Selahattin Çakırgil: Bütün gelişmeler, o ezelî, ‘zıd değerler arası savaş'ın yansımaları
Türkiye ve Yunanistan arasında başlayan ve Doğu Akdeniz’i içine alan ve hattâ bütün dünyayı tehdit edebilecek bir ‘savaş tehlikesi’, gerçekte iki ülkenin arasındaki bir sürtüşmenin sonucu değil.. Asıl mesele, ‘zıd değer sistemleri’nin dünya çapındaki sürtüşmesinin kaçınılmaz sonucudur.
Türkiye ve Yunanistan arasında baÅŸlayan ve DoÄŸu Akdeniz’i içine alan ve hattâ bütün dünyayı tehdit edebilecek bir ‘savaÅŸ tehlikesi’, gerçekte iki ülkenin arasındaki bir sürtüÅŸmenin sonucu deÄŸil..
Asıl mesele, ‘zıd deÄŸer sistemleri’nin dünya çapındaki sürtüÅŸmesinin kaçınılmaz sonucudur.
***
1400 sene öncesinin Mekke’sini düÅŸünelim..
Küçücük Mekke’nin ortasında, Hz. Peygamber (S)’in açtığı ‘Lâilâheillallah’ bayrağı, (Allah’tan baÅŸka bir ilâh yoktur..’) ÅŸeklindeki bir ‘tek tanrı’ ve ‘insanın özgürlüÄŸü manifestosu’,hemen hükmünü icra ediyor ve o küçücük ÅŸehirde bile insanlar kendi duracakları yeri hemen belirliyorlar ve ‘hür olarak yaratılan insanın, hür olarak yaÅŸayabilmesi’ için gerekli mesajı taşıyan ve bir avuç insan tarafından yükselen bu sese karşı, neredeyse silme denilebilecek çapta bir ÅŸirk ve put düzeninin hâkim olduÄŸu Mekke direniyor.
O sırada, o çağın büyük ve güçlü devletlerinden, (Avrupa’dan bugünkü Anadolu, OrtadoÄŸu ve Kuzey Afrika’ya kadar geniiiÅŸ bir coÄŸrafyaya hükmeden) Roma Ä°mparatorluÄŸu ile (bugünkü Ä°ran coÄŸrafyası merkezli olarak hükmeden) Sasânî Ä°mparatorluÄŸu arasında bir savaÅŸ oluyor ve Roma Ä°mparatorluÄŸu yeniliyor.
Ve o çağın iletiÅŸim imkânlarını, hele de son 100-150 yıldır var olan haberleÅŸme teknolojisinin imkânlarıyla mukayese edelim.. Telgraf, telefon, fotoÄŸraf makinesi, sinema, radyo, tv, internet, cep telefonu, sosyal medya vs. haberleÅŸme-yazışma imkânlarından hiçbirisi yok.. Sadece posta süvarileri veya eÄŸitilmiÅŸ güvercinlerle gönderilen mektuplar var.
Öyle bir zamanda, putperest Sasânîler’in savaÅŸtan zaferle çıkması; ve -her ne kadar çarpıtılmış, saptırılmış olsa bile- özü itibariyle, Hz. Ä°sâ aleyhisselâm’ın elinden sunulan ‘vahy-i ilâhî’ye baÄŸlılık iddiası taşıyan ve ‘Ehl-i Kitâb’ olarak nitelenen Roma Ä°mparatorluÄŸu’nun yenilmesi, Mekke’de düÅŸündürücü bir ayrışmaya yol açıyor: Müslümanlar üzülüyor; toplumun büyük kesimini oluÅŸturan müÅŸrikler ise, zafer kazanmış olmanın sevinç gösterileri yapıyorlar.
Kur’an-ı Kerîm’de, Rûm Sûresi’nde bu durum anlatılır ve üzülen Müslümanlar, yakın zamanda Rûm’un kazanacağı müjdesiyle teselli edilir ve bir süre sonra o va’d-i ilâhî tahakkuk eder.
***
Ä°nsanlar- toplumlar, kendilerine yakın veya uzak, bütün hadiseleri ve geliÅŸmeleri, derhal, inanç, ideoloji ve hattâ ırk, renk ve cinsiyet farklılıklarına göre ânında deÄŸerlendirmeye çalışırlar ve alenen ya da, derûnlarında ÅŸekillendirirler.
Bu, dün de böyleydi, bugün de böyle ve yarınlarda da böyle olacak..
***
Nitekim, DoÄŸu Akdeniz’deki gerilim de, aslında, toplumların bilinç altlarındaki yöneliÅŸlere göre ÅŸekilleniyor.
Fransa BaÅŸkanı Macron, Türkiye’ye örtülü bir tehdid kabilinden, Güney Kıbrıs’a savaÅŸ uçaklarını, hattâ uçak gemisini gönderiyor.
Oradan da Beyrut’a son 1 ay içinde ikinci kez gelip, Lübnan’da Hükûmet’in güçlü ÅŸekilde yeniden oluÅŸturulması için üzerlerine düÅŸeni yapacaklarını açıklıyor.
Amerikan Hükûmeti’nin de, Güney Kıbrıs’a 33 yıldır uyguladığı silâh ambargosuna son verip, silâh satma kararı vermesi de yine aynı global dünya görüÅŸünün sonucudur.
Yine bu günlerde, Ä°sveç- Malmö’de ırkçı bir siyasetçinin Kur’an Yakma saldırganlığı düzenlemesi ve bunun öylece geçiÅŸtirilmesi..
Hatırlayalım, 2 sene öncelerde de bir papaz, B. Amerika’da aynı ÅŸekilde Kur’an Yakma kampanyası baÅŸlatmış ve dünya kamuoyu karşısında ‘insan hakları havarisi’ kesilen Amerikan çevrelerinin tepkisi, ancak bir ‘sinek vızıltısı’ derecesinde kalmıştı.
***
5 sene kadar önce, sadece Hz. Peygamber (S) hakkında deÄŸil, Hz. Meryem ve Hz. Ä°sâ (a) hakkında da en alçakça karikatürleri yayınlamış olan bir derginin idarehanesine yapılan saldırıda 10 küsur kiÅŸi öldürülünce, bu ‘vahÅŸîlik’ karşısında dünya kamuoyu haftalarca aÄŸlatılmaya çalışılmıştı.
Ama, ÅŸimdi aynı dergi aynı mahiyette karikatürleri, o saldırıyı anmak adına tekrar basıyor. (Fransa’daki Müslümanlar BirliÄŸi’nin baÅŸkanı, ‘Karikatür yayınlamak medya özgürlüÄŸünün gereÄŸidir..’ gibi zavallıca izahlar yaparken); Macron ise, ‘Yayın organlarına müdahale etmemiz sözkonusu olamaz..’ diye açıklama yapıyor.
Ne var ki, aynı Macron, kendisinin Beyrut’ta bir ‘Hizbull…’ lideriyle dün yaptığı gizli görüÅŸmeyi yazan fransız Figaro gazetesinin muhabirini, ‘Yaptığın, Fransa’nın menfaatine ve gazeteciliÄŸin ilkelerine aykırı bir miskinlikir..’ diye ÅŸiddetle azarlıyordu.
***
Evet, her bir insanın/ toplumun, sadece kendi dar çevresinde deÄŸil, bütün dünyada olup bitenler karşısında hemen tavrını belirtmesi, sahib olduÄŸu ‘deÄŸer yargılarına ve ölçüleri’ne göredir; ve bu, dünlerde de böyleydi, ama, belki farkedilemiyordu.
Günümüzde ise, her alanda ve her an, bir deÄŸerler savaşı vardır ve bu savaÅŸ global plânda cereyan etmektedir.
Asıl mesele, dünyadaki geliÅŸmelere hangi tarafta bulunduÄŸumuzun ÅŸuûruyla bakmakta..
***
Ä°KÄ° NOT:
1- Merhûm Necmeddin Erbakan’ın siyasî hareketleri içinde yer almış önemli bir isim olan ve 1-2 dönem Çorum Belediye BaÅŸkanlığı da yapan Prof. Ârif Ersoy da, fâni dünya yolculuÄŸunu tamamlayıp, ebedî yolculuÄŸuna çıkmış bulunuyor. Ârif Hoca ile, ‘fakir’ (3-4 yaÅŸ önde olsam bile) aynı yaÅŸ grubundan olduÄŸumuz için, yarım asra varan bir âÅŸinâlığımız vardı. Almanya’da olduÄŸum yıllarda Stuttgart, Köln gibi ÅŸehirlerde birçok kez bir araya gelip çeÅŸitli mes’elelerimizi samimî bir ÅŸekilde konuÅŸurduk.
Bu vesileyle Ârif Hoca’nın ilginç bir hâtırâsından bir kesiti -özetle- paylaÅŸayım:
Turgut Özal’ın vefatından sonra daha bir çalkantı geçiren iç siyasette, Ä°slâmî eÄŸilimli hareketler etkili olmaya baÅŸlamış, mâlûm kesimleri de bir korku sarmıştı. Ecevit, ‘Benim endiÅŸem, iktidara gelirse, iktidarı bir daha bırakmıyacakları etrafında..’ diyordu..
Bu söz, birçok çevrede yankılanmıştı. Ârif Hoca da Ege Üni’de öÄŸretim üyesi.. Üniversitedeki akademisyenler ‘Bizim Erbakan’a bir itirazımız yok, yeter ki halkın oyu ile gelip gidileceÄŸine söz versin.. ’ diyorlar.
Ârif Hoca, Erbakan Hoca’nın Ege Üni’de bir konferans vermesi için teÅŸebbüse geçiyor ve . akademisyenlerin talebini Erbakan Hoca’ya lisan-ı münasible aktarıyor. Ama Erbakan Hoca sessiz kalıyor. Ârif Hoca da konferans salonuna giderken bir daha hatırlatıyor.
Bunun üzerine (merhûm) Erbakan, ‘Muhterem kardeÅŸim, böyle bir söz vermenin mânâsı yok.. Çünkü, biz iktidara geldiÄŸimizde, halk bizi bırakmayacak ki, gidelim!’ diyor.
***
Ârif Ersoy Hoca’ya çıktığı ebedî yolculuÄŸunda hayırlar ve rahmetler diliyorum.
2- Ebediyet yolculuÄŸuna çıkan ikinci isim, Sabri Özpala aÄŸabey idi. Sabri aÄŸabeyin ismi, Millî Gazete’nin künyesinde sahib olarak yazılıydı. Onunla dostluÄŸumuz 1975’lerde baÅŸladı. Erbakan Hoca’nın hareketinin içinde etkili olmasına raÄŸmen, ön plana çıkmazdı. Ama, bazı noktalarda yanlış yapıldığı ÅŸeklindeki kanaatlerimizi birbirimize açık yüreklilikle ve kendi aramızda aktarırdık.
Sabri aÄŸabey, önceleri kuyumcu imiÅŸ..
1978’de, Kadir MısıroÄŸlu ve Sabri aÄŸabeylerle CaÄŸaloÄŸlu’nda giderken, ‘Üstad’ Necîb Fâzıl’ın yolumuz üzerindeki bürosuna uÄŸradık.
Biraz sohbetten sonra, (merhûm) Necîb Fâzıl, cüzdanını çıkardı; içinde çok sayıda binlikler vardı. YaklaÅŸan Ramazan münasebetiyle, o zamanlar çok yüksek tirajı olan Tercüman’da her gün yayınlanacak iki beytinin (dört mısraının) karşılığı olarak, K. Ilıcak’ın, ‘Her mısraı bin lira eden büyük ÅŸair..’ diyerek (120 bin liralık) toptan ödeme yaptığını söyledi ve ardından da, Sabri aÄŸabeye dönerek, ‘Beyefendi, ben borcumu asla unutmam. 7-8 yıl öncelerde bizim delikanlıyı evlendirirken, sizden bilezik, alyans vs. almıştık, ya hakkını helâl et; ya da hemen borcumu takdim edeyim’ deyince, Sabri aÄŸabey de, ‘Aman üstadım, biz onu taa o zamandan helâl etmiÅŸtik..’ demiÅŸti.
***
35 yıllık bir uzletten sonra yurda dönüÅŸümde.. Sabri aÄŸabeyle yeniden buluÅŸtuk. Yaşı epeyce ilerlemiÅŸti, ama, dünyadaki geliÅŸmeleri ve Müslümanların temel meselelerini yakınen takib eden bir dikkat içindeydi ve özellikle merkezi, Fatih- Dülgerzâde Mescidi’nin arka sokağında bulunan ‘Ä°SAV’ın (Ä°slamî AraÅŸtırmalar Vakfı’nın) çalışmalarına nezaret eden aÄŸabeylerden birisiydi.
Sabri aÄŸabey, bugün, Ä°stanbul- Fatih Camii’nden Ä°kindi namazını takiben, Eyyûb Sultan’da defnedilecektir.
Sabri Özpala aÄŸabeye çıktığı bu ebedî yolculuÄŸunda hayırlar ve rahmetler diliyorum.
Henüz yorum yapılmamış.