satılan mal nedir? Pazarda nasıl herkesin sattığı bir mal varsa siyasette de öyledir. Fakat siyaset esnafının aldığı-sattığı mal kuvvet, kudret ve itibardır. Bunu yapabilmek için en çok kâr edeceÄŸi malı seçer, tezgâhında onu satar.
Ankara, 2 Ocak 1946
Canım evlâdım Tonguz,
1906’da baÅŸladığım devlet hizmetini dün, yani 1 Ocak günü tekaüte ayrılarak tamamladım. Dile kolay, tam 40 sene bu devlete hizmet etmiÅŸim. Bu kırk yıl zarfında çürümüÅŸ bir imparatorluk battı, taptaze bir devlet doÄŸdu. Ebedî Åžef göklerden bir ilahî lütuf gibi indi ve Türk’ün adını dünyalara duyurdu. Üstün zekâsı ile inkılâp düÅŸmanlarını mahvetti. Eski, köhne, yobaz Osmanlı gitmiÅŸ, yerine yepyeni muassır bir medeniyet doÄŸmuÅŸtur. Åžehirlimiz mutlu, köylümüz mutludur. Memleket insanı cıgarasını tüttürmekte, yerli kaÄŸnısına binmekte, millî sabanını sürmektedir. Bugün Avropa’daki, Amerika’daki bütün medenî milletlerin dilinde modern Türkiye var. Herkes bizim muvaffakiyyetimizi parmağıyla gösteriyor. Biliyorsun ben Ebedî Åžef’imizin teveccühü ile iki dönem mebusluk yaptım. O yüzden siyaseti bildiÄŸimi zann ederim. Sen de bu seneki intihablarda Halk Partimizden mebus namzedi gösterildin. Ne kadar gurur duysan azdır. Ben duyuyorum. Siyaset dairesine dâhil olduÄŸun ÅŸu esnâda sana bazı tavsiyelerim olacak. Ümmidim odur ki bu sözlerim sana ışık tutacaktır.
Evlâdım! Siyaset güzel sözlerin ardına gizlenmiÅŸ pazarlıklar demektir. Pazarlık pazarda olur diyeceksin. DoÄŸrudur. Pazara gidiyorsun, elma-armut alırken pazarcı esnafı ile pazarlık ediyorsun. Ä°ÅŸte aynen öyle siyasette de pazarlık yapılır. Peki, alınan-satılan mal nedir? Pazarda nasıl herkesin sattığı bir mal varsa siyasette de öyledir. Fakat siyaset esnafının aldığı-sattığı mal kuvvet, kudret ve itibardır. Bunu yapabilmek için en çok kâr edeceÄŸi malı seçer, tezgâhında onu satar.
Evlâdım, halka siyaset dersen yüzünü ekÅŸitir, ama devlet dersen akan sular durur. Bu yüzden bol bol devletten bahsetmeli. Siyaset erbabını herkes yalancı görür ve sayar. Sen de bu sözleri çok iÅŸiteceksin, hiç aldırma. Yalan siyaset makinasının yağıdır. Denize düÅŸen yılana sarılır, devlete düÅŸen de yalana... Bu ikiyüzlülük deÄŸildir. Manevra kabiliyetidir. Bunu yermek deÄŸil övmek gerekir. Zaten halka gerçeÄŸi söylesen mutsuz olur. Tatlı hayaller, pembe ufuklar görmek ister. Bunu bir terapi gibi gör. HoÅŸ sözler kimseyi incitmez. Ä°nsan boÄŸazına kadar çirkefe girmiÅŸ olsa bile ona iyisin-hoÅŸsun denmesini ister.
Siyaset bahçeli bir eve benzer. Evin içinde idareciler, bahçesinde halk bulunur. Hakikat evin içinde konuÅŸulur, dışında konuÅŸulmaz. Dışındaki halka hep duymak isteyeceÄŸi hoÅŸ lâkırdılar söylenir. EÄŸer halk evin içini görse olayları yanlış anlar. Sonra kalkar o evi içindekilerle beraber yakmak ister. Memleket elden gider. Biz de Ebedî Åžef’imizin peÅŸinde az dönmedik. Ä°lk baÅŸlarda Ä°ttihatçı idik, sonra sırasiyle dindar, BolÅŸevik, liberal, son zamanlarda da Türkçü olduk. Ama yanlış anlama, Ebedî Åžef bu fikirlere baÄŸlı deÄŸildi, aksine o fikirler O’na baÄŸlıydı. Çünkü O’nun fikre ihtiyacı yoktur, sadece emrini yerine getirecek inkılâp neferlerine ihtiyacı vardır. O saf akıldır, ne yapsa doÄŸrudur evlâdım. Millî Åžef de demokrasiye böyle geçti. Arabanı hangi renge boyarsan boya, o aynı arabadır. Bazıları açıktan, bazıları zımnen Millî Åžef’in çevresini kuÅŸatan akrabalarından, hemÅŸerilerinden, yalakalarından ve onların muzır iÅŸlerinden bahsederler. Bu beni çok üzer. Bunlar O büyük insandan bir ÅŸey anlamamışlar.
Ä°nsan elbet tanıdığı, bildiÄŸi, yardım gördüÄŸü insana sarılır. Bunda garipsenecek ne var? Akrabaya yardım, hemÅŸeriliÄŸe hörmet fena bir ÅŸey mi? Bilirsin, cumhurreisinin bir muhafız birliÄŸi vardır. Bunlar onu koruyan üniformalı askerlerdir. Fakat O’nun gerçek muhafızı eÅŸ-dost, aile, hemÅŸeriler, makama atadığı için ona minnet duyan insanlardır. Varsın bazı gâfil ve kötü niyetliler bunları zemmedip dursun. Bunların yalakalık dediÄŸi ÅŸey de esasen kötü bir ÅŸey deÄŸildir evlâdım. Aksine yalakalık sadakat demektir. Bu kınanacak bir ÅŸey deÄŸildir, aksine övülmesi gereken bir fazilettir. Meselâ sen en sâdık çalışanına diÄŸerlerinden daha fazla raÄŸbet, hüsnü teveccühte bulunmaz mısın? Çünkü sâdık adam senin her söylediÄŸini emir telâkki eder, düÅŸünmeden hemen yapar. Bunların yalakalık dediÄŸi bu sadakattir evlâdım. Sâdık adam bir ÅŸey bilmese de olur. Millî Åžef zaten hepimizin adına her ÅŸeyi biliyor. O ne derse onun memuru da, onun mebusu da onu yapmalıdır. Yalakalık diye zemmedilen ÅŸey aslında “yarayışlılık”tır. Sakın yarayışlıları kınama. Sen de yarayışlı ol ki senin de yarayışlıların olsun.
Zira kuvvet bir zincir gibidir. En büyük halkaya tutunan en saÄŸlam halka olur. Ona da baÅŸkaları gelir eklenir. Bu yarayışlı adamlar faraza tahsilce eksik olsalar bile milletin en büyük iÅŸini yapma kudretleri var. O en büyük iÅŸ nedir? Milleti var eden, kurtarıp dirilten, bataktan kurtaran Millî Åžef’i yüceltmektir. Bu adamların hepsi Millî Åžef’i her vakitte, her yerde tazim ile anıyorlar, o ne emrederse sıdkı kalp ile kabul ediyorlar. Åžair olanı ÅŸiir ile, eli kalem tutanı kitaplar ile, gazeteci makaleleriyle, hukukçu kanunlar yaparak ÅŸükürlerini ifâ ediyorlar. Daha ne yapsınlar? EÄŸer Millî Åžef’imizin çevresinde bu yarayışlılar olmasaydı tetikte bekleyen irtica neler yapmazdı? Memleketi bölmek isteyen hainler neler yapmazdı? Memleket elden giderdi. Bir gün ben mebusken parti toplantısında vekillerden birisi “ArkadaÅŸlar, Millî Åžef’imizin ismi her anıldığında lütfen ayaÄŸa kalkalım” diye bir teklifte bulundu. Buna kim itiraz edebilir? Çünkü her Türk O’nu fikir, zikir ve ÅŸükür eder. O toplantıda ne vakit Millî Åžef’in mukaddes ismi anıldıysa hepimiz ayaÄŸa kalkıp oturduk.
Bazılarımız toplantıdan sonra “Ä°nsaf yahu, üç saat otur-kalk periÅŸan olduk, bu kadar da olmaz” diye dert yanmıştı. Ben de demiÅŸtim ki: “Efendiler, Millî Åžef’in bu memleket için, bu parti için, bizim gibi rejimin nimetlerinden faydalananlar için yaptıkları karşısında oturmak-kalkmak azdır bile. Bizi yaÅŸatan O’dur. Kaldı ki otur-kalk beden terbiyesinde çok faydalı bir harekettir.” Ben böyle deyince sustular. Bazıları da “Yarayışlılarda hiç akıl yok” diye sitem ederler.
Evlâdım akıl zaten Millî Åžef’tedir. O ne söylerse akla uygundur. BaÅŸkasında akıl olması gerekmez. Peki, Millî Åžef’in hiç yanlışı yok mudur? Hayır evlâdım, yoktur. Aksine O’nda yanlış görenin yanlışı vardır. Yanlışı olsa bile O’nun bir yanlışı baÅŸkalarının milyon doÄŸrusundan daha ehvendir. Çünkü O olmasa idi hiçbirimiz olamazdık. Bak O’nun verdiÄŸi bu vazifeler sayesinde oturduÄŸumuz apartımanımız var, maaşımız var, malımız-mülkümüz, Avropa seyahatlerimiz, Dragos’ta sayfiyemiz var.
Millî Åžef’in sâdık adamlarını gözetip kollaması, kimini mebus, kimini sefir, kimini umumî müfettiÅŸ güzel maaÅŸlı vazifelere getirmesinden daha tabii ne olabilir ki? Hayatını Millî Åžef için ortaya koymuÅŸ bu yarayışlı kadrolar aç mı kalaydı? Devletteki maaÅŸlar mâlum. Ä°bâdet huÅŸuu içinde Millî Åžef’in bir emrini bekleyen bu sâdık adamlara aferin demekten maada bir takdir lâzım gelmez mi?
Evlâdım, vazifen rejimin başında her ÅŸeyi bilen ve gözeten Millî Åžef’e tam sadakat göstermek, onu övmek, onda hiçbir yanlış görmemek, Parti’yi mukaddes bilmektir. Bunları ibâdet ÅŸuuruyla yaparsan ismin bundan elli-yüz sene sonra bile herkesçe bilinecek, kamu binalarının cephelerine, caddelere lambalarla yazılacaktır.
Gözlerinden öper, muvaffakiyetler dilerim evlâdım.
Baban Muhteris Mazarrat Yalaman
Kaynak: Cins Dergi
Henüz yorum yapılmamış.