Selahattin Çakırgil: 12 Eylül darbesi ve 11 Eylül saldırısnın sonuçları hala etkili
Dün, 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesinin 40. Yılı idi. *Onun bir öncesi gün de, sadece Amerikan iç siyasetini değil, dünya siyasetini ve dünyadaki ideolojik ve itiqadî bölünmeleri daha bir derinleştiren, gerçekten de dehşetli, ‘11 Eylûl 2001 Saldırısı’nın 19. Yıldönümü idi.
NOT:
Cuma günkü yazımda, Yunanistan’ın, ‘karasuları’nı 12 mile çıkarma niyet ve tehdidi’ karşısında aynı silahın Türkiye tarafından da kullanılması gerektiÄŸini’ yazınca, okuyucular arasından, ‘Yunanistan ‘12 mile çıkaracağım’ deyince, bunu Türkiye DışiÅŸleri Bakanı ‘savaÅŸ sebebi olur’ diye açıklıyor da; Türkiye ilân edince niçin savaÅŸ sebebi olmasın? Yangına körükle ve benzinle gidilmez.’ diyenler çıktı.
Bizim söylemek istediÄŸimiz husus iÅŸte tam da bu noktadadır.
Bu, ‘savaÅŸ çığırtkanlığı yapmak’ deÄŸil, hadiselerin ardından sürüklenmemek, inisiyatifi ele geçirmek ve kendi dilimizin yüz yıl öncelerdeki kelimeleriyle ifade edecek olursak ‘ibtikaar-ı amel’i yitirmemek, hadiselerin muhtemel yöneliÅŸinde kontrolü elde tutmak’ hatırlatmasıdır. Yunanistan böyle bir ‘12 mil hikayesi’nden söz ediyorsa -ki, ediyor- o zaman sen hareket edemez hale geleceksin.. O halde, rakibinin ilân edeceÄŸini söz ettiÄŸi konuyu sen ilân edersin, o zaman karşı tarafı da müzakere masasına, ya da, tercih edeceÄŸi baÅŸka alana çekersin.
*
Ünlü Fransız baÅŸbakanı Clemenceau, 100 yıl öncelerde, ‘SavaÅŸ, generallere bırakılmayacak kadar önemli bir iÅŸtir.’ demiÅŸti. Aynı söz herhalde, bizdeki ‘monÅŸer diplomasisi’ geleneÄŸinin çengelinde olanlar için de söylenebilir.
(DoÄŸrudur, saldırıya uÄŸramadıkça, biz saldırmamalıyız; saldırı hasımdan gelmeli.. Ama, hasım taraf yumruÄŸu atmak hamlesini yaptı anda, ondan daha güçlü bir yumrukla ânında karşılığını görecek bir teyakkuz halinde bulunmak da, mücadele taktik ve hattâ stratejilerinden biridir.)
Bu hatırlatmadan sonra asıl konumuza geçebiliriz:
***
*Dün, 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesinin 40. Yılı idi.
*Onun bir öncesi gün de, sadece Amerikan iç siyasetini deÄŸil, dünya siyasetini ve dünyadaki ideolojik ve itiqadî bölünmeleri daha bir derinleÅŸtiren, gerçekten de dehÅŸetli, ‘11 Eylûl 2001 Saldırısı’nın 19. Yıldönümü idi.
*9 Eylûl 2001 günü de, yani 11 Eylûl 2001 Saldırısı’ndan 2 gün önce, büyük bir suikasd ve cinayet iÅŸlenmiÅŸti, ama, bu büyük suikasd, 11 Eylûl’ün gölgesinde kaldığından; anlaşılamamış, kenarından basit bir hadise imiÅŸçesine geçilmiÅŸti.
Bu, Afganistan’da ‘PençÅŸîr Arslanı’ diye anılan ve Sovyet Rusya Komünist Ä°mparatorluÄŸu’nun orduları için, Afganistan’ı cehenneme çeviren büyük ‘mücahid komutan’ Ahmed Åžah Mes’ûd’un bombalı bir suikasdde katledilmesi hadisesidir.
*Bu 3 büyük hadiseyi de bu sütunun hacmi içinde özetle anmaya ve anlamaya çalışalım:
***
Önce, ‘Katlinin 19 yıl ardından, Ahmed Åžah Mes’ûd:
BaÅŸtan, hemen belirteyim ki, merhûm Åžah Mes’ûd’un Åžah’lıkla bir ilgisi yoktu. Gazneli Mahmûd’un oÄŸlu Åžah Mes’ûd’un adını taşıyan bir kasabada doÄŸduÄŸu için, öyle anılıyordu.
Merhûm A. Åžah Mes’ud, Mühendislik Mektebi’nde okumuÅŸtu ve gerilla savaşı konusunda, dehâ çapında bir ‘general’ gibiydi. Ama, o, halk arasında kısaca, ‘Kumandan Mes’ûd’ diye anılıyordu ve kendisi de bir suikasd sonunda dünya hayatına vedâ eden merhûm üstad Prof. Burhaneddin Rabbânî’nin liderliÄŸini yaptığı Cemiyet-i Ä°slâmî’nin mücahid güçlerinin komutanıydı.
Özellikle PençÅŸîr Deresi, onun muhteÅŸem gerilla savaşı taktikleriyle, S. Rusya’nın ünlü Kızıl Ordusu için, yıllar boyu bir türlü aÅŸamadığı, âdetâ bir ‘toplu mezar’ olmuÅŸtu. Yine onun taktikleriyle, Rusya güçleri kuzeyden gelip, baÅŸkent Kabil’e ulaÅŸmak için geçmeleri gereken Saleng Tüneli’ni de bir türlü ele geçirememiÅŸlerdi.
***
Ama, ‘Kumandan Mes’ûd’ da, önce Hikmetyar, sonra da Tâlibân Hareketi olmak üzere içerdeki muhaliflerini aÅŸamamıştı. Hikmetyar’ın baÅŸyardımcısı Seyyid Cemâl’in adamları, ‘Kumandan Mes’ud’un en ünlü komutanlarının yaptığı bir daÄŸ toplantısını basmış, -yakından tanıdığım yiÄŸit bir Müslüman olan ‘mücahid kumandanları’ndan - Qaazi (Kadı) Ä°slâmuddin baÅŸta olmak üzere, 38 seçkin kumandanı katletmiÅŸti.
***
Aradan bir yıl geçmeden, ‘Kumandan Mes’ûd’un güçleri de Hikmetyar’ın kumandanlarının yaptığı gizli bir daÄŸ toplantısını basıp, onlardan aralarında Seyyid Cemâl olmak üzere, 50’den fazlasını yakalamış ve onları Sahra Mahkemesi’ne havale etmiÅŸti. Mahkeme de, o kiÅŸilerin, o 40 kadar kumandanın katlinde faal olarak yer aldıkları gerekçesiyle ‘qısâs’ olunması hükmünü vermiÅŸti.
***
O sırada merhûm Burhaneddin Rabbânî, Tahran’a gelmiÅŸti. Tahran’a geldiÄŸinde diÄŸerleri gibi, onunla da görüÅŸürdük .. Otelindeki görüÅŸmemiz sırasında ‘Kumandan Mes’ûd’ telefonla, Üstad’a hüküm hakkında bilgi veriyor, Üstad ise, yalvarırcasına, elebaşı durumunda olanlar dışındakilerin idâmının uygulanmamasını istiyordu. ‘Kumandan Mes’ûd’ ise, nihayet, Seyyid Cemâl ve 3 yardımcısının idâmında anlaÅŸmışlardı. Halbuki, Hikmetyar ise, Mes’ûd’a, ‘EÄŸer Seyyid Cemâl öldürülürse, seninle aramızdaki düÅŸmanlık hiçbir zaman ve asla son bulmayacak..’ diye haber gönderiyordu.
Buna raÄŸmen, kendi ‘örgütleri’nin önde gelen o 4 kiÅŸi idâm edildi.
***
Bu bitmeyen iç-iktidar savaÅŸları, ortaya kaçınılmaz olarak Tâlibân (Medrese Talebeleri) adında yeni bir güç odağı çıkaracak ve bütün o eski ‘mücahid’ teÅŸkilatları kenara itilecek ve sadece ‘Kumandan Mes’ûd’un elindeki ve ülke genelinin yüzde 20’lik kadar bölge dışındaki bütün her yer, Tâlibân’ın kontrolüne girecekti.
*
1998 Baharı’nda, Mekke’de, Mescid-ul’Haraam’da, Tâlibân’ın Hacc’a gelen en yetkili isimleriyle (farsça bilen Türkiye’li bir Müslüman olan ‘fakir’ arasında), Afganistan ve Kumandan Mes’ûd konusunda, 2-3 gün boyunca uzuun sohbetler oldu. Onlar, ‘Gelsin, bizim liderimize biat etsin, onu Genelkurmay BaÅŸkanımız yapalım..’ diyorlardı.
‘Kumandan Mes’ûd’ ise, sonuna kadar Üstad Rabbânî’nin emrinden çıkmadı.
Nihayet, 9 Eylûl 2001 günü, ‘El’Cezire tv.’nin iki muhabiriyle görüÅŸürken, kameralara yerleÅŸtirilmiÅŸ uzaktan kumandalı bombalarla ‘Kumandan Mes’ûd’ da, o muhabirlerle birlikte katledildi.
Afganistan Savaşı’nda Müslümanlar çok kumandan gördüler ama, ‘Mes’ud’ çapında, ‘dâhî bir savaÅŸ stratejisti kumandan’ çıkaramadılar ve halk arasında o, hâlâ da muhabbet ve rahmetle anılan bir isim.. Onu ‘fakir’ de rahmet dilekleriyle anıyor.
***
GELELÄ°M, -EN BÜYÜK SONUCU, Ä°SLÂM’A KARÅžI AÇILAN ‘SOÄžUK SAVAÅž’ OLAN- 11 EYLÛL 2001 SALDIRILARI’NA..
Aradan 19 yıl geçmiÅŸ olmasına raÄŸmen, onca uzuuun ve dikkatli araÅŸtırmalar yapıldığı halde henüz de aydınlanmayan bir konu olan ‘11 Eylûl 2001 Saldırıları’ üzerinde kesin konuÅŸmak neredeyse imkânsız..
Ancak, açık olan ÅŸu ki, kendisinin güçlü karşıtı olan komunizmi yenilgiye uÄŸratan kapitalist emperyalizm, yeni bir ‘SoÄŸuk SavaÅŸ’ icad edemezse, kendi sosyal bünyesindeki iç sürtüÅŸmelerden korunmasında giderek zorlanacağını görüyordu.
Nitekim, Oklahoma Eyalet ValiliÄŸi binasına Nisan-1995 günü konulan bir bomba ile, 170 insan ölmüÅŸ ve Amerika o zamana kadar gördüÄŸü en büyük terör eylemiyle sarsılmış ve bir kaç yıl sonra da ‘Davidian’ isimli bir hristiyan tarikatının liderleri ve ailelerinden 100 kadar insanın Texas’daki bir yazlıkta yanarak / yakılarak öl(dürül)melerinin bir suikasd olduÄŸu ve kaçışların önlenmesi için dışardan kilitlendiÄŸi ortaya çıkmıştı. Ama, dönemin Amerikan BaÅŸkanı Clinton, ‘Anayasanın kendisine verdiÄŸi bir yetkiyle, bu dosyanın açılmayacak ÅŸekilde kapatılmasını’ hükme baÄŸlamıştı.
Oklahoma Suikasdçisi’nin ise, Timothy McVeigh isimli bir eylemci olduÄŸu anlaşılmıştı.
Timothy McVeigh yargılanması sonunda idâma mahkûm olmuÅŸ ve dünya çapında idâm karşıtı kampanyalara raÄŸmen, 15 Haziran 2001’de elektrikli sandalyede idâm edilmiÅŸti.
Timothy, idâmından önce, ‘Amerika bir Åžeytan Ä°mparatorluÄŸu’dur, bizim onunla savaşımız devam edecektir. O saldırımızda ölenler hedefimiz deÄŸildi, o kurbanların yakınlarından özür diliyorum.’ demiÅŸti.
***
Timothy’nin idâmından sadece 85 gün kadar sonra ise, 11 Eylûl 2001 Saldırıları olmuÅŸtu ve bu saldırıların tamamiyle Ä°ç Güvenlik Zaafı’ndan kaynaklandığı ve Amerikan iç güvenliÄŸinin en hassas ÅŸifrelerinin kullanılarak yapılan o saldırılarda kullanılan uçakların hedeflerini dakik olarak belirledikleri görülmüÅŸ ve en baÅŸta da kapitalist emperyalizmin mâbedi konumunda bir sembol olan Ä°kiz Kuleler ve Amerikan askerî gücünün merkezi olan Pentagon gibi en hassas hedeflerin vurulması ve 3000’den fazla sivil insanın hayatının sönmesiyle noktalanmıştı.
***
Dahası, Amerikan BaÅŸkanı George W. Bush, o sırada bulunduÄŸu Texas’dan bilinmeyen bir yere (daha sonra açıklandığına göre, 3 gün gizlendiÄŸi Nebreska’daki yeraltı sığınaklarına) götürülmüÅŸ ve daha da ilginç olan ÅŸu ki, Bush’u taşıyan en hassas, ‘Force Number One’ (1 numaralı) uçağın ekranına, ‘Sıra Sende..’ yazısı bile yazılabilmiÅŸti.
***
Amerikan emperyalizmi, bu büyük iç saldırıyı, o zaman iyice muhtaç olduÄŸu bir ideolojik dış tehlikeye ve yeni bir SOÄžUK SAVAÅž’a dönüÅŸtürmek yolunu aramış ve bu saldırıların sorumluluÄŸunu Ä°slâm ve Müslümanların üzerine atmış, o saldırıların üzerinden 6 saat geçmeden, ‘suçlu’(!) açıklanmış; Avrupa ve Amerika’da ve hattâ bütün dünya kamuoyunda o zamana kadar son 100 yıldır görülmeyen ÅŸekilde, Ä°slâm düÅŸmanlığından da öte, -daha çok psikiatri kliniklerini ilgilendiren- bir ‘Islamofobia /Ä°slâm korkusu’ uyandırılmıştı.
***
( Bu konunun devamı ve 12 Eylûl 1980 Askeri Darbesi’nin 40. Yıldönümü deÄŸerlendirmesi de yarınki yazıda, inÅŸaallah..)
Henüz yorum yapılmamış.