Yasin Aktay: BoÅŸa kostaklanma, Napolyon deÄŸilsin Macron
Libya’da, Akdeniz’de, Lübnan’da bir Macron fırtınası esiyor. Daha önce de demiştik, Fransa’nın tarihi kimliğine, varoluşuna, tarzına uygun davranıyor aslında, ama çok anakronik kaçıyor, yani yanlış zamanda, yanlış hareketler yaparak yapıyor bunu.
Yaptığı her hamleyle madara oluyor, Fransa’nın iyi kötü, güçlü bir kamu diplomasisi faaliyetiyle, aydınlanma, modernizm, insan hakları ve demokrasi satarak toparlamış olduÄŸu itibarını biraz daha yerlere düÅŸürüyor.
Bu kamu diplomasisi faaliyetiyle daha II. Dünya Savaşı’ndan hemen sonrasına kadar Afrika’da, Cezayir’de sergilemiÅŸ olduÄŸu vahÅŸi sömürgeci uygulamaları gündemden düÅŸürmüÅŸtü. Åžimdi Macron yaptığı her hareketle o geçmiÅŸi tekrar hatırlatıyor, dünyanın gündemine getiriyor.
Bir felaket yaÅŸamış olan Lübnan’a bir Napolyon edasıyla gidip, yaralarını sarmak için bir çift ilaç vermek yerine oradaki yöneticilere emirler yaÄŸdırıyor, yeni yönetici tayin etmeye kalkışıyor. Oraya Lübnan halkının kanayan yaralarını sarmaya gitmemiÅŸ olduÄŸunu o kadar gösteriyor ki, ne kendisinin ne de onun nezdinde Fransa’nın zerre kadar itibarı kalmıyor.
Oradan Türkiye’yi hedef alan konuÅŸmalar yapıyor. Burada “Türkiye’nin yayılmacı politikalarına karşı hepimiz elbirliÄŸiyle karşı koymalıyız” diyor, ama Türkiye Lübnan’a hiçbir siyasi dayatma, hatta tavsiyede bile bulunmaksızın insani yardım ekipleriyle ve bütün yardım faaliyetleriyle birlikte yoÄŸun çalışmalarına baÅŸlamıştı bile. Bu yetmediÄŸi gibi Türkiye’nin bütün hastanelerini Lübnan’daki felakette yaralananlara açmış, yıkılmış ve Lübnan’ın can damarı olan Beyrut Limanı tekrar inÅŸa edilinceye kadar Mersin limanını fiilen Lübnan’ın hizmetine açmıştı bile.
Oysa Macron, Lübnan halkına hiçbir ÅŸey vaat etmeden, hiç bir ÅŸey vermeden emirler yaÄŸdırdı, basın toplantısı esnasında Lübnan CumhurbaÅŸkanı’na saygısızlık yaptı ve ellerinde avuçlarında ne kalmışsa onu da kapmaya gelmiÅŸ olduÄŸu izlenimini verdi. Aslında Akdeniz’e kıyısı olan Lübnan’ın kara suları ÅŸu anda Macron’u belli ki çok ilgilendiriyor.
Macron, neredeyse lokması piÅŸmiÅŸ aÄŸzına düÅŸmek ve afiyetle yemek üzereyken Türkiye’nin müdahalesiyle Libya’da hevesi kursağında kalmış olmanın hıncını yaşıyor. Libya halkına da hiçbir olumlu vaadi, diyelim ki kendisinin de Libya halkının da kazanacağı bir önerisi yoktu. Basitçe ve sadece desteklediÄŸi savaÅŸ suçlusu Hafter üzerinden Libya halkının varlıklarına konmak istiyordu. Bunu gerçekleÅŸtirmeye ramak kalmıştı ve Türkiye onu engelledi. Dolayısıyla Macron’un AB’yi veya NATO’yu Türkiye’ye karşı kışkırtmaya çalışmasının arkasında son derece öznel bir hesap var.
DoÄŸrusu ne NATO ne de AB Macron’un bu kiÅŸisel hesaplarından habersizdir. O yüzden ne NATO’yu ne de AB’yi arkasında tam olarak göremiyor. Ortaya haritalar konulduÄŸunda, uluslararası deniz hukuku ortaya konulduÄŸunda Türkiye’nin haklılığı gün gibi ortada. Macron’un Yunanistan’ı tahrik ederek Türkiye’nin üzerine sürmeye çalışması kendi kiÅŸisel macerası olarak algılanıyor artık, vaka da bundan baÅŸkası deÄŸildir. AB kimliÄŸini, uluslararası hukuk argümanlarını hoyratça kullanıyorsa da hiçbirini yerinde kullanmıyor ve meselesinin kiÅŸisel olduÄŸunu artık çok açıkça belli ediyor. O yüzden ne NATO ne de AB böyle gecikmiÅŸ, veya Ä°letiÅŸim BaÅŸkanı Fahrettin Altun’un dediÄŸi gibi “atanamamış Napolyon” maceracılığına prim vermeyecektir.
Bu Napolyon heveslisinin Sayın CumhurbaÅŸkanımız Recep Tayyip ErdoÄŸan hakkında sarfettiÄŸi sözler de aslında bütün Batı medyasında ErdoÄŸan aleyhtarlığının gerçek sebebi hakkındaki bütün ipuçlarını veriyor. Tıpkı ABD’nin önümüzdeki seçimlerdeki demokrat aday Joe Biden’in ErdoÄŸan hakkındaki duygularıyla aynı paralelde Macron’un duyguları. Çünkü ErdoÄŸan aktif, bağımsız, siyasetiyle ülkesine kazandıran, ülkesine kazandırırken kendileri gibi sömürgeci heveslere taÅŸ koyan bir lider. Onun hakkındaki otoriter, demokrasiden uzaklaÅŸmış ÅŸu bu eleÅŸtirilerin, bu eleÅŸtirilerle oluÅŸan algıların bundan baÅŸka bir anlamı yok. “Türkiye halkıyla bir sorunumuz yok, sorunumuz ErdoÄŸan’la” demiÅŸ Macron.
Tabii ki öyle diyecek, ErdoÄŸan gerçekten Türkiye’ye çok ÅŸey kazandırıyor ve bu kazançlar Fransa gibi sömürgeci zihniyetteki ülkelerin korsanca, haksızca kazanımlarından kaybetmelerine yol açıyor.
Yoksa aslında ErdoÄŸan’la gelen Türkiye’nin bu kazanımları ne Fransa’nın ne de baÅŸka hiçbir ülkenin meÅŸru kazanımlarına hiçbir zarar vermiyor. ErdoÄŸan yönetimindeki Türkiye sadece hakkı olanın peÅŸinde. Akdeniz’de kıyısı olan herkesin hakkı vardır ve Türkiye bu hakları teslim ediyor. Ama hakkından fazlasına talip olan ve ÅŸimdiye kadar bunu almayı kendine yol edinmiÅŸ olanların, buna taÅŸ koyan ErdoÄŸan’la sorunları olmasından doÄŸal bir ÅŸey olamaz.
Åžimdiye kadar Türkiye halkını doÄŸru dürüst temsil etmemiÅŸ, Türkiye’nin çıkarlarını gözetmeyip baÅŸka ülkelere cömertçe hediye etmiÅŸ liderlerle kimin ne sorunu olacak?
Åžu anda mevzubahis adaları bize vermek için yapılan bütün ısrarlara raÄŸmen almaktan imtina eden, onları nihayetinde Yunanistan’a adeta hediye eden Ä°smet Ä°nönü’nün istibdat yüklü siyasetine laf eden bir Batılı eleÅŸtiri duydunuz mu hiç? Kendi halkına ne kadar uzak, bu tür sömürgeci ülkelere o kadar yakın oluyor siyasetçimiz.
ErdoÄŸan’la sorunlarının sebebi yeterince açık deÄŸil mi?
Yasin Aktay / Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.