Bireysel dindarlığın anlatılmasından öteye geçemiyoruz
Yazar İsmihan Şimşek, İslamofobinin Batıda tırmanışa geçmesinde medyanın da rolü olduğunu belirterek, "Medya, sadece alışkanlıkları ve bakış açısını değil aynı zamanda dini algılayış biçimini de etkiledi. Madem medya yoluyla nefret propagandası yapılıyor, o halde Müslümanlar da medyayı daha etkin ve doğru bir biçimde kullanmalı ve alternatif medya mecraları oluşturmalı." dedi.
Medya ve din üzerine çalışmalar yapan ÅžimÅŸek, televizyonda yayınlanan dini programlara iliÅŸkin deÄŸerlendirmede bulundu.
Dini içeriklerin ekranlarda görülmeye baÅŸlamasının ve medya vaizliÄŸinin dünyada 1970'li yıllarda Türkiye'de ise 1980'li yıllarda baÅŸladığını aktaran ÅžimÅŸek, "1980'li yıllar tek kanallı dönem ve televizyonda sadece kamu yayıncılığı yapan TRT var. TRT, resmi ideolojinin izin verdiÄŸi kadarıyla ramazan ayında 'Ä°ftara DoÄŸru' programıyla ilk dini içerikli yayını yapmaya baÅŸladı. 1990'lı yıllara geldiÄŸimizde özel kanallar açıldı ve tematik kanallar dini içeriklere daha çok yer vermeye baÅŸladı." diye konuÅŸtu.
Ä°smihan ÅžimÅŸek, televizyon vaizliÄŸinin 2000'li yıllarda zirveye ulaÅŸtığını belirterek, "Çünkü tematik kanallarda iyi reyting almaya baÅŸlayan vaizler, merkez medyanın transfer etmesiyle daha büyük bir kitleye ulaÅŸtı ve kendi programlarını yapmaya baÅŸladı. Din medyada tebliÄŸ aracı olurken medya dini ticari bir ürün olarak kullandı." deÄŸerlendirmesini yaptı.
MetalaÅŸtırmanın, dinin içeriÄŸini ve anlatılış biçimini etkilediÄŸinin altını çizen ÅžimÅŸek, ÅŸu bilgileri verdi:
"Medya için, sunduÄŸu her ÅŸey ticari bir üründür ve bu gayet normal. Sorun, metalaÅŸtırılması en tehlikeli olan ÅŸeyin yani dinin, magazinel içerikle ve reyting malzemesi olarak kullanılarak yozlaÅŸtırılması. Halkın dini bilgiyi hangi kaynaklardan öÄŸreneceÄŸini bilememesi, biraz da kolay olanı tercih ediyor olması medyanın iÅŸine geliyor ve bu bilgi boÅŸluÄŸunu gayet iyi kullanıyor."
Yazar ÅžimÅŸek, "Popstar Vaizler" adlı çalışmasında, medyadaki din sunumunun oluÅŸturduÄŸu algı ve sonuçlarına dair tespit ve analizlere yer verdiÄŸini aktararak, "Amacım, dinin medyada anlatılan dinden ibaret olmadığını anlatmak, hatta çoÄŸu zaman insanlara din adına anlatılanların, sadece reyting malzemesi olarak kullanılarak kafa karışıklığı oluÅŸturduÄŸunun altını çizmek." ifadelerini kullandı.
"Bireysel dindarlığın anlatılmasından öteye geçemiyoruz"
Tek kanallı dönemde yayınlanan dini programlarda, sadece fıkıh kurallarına ve hümanist deÄŸerlere uygun bir din anlayışının propagandasının yapıldığını kaydeden ÅžimÅŸek, "Ä°çerik, doÄŸa sevgisi, vergi vermenin önemi, sigaranın zararları gibi baÅŸlıklardan öteye gidemiyordu. Bugün geldiÄŸimiz noktada, bu din anlayışının halk nezdinde tutmadığını gördük. Ama hala medyada bireysel dindarlığın anlatılmasından öteye geçemiyoruz." deÄŸerlendirmesinde bulundu.
ÅžimÅŸek, dini programlarda tek bir ismin öne çıkmasının, içerikten çok, imajın ön planda tutulmasından kaynaklandığını vurgulayarak, ÅŸunları aktardı:
"Medyanın dilini çözen ve kendi imajını parlatan vaizler, konuk olduÄŸu programlarda dikkat çekti ve artık kendi programlarını sunuyor. Televizyon izleyicisinin frekansını yakalayan hocalar kendi hayran kitlelerini oluÅŸturuyor. Bu vaizleri sürekli ekrandan evine misafir eden izleyici de artık onu ailesinden biri gibi görüyor ve seviyor. En mahrem meselelerini canlı yayına baÄŸlanarak anlatmaktan çekinmiyor. Hal böyleyken programın içeriÄŸi, ne anlatıldığı, bir süre sonra ikinci plana itiliyor ve kimin anlattığı önem kazanıyor."
"Müslümanlar alternatif medya mecraları oluÅŸturmalı"
Ä°slamofobinin Batıda tırmanışa geçmesinde medyanın da rolü olduÄŸunu söyleyen ÅžimÅŸek, "Hem geleneksel hem de yeni medyada, özellikle 11 Eylül olayları sonrasında Ä°slam'a karşı müthiÅŸ bir nefret söylemi oluÅŸtu. Bu propagandanın karşısında, özellikle de Ä°slam hakkında hiçbir fikri olmayan kitlelerin yönlendirilmemiÅŸ olmasını düÅŸünemeyiz." açıklamasını yaptı.
Ä°smihan ÅžimÅŸek, "Medya, sadece alışkanlıkları ve bakış açısını deÄŸil aynı zamanda dini algılayış biçimini de etkiledi. Madem medya yoluyla nefret propagandası yapılıyor, o halde Müslümanlar da medyayı daha etkin ve doÄŸru bir biçimde kullanmalı ve alternatif medya mecraları oluÅŸturmalı. Gündüz kuÅŸağı programlarına sıkışıp kalan ilmihal bilgisi içeriÄŸinden sıyrılarak özellikle gençlerin ilgisini çekecek bir söylemle din anlatılmalı. Çünkü ben klasik cami vaazlarından sıkılmayan bir genç tanımıyorum." dedi.
Medya mecralarının ticari amaçla kurulduÄŸunu ve ortaya koydukları her içeriÄŸe "ticari ürün" olarak baktığını kaydeden ÅžimÅŸek, ÅŸöyle devam etti:
"Din, özü itibarıyla zaten seküler bakış açısının ve metalaÅŸtırmanın karşısında yer alır. Medya dine yer verirken kendi kurallarına göre biçimlendirir, dini saf haliyle sunmaz. Bilgileri doÄŸru verse bile veriÅŸ biçimi onu deÄŸersizleÅŸtirir. Bu konuda en titiz davranan, hassasiyet gösteren yayınlar dahi bir noktadan sonra daha çok kiÅŸiye ulaÅŸmak için taviz vermek zorunda kalır. Avantajlar ve dezavantajlar konusu ise çok göreceli. Hangi açıdan baktığınıza göre deÄŸiÅŸir. Magazin içerikleriyle sulandırılması dezavantaj belki ama dinin artık daha özgürce konuÅŸulabilmesi ve insanların gündeminde olması açısından da bu bir avantaj."
Ä°smihan ÅžimÅŸek
"Filmlerde din avam kesimin sahiplendiÄŸi bir olguydu"
ÅžimÅŸek, medya ve din algısının sinemaya etkilerine de deÄŸinerek, bu konuda yapılmış nitelikli akademik çalışmaların da bulunduÄŸunu söyledi.
Din ve sanat ile din ve sinema iliÅŸkisinin de çalışılması gereken alanlardan olduÄŸunun altını çizen ÅžimÅŸek, Türkiye'de sinemanın medya gibi uzun yıllar resmi ideolojinin etkisinde ve kontrolünde kaldığını ifade ederek ÅŸöyle devam etti:
"Din hiçbir ÅŸekilde sinemada yer almadı. Yer verildiÄŸinde ise sürekli aÅŸağılandı. Bu noktada medya ile paralel bir gidiÅŸat söz konusu. Filmlerde hocalar hep ÅŸarlatan, din ise eÄŸitimsiz ve avam kesimin sahiplendiÄŸi bir olguydu. Türkiye'nin siyasi atmosferinin son 20 yılda deÄŸiÅŸmesiyle filmlerde ezan sesini, namaz kılan oyuncuyu, Kur'an-ı Kerim okunan cenaze merasimlerini, mevlitleri görmeye baÅŸladık. Bunlar zaten hayatımızın içinde yer alıyordu ama nedense sinemamızda 'öyle bir ÅŸey yokmuÅŸ gibi' yapılıyordu. Umarım sadece bununla da yetinmeyiz. Batı, Hristiyanlığın sinema yoluyla propagandasını yapıyor. Bizimse elimizde sadece 'ÇaÄŸrı' filmi var. Medya mecralarını nasıl çoÄŸaltmamız gerekiyorsa, kültür sanat mecralarında da Ä°slam etkili bir ÅŸekilde anlatılabilir."
Lisans eÄŸitimini ilahiyat, yüksek lisansını ise medya ve iletiÅŸim sistemleri alanında yapan Ä°smihan ÅžimÅŸek'in, Motto Yayınlarından çıkan ve televizyonlardaki dini programlarla televizyon vaizlerini konu alan "Popstar Vaizler" adlı bir kitabı bulunuyor.
Henüz yorum yapılmamış.