Kürsü
Kalbin türlü türlü halleri
Carl Gustav Jung karşılaştığı Kızılderili reisi ile oturur ve sohbet etmeye başlar. Kızılderili beyaz adamın deli olduğuna kanaat getirdiğini, buna kuvvetle inandığını söyler. Jung nedenini sorduğunda ise Kızılderili reisi, “Çünkü kafaları ile düşünüyorlar” der.
Carl Gustav Jung karşılaştığı Kızılderili reisi ile oturur ve sohbet etmeye başlar. Kızılderili beyaz adamın deli olduğuna kanaat getirdiğini, buna kuvvetle inandığını söyler. Jung nedenini sorduğunda ise Kızılderili reisi, “Çünkü kafaları ile düşünüyorlar” der. Carl Jung peki siz ne ile düşünüyorsunuz dediğinde Kızılderili reis kalbini gösterir ve “biz kalbimizle düşünürüz” der. Acaba diyorum toplumda şiddetin ve suç oranının gitgide artmasında, insanların sevgisizlikten, yalnızlıktan ve birinci derecede yakınlarıyla dahi iletişim kuramamaktan yakınmalarında fertlerin kalbi kazanımlarını kaybetmelerinin etkisi olabilir mi? Oysa yakınlığa önem veren doğu toplumları insani ilişkilerini kalple kurar ve seçimlerine kalple karar verirdi. Ancak seküler kültürün işgal ettiği bu toplumlar zamanla iç zenginliklerini kaybedip çıkarlarının peşinde koşan yoksullara dönüştüler.
Kalp vahye tabi olmuş akıldan ve duyarlılığını kaybetmemiş vicdandan bağımsız değildir olmamalıdır aksi takdirde insan yaşamını olumlayan denge ortadan kalkacak ve kargaşa ortaya çıkacaktır. Nitekim bugünün çocukları kalbi tamamen devre dışı bırakıp her şeyi akılla çözebileceklerini düşünüyorlar. Fakat bu durum onların yüreklerini çoraklaştırarak kendilerine yabancılaşmalarına neden oluyor. Zira kalp sevgidir, iyi niyettir, şefkattir… İmanın evidir, sevginin evidir, güven, bağlılık ve şefkatin evidir kalp. Ve Allah’ın sevgisini taşıyan bir kaptır kalp o nedenle kalbi devre dışı bırakamazsınız aksi takdirde yoksullaştıkça yoksullaşır ve dibi görünmeyen kuyularda kaybolup gidersiniz.
Kalp duyguların şekillendiği mekândır ki, insani ilişkilerimizi sürdürürken akıldan ziyade duygularla hareket eder ve duygular üzerinden kararlar veririz. Zira duygular davranışlarımızı ve kararlarımızı büyük oranda etkileyen bir güçtür. Kalbin kendi iradesi, kendi gözü, kendi kulağı ve kendi hisleri vardır o yüzden tasvip etmediği durumlarda direnç gösterir ve ısrarcı olur. Çünkü kalp edilgen bir varlık değildir, hissedebilen ve sevebilen bir değerdir.
Mutasavvıflara göre kişi için kendini bilmenin merkezi akılla değil kalple gerçekleşir. Zira kalp göğüs boşluğunda yer alan bir et parçası değildir aksine bilgi ve bilincin şekillendiği, bilme melekelerinin, ahlaki saiklerin barındığı bir mekândır kalp. Rabbimiz buyurur ki, “Yer ve göğe sığmam fakat müminin kalbine sığarım”, bu kalbin önemini ortaya koymaz mı? Bilinmelidir ki, Allah’ın sevgisini barındıran kalp sevginin bizzat üretildiği bir merkezdir. İnsanın karar mekanizması ve itici gücüdür kalp…
Hz. Peygamber, “İnsanoğlunun bedeninde bir et parçası vardır ki eğer o sağlıklı ise bütün beden sağlıklı olur eğer o hastalıkla ise bütün beden hastalıklıdır” buyurur. Sevgi, düşünce, duygu, inanç ve değerlerin barındığı kalp hasta ise burada barınan değerler hasar görecek ve tahribata uğrayacaktır. Eğer kalp hasta ise ne sevgiden, ne şefkatten ne de üst değerlerden bahsedebiliriz, zira bu değerler hasta kalplerde barınamazlar.
Kalp sadece hislerin renklerini taşıyan bir kap değildir aynı zamanda aklı aşan üst bilincin ve bilginin de merkezidir. Kişinin nefsanî dürtülerini dizginleyen ve onu hikmetle buluşturan bir değerdir. O nedenle bir konuda karar verirken ya da olayları anlamlandırırken sadece akla değil vicdana ve kalbe de sormalı ve işbirliği yapmalısınız. Vicdanın, kalbin ve aklın hayır dediği şeyin peşinde koşar ve nefsinizi memnun etmeye çalışırsanız kaybedenler safındaki yerinizi alır ve hem yolunuzu hem de yönünüzü kaybedersiniz.
Henüz yorum yapılmamış.