Sosyal Medya

Rasim Özdenören: Batının cadı avı kültürünün modern kurbanı: Müslümanlık

Halen Batı’nın hemen her ülkesinde Müslümanlar cadı telâkki ediliyor. Cadı avcılığı ırkçılık, sömürgecilik, kölecilik, ayrımcılık, ayrılıkçılık gibi çeşitli adlar altında hükmünü sürdürüyor.



Tarihin bilinen en eski dönemlerinden günümüze kadar dünyanın her yerinde, her kültüründe cadı, cadı kazanı ve cadı avı kendi özgül koÅŸulları içinde uygulama bulmuÅŸtur.
 
Ancak her dönemin, her kültürün cadısı, cadı kazanı ve cadı avı farklıdır.
 
‘Türkçe’mizde cadı sözcüÄŸü insanlara kötülük eden yaratıklar için kullanılıyor. Cin olarak tahayyül edildiÄŸi gibi hortlak (zombi) olarak da tasarlanmaktadır. Kimi zaman çevresine kötülük saçan kadın olarak da düÅŸünülüyor.
 
Nitekim TDK SözlüÄŸü cadıyı ÅŸöyle tanımlıyor: 1. Geceleri dolaÅŸarak insanlara kötülük ettiÄŸine inanılan hortlak. 2. Kötülük yaparak baÅŸkalarına zarar veren kadın.
 
Türkçe’de mecaz olarak kullanılan bu kavram Batı kültüründe bir gerçeklik olarak kabul görmüÅŸtür. Halen içinde bulunduÄŸumuz güne kadar böyle kullanılmaya da devam ediyor.
 
Türkçe’de cadı sözcüÄŸünden üretilerek iki kavram daha icat edilmiÅŸtir. Biri cadı kazanı, öteki cadı avı…
 
Cadı kazanı deyimi, fesadın ve dedikodunun yayıldığı, herkesin birbirinden kuÅŸkulandığı, düÅŸmanlıkların, hile ve düzenlerin kaynaÅŸtığı yerleri ve dönemleri anlatır.
 
Cadı avı ise cadı olduğuna inanılan kimselerin yakalanıp cezalandırılması durumunu anlatıyor.
 
Cadı kazanının kaynadığı yerde cadı avı giriÅŸimleri de kendiliÄŸinden ortaya çıkıp geliÅŸiyor. Cadı avına kurban gidenler ya yakılarak veya linç edilerek öldürülüyor.
 
Her dönem, her kültür kendi cadısını icat ediyor: Komünistler, Müslümanlar, Yahudiler, faÅŸistler, Hristiyanlar, kâfirler vb. o kültürün tanımına göre belirlenerek izleri sürülüyor, avlanıyor ve infaz ediliyorlar…
 
20. yüzyılın en bilinen cadı avlarından biri ABD’de 1950’lerde yaÅŸanmıştır. Wisconsin eyaleti Cumhuriyetçi Parti senatörü Joseph Raymond McCarthy ve adamları marifetiyle üniversitelerde, basında, tiyatroda, sinemada ne kadar solcu bilinen aydın varsa asılsız suçlamalarla yargılandı ve mahkûm edildi. Suçlananlar arasında Bertolt Brecht ve Charlie Chaplin de bulunuyordu. Arthur Miller, uzun süren bu “cadı avı” dönemini (1947-1957) “Cadı Kazanı” (The Crucible) adlı oyununda hicvetti. Ä°lginçtir kendisi de bu oyunu nedeniyle yargılandı ve mahkûm edildi.
 
Günümüze kadar süren cadı avının kurbanları 18. yüzyılda yakılarak ve akla hayale gelmedik iÅŸkencelerle öldürülerek cezalandırılıyordu. Cadı kazanlarının kaynatılmasında ‘Engizisyon Mahkemeleri’nin de hatırı sayılır rolü ve teÅŸviki hatırlanmalıdır.
 
Halen Batı’nın hemen her ülkesinde Müslümanlar cadı telâkki ediliyor.
 
Cadı avcılığı ırkçılık, sömürgecilik, kölecilik, ayrımcılık, ayrılıkçılık gibi çeÅŸitli adlar altında hükmünü sürdürüyor.
 
Bu anlayış tarzı Batı kültürünün, dolayısıyla Batılı insanın genlerine iÅŸlemiÅŸtir ve onda bir ahlâk hâline gelmiÅŸtir.
 
Ä°ngiliz tarihçi Arnold Toynbee’ye yeri gelmiÅŸken bir göndermede bulunalım. O, “Batı kültürü kendi özgül imkânlarıyla alkolizmle baÅŸa çıkamaz, onunla baÅŸa çıkabilmek için Müslümanlık gerekir” diyordu. Biz de ona bir eklemede bulunarak Batı dünyasının her bir köÅŸesinde Müslümanlar aleyhine kaynatılan cadı kazanlarının sakinleÅŸtirilip söndürülmesi için de Ä°slâm’ın yardımına ihtiyacı vardır, diyoruz. Bu cümlemiz çözüm açısından çeliÅŸki gibi görünse de gerçeklik bu çeliÅŸkinin içinde yatıyor.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.