Sosyal Medya

Savaş Barkçin'in kaleminden: No kisses

Evet, bizde insan öpülür. Eli öpülür, alnı öpülür, omzu öpülür. Ama bizde sadece canlıya değil cansıza da hürmet ile bakılır. Mevlevî edebinde insana hizmet eden her şey; yastık, yorgan, kapı pervazı, kaşık, sofra öpülür. Cansız şey nesne değildir, Allah'ı zikreden bir varlıktır.



Gerçek Batı'yı ve Batılıyı cici aktrislerinden, yakışıklı aktörlerinden, albümleri milyonlarca satan ÅŸarkıcılarından, ÅŸovmenlerinden, Hollywood filmlerinden, cafcaflı caddelerinden ve parlak lâflar üreten akademisyenlerden öÄŸrenemezsiniz. Batılı tırpanlayıcı bir yalnızlık içinde, ıssız bir insandır. Size şık görünen bu ambalajın içinde ikiyüzlü ve zavallı bir hayat yaÅŸanır. Bir yanda tebessüm etmek ve teÅŸekkür etmek zorundadır, bir yanda da sevgiden, ÅŸefkatten, insanî duygulardan kaçmak...

Geçen hafta bir haber videosu gördüm. Amerika'da bir aile evlerine pizza ısmarlamış. SipariÅŸi eve paketçi getiriyor, pizzayı kapıdan veriyor, parayı ve bahÅŸiÅŸi alıp ayrılırken evin 3-4 yaşındaki ufak erkek çocuÄŸu koÅŸarak onun boynuna sarılıyor. Ama oÄŸlanın adama sarılmasını bir görmelisiniz. Nasıl bir teÅŸekkür, ÅŸefkat, muhabbet var o sarılmada... Çocuk adamı sonra öpmek istiyor, o ara annesi evden fırlıyor ve çocuÄŸuna bağırıyor: "No kisses!" Yani "Öpücük yok!" Hemen çocuÄŸu kucakladığı gibi eve sokuyor. Gariban paketçi bir ân donup kalıyor, sonra dönüp gidiyor. Aile sonradan pizzayı getiren o adam ile ilgili gerçeÄŸi öÄŸrenmiÅŸ. MeÄŸer adamın küçük kızı yakın zamanda ölmüÅŸ. O zaman insan bu kalıbı küçük ama kalbi büyük çocuÄŸun adama belki de teselli için sarıldığını düÅŸünmeye baÅŸlıyor. Çocuk rûhu saf olduÄŸu için kerameti de çoktur. Onlar nur ile bakıp görürler. Asıl akıl çocuklarda vardır, çünkü kalp akılları henüz nefislerinin tasallutuna uÄŸramamıştır.

Ergenlikle beraber aklımız "bâliÄŸ" oluyor, yani olgunlaşıyor ama maalesef kalbin aklı yerine nefsin aklı öne çıkıyor. Nefsimiz kendini akıl gibi göstermeye bu çaÄŸda baÅŸlıyor. Hep söylerim, insan ergenleÅŸtikçe affedersiniz eÅŸekleÅŸiyor. Neyse, nerede olursanız olun insanın yüreÄŸini titreten bir olay, deÄŸil mi? Ama sadece duygulu bir ÅŸey deÄŸil, bize kendimizi ve âlemi tefekkür etmek için birkaç önemli ipucu da veriyor. Zaten irfân ve hikmet; gördüÄŸümüz, duyduÄŸumuz, öÄŸrendiÄŸimiz her ÅŸeyi Allah'a baÄŸlamaktır. Hangi olay, kim, nerede, nasıl, ne zaman olursa olsun... Batı'da çocuklara ilk öÄŸretilen ÅŸey "don't talk to strangers" sözüdür. Yani "yabancılarla konuÅŸma!" Nesilden nesile bu soÄŸukluk giderek katılaÅŸtı. Ayrıca çocuklara kendi evlerinde ve dışarıda yapılan tacizler yaygın olduÄŸu için, ana-babalar haklı olarak çocuklarını "no kisses!" türü uyarılarla korumaya çalışıyor. Bu ise insanı insanlardan daha da uzaklaÅŸtırıyor.

Nitekim Batı'da sokaktan geçerken gördüÄŸünüz bir çocuÄŸun başını okÅŸamak bile tacizle suçlanmanıza yol açabilir. Orada çocukların bizim ana-babalarımızdan gördüÄŸümüz gibi muhabbet ve ÅŸefkat gördüklerini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Çocuklar ana-babanın kiÅŸisel hayatlarını, konforlarını bozamaz. Ergenliklerine kadar katı bir disiplinle yetiÅŸtirilirler. Yanlış yaptıkları anda onlara hemen ceza verirler. O yüzden Batı'da bir uçak dolusu çocuk olsa bir tek şımarma, nazlanma, aÄŸlama sesi iÅŸitemezsiniz. Bu sevgisizlik döngüsü nesilden nesile katılaÅŸarak devam eder. Bu mahrumiyetle yetiÅŸen çocuklar on sekiz yaşına gelince aileden kopar giderler. Zaten ana-babalar da onların evi terketmelerini teÅŸvik ederler. Hatta bazıları çocukların evde kaldıkları odanın kirasını vermesini bile isterler. Çocuklar evden kopunca aileden de koparlar. O yaÅŸa dek yaÅŸadıkları baskının acısını günübirlik cinsellikte, içki, uyuÅŸturucu ve türlü serkeÅŸliklerde çıkarırlar.

Kendileri de maalesef ana-babaları gibi muhabbetsizliÄŸi, ÅŸefkatsizliÄŸi ve katı disiplini tek çocuk terbiyesi yöntemi olarak bilir ve uygularlar. Sevgi almayan nasıl verecek? Evet, "no kisses!" Batı'da tensel temas cinsel temas anlamına gelir. Bir erkek sokakta, alışveriÅŸ merkezinde baÅŸka bir erkek arkadaşına sarılamaz. Sarılma gibi yapanlar da sadece omzuna omzunu deÄŸdirir, o kadar... Bu sapkın bakış yüzünden ABD'de okurken memlekete gidecek Türk arkadaÅŸlarımızla ev içinde sarılıp kucaklaşıp öyle vedalaşırdık. Havaalanına uÄŸurlamaya gittiÄŸimizde ise sadece el sıkışırdık. Millet garip garip bakmasın diye... Ama orada bir erkek ve bir kadın birbirine rahatlıkla sarılabilir. Bu elbette bazılarını rahatsız ediyor. Bir Amerikan dergisinde özellikle genç erkeklerin "Neden kendi cinsiyetimden arkadaşım olamasın?" "Neden bir kız yerine onunla dertleÅŸemeyeyim?" "Neden bir erkek arkadaşıma sarılmam garip görülüyor?" tarzı ÅŸikâyetlerini içeren bir araÅŸtırma okumuÅŸtum.

Benzeri bir olayı o sıralar Washington Post'ta görmüÅŸtüm. Houston'da Müslüman bir adam kız çocuÄŸu kucağında statta Amerikan futbol maçı seyrediyormuÅŸ. Onun kızını sevdiÄŸini gören yaÅŸlı bir Amerikalı kadın hemen polisi aramış. Adamın kıza tacizde bulunduÄŸunu söylemiÅŸ. Polis stada gelmiÅŸ, adamı tutuklayıp götürmüÅŸ. Kız çocuÄŸunu da hep yaptıkları gibi hemen bir bakıcı aileye vermiÅŸler. Adam hapiste üç ay geçirmiÅŸ. Nihayet mahkemeye Müslüman kültürü uzmanı birisi gelmiÅŸ, adamın evlâdına olan yakınlığının baba ÅŸefkatinden kaynaklandığını, kucaklamanın Müslümanlarda cinsel bir anlamının olmadığını anlatmış da öyle hapisten salıvermiÅŸler adamı.

Gerçek Batı'yı ve Batılıyı cici aktrislerinden, yakışıklı aktörlerinden, milyonlarca albüm satan ÅŸarkıcı ve ÅŸovmenlerinden, Hollywood filmlerinden, cafcaflı caddelerinden, parlak lâflar üreten akademisyenlerden öÄŸrenemezsiniz. Batılı tırpanlayıcı bir yalnızlık içinde, ıssız bir insandır. Size şık görünen bu ambalajın içinde ikiyüzlü ve zavallı bir hayat yaÅŸanır. Bir yanda tebessüm etmek ve teÅŸekkür etmek zorundadır, bir yanda da sevgiden, ÅŸefkatten, insanî duygulardan kaçmak... Çünkü insan kurttur, tehlikelidir, tehdittir. Bir Batılı'nın hayatı nasıl hissettiÄŸini, kendini ve baÅŸkalarını nasıl gördüÄŸünü Amerikalı protest ÅŸarkıcı Paul Simon'un 1965'te neÅŸrettiÄŸi "I am a rock,"yani "Ben bir kayayım" baÅŸlıklı ÅŸarkısı çok iyi anlatır:

bir kış günü derin ve karanlık bir Aralık yapayalnızım penceremden dışarı bakıyorum taze düÅŸmüÅŸ, sessiz kar kefenine sarılmış aÅŸağıdaki caddelere..

ben bir kayayım ben bir adayım.

surlar inÅŸâ ettim derin ve muhkem bir kale kimse içine giremesin diye dostluÄŸa hiç ihtiyacım yok, çünkü dostluk acı getirir tiksinirim kahkaha ve sevgiden...

ben bir kayayım ben bir adayım.

bana aÅŸktan bahsetme böyle ÅŸeyleri önceden de duydum uyandırma hafızamda sızmış kalmış, ölmüÅŸ gitmiÅŸ duygularımı uykularından hiç sevmeseydim hiç aÄŸlamazdım zaten...

ben bir kayayım ben bir adayım.

kendimi korumak için kitaplarım var bir de ÅŸiirim zırhımın içinde güvendeyim odamda saklanıyorum, rahmimde emniyetteyim ne ben kimseye dokunurum, ne de kimse bana...

ben bir kayayım ben bir adayım.

bir kaya acı çekmez ve bir ada asla aÄŸlamaz.

Bu som yalnızlık, türlü aşırılıklara ve sapkınlıklara yol açar. Kendi toplumundaki herkesi, hatta ana-babasını, çocuklarını, yakınlarını bile "yabancı" gören birisi toplumu ve ırkı dışındakileri nasıl dost edinecek? O yüzden hep söylerim, ırkçılık Batı'da istisna deÄŸil kuraldır. Neredeyse genetik bir hastalıktır ama orası Batı yönünde olduÄŸu için deÄŸil, orada insanı insan eden Rabb'imiz görmezden gelindiÄŸi için. Yalnızlık gerçeÄŸi yaÅŸlılarda daha kötüdür. Bir arkadaşım ABD'de okurken bir gece ev telefonu çalmış. Açmış, karşıda yaÅŸlı bir Amerikalı adam... "Falanca ile mi görüÅŸüyorum?" diye sormuÅŸ. Arkadaşım "Yanlış Numara." deyip tam kapatacakken yaÅŸlı adam "Lütfen kapatmayın, biraz konuÅŸabilir miyiz, günlerdir kimseyle konuÅŸmadım da." demiÅŸ. Evet, bu kadar keskin bir yalnızlık... Oralarda tazeliÄŸi yiten kadın ve erkekler bakımevleri ve toplu olarak yaÅŸadıkları apartmanlarda toplumdan tecrit edilirler.
Kimse onlarla ilgilenmediÄŸi için çoÄŸu parklara ve gar gibi kalabalık yerlere gider, birbiriyle konuÅŸan insanların yanına otururlar. En azından insan sesi duymak için... Åžefkat, muhabbet, samimiyet, merhamet bunlar hep iç içedir. Hepsi kiÅŸinin rutin, somut ve çıkara dayalı dünyasının üstünde bir güç olduÄŸunu kavramasına baÄŸlıdır. Yani tevhitten doÄŸar. Ancak Rahim'in kulu diÄŸer kullara merhamet eder. Ancak Vedûd'un kulu canlı-cansız her ÅŸeyi kendine emanet görüp, onlara elini uzatır. Meselâ Batı ÅŸehirlerinde sokak hayvanları yoktur. Çünkü onları da çocuklar gibi ÅŸahsi mülk olarak görürler. Özgür olmalarına izin yoktur. Peki, sokakta başıboÅŸ kedi ve köpek bulunursa ne yapıyorlar? Hayvan polisi gelip onları yakalıyor, hayvan barınaklarına götürüyor. Bu hayvanlara orada bakılıyor. Ä°ki hafta içinde sahiplenen çıkmazsa hayvancıkları "uyutuyorlar", yani öldürüyorlar.

Ne kadar insanî bir ÅŸey! Ä°nsanı bedenine ve cinsiyetine indirgeyen bir anlayışın "insan severlik" veya "muhabbet" üretmesi mümkün deÄŸil. O yüzden bizdeki Leylâ ile Mecnûn, Ferhad ile Åžirin gibi aÅŸk hikâyeleri onlarda yoktur. Asla böyle yüce bir aÅŸkı anlayamazlar. Onlarda tensel aÅŸk hikâyeleri vardır. Çünkü aÅŸkınlığı bilmeyen aÅŸkı da bilemez. Cat Stevens bunu bir ÅŸarkısında ne güzel anlatır: "I love my dog as much as I love you." Yani "Seni sevdiÄŸim kadar köpeÄŸimi de seviyorum." Bir zamanlar bir Volkswagen kaplumbaÄŸa arabam vardı. Bahçeye park ederdim. Bir sabah evden çıktım. Ä°lkokula giden oÄŸlum okul servisine binmek için benden evvel çıkmıştı. Bir baktım bizim oÄŸlan bizim tosbaÄŸayı öpüyor, onunla tatlı tatlı söyleÅŸiyor.

Evet, bizde insan öpülür. Eli öpülür, alnı öpülür, omzu öpülür. Ama bizde sadece canlıya deÄŸil cansıza da hürmet ile bakılır. Mevlevî edebinde insana hizmet eden her ÅŸey; yastık, yorgan, kapı pervazı, kaşık, sofra öpülür. Cansız ÅŸey nesne deÄŸildir, Allah'ı zikreden bir varlıktır. Bu sebepten Rasûlullah Efendimiz sadece atlarına, develerine, keçilerine ve kedisine deÄŸil kaşığına, tabağına, kâsesine, elbiselerine ve sarıklarına da isim vermiÅŸtir. Onlara ÅŸahsiyet bağışlamıştır. Muhabbet yok olunca insanlık da yok olur. Aman Batı'nın sevgisizlik sarmalına biz de girmeyelim. Rabb'imizin hediyesi olan canlı-cansız âleme ÅŸefkat, merhamet ve muhabbet ile baÄŸlanalım...

 

Kaynak: Cins Dergi / Sayı: Nisan 2020
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.