Sosyal Medya

Kemal Sayar: Aldırma değil, aldır gönül!

Ötekinin ıstırabını görmezden gelmeyi mümkün kılan bilinçli cehalet, ihtimam yokluğu ve inkâr hali. Kalbin ölümü. Ahlâkî kayıtsızlık başkasının iniltisini duymamak için kulaklarımızı tıkadığımız ve ortalıkta dönen büyük yalana hiç itiraz etmediğimiz gün başlar.



Ayrı bir gezegenden buraya ışınlanmışlar sanki, iyiliÄŸin yıldız tozu ruhlarına serpilmiÅŸ de buraya bizim elimizden tutup doÄŸruluÄŸa götürmeye gelmiÅŸler. Süslü kelimelerin bizi bir yere götürmediÄŸini görecek kadar yaÅŸlıyım artık. Ama onlar yok mu, o iyiler, gerçek soyluları bu dünyanın? Ä°ÅŸte onlarla karşılaÅŸtığım her seferinde ruhum ümit ve nurla doluyor, bir insan olarak dünyaya salındığıma hamd ediyorum. Onlar bir yüz yıl sonrası için, meÅŸe aÄŸaçlarının tohumlarını ekenler dünyaya.  Kendileri göremeyecekleri bir serinliÄŸi, gelecek kuÅŸaklara bırakanlar. Umursayanlar, aldıranlar. Yanlış gördüÄŸünü hemen düzeltmek isteyenler, ötekinin acısına kulak kesilenler. Soylular.

‘Sonlu olduÄŸumuz gerçeÄŸi aldırışı mümkün kılar. Aldırış aynı zamanda vicdanın kaynağıdır. Vicdan aldırışın çaÄŸrısıdır ve kendini aldırış olarak gösterir’ diye yazar Rollo May. Vicdan, aldırış etmektir. Umursamaktır. Ä°çimizin derinliklerinden gelen ve bizi ahlâka çağıran o sestir. Bize ‘baÅŸka türlü yapamazdım’ dedirten ÅŸeydir. BaÅŸka insanlara hayrı dokunan her bir kiÅŸi, varlığın karşılıklı bağımlılığına ve ortak bir insanlık fikrine inanır. Ä°nsanın içinde çaÄŸlayan bir sorumluluk duygusu, onu baÅŸkasına el uzatmaya ve böylece kendi fıtratına, varoluÅŸsal özüne sadık kalmaya zorlar.

Ä°nsan evladı on dört aylıkken birbirine yardım etmeye baÅŸlıyor, sözgelimi diÄŸerinin uzanamadığını ona uzatıyor. Ä°ki yaşında bir ÅŸeyleri paylaÅŸmaya baÅŸlıyor ve üç yaşında ahlaki kurallara aykırı eylemleri protesto ediyor.  Bunun ödülle bir ilgisi yok: Bir çalışma bize üç ve beÅŸ yaÅŸ arası çocukların yaptıkları bir iyilik için ödüllendirildiklerinde o iyiliÄŸi ikinci kez yapmakta daha isteksiz davrandığını gösteriyor. Bu ÅŸu demek: Ä°yiliÄŸin içsel ödülü dışsal ödüllerden çok daha kıymetli. Ä°nsan ahlâka ve merhamete programlanmış bir varlık. DiÄŸerkâmlık ve vicdan, insan ruhunun vazgeçilmez harcıdır.

Vicdan içimizde bizi Allah’a çağıran sestir, hatta Allah’ın içimizde yankılanan sesidir. Bizi mazlumla birlikte saf tutmaya ve kurbanın acısını duymaya icbar eder. Bize bahÅŸedilmiÅŸ bir ahlakla doÄŸuyoruz. Sonra büyüyoruz ve dünya kirleniyor. Hürriyeti kardeÅŸliÄŸe dost kılacak bir ihtimam ahlâkına ihtiyacımız var: Ötekinin iyiliÄŸine katkı saÄŸlamak benim kendim için mevcut olmam anlamına gelir, ona yardım etmekle kendi içimdeki o en derin öze, ilahi nüveye sadakat göstermiÅŸ olurum.

Vicdan ahlâkın kaynağıdır ve empatiden beslenir. BaÅŸka bir insanın halini, düÅŸüncelerini algılamak, anlamak, yaÅŸamak ve buna cevap vermek olarak tanımlanabilir empati. Sosyal empati baÅŸka insanlar için, kendimizden saymadığımız öteki için hissettiÄŸimiz sorumluluÄŸun önemini kavramaktır.  Onun hangi acısı beni onu duymaya, onun için harekete geçmeye zorluyor? Onu nasıl daha iyi anlayabilirim? Aile çevremiz ve dostlarınız dışındaki daha geniÅŸ çevredeki maÄŸdurların ve ihtiyaç sahiplerinin halinden anlamak, sosyal empati olarak isimlendirilebilir. Karmaşık sosyal durumları anlamaya çalışmayan insanların, basmakalıp düÅŸünmeye ve ideolojik günah keçileri bulmaya meyyal olduÄŸunu biliyoruz. Empati iÅŸ birliÄŸi ve diÄŸerkamlık gibi toplumsallığı artıran davranışları besler. Sosyal empati, kötülük karşısında eyleme geçme arzusunu ve toplumsal iyilik hissini geliÅŸtirmeyi hedefler. BencilliÄŸi akılcılığın bir ölçüsü olarak gören anlayışın aksine, bütün insanlığın refahının her bir insan tekinin mutluluk ve refahından geçtiÄŸini öngörür.

Bir Afrika sözü ÅŸöyle diyor: 'Bir insan baÅŸka bir insan aracılığıyla insanlaşır.' Åžöyle anlıyorum: Duyarak, hissederek, anlayarak, onun acısını üstlenmeye talip olarak. Dünyaya kendi hayat tecrübelerimizin ve deÄŸerlerimizin merceÄŸinden bakıyoruz. Bakış açımızı geniÅŸletebilmek için çok basit bir alıştırma: Gözünüzü yumun ve bir anlığına ‘öteki’ olun. Åžimdi ne istiyorum? Neden korkuyorum? Ä°çimi ne acıtıyor? Azıcık anlamak bile dünyayı güzelleÅŸtirir.

Önce hisset, sonra hissettiÄŸini anla, nihayet hissedip anladığın için eyleme geç. Bir sızıyı dindirmek için önce onu hissetmek gerek. 'Ârifin her bir sözünü duymaya insân gerek / Bu cihânda sanmanız hayvân olan anlar bizi' diyor Niyazi-i Mısri. Duymak için insan olmak gerek. Ruhu vatanına geri getirmek gerek: Karşımdaki insana ne yapması gerektiÄŸini söylemek yerine, onu anlamak için doÄŸru soruları sorduÄŸumda onun ruhuna yakınlaÅŸabilirim. Onu böylece bir bütün olarak görür ve benim istediÄŸim gibi deÄŸil, kendisi olabilmesi için zaman ve zemin saÄŸlarım.

Kökten kabulleniÅŸ: Acı kaçınılmaz, ıstırap bize baÄŸlı. Acıyı kabulleniÅŸ ıstırabı azaltır. KabulleniÅŸ deÄŸiÅŸmeyecek olanın ne olduÄŸunu bilmektir. KabulleniÅŸ onaylamak deÄŸildir. Zihnin, istek ve iradenin kaptanlığında yepyeni bir yolculuÄŸa çıkmasıdır. Acısız bir hayat anlamsız bir hayattır, zaten ondan kaçamıyoruz. Ama bazen acıyla benliÄŸimizin bilmediÄŸimiz taraflarını fark ederiz. Paramparça olsak da sonunda yeni anlamlar ve kimlikler zuhur eder, önümüze yeni imkân ve ufuklar açılır. Neyin gerçekte anlamlı olduÄŸunu öÄŸreniriz. BaÅŸkasının acısına dikkat kesilmekle de insanlığımızın eksik bir parçası tamamlanmış olur.

Bir insanı eline iÄŸne batırılırken gösteren bir resim, baÄŸlamı dikkate almazsanız sizde acı hissi uyandırır. Ama size, aÄŸrıyı dindirecek akupunktur teknikleri uygulandığı söylenirse resmi daha olumlu bir baÄŸlanma oturursunuz. Her birimiz içinde bulunduÄŸumuz ÅŸartların mahsulüyüz. Ä°nsana bakarken o ÅŸartları da görebilmemiz gerekir. Bilinen bir deneyde acıya uÄŸrama ihtimali olan deneklerin birbirine daha çok yaklaÅŸtığı, birbiriyle konuÅŸarak rahatlamaya çalıştığı gösterilmiÅŸ. Istırap bizi birbirimize yaklaÅŸtırır. Onu tek başına göÄŸüslemek zordur ve bizi yankılayacak bir yüz ararız. Istırap bir sosyal tutkaldır.

Beyin görüntüleme sistemleriyle ilgili çalışmalar erdemli davranışın bilinç dışı sistemlerce idare edildiÄŸini gösteriyor. Bizi hayatta tutan sistemler aynı zamanda bizi erdeme de yöneltiyor. Empatik eylem fizyolojimize gömülmüÅŸ açığa çıkmayı bekliyor. Ancak yardım davranışlarına biyolojik açıdan eÄŸilimli olmamız, ahlâkî eylemleri mutlaka yapacağımızı garantilemiyor. Ä°yi ÅŸeyler düÅŸünebilir, ancak o niyetle hareket etmeyebiliriz. Sosyal deÄŸerlerin de yardım davranışlarımızı desteklemesini bekleriz. Merhametli toplum, merhametli eylemleri çoÄŸaltır.

Empati melekemiz; yakınlık, benzerlik ve âÅŸinalık üzerine temelleniyor. Yakın, benzer ve âÅŸina olana daha kolay empati gösteriyoruz. O halde toplumsal empatinin meselesi, uzak ve farklı olan arasında köprüler kurmak, birbirini tanımayanlar arasında bir âÅŸinalık yaratmaktır. Tanıklık politikası: ihmal edilmiÅŸ, sessizleÅŸtirilmiÅŸ kimselerin hikayelerini dinlemek ve böylece onların ses ve kürsülerini bulmalarını saÄŸlamak.

Dünya kendi kapalı zihinlerimizden, hatıra ve kanaatlerimizden çok daha büyük. Herkesin kendi gerçekliÄŸi var. Kendi deÄŸerlerimizin kıymetini bilirken, baÅŸka insanların düÅŸüncelerine de saygı duyabiliriz. Ruhuna dokunduÄŸunuz hiç kimse, size ebedi bir düÅŸman olamaz. Çok mu zor?  Ancak hoÅŸgörüsüz insanlar yıkıcı duygularını yansıtacak bir düÅŸmana ihtiyaç duyar. Açık zihinli olmak, kendimizi baÅŸkalarında görebilme yeteneÄŸi kadar, baÅŸkalarını kendi halleri içinde görebilmeyi de gerektirir.

Ä°nsanlığın tarihi, sadece zalimliÄŸin deÄŸil ama aynı zamanda merhamet, fedakârlık, cesaret ve nezaketin tarihidir. KötülüÄŸe karşı kendi küçük zaferlerimiz birbirine eklenir ve dünya deÄŸiÅŸir. ‘Vicdanımızla sezdiklerimizi din tarif eder’ der, Ä°bn Arabi. Maneviyat bizi içinde yaÅŸadığımız dünyanın acı ve iniltilerine açar, bizi baÅŸkasının acısını hissetme konusunda daha duyarlı kılar. Manevi olanda ÅŸefkate bir çaÄŸrı vardır, hayatın bilinmeyen sırlarına kendimizi açma çaÄŸrısı, aklın prangalarından kurtularak görünmeyenin âÅŸikar kanıtlarını sevme çaÄŸrısı. Yürekten hissettiÄŸimiz bir ÅŸeye coÅŸkuyla katılırız. Rüzgâra ve dalgalara karşı yürüyecek tutkuyu içimizde uyandıran bir çaÄŸrı. Biz ona kendimizi açmadıkça ve bize dokunmasına izin vermedikçe, neden vaatlerini önümüze sersin ki hayat?

Merhamet ve mesuliyetin diÄŸer kutbu ahlâkî kayıtsızlıktır: Ötekinin ıstırabını görmezden gelmeyi mümkün kılan bilinçli cehalet, ihtimam yokluÄŸu ve inkâr hali. Kalbin ölümü. Ahlâkî kayıtsızlık baÅŸkasının iniltisini duymamak için kulaklarımızı tıkadığımız ve ortalıkta dönen büyük yalana hiç itiraz etmediÄŸimiz gün baÅŸlar. Her susku o yalanı büyütür ve başımızı çevirdiÄŸimizde ötekinin acısını görmemek bizi bir sarhoÅŸluÄŸa hapseder. Kalp iÅŸitilmez olur. Halbuki kalp bağırıp çağırmaz, sadece fısıldar. Duymak için yakınlaÅŸmalısın.

BaÅŸka gönüllere misafir olabildiÄŸimiz kadar, kendi ruhumuzda evimizdeyiz. O halde aldır gönül, ki sen ancak aldırdığın kadar varsın.

Kaynak: Serbestiyet

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.