Gökhan Özcan: Yenilmezlik kuruntusu
Gökhan Özcan / Yenişafak
Ä°nsan, aÅŸtığına neredeyse emin olduÄŸu ÅŸeylerin sürekli yeniden karşısına çıkmasıyla sınanıyor. Bu aslında, daha önceki tecrübelerden kendi hayrımız için ne biriktirdiÄŸimizin bilgisini de veriyor bize. Aynı çukura sürekli düÅŸmek, hakikat nezdinde tutumsuz davrandığımızın iÅŸareti... Aynı çukura her defasında düÅŸmemeyi becerebiliyorsak, kendi hayrımıza bir ÅŸeyler biriktirdiÄŸimizi düÅŸünebiliriz. Bu iyi bir noktadır ama insanın artık kendini aÅŸtığı vehmine kapılmaya baÅŸladığı yer de iÅŸte tam burasıdır. Ä°nsanın yanılmaya ne kadar yatkın bir tabiatta olduÄŸunu hatırından hiç çıkarmaması gerekir, yanlış ihtimaller ömrümüz boyunca hep doÄŸru ihtimallerin yanı başında olacaktır.
“Kendi başına kaldığında yalnız mısın? Hayır. Binlerce düÅŸünce seni yalnız bırakmaz, nefs seninledir, öfken, gururun her ÅŸeyin. Savaşım bitmiÅŸ deÄŸil daha. Bitince göreceksin. Yalnız olabilmek için çok çalışmak gerekecek. Sonradan elde edilir o. O zaman anlayacaksın ki sen artık kendinsin” diye yazmış merhum Abdulkadir Es-Sufi (Ian Dallas) ‘Gariplerin Kitabı’nda.
Hepimizin içinde insan olma yolunda attığımız adımları geri alabilecek, olgunluÄŸa, iyiliÄŸe, olmaya doÄŸru seyreden filmi sürekli baÅŸa sarabilecek bir ‘ÅŸey’ var. O ÅŸey, açıklarımızı, zayıflıklarımızı kolluyor adeta, insanlığımızda ne zaman azıcık sendelesek yıkılıp gitmemiz için itiveriyor arkamızdan adeta bizi. Ä°nsanlıkta, insanca bir gayretle eriÅŸilecek bir olma noktası yok, bu oluyorsa istisnai olarak bir lütuf olarak oluyor. Dolayısıyla temkin ve gayreti bırakmak için ne bugün ne de yarınlarda bir sebebimiz olmayacak. Aksine, kim olursak olalım, hangi yolu yürümüÅŸ bulunursak bulunalım, insanlığımızı daima gözümüzün önünde tutmak, koruyup kollamak, kendimizi tarttığımız hassas teraziyi hiç elimizden bırakmamak mecburiyetindeyiz. OlduÄŸu vehmine kapılmış kiÅŸinin, olmaya en uzak muhitlerde dolaÅŸtığını bilmemiz icap eder ki, bu kaybolmuÅŸluÄŸun en tehlikeli, en sinsi hallerinden biridir. Olmak, teknik olarak imtihanın bittiÄŸi yeri iÅŸaret eder. Oysa insan için imtihan bitmez, cevabı hayatla verilecek sorular nihayete ermez, insanlık yolunun tehlikeleri ortadan kalkmaz. Ä°nsan, yanılmaya meyli ve hatta tabiri caizse kabiliyeti ile insandır, hikayesi böyle yazılmış, tabiatının bu ÅŸekilde olması murad edilmiÅŸtir. Dünyadaki insanın seyri, yaÅŸadığı her anın içinde yönelme kabiliyetine sahip olduÄŸu iki yoldan birini seçmesiyle mesafe alır. O iki yol iyilikle kötülüktür, yani hayırla ÅŸer... Ä°mtihan dediÄŸimiz budur ve son nefese kadar böylece devam eder. Ä°stikametini kaybetmeyenler, yol üzere hatalar yapıp yanlış tarafa yönelseler de yeniden hakiki güzergahlarına dönme imkanını kaybetmezler. Ama bütün kötü ihtimalleri aÅŸtığı vehmine/kibrine kapılanlar gözlerini kendilerinden alamadıkları için istikametlerini tamamen kaybedebilirler.
“Ama hiç kimse, kendi yaradılışını yenmiÅŸ olduÄŸuna çok güvenmesin, çünkü o uzun süre derinlerde gizlenir de, bir elveriÅŸli durum bulur bulmaz gene ortaya çıkıverir. Tıpkı Aisopos’un masalında genç bir kıza dönüÅŸen kedinin, masanın başında hanım hanımcık otururken yanı başından bir fare geçince her ÅŸeyi unutup atılıvermesi gibi” diyor ‘Denemeler’inde Francis Bacon.
“Bana bilmediÄŸim bir ÅŸey söyleyin!” diye böbürlendi çalımından geçilmeyen. “Kendin!” demekle yetindi sadece, arka sıralarda oturanlardan biri.
Henüz yorum yapılmamış.