Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Macron'un Türkiye karşıtı düşmanca tutumu Doğu Akdeniz'de çatışma riskini artırıyor

Macron’un Türkiye karşıtı tehlikeli ve düşmanca tutumu, başta Doğu Akdeniz olmak üzere bu coğrafyalarda tüm aktörler için kıvılcımları aniden yangına dönüştürme potansiyelini ve riskini barındırıyor.



Gün geçmiyor ki Fransa CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron uluslararası kamuoyu önünde Türkiye karşıtı bir hamlede ve açıklamada bulunmasın. Bir gün Türkiye’ye karşı DoÄŸu Akdeniz’de kırmızı çizgilerini ortaya koyuyor, ertesi gün her ikisi de Kuzey Atlantik Ä°ttifakı (NATO) üyesi olan ülkelerden Yunanistan’a Türkiye’ye karşı savunma desteÄŸi sözü verebiliyor. Ancak bunları yaparken Macron Türkiye’nin DoÄŸu Akdeniz’e en uzun kıyısı olan ve Fransa’nın NATO müttefiki bir devlet olduÄŸunu -en hafif tabiriyle- unutuyor. Benzer ÅŸekilde Türkiye’nin Balkanlar, Orta DoÄŸu, Suriye ve özellikle Afrika’daki giriÅŸimleri de Macron’u rahatsız ediyor görünüyor. Türk dış politikasıyla Macron’un politikaları arasındaki bu çakışmayı sadece Türkiye’ye karşı basit bir düÅŸmanlıkla açıklamaya kalkışmak, bir yandan uluslararası iliÅŸkiler disiplinine haksızlık teÅŸkil edecek, öte yandan Türkiye’nin bulunduÄŸu coÄŸrafyanın etki alanını yanlış deÄŸerlendirmek olacaktır. Öyleyse Macron’a Türkiye söz konusu olduÄŸunda uluslararası hukukun temel prensiplerini ve “düÅŸmanca tutum” sergilediÄŸi ülkeyle aynı güvenlik ittifakında bulunduÄŸunu unutturan sebeplerin neler olduÄŸunu nasıl açıklayabiliriz?

Bu baÄŸlamda Macron’un Türkiye’ye yönelik izlediÄŸi siyasetin gerçek sebeplerini görebilmek, Türkiye’nin de doÄŸru hamleler yapabilmesini saÄŸlayacaktır. Zira uluslararası iliÅŸkilerdeki deÄŸiÅŸmeyen en temel gerçekten hareketle 21. yüzyılda da bitmeyen dostluklar ve düÅŸmanlıklar deÄŸil, devletlerin temel çıkarları söz konusudur. Yeni yüzyılın getirmesi gereken deÄŸiÅŸiklik ve mecburiyet bu çıkarları uluslararası hukuk çerçevesinde adilane ve hakkaniyet prensibine göre gerçekleÅŸtirmenin zorunluluÄŸudur. Bir baÅŸka ifadeyle yerel risk ve tehditlerin hızla küreselleÅŸtiÄŸi günümüzde “doÄŸru stratejiyi tespit etmek” tüm devletler için hayati önemdedir.

Macron'un Türkiye karşıtlığında iç ve dış faktörler

Fransa’da üç sene evvel gerçekleÅŸen seçimlerin ardından 14 Mayıs 2017’de cumhurbaÅŸkanlığı makamına gelen Macron’un görev süresinin Almanya BaÅŸbakanı Angela Merkel’in son dönemiyle çakışması ve ABD BaÅŸkanı Donald Trump’ın izlediÄŸi politika, Fransa dış politikasındaki iddialı çıkışların bir kısmını anlamamızı saÄŸlayabilir. Trump’ın uluslararası sistemde ABD’nin liderlik rolünden geri çekilen dış siyasetinin gerek Avrupa’da gerekse Ä°srail meselesi dışında kalan OrtadoÄŸu sorunlarında yarattığı güç boÅŸluÄŸu Fransa’yı cesaretlendirdi ve bu boÅŸluÄŸu doldurmaya yönelik giriÅŸimlerinin ön plana çıkmasına yol açtı. Kasım 2020’deki baÅŸkanlık seçimlerinden sonra ABD’de muhtemel bir baÅŸkan deÄŸiÅŸikliÄŸinin, Fransa’nın dış politikada sergilediÄŸi tutumun çerçevesini belirlemeye yönelik mühim bir etkisi olabilir. Öte yandan Angela Merkel’in 2021 seçimlerinde yeniden aday olmayacağını açıklaması da Macron’un izleyeceÄŸi politikaların AB içindeki liderlik dengesini Almanya’ya karşı kendi lehine çevirmek için anahtar bir durum teÅŸkil ediyor. Tarihi Fransa-Almanya rekabeti Avrupa BirliÄŸi (AB) potası içinde eritildiÄŸi düÅŸünülse de Almanya’nın AB içinde bilhassa 1990’lardan sonra yükselen gücüne karşılık Fransa’nın etkisi azaldı. 2003’te Almanya’da Merkel’in baÅŸbakan olmasıyla denge Fransa aleyhine biçimlendi ve Ä°ngiltere’nin AB’den çıkması dahi bu durumu deÄŸiÅŸtiremedi. Fransa’nın, DoÄŸu Akdeniz anlaÅŸmazlığında Yunanistan’ın yanında yer alan, hatta kışkırtan ve AB’nin diÄŸer üyelerinin de kendisi gibi davranmasını isteyen ÅŸahin tutumu bu ÅŸekilde okunduÄŸunda, Türkiye’nin AB içindeki dengeleri doÄŸru analiz etmesinin önemi de anlaşılacaktır. Olaylara müdahil olmaya çalışan AB’nin ve dönem baÅŸkanı olan Almanya’nın “arabuluculuk” rolünün neden hep Yunanistan lehine kaydığını anlayabilmek de ancak bu ÅŸekilde mümkün olabilecektir. Nitekim AB, yaptığı son açıklamada, 24-25 Eylül’de gerçekleÅŸtireceÄŸi toplantıda Türkiye’ye karşı “havuç ve sopa” araçlarını belirleyeceklerini ve topluca Yunanistan’ın yanında yer alacaklarını ilan etmiÅŸ durumda.

Fransa cumhurbaÅŸkanının Türkiye’ye yönelik izlediÄŸi politikaların bir diÄŸer sebebi ise iç politikada yaÅŸadığı sıkıntıların artmış olması. Bir yandan aşırı saÄŸcıların oylarının artması, diÄŸer yandan “sarı yelekliler” olaylarının yarattığı etkiler ve ÅŸimdi de yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin yol açtığı sorunlar göz önüne alındığında, Macron’un ekonomik ve siyasi açıdan kendi iktidarını sürdürmeyi destekleyecek giriÅŸimleri önem taşıyor. ÖrneÄŸin dış siyasette Yunanistan’ı veya Libya’daki darbeci General Halife Hafter güçlerini desteklemesi, bir yandan Fransa’nın bu ülkelere silah satışlarını artırarak ekonomik getiri saÄŸlamaya yöneliktir. Öte yandan, siyasi olarak içeride aşırı saÄŸcılara karşı elini güçlendirecek, dışarıda ise Fransa’nın AB’de ve NATO’daki rolünün, dolayısıyla Avrupa’daki rolünün de güçlenerek büyümesine yol açacaktır.

Fransa’nın Libya’da Türkiye’ye karşı sergilediÄŸi tutum hem BirleÅŸmiÅŸ Milletler (BM) hem de NATO açısından kabul edilmeyen Hafter yönetimi ve onun diÄŸer destekçisi Rusya nezdinde muteber olmakla birlikte AB tarafından bu tutuma göz yumulmakta. Bu noktada aşırı saÄŸcıların Avrupa genelinde artan oy ve etki alanlarına bir kez daha vurgu yapmak önem taşıyor. Aşırı saÄŸ partilerin Avrupa’da gittikçe daha “normal” hale gelmesi ve kamuoyunun ilgisine mazhar olması merkezdeki partileri de dönüÅŸüme zorluyor. Öte yandan Avrupa Parlamentosu’nda (AP) ve birçok Avrupa ülkesinde yapılan son yerel ve genel seçimlerde YeÅŸiller partilerinin aldığı oy oranları merkezdeki partilerin iÅŸini iyice güçleÅŸtirmekte. Dolayısıyla Macron’un takip ettiÄŸi siyasette olduÄŸu gibi yabancı ve/veya Türk düÅŸmanlığı, kamuoylarının ilgisini ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlardan baÅŸka konulara yöneltmeye yarıyor ve seçimlerde prim yapıcı bir malzeme olarak kullanılıyor. Bu baÄŸlamda, Fransa’daki son yerel seçimlerde hezimete uÄŸrayan ve hiçbir büyük ÅŸehri kazanamayan Macron’un, 2022’de yapılacak cumhurbaÅŸkanlığı seçimleri için yaptığı yatırımlardan birinin Türkiye’ye karşı takındığı tutum olduÄŸunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Macron'un Batı Balkanlar çıkışı

Macron’un DoÄŸu Akdeniz, Libya ve Suriye dışında Türkiye ile karşılaÅŸtığı ve Türkiye’nin etkinliklerinden endiÅŸe duyduÄŸu bir diÄŸer coÄŸrafya, Balkanlar. Nisan 2018’de AP’de yaptığı “Avrupa’nın GeleceÄŸi” konulu konuÅŸmasında Macron, “Türkiye ya da Rusya’ya kayan bir Balkanlar istemiyorum” cümlesiyle Balkanlar’daki Türk varlığından rahatsız olduÄŸunu belirtmiÅŸ ve Fransa’nın dış politika önceliklerinin ne olduÄŸunu ortaya koyarken bu tutumuna AB’yi de ortak etmek istemiÅŸti. Macron Batı Balkan devletlerinin Rusya veya Türkiye’ye yönelmesini AB’nin karşı karşıya olduÄŸu jeopolitik bir risk ÅŸeklinde deÄŸerlendirirken, NATO üyesi ve dolayısıyla müttefiki Türkiye’yi bir kez daha AB için bir tehdit olarak yorumlayarak adeta bir akıl tutulmasına daha imza atmış oldu. Bu noktada Balkanlar’da Çin, Suudi Arabistan ve BirleÅŸik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkelerin artan gücüne deÄŸil de, tarihsel, coÄŸrafi ve kültürel açıdan derin baÄŸları bulunan Türkiye’nin etkinliÄŸine dikkat çekilmesi, Macron’un yaklaşımındaki sakatlığı da ortaya koyuyor ve bir kez daha NATO müttefikliÄŸinin Avrupa güvenliÄŸinde oynayacağı rolün tartışılması ihtiyacına iÅŸaret ediyor.

Fransız dış politikasının Türkiye ile karşı karşıya gelebileceÄŸi potansiyel coÄŸrafyalardan bir diÄŸerini ise Fransa’nın eskiden beri güçlü iliÅŸkiler kurduÄŸu Afrika kıtası teÅŸkil ediyor. Eski sömürgeci dönemden kalan ayrıcalık ve üstünlüklerini korumaya özel bir önem atfeden Fransa, hâlâ sömürge dönemi refleksleriyle hareket etmekte ve Afrika ülkeleriyle iliÅŸkilerini ve kendisinin liderlik iddiasını dış politikasında daima önemli bir yerde konumlandırmakta. Nitekim Fransız kabinesinde, Afrika’daki ülkelerle iliÅŸkileri yürüten bir bakanlık dahi (Ä°ÅŸbirliÄŸi Bakanlığı) mevcut. Fransa, özellikle askeri varlığının da bulunduÄŸu Sahel bölgesinde etkin bir ülke. 54 ülkenin bulunduÄŸu kıtada 29 ülkede Fransızca konuÅŸuluyor; bunlardan 21’inde ise resmi dil olarak statüsünde. Ayrıca “Afrika Fransız Sömürgeleri (CFA) frangı” 2020 itibarıyla tedavülden kalkarak “eko” para birimine geçilse de Fransa’nın kıtadaki ekonomik ve mali kontrolü devam ediyor. Bu coÄŸrafyada Türkiye’nin 2011’den bu yana sürdürdüÄŸü açılımın, Fransa’nın Afrika’yı kendi etki alanı olarak garanti altına alma siyasetine potansiyel bir tehdit olarak algılanması da Macron’un Türkiye’ye karşı yaklaşımını ÅŸekillendiren unsurlardan biri. Bu baÄŸlamda Fransa ABD, Çin ve Rusya gibi aktörlerin yanı sıra Türkiye’nin de Afrika’da giderek daha görünür olmasından rahatsızlık duyuyor.

Sonuç olarak, Fransa sadece DoÄŸu Akdeniz’de deÄŸil, Afrika’da, Balkanlar’da, Libya’da Türkiye ile stratejik bir çatışma sergilemekte ve gerek iç siyasetindeki sorunlarını yumuÅŸatmada gerekse AB içinde liderliÄŸe oynama giriÅŸimlerinde Türkiye’yi bir araç olarak deÄŸerlendirmekte. Macron’un her fırsatta sergilediÄŸi Türkiye’ye karşı “düÅŸmanca tutum” da bu çıkarların çatışmasından kaynaklanıyor.

Fransa’nın düÅŸmanca tutumu karşısında Ä°ngiltere’nin ne dediÄŸi/diyeceÄŸi ise ayrı bir analizi gerektirecek önemde.

Macron’un izlediÄŸi bu tehlikeli ve düÅŸmanca tutum, baÅŸta DoÄŸu Akdeniz olmak üzere bu coÄŸrafyalarda tüm aktörler için kıvılcımları aniden yangına dönüÅŸtürme potansiyelini ve riskini barındırıyor. Son dönemde AB yetkililerinin ve AB üyesi liderlerin saÄŸduyudan yoksun ve tek taraflı açıklamalarını da göz önüne alırsak tehlikenin boyutu daha iyi anlaşılabilecektir. Bu noktada olması gereken, AB’deki âkil insanların fotoÄŸrafı doÄŸru görebilmeleri ve acilen diplomasi dilini hızlı ve adilane bir ÅŸekilde çalıştırabilmeleridir. Türkiye ise yukarıda özetlenen stratejik denklemin parametrelerini doÄŸru okuyabilmeli ve sert gücü masada tutarken, yumuÅŸak gücünü ve diplomasi alanını daha etkin bir ÅŸekilde kullanmaya devam etmelidir.
 

Analiz: Dr. Nurgül Bekar (Ufuk Üniversitesi Ä°Ä°BF Siyaset Bilimi ve Uluslararası Ä°liÅŸkiler Bölümü öÄŸretim üyesi)

Kaynak: Anadolu Ajansı

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.