Sosyal Medya

Yasin Aktay: Merkel’in Akdeniz'deki Haçlı dayatması desteği

Yasin Aktay / YeniÅŸafak



 Almanya Åžansölyesi Angela Merkel’in bir süredir Türkiye ile Yunanistan arasında soyunduÄŸu tarafsız arabuluculuk rolünün çok uzağında bir söylemle geçtiÄŸimiz günlerde ‘’AB ülkelerinin tümü Yunanistan’ı desteklemekle yükümlü” ÅŸeklinde bir beyanda bulundu. Merkel, sözlerine devamla “DoÄŸu Akdeniz konusunda tüm Avrupa BirliÄŸi ülkeleri Yunanistan’ın yanında yer almalı” demiÅŸ ama bir yandan da “ben gerilimin artmaması için çaba sarf ettim. Bu bazen sadece her iki tarafın tekrar tekrar konuÅŸmasıyla mümkündür. Ekonomik bölgelerin pay edilmesine iliÅŸkin oradaki tartışmalar ancak birlikte yürütülebilir. Almanya, bunun için çaba sarf ediyor” diyerek arabuluculuk iddiasından da geri durmamış.

Oysa yüklendiÄŸi arabuluculuk rolünün orta yerinde bütün AB ülkelerini adeta kayıtsız ÅŸartsız Yunanistan’ın yanında yer almaya, onun sözlerini dinleyip ona destek olmaya çağırmak açıkça tarafını belli etmektir. Bu, ÅŸu ana kadar Türkiye’ye karşı oynadığı tarafsızlık rolünün de aslında diÄŸer taraf adına bir oyalama, ikna veya deÄŸilse yönlendirip kandırmaya odaklı olduÄŸunun itirafından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil.

Oysa Akdeniz’de, Ege’de ÅŸu anda açıkça hakları çiÄŸnenen Türkiye’dir. AB üyesi ülkeler Yunanistan’ı dinledikleri kadar bile deÄŸil, azıcık Türkiye’yi dinleseler ortadaki apaçık haksızlığı görecekler. Yunanistan’ın adalar dolayısıyla neredeyse Türkiye’nin bütün karasularını iptal etme ve kendine mal etme yönünde sergilediÄŸi tamahkarlık çok açık. Yunan yönetimi 10 kilometrekare geniÅŸliÄŸinde ve Türk karasuları içerisindeki Meis adası için 40 bin kilometrekare deniz yetki alanı istiyor. Akdeniz’e 2000 km’nin üstünde kıyısı olan bir ana kara parçası olarak Türkiye’ye karasularında bulunan bu adadan da diÄŸer Yunan adalarından da daha az bir alan tanınıyor.

Tabiri caizse kendi kıyılarında olta atamayacak hale getiriliyor istenen yetki alanları haritasında. Halbuki bu tür ihtilaflı konular ilk olarak Türkiye ile Yunanistan arasında geçiyor deÄŸil. Fransa ve Ä°ngiltere arasında, Ä°talya ve Yunanistan arasında ve daha birçok ülke arasında olan konular. Bu tür ihtilafların nasıl çözüldüÄŸü ortada. 1982 tarihli BM Deniz Hukuku SözleÅŸmesi var ortada ve bu konuda hükümleri gayet açık ve kesinlikle Türkiye’nin haklılığını ortaya koyuyor. Türkiye uluslararası hukukta kendine ayrı bir imtiyaz talep ediyor deÄŸil. Türkiye saldırmıyor, kendini savunuyor ÅŸu anda.

Elbette Türkiye diyalogun önünü kesiyor da deÄŸil. Ancak bu konuda Türkiye ile diyaloga girecek olanların bir yandan diyalog kurarken diÄŸer taraf lehine seferber olmaları, peÅŸin peÅŸin Yunan tarafının tezlerine kulak vermeye ÅŸartlanmış olmaları karşısında hangi diyalog nasıl bir sonuç verebilir?

Aslında biz bu diyalog ve arabuluculuk esnasında tarafsızlık rolünün nasıl bir kandırmaca olduÄŸuna o kadar alıştık ki. Kıbrıs meselesinde adanın iki tarafından biri olarak Rum kesimi AB’ye alındıktan sonra AB’nin bütün arabuluculuk ve sorun çözme giriÅŸimleri Türkiye’yi bir ÅŸekilde oyalamak ve Rum tarafının ÅŸartlarını empoze etme çabasından baÅŸka bir anlam taşımadı. Yıllardır Kıbrıs’ta yürütülen müzakerelerde AB ve bilhassa Almanya bir yandan kendi arabuluculuk rollerini tam bir ÅŸike iliÅŸkisi üzerinden Rum tarafı lehine oynarken, bir yandan da bu yolla dayattıkları ÅŸartlarda Türkiye’nin kabul etmediÄŸi durumu Türkiye’yle bir sürü müzakere faslını açmamanın bahanesi olarak kullanıyor.

Bu konuda AB bütün niyetini ve tarzını ortaya koymuÅŸ, güvenilirliÄŸini, tarafsızlığını tamamen yitirmiÅŸ durumdadır. Ondan herhangi bir konuda adil, tarafsız, dürüst bir hüküm beklemek beyhudedir.

Aslında bir yandan da Almanya ÅŸansölyesinin bu açık beyanları Almanya’nın Yunanistan’la olan tarihi, kültürel ve kimliksel baÄŸlarını ve bu baÄŸlar uÄŸruna feda ettiÄŸi ilkeleri ifÅŸa ediyor. Bu baÄŸlar da eski Yunan mirasından baÅŸlayıp Haçlı dayanışmasıyla tamamlanıyor. Bu baÄŸnaz tarafgirliÄŸin baÅŸka bir izahı olamaz. Almanya kendini kökeni eski Yunan’da varsaydığı bütün Avrupa’nın kültürel, felsefi mirasının sahibi gibi görüyor ve bu mirasa sahip çıkmak adına AB sözleÅŸmelerinde ortaya koyduÄŸu ilkeleri çiÄŸnemekten de çekinmiyor. AB ülkelerini Yunanistan’la, bu açık haksızlığına raÄŸmen davet ettiÄŸi dayanışma ise tipik bir haçlı dayanışması. AB’nin varıp dayanacağı nokta buymuÅŸ.

Türkiye 2005 yılındaki AB anayasası metninin hazırlanması esnasında, AB anayasasının bir Hıristiyan BirliÄŸi olmasına itiraz etmiÅŸ ve onun laik olduÄŸunu (olması gerektiÄŸini) kayda geçirmiÅŸti. Sonradan askıya alınan o anayasada laiklik kayda geçmiÅŸ olsa bile Türkiye’ye karşı tutum her geçen gün daha dışlayıcı olduÄŸundan Hıristiyan BirliÄŸi özelliÄŸi daha da temayüz etmiÅŸ oldu.

Åžansölye’nin apaçık bir haksızlık karşısında adaletten bu kadar açıkça sapması, diÄŸerlerini de sapmaya davet etmesi ancak bir Haçlı motivasyonuyla açıklanabilir ki, bu motivasyon AB için de Almanya için de hiç hayra alamet deÄŸil. Bizden söylemesi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.