Özel / Analiz Haber
15 Temmuz Darbesine Arap Dünyasının bakışı
15 Temmuz 2016 darbe süreciyle birlikte Türk-Arap ilişkileri zorlu bir sınavdan ve eşikten geçti. Geride silinemeyen tortular kaldı. Darbeye umut bağlayan resmî çevrelerin aksine darbecilere karşı halk Türkiye’nin yanında saf tuttu..
15 Temmuz baÅŸarısız darbe giriÅŸimi içeride ve dışarıda turnusol kâğıdı gibi oldu ve gerçek renklere ayna tuttu veya tutumları ortaya serdi. Bu süreçte baÅŸtan aÅŸağı Arap sokağı ile sarayları birbirinden ayrıldı. Darbe giriÅŸiminin sonucunu görmek için Arap sokağı ekranlara kilitlendi ve sabaha kadar ekranların başından kalkmadı. Elbette ekranlar da ikiye ayrılmışlardı. El Cezire her zaman olduÄŸu gibi Türkiye'nin ve iktidarın arkasında durdu. Bütün uydu kanalları sabaha kadar hatta ertesinde de canlı yayınlarını kesmediler, sürdürdüler.
Kral Abdullah döneminde Suudi Arabistan ile iliÅŸkiler genellikle Arap Baharı karşısında takınılan zıt tutumlara baÄŸlı olarak bozulmuÅŸtu. Ardından tamir giriÅŸimlerine raÄŸmen hiçbir zaman eski seviyesine gelemedi. Bunun nedeni Suudi Arabistan'ın başına çöreklenen yeni kadro idi. Bu kadronun özelliÄŸi genç olması kadar toy olması ve paranın her ÅŸeyi satın almaya kadir olduÄŸunu düÅŸünmesidir. Bu nedenle de 2015 tarihinden itibaren Yemen'e çıkarma yaptılar ve ardından Türkiye ile Arap Baharı üzerinden sürtüÅŸmeler giderek artış kaydetti, gün yüzüne çıktı.
En sonuncusu ise 2 Ekim 2018 tarihinde Cemal Kaşıkçı adlı yazarın gün ortasında ortadan kaldırılmasıydı. Bu, yanlışlar zincirine tüy dikti. Türk topraklarında iÅŸlenen bu cinayetin de gösterdiÄŸi gibi yeni kadro cürette ve kendine güvende tavan yapmıştı. Bunun elbette Türk-Suudi iliÅŸkilerine yansıması olumsuz yönde olacaktı.
Darbenin arkasındakileri sahiplendiler
Nitekim 15 Temmuz'un ardından Suudi Arabistan tarafından finanse edilen al-Arabia ve al-Hadath gibi kanallar ilk günkü ihtiyatlarını bırakarak darbe ile baÄŸlantılı veya arkasında olduÄŸuna inanılan isimleri ekranlarda ağırlamaya baÅŸladılar. Bu açıktan tavır ise Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki iliÅŸkilerin havasını iyice zehirledi. 15 Temmuz ile Cemal Kaşıkcı cinayeti arasında geçen iki yılda iliÅŸkilerin seyri ekranlara yansımıştı. Suudi Arabistan'a ait görsel ve yazılı basın Türkiye aleyhinde hiçbir fırsatı kaçırmıyordu. Neredeyse zamanla birincil düÅŸman hâline getirildi.
Onların uydusu olan paralel basın da aynı yönde hareket ediyordu. Bu çerçevede BirleÅŸik Arap Emirlikleri'nin emri altında hareket eden ve Muhammed Bin Zayed'in güvenlik danışmanı olan Muhammed Dahlan da darbe teÅŸebbüsünden hemen sonra darbenin arkasında olduÄŸu kabul edilen kesimleri ekrana çıkarmaya baÅŸladı. 2007 yılında Gazze'de kalkıştığı darbeden sonra Dahlan nerede bir darbe varsa orada ortaya çıkıyordu. Darbelerin ve darbecilerin gediklisi hâline gelmiÅŸti.
Darbenin arkasında olduÄŸu kabul edilen kesimleri Batı basınından daha fazla sahipleniyor ve ekranlara taşıyorlardı. Bu nedenle de 15 Temmuz hadisesinin ardından Muhammed Dahlan adına yayın yapan el- Gad el-Arabi kanalı Türkiye'deki faaliyetlerinin askıya alınması gündeme getirildi. Lakin o günlerde basında el-Gad el- Arabi kanalı Katar'da faaliyet sürdüren Azmi BiÅŸare'ye ait el-Arabi kanalı ile karıştırıldı. Kısaca 15 Temmuz turnusol kâğıdı gibi bütün renkleri ortaya çıkardı. Pusuda bekleyenler gerçek renklerini ifÅŸa etmiÅŸ oldular. Saklı renkler ve yüzler ortala çıktı. Arap Baharında farklı taraflarda yer alanlar 15 Temmuz hadisesi karşısında da yönlerini veya taraflarını ÅŸaşırmadılar.
Arap medyasında darbe ÅŸakÅŸakçılığı
Kısaca Katar'ın dışında kalan Arap ülkeleri açıkça Türkiye'nin lehine tutum almaktan kaçındı. Hükümetin arkasında duran ve darbe sürecine karşı çıkan pek ülke olmadı. Elbette bölgede darbeci bir geleneÄŸi sürdüren Mısır rejimi veya Abdulfettah Sisi ve onun etrafında kenetlenen çeper 15 Temmuz öncesinde de CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın bir darbe ile al alaÅŸağı edilmesini arzuluyor ve alkış tutuyordu. Darbe haberlerinin alındığı ilk saatlerde darbe ÅŸakÅŸakçılığı yaptılar.
Muhammed Mürsi'nin devrilmesinin arifesinde el Vefd gazetesi gibi darbe kışkırtıcısı gazeteler "üçünü birden devirmek lazım" diye yazıyorlardı. Bu üçlüden maksat Muhammed Mürsi, RaÅŸid GannuÅŸi ile Recep Tayyip ErdoÄŸan idi. Dolayısıyla Türkiye'de de darbe bekleyenler darbe sürecinde adeta bayram ettiler. Ä°lk günü siperden baÅŸlarını çıkaramasalar bile ardından gerçek tavırlarını açık ettiler ve darbe ile ilintili kesimlere mikrofon oldular.
Katar Emiri Temim ilk saatlerden itibaren Ankara ile temasa geçmiÅŸ ve Ankara'daki muhataplarına ne lazımsa gereÄŸini yapacaklarını iletmiÅŸtir. Bununla birlikte öteki baÅŸkentler suskunluÄŸa bürünmüÅŸler ser verip sır vermemiÅŸlerdir. Diplomatik dille izlemede kalmayı yeÄŸlemiÅŸlerdir.
Ä°kinci günden itibaren intibaha gelen Suudi Arabistan yetkilileri darbe teÅŸebbüsünü kınadıkları gibi ErdoÄŸan'a da geçmiÅŸ olsun dileklerini ilettiler. Kral Selman ertesi gün CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ı arayarak geçmiÅŸ olsun dileklerini bizzat iletmiÅŸtir. Henüz o günlerde Suudi Arabistan ile Türkiye arasında kanallar açık bulunuyordu. Arap baÅŸkentlerinden sadece Åžam ve Kahire ile açık bir sürtüÅŸme söz konusu idi. Bununla birlikte Suudi Arabistan mücerret bir açıklama ile yetindi ve ötesine geçmedi. Ötesine geçmek dayanışma kastıyla dışiÅŸleri bakanını Ankara'ya göndermek gibi diplomatik faaliyetleri kapsamakta idi. Bunu yapmadılar. Kısaca soÄŸuk davrandılar ve soÄŸukluklarını sürdürdüler.
Ä°liÅŸkilerde üç kırılma bandı
Esasında Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki iliÅŸkilerin bozulmasında üç önemli geliÅŸmeyi sayabiliriz. Bunlardan ilki, Arap Baharı karşısında tarafların farklı noktada durması, bulunmasıdır. Türkiye Arap Baharını ideolojik anlamda desteklerken Suudi Arabistan bütün gücüyle karşısında yer almış ve 2013 yılında gerçekleyen darbeler sürecini bilhassa Sisi darbesini desteklemiÅŸtir.
Ä°kinci kırılma bandı ise Katar'a yönelik Suudi Arabistan ile BAE'nin başı çektiÄŸi ablukadır. Türkiye'de yapılan baÅŸarısız darbe giriÅŸiminden hemen hemen bir yıl sonra Arap- Ä°srail Savaşı'nın (1967) yıldönümünde ya da DoÄŸu Kudüs'ün yitirildiÄŸi gün 5 Temmuz 2017 tarihinde ansızın Körfez ülkeleri Katar'a yönelik bir boykot ya da Katarlıların ifadesiyle abluka uygulamaya baÅŸlamışlardır. Bu da iliÅŸkilerin üzerine tuz biber ekmiÅŸ ve Türkiye Katar'ı desteklemeye devam etmiÅŸtir. Bu ise BAE-Suudi Arabistan ekseniyle aradaki soÄŸukluÄŸu daha da pekiÅŸtirmiÅŸtir.
Üçüncü mesele ise 2 Ekim 2018 tarihinde ünlü gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Ä°stanbul'daki Suudi Arabistan konsolosluÄŸuna girmesinden sonra ortadan kaldırılması ya da sırra kadem basmasıdır. Bu ise iliÅŸkiler üzerinde kalıcı hasar bırakmıştır. Türkiye baba Selman ile oÄŸlu Muhammed Bin Selman arasında sınırları korumaya çalışsa da kurumsal iliÅŸkilerin geri gitmesini önleyememiÅŸtir. Zira Muhammed Bin Selman pervasız davranmaya devam etmiÅŸtir. Cemal Kaşıkçı hadisesinin sıcak olduÄŸu dönemlerde biraz özen gösterseler de beklendiÄŸi gibi dünyanın umursamaz tavrı karşısında yeniden saldırgan politikalarına dönmüÅŸlerdir.
Türkiye'yi çevreleme politikası
Ä°liÅŸkilerin gerileme trendinde Suudi Arabistan'ın Türkiye düÅŸmanlığını bütün diÄŸer itibarların veya dosyaların üstüne çıkmıştır. Sözgelimi, Suudi Arabistanlı Ä°srail sever general Enver IÅŸki'nin seslendirdiÄŸi gibi bu ülke Türkiye'ye karşı yeni bir "çevreleme politikası" izliyor. Bu çevreleme politikasında adeta yok, yok! Sadağında veya çuvalında Ä°srail, Suriye rejimi ve PYD-PKK unsurları birleÅŸik biçimde yer alıyor. Türkiye sınırlarında Kürdistan'ın kurulmasının çevreleme politikasına hizmet edeceÄŸini düÅŸünmektedirler. Bu itibarla dar çıkarları gereÄŸi bölgenin yeniden bölünmesinden bile medet umabiliyorlar. Ä°srail'in vizyonunu devralmış durumdalar.
Mahmut AluÅŸ adlı yazarın da dikkat çektiÄŸi gibi darbenin baÅŸarılı olması hâlinde darbeyi en çok alkışlayacak baÅŸkentlerin başında Tahran gelmesine raÄŸmen darbe sürecini baÅŸarılı bir biçimde istismar etmiÅŸtir. Darbe kalkışmasının ilk saatlerinde taraftarları orada burada bayram etse ve helva dağıtsalar bile darbenin bastırılmasının belli olmasından itibaren Ä°ran, Türkiye'nin gönlünü almaya çalışmış ve Suudi Arabistan'ın hilafına DışiÅŸleri Bakanı Cevat Zarif Türkiye'ye damlamış ve iyi dileklerini ve geçmiÅŸ olsun temennilerini takdim etmiÅŸtir.
Suudi Arabistan bilhassa Suriye'de Türkiye-Ä°ran ve Rusya ekseninin oluÅŸmasına seyirci kalmıştır. Bunun nedeni ideolojik olarak körlük derecesinde saplantılı duruÅŸudur. Bu saplantılı duruÅŸunda elmaları ile armutları birbirine karıştırıyor. Ä°hvan düÅŸmanlığı gözünü kör etmiÅŸ ve Türkiye'ye de bu zaviyeden bakmıştır. Hâlbuki Ä°ran ile Rusya Suriye'de Türkiye ile farklı taraflarda dursalar bile bu durumu ittifaka veya iÅŸbirliÄŸine engel saymamışlardır.
Entrikalar üssü BAE!
Suudi Arabistan cesametiyle öne çıksa da BirleÅŸik Arap Emirlikleri siyasi dehasıyla ya da entrikalar üssü olmasıyla temayüz etmekte ve seçilmektedir. Özellikle de veliaht Muhammed bin Zayed'in bölgeyi karıştırmakta başı çektiÄŸi ve Suudi Arabistan'ı da arkasından sürüklediÄŸi biliniyor. Bu çerçevede Ä°srail-ABD iliÅŸkileri pekâlâ BAE-Suudi Arabistan iliÅŸkilerine model olarak gösterilebilir. Ä°srail'i beyin ABD'yi de gövde olarak göstermek mümkün. Suudi Arabistan ile BAE iliÅŸkilerinde de durum bu merkezdedir.
ErdoÄŸan, "Darbe giriÅŸimi olduÄŸu sıralarda Körfez'de kimlerin buna sevindiÄŸini çok iyi biliyoruz" deyip, ÅŸöyle devam etmiÅŸtir:"Birilerinin istihbarat örgütleri varsa bizim de var. Kimlerin o geceyi nasıl geçirdiÄŸini çok iyi biliyoruz. Türkiye'de ne oldu, ne oluyor, bitti mi, gidiyor mu, darbe neticeye ulaÅŸtı mı, ulaşıyor mu? Bunu takip edenleri çok iyi biliyoruz. Nasıl paralar harcandığını çok iyi biliyoruz." Bu cümlesiyle ErdoÄŸan kesinlikle BirleÅŸik Arap Emirlikleri'ne iÅŸaret etmiÅŸtir.
Yeni Åžafak yazarlarından Mehmet Acet de müteakip günlerde yazdığı makalesinde duyumlarına istinaden darbeyi BirleÅŸik Arap Emirlikleri'nin finanse ettiÄŸini savunmuÅŸtur. Darbe baÄŸlantılı olmasa bile Sudanlı düÅŸünür ve yazar Fatih Ali Hasaneyn benzeri bir iddiayı paylaÅŸmış, gündeme taşımıştır. 14.06.2018 tarihli ilgili bir haberde Sudanlı araÅŸtırmacı yazar Dr. Fatih Ali Hasaneyn, bazı körfez ülkelerinin, seçimlerde CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan'ı iktidardan düÅŸürmek için 12 milyar dolar harcadığını öne sürdü.
Bir dönem Bosna Hersek'in ilk cumhurbaÅŸkanı merhum Aliya Ä°zzetbegoviç'in danışmanlığını yapan, Türkçe ve BoÅŸnakça bilen Hasaneyn, "Bazı Körfez ülkeleri, ErdoÄŸan'ı iktidardan düÅŸürmek için 12 milyar dolar harcadı. Bunun yanı sıra ABD, Almanya, Ä°sveç ve Norveç gibi ülkelerin de benzer etkileri var. ABD'nin Türkiye içerisindeki iÅŸbirlikçilerine etkisi büyük." iddiasında bulundu.
Yeni kehanet: "Bir yıla kadar gider!"
15 Temmuz darbe teÅŸebbüsü baÅŸarısız olsa ve geçse de BirleÅŸik Arap Emirlikleri yetkilileri hâlâ yakaza hâlinde darbe rüyası görüyorlar. Darbe giriÅŸimi sönse de umutları hala sönmüÅŸ deÄŸil.
Nitekim, BAE'nin popülist veya gayri resmi sözcüsü polis ÅŸefi Dahi Halfan nasıl gideceÄŸini söylemese de CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın bir yıl içinde devrileceÄŸini söylemiÅŸtir. Attığı bir tweet mesajında CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın siyasi olarak bir yıl içinde yıkılacağını, yanacağını ve buharlaÅŸacağını iddia etmiÅŸtir. Elbette dayanağını söylemeden… Dahi Halfan'ın bu beklentesi Arap halkları arasında alay konusu olmuÅŸtur. Daha önce de Halfan'ın çeÅŸitli kehanetlerde bulunduÄŸunu ama hepsinin fos çıktığını hatırlatmışlardır. 2018 yılında Mısır'ın ekonomik olarak düzeleceÄŸini öngörmüÅŸ lakin bu öngörüsü tutmamıştır. Mısır ekonomisi hâlâ eksiye doÄŸru seyrini tamamlamamıştır. Yine 2018 yılında Ä°ran dışında Ä°slam âleminin kendisini toparlayacağını söylemiÅŸtir. Bu da vaktin geçmesine raÄŸmen çıkmayı bekleyen kehanetler zümresindendir. Filistin'in ise ancak 200 yıl sonra kurtulacağını ifade etmektedir.
Bu da Ä°srail'e ilave 130 yıl ömür biçmektir. Her halinden Türkiye'den nefret ettiÄŸi ve Ä°srail'i sevdiÄŸi belli oluyor! Kısaca, 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe süreciyle birlikte Türk-Arap iliÅŸkileri zorlu bir sınavdan ve eÅŸikten geçmiÅŸtir. Geride silinemeyen tortular kalmıştır. Resmi çevrelerin aksine darbecilere karşı halk Türkiye'nin yanında saf tutmuÅŸ, durmuÅŸtur.
Müellif: Mustafa Özcan / Lacivert Dergi-Temmuz 2020
Henüz yorum yapılmamış.