İsmail Kılıçaraslan: Süslü Bisiklet
Follow @dusuncemektebi2
İsmail Kılıçaraslan / Yenişafak
Niçin süslüyor o çocuk bisikletini? Belki de yanlış sorulmuÅŸ bir soru bu. Biz, kocamış, vakti geçmiÅŸ, yetiÅŸkin olmuÅŸ koca koca adamlar niçin süslemiyoruz hiçbir ÅŸeyi? Hayatımızı ne ara bu kadar düz, bu kadar sıkıcı hale getirdik? Ä°ÅŸte bir yıldız çıkartması taktı çocuk bisikletine. Åžimdi de lastiÄŸin zincirlerine bazı süsler takıyor. O yıldızın da o süslerin de bisiklete hiçbir faydası yok elbette. Ne hızlı gitmesini saÄŸlayacaklar ne de kolayca durmasını. Fakat o yıldız, o süsler o çocuÄŸa bir fiyaka katacak. ArkadaÅŸlarının bisikletleri arasından sıyrılacak böylece bisikleti.
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı. Oldukça zengin bir iÅŸadamı, zannederim Fransa’da, yine oldukça zengin bir iÅŸadamı ile bir toplantı yapmış. Fransız iÅŸadamı bazı modern sanat eserleri satın aldığını, bir modern sanat koleksiyonu oluÅŸturduÄŸunu anlatmış. Ardından sormuÅŸ: “Sizin koleksiyon ilginiz var mı? Bir ÅŸeyler biriktiriyor musunuz?” Bizim iÅŸadamı, ÅŸaka yollu “paradan baÅŸka bir ÅŸey biriktirmiyorum” cevabı verince Fransız “çok yazık” tepkisini yapıştırıvermiÅŸ.
“Çok yazık”, çünkü bir bisikleti, parasını ödediÄŸinizde satın alabiliyorsunuz. Fakat o bisikletin “sizin” olması için iki ÅŸey gerekiyor. Ä°lki, “yaÅŸanmışlık.” Belki bir kıza hava atmak için hızlandığınızda birdenbire kontrolü kaybedip yere kapaklanmanızdır o bisikleti “sizin” yapan. Ä°kincisi ise o bisiklete kattığınız o süs, o fiyaka.
O fiyaka, aynı zamanda sizin kim olduÄŸunuzun da cevabı gibidir deÄŸil mi? Sade biri misiniz? GösteriÅŸçi misiniz? Aklınız mı karışık? Liste uzar gider.
Ve evet, sadelik de fiyakaya dâhildir…
Belki de soru “hayatın süsü nerededir?” sorusudur ve belki de biz bu soruyu sormayı hiç akıl edemiyoruzdur. Sorsak da cevabı hep “sahip olamadıklarımız” üzerinden sorduÄŸumuz için bir türlü doÄŸru cevabı veremiyoruzdur.
Oysa doÄŸru cevap ÅŸudur genellikle: “Hayatın süsü, sahip olduklarımızı güzelleÅŸtirmektedir. Tam oradadır.”
Sahip olduklarımızı güzelleÅŸtirmek, hayatımızı tamam, kalbimizi meskun hale getirir.
Geçenlerde bir tanıdığım, birden Âşık Mahzuni’den bir türkü söylemeye baÅŸladı. Sesi güzeldi. Hem de çok güzeldi. Fakat hayat ona bu sesi süsleme aralığı vermemiÅŸ. “O, bu sesi süslemeyi hayatına dâhil edecek bir aralık bulamamış” demek daha doÄŸru olacak hatta. Oysa bir fırsatını bulup birinin ses konusundaki uzmanlığını sesine katsa süsleyiverecekmiÅŸ sesini.
Bununla belki de ÅŸunu demek istiyorum. “Harcanmış yetenek” yoktur. Ä°nsanın üzerine yeterince eÄŸilmediÄŸi, yeterince emek vermediÄŸi için öldürdüÄŸü yetenekleri vardır.
“Yetenek mi emek mi?” sorusunun cevabı bende yıllar içerisinde hiç deÄŸiÅŸmemiÅŸtir: Emek verilen yetenek.
Åžimdi bisikletini süslemeyi bitirip o bisikleti “kendi bisikleti” haline getiren o çocuk, gururla sürmeye baÅŸladı onu. O fiyakaya bir de yaÅŸanmışlık katmak için yani.
O halde ÅŸudur: Sahip olduklarımızı güzelleÅŸtirmenin bir yolunu bulduÄŸumuzda aslında “nimete fiili olarak ÅŸükretmek” için de bir fırsat geçer elimize. Allah’ın bize bahsettiÄŸini güzelleÅŸtirmek, o güzelliÄŸi üretime dönüÅŸtürmek bir ÅŸükür ameliyesidir böylece.
Tersi ise ÅŸükürsüzlüktür elbet. Sana bahÅŸedilene razı olmamaktır. Ä°ÅŸte bu da tam olarak mutsuzluÄŸun tanımıdır.
Bisikletin varsa süsle onu. Hayatın ÅŸükürle dolsun.
Henüz yorum yapılmamış.