Özel / Analiz Haber
Fransa-BAE ilişkileri stratejik seviyeye ilerliyor
Fransa ile BAE, Akdeniz jeopolitiğinde ayrı ayrı takip ettikleri siyasetlerini, ortak bir zemine çekme iradesi sergilemekte”
Akdeniz jeopolitiğindeki hızlı ve tırmanma eğilimdeki gelişmeler, bu gelişmelere müdahil olan veya olmak isteyen birçok devleti olduğu gibi Fransa’yı ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) de hem dış politikalarını hem de ikili ilişkilerini tadil etmeye sevk etmiş görünüyor. Libya ve Suriye’deki süregiden iç savaşlar, Doğu Akdeniz’deki gerilim ile Lübnan’daki istikrarsızlık bu iki ülkeyi de fiili ve farazi menfaatlerini korumak adına ortak çıkar alanlarını tespit etmek ve genişletmek üzere mevcut işbirliklerini geliştirmeye yöneltmiş durumda. Bu işbirlikleri, zaman zaman üçüncü taraflar ile eşgüdüm halinde gerçekleştiriliyor. Örneğin, ortak çıkar alanlarından biri olarak gördükleri Doğu Akdeniz’de Ağustos ortasında Fransız silahlı kuvvetleri, Yunanistan ordusu ile bir ortak askeri tatbikat yaparken, Ağustos sonunda bu sefer BAE hava kuvvetleri, Yunanistan ordusu ile ortak eğitim tatbikatları icra etti. Fransa Dışişleri Bakanlığı tarafından ‘hakiki bir stratejik ortaklık’ olarak nitelenen Fransa ile BAE arasındaki münasebetler, Akdeniz jeopolitiğini de kapsayacak şekilde genişletilmekte.
***
İki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin temelinin 2009 yılında imzalanan müşterek savunma anlaşması ile atıldığı ifade edilebilir. Aynı yıl, dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından açılışı yapılan ve Fransız silahlı kuvvetlerinin konuşlandırıldığı Basra Körfezi’ndeki ilk askeri üs olan ‘Barış Kampı’ ile birlikte stratejik ilişkiler tahkim edilmiş oldu. 2012 yılında ise iki ülke yönetimleri, yıllık üst düzey istişari toplantılar ile halen devam etmekte olan bir ‘stratejik diyalog’ süreci başlattılar. Fransa ile BAE arasındaki ilişkilerin stratejik boyutunu teşkil eden önemli bir unsur da, savunma sanayi alanında iki ülke arasındaki yakın işbirliği.
***
Abu Dabi yönetimi açısından Fransa’dan yapılan askeri silah sistemleri ithalatı, silahlı kuvvetlerinin güçlendirilmesi ve modernizasyonu noktasında hayati görülmekte. Bir örnek olarak, BAE kara kuvvetlerinin ana muharebe gücünü, Fransa’dan ithal edilen ve sayıları 400’e yaklaşan Leclerc tankları oluşturuyor. Leclerc ana muhabere tankları, Fransız kara kuvvetleri dışında dünyada yalnızca BAE ordusu tarafından istihdam edilmekte. BAE hava kuvvetleri açısından da durum çok farklı değil. Fransız Mirage 2000 savaş uçakları, ABD’den ithal edilen F-16 savaş uçakları ile birlikte, bu ülkenin hava kuvvetlerinin belkemiğini teşkil ediyor. Paris ile Abu Dabi yönetimleri arasında Rafale savaş uçaklarının satışına dair görüşmeler de devam etmekte. BAE deniz kuvvetleri ise, ilki Fransa’dan ithal edilen ve geri kalanları BAE’de inşa edilen altı adet korvet ile modernizasyon çabalarına katkı sağlamış durumda. İki modern fırketeynin teslimi konusunda ise ilave bir anlaşma yapılmış bulunuyor. Son olarak, muhtelif silah sistemlerinde kullanılmak üzere, BAE silahlı kuvvetlerinin Fransa’dan çok sayıda ve çeşitli radar ve sonar sistemleri de tedarik ettiğini belirtmek gerekiyor.
Yakın dönemde ise, iki ülkenin dış politika ilgisinin Akdeniz coğrafyasına yoğunlaşması ile birlikte, Paris ile Abu Dabi arasındaki ilişkilerin bir stratejik ortaklığa doğru evrildiği göze çarpmakta. Bu minvalde, Ocak 2020 tarihinde BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed Paris’e bir ziyaret gerçekleştirdi. Fransız meslektaşı Jean-Yves Le Drian ile görüşmesinin başlıca gündemini ise Libya’daki gelişmeler oluşturdu. İki ülke dışişleri bakanları, bu görüşmeden dört gün önce tertip edilen Berlin Konferansı’nda alınan kararların hızlı bir şekilde tatbik edilmesi ve Libya’da taraflar arasında bir diyalog sürecinin başlatılması konusunda mutabık kaldıklarını beyan ettiler.
***
İki ülke arasındaki stratejik ortaklık sürecinin önemli köşe taşlarından biri olarak, 11 Mayıs’ta Fransa ve BAE dışişleri bakanlarına ek olarak, Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs dışişleri bakanlarının da katılımıyla telekonferans yöntemiyle gerçekleşen toplantı sonrası uluslararası kamuoyuna ilan edilen beyanname gösterilebilir. İçeriğini Doğu Akdeniz ve Libya’daki gelişmelerin teşkil ettiği beyannamede, diğer ülkeler ile birlikte, Fransız ve BAE yönetimleri, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerini yasadışı ilan ederlerken, suçlayıcı bir diplomatik üslupla, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de mukim bulunan ülkelerin egemenlik haklarına saygı duymaya davet ettiler. Libya’da ise yine Türkiye’nin askeri müdahalesini kınadıklarını ve Türkiye’yi Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosuna riayet etmeye çağırdıklarını ifade ettiler.
***
Fransa ile BAE arasındaki münasebetler açısından yakın dönemdeki bir başka gelişme, Haziran başında tertip edilen 12. dönem stratejik diyalog toplantısı oldu. Sanal ortamda geniş katılımlı bir şekilde gerçekleşen toplantıda, ikili ilişkilerin muhtelif alanları ile birlikte bölge jeopolitiğinde süregiden krizlerin çözülmesinde ve gerginliklerin önlenmesinde ortaklaşa hareket edileceğine dair karşılıklı irade teyit edildi. Fransız ve BAE yönetimleri, ayrıca on yıllık bir yol haritasının hayata geçirileceğini beyan ettiler. Temmuz ortasında ise Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid ile Emanuel Macron arasındaki telefon görüşmesinde, ana gündem Libya iç savaşı ve iç savaşa yönelik iki ülke arasındaki işbirliği oldu. Son olarak, 13 Ağustos tarihinde, Fransız Dışişleri Bakanı Le Drian, resmi bir açıklama yaparak, BAE ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesine dair yapılan beyanatı Fransız hükümetinin sıcak karşıladığını, bu iki ülkenin Fransa’nın bölgedeki ‘asli ortakları’ olduklarını ifade etti. Süphesiz Doğu Akdeniz jeopolitiğini doğrudan ilgilendiren bu önemli gelişmenin Fransa ile BAE arasındaki stratejik ortaklığa olumlu yansımaları olacağı öngörülebilir.
***
Fransız yönetiminin BAE ile yukarıda içeriği ve gelişim süreci kısaca tasvir edilen stratejik ortaklıktan elbette devşirmek istediği bir takım faydalar bulunuyor. Herşeyden önce, BAE, Akdeniz jeopolitiğini doğrudan alakadar eden tüm alanlarda diplomatik, ekonomik ve askeri araçlar ile etkin olan ve belli ölçüde etkisi bulunan bir aktör. Fransa açısında, çıkarlarının belli ölçüde örtüştüğü böyle bir aktör ile stratejik bir işbirliği tesis etmek, yıpratıcı bir rekabete girişmekten daha tercih edilir bir seçenek. İkinci olarak, Fransız yönetimi Libya ve Suriye’deki ve bir ölçüde Doğu Akdeniz’deki yayılmacı ve müdahaleci politikalarına Avrupa ülkelerinden umduğu derecede bir destek temin etmekte zorlanmakta. Bu zaafiyeti telafi etme noktasında, Fransa açısından, stratejik ilgisini teksif ettiği bölgelerde, bölgesel aktörler ile ortaklıklar tesis etmek oldukça önem kazanıyor. Aynı şekilde, BAE ile stratejik ortaklık, Fransa’nın ilgili bölgelerdeki teklif, girişim, müdahale ve itirazlarının ağırlığını artıran bir etki yaratıyor.
***
Üçüncü olarak, BAE ile bir stratejik ortaklık, Fransız politikalarının bölgesel ve küresel kamuoylarında meşruiyet kazanması açısından kritik addediliyor. Bu durum, özellikle Arap dünyasında, Fransa’nın Libya ve Suriye’ye askeri, Lübnan’a diplomatik müdahelerinin meşruiyetini kuvvetlendirme açısından Fransız diplomasisine kayda değer bir kazanım sağlamakta. Son olarak ise, Fransız yönetimi tarafından, bu stratejik ortaklığın kuvvetlenmesinin, iki ülke arasındaki savunma sanayi işbirliğini tahkim edeceği ve dolayısıyla Fransa’nın BAE’ye yönelik silah ihracatına da ilave bir ivme kazandıracağı bekleniyor.
***
Buna mukabil, elbette BAE yönetiminin Fransa ile tesis edilen bu stratejik ortaklıktan devşirmek istediği faydalar da mevcut. İlk olarak, BAE yönetimi Libya iç savaşı boyunca ülkedeki çatışmaların seyrini tayin etmeye yönelik yaptığı diplomatik ve askeri yatırımların geleceğine dair bir kaygı içerisinde. Libya’da olası bir mağlubiyet görüntüsünün, tüm bu yatırımların boşa gitmesinin yanında, Abu Dabi yönetimi açısından bölge jeopolitiğinde bir zaafiyet ve meşruiyet sorgulamasını beraberinde getirme ihtimali bulunuyor. Bu nedenle, Libya iç savaşında çeşitli araçlar ile etkinliğini ve etkisini artırma iradesi gösteren Paris yönetimi ile bir stratejik ortaklık ciddi ehemmiyet kazanıyor.
***
İkinci olarak, Fransa’nın Avrupa diplomasisindeki göreceli yalnızlığına benzer şekilde, BAE yönetimi de dış politikasında bir yalnızlaşma dönemi yaşamakta. Körfez bölgesinde Katar ile yaşanan krize ek olarak, son dönemde Suudi Arabistan ile görülen dış politika tercihlerindeki farklılaşma ve bir ölçüde ayrışma, BAE yönetimi açısından bölge-dışı aktörler ile tesis ettiği ve edeceği ortaklıkların önemini artırmış durumda. Ayrıca, kendi bölgesel rekabetleri açısından da bölge-dışı önemli bir aktör olan Fransa ile işbirliği önem kazanıyor. Yine benzer şekilde, yaklaşan ABD başkanlık seçimlerinde BAE ile ilişkilere daha mesafeli duran Joe Biden’ın başkan seçilme olasılığına karşın Batı ittifakından bir ülke ile stratejik ortaklık kurmak güvenli bir tercih olarak görülmekte. Son olarak ise, Abu Dabi yönetimi, bölgedeki diplomatik faaliyetlerinin ve gizli açık askeri müdahalerinin meşruiyetini, Fransa ile tesis ettiği yakın münasebetler aracılığı ile artırma çabasında. Fransa ile BAE, Akdeniz jeopolitiğinde ayrı ayrı takip ettikleri siyasetlerini, ortak bir zemine çekme iradesi sergilemekte. İki ülke yönetimlerinin hem münferid hem de müşterek Türkiye karşıtı söylem ve eylemleri, bu yeni stratejik ortaklığın seyrini yakından takip etmeyi gerektiriyor.
Analiz: Dr. Eyüp Ersoy (Ortadoğu uzmanı) / Kaynak: Karar Görüş
Henüz yorum yapılmamış.