Mustafa Kutlu: Samimiyet yolunuzu aydınlatır
İçinizden neler geçip gidiyor? Hadi itiraf edin, kendi sırrınızı kendinize açıklayın.
Bazen öyle ÅŸeyler duyar, öyle ÅŸeyler düÅŸünüp-kurarsınız ki; bunlar insana ÅŸaÅŸkınlık, utanç, hicap, korku, dehÅŸet verir.
“Ulan ben nasıl bir alçak olmalıyım ki; böyle ÅŸeyler kuruyor ve duyuyorum” dersiniz.
Yine de ne mutlu size!
Ä°çinizdeki dokuz baÅŸlı ejderha, yani o bitmez-tükenmez ihtirası ile saÄŸa-sola saldıran nefis size bunları fısıldamakta ve siz bunun farkında olmaktasınız.
Kendinizle hesaplaÅŸabiliyorsunuz.
Henüz yıkılmadınız; hesap soruyor ve hesap veriyorsunuz. Kalbiniz, aklınız, vicdanınız, ahlâkınız, imanınız, görgünüz, bilginiz hâlâ ayakta. Bütün bu saldırılara göÄŸüs geriyor, sabrediyor.
Ne mutlu size.
Siz doÄŸruyla eÄŸriyi, haklıyla haksızı, güzelle çirkini ayırd edebiliyorsunuz.
Hz. Peygamber “Åžüphe yok ki din samimiyettir” buyurdu.
“Kime karşı, ey Allah’ın Resulü?” diye sordular. Hz. Peygamber: “Allah’a, Resulüne, Kitabına, Müslümanların liderlerine ve tüm Müslümanlara” diye açıkladı.
Samimiyet! İşte her işin başı.
Enes (r.a.)’dan rivayet ediliyor.
“Dedik ki;
Ey Allah’ın Resulü; biz yapmadıkça iyliÄŸi emretmeyelim mi?
UzaklaÅŸmadıkça kötülükten nehyetmeyelim mi?”
Åžöyle buyurdu:
“Kendiniz yapmasanız bile iyliÄŸi emredin, kendiniz tamamen uzak durmasanız bile kötülükten nehyedin.
Lâ ilâhe illallah kelimesini söyleyeni devamlı savunun”
Ä°bn Ömer (r.a.)’dan ÅŸu hadis bize ulaÅŸmıştır:
“Haccac’ın hutbesini dinlerken hoÅŸlanmadığım bir sözünü iÅŸittim. Hemen ona itiraz edip deÄŸiÅŸtirmesini istedim. Ancak Allah Resulü’nün ÅŸu sözünü hatırlayınca vazgeçtim.
– Bir müminin kendisini alçaltması yakışık almaz.
Dedim ki; Ey Allah’ın Resulü, kendi nefsini alçaltmak nasıl olur?
Åžöyle buyurdu:
– Altından kalkamayacağı belaya kendini maruz bırakmakla.”
Evet, arzu arslanları içimizde cirit atıyor. Pek belli etmiyoruz ama nefsimizi okÅŸayan her mevki ve makama, her menfaata, her zevke ve hazza, her üstünlük unsuruna aÄŸzımız sulanarak bakıyoruz. ÇoÄŸu kez “Ä°stemiyorum ama yan cebime koyabilirsiniz” diyoruz.
Dünya nimetlerine karşı gûya bîganeyiz, gûya alçak gönüllüyüz, gûya “ben istemem ona verin, o daha ehildir, ona daha çok yakışır” diyoruz ama, kıskançlıktan da çatlıyoruz.
Sadelik ve basitliÄŸin en yüce makam olduÄŸunu dilimizdeki ÅŸu sade sözler ne güzel anlatıyor:
“Ä°çi, dışı, temiz olmak”
“Özü sözüne uymak”
Ne yazık ki bu sözler “eski dünya”da kaldı.
“Yeni dünya” aldatmak ve aldanmak üzerine kuruldu. Hakikatın önüne milyonlarca perde gerildi. Varsın gerilsin bu bizi korkutmuyor.
Bizi korkutan kalbin sesini ve aklın aydınlığını kaybetmektedir.
O zaman içimizden geçen “arzu tramvayı” hangi istasyonda durursa gözlerimiz kaymış, aÄŸzımız yayılmış orada ineriz.
Ne diyelim: “Allah kurtarsın”...
Henüz yorum yapılmamış.