Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Yunan-Türk siyasi krizinin kazananı kim?

Türkiye'nin son 20 senede sağladığı ekonomik ve politik güç, tüm dengeleri değiştirmiş durumda. Yunanistan'ın Ege bölgesinde Türkiye ile tek başına mücadele edebilmesi neredeyse imkânsız görünmekte.



25 Aralık 1995'te Figen Akat isimli geminin Bodrum yakınlarındaki 'Kardak' kayalıklarına oturduÄŸu ve Yunan Sahil GüvenliÄŸi'nin mürettebata yardım amacıyla kayalıklara ulaÅŸtığı bilgisi Türk kamuoyu tarafından öÄŸrenildi.

Neredeyse her gün irili ufaklı kazaların meydana geldiÄŸi Ege'de bu, önemsiz denebilecek bir haberdi; hatta Yunan tarafının davranışı konudan habersiz birçok kiÅŸi tarafından sempati ile karşılandı.

Haber Ankara'ya intikal ettiÄŸinde ise Atina'ya sert bir nota verilerek Türk karasularında meydana gelmiÅŸ bir kazaya izinsiz Yunan müdahalesinin kabul edilebilir olmadığı vurgulandı.

Yunanistan notaya uzun bir süre cevap vermedi; ama 9 Ocak 1996'da Yunanistan, Büyükelçisi aracılığıyla Ankara'ya aynı sertlikte cevap vererek Kardak kayalıklarının kendi karasularında olduÄŸunu belirterek Türkiye'ye uyarıda bulundu.

Bu karşılıklı restleÅŸmenin kamuoyu tarafından öÄŸrenilmesi sonrası harekete geçen Kilimli Adası Yunan Belediye BaÅŸkanı, Kardak kayalıklarına bir grup Yunan fanatikle birlikte çıktı ve Yunan bayrağı dikti.

Bu eylemden sonra bir grup Türk de adaya çıktı ve Yunan bayrağını indirerek Türk bayrağı dikti.

Kardak Kayalıklarına dikilen Türk Bayrağı

Halk arasındaki gerilimli bayrak yarışına Yunan Ordusu da kısa süre içerisinde dâhil oldu.

Özel eÄŸitimli Yunan komandoları iki parçadan oluÅŸan Kardak'ın batı kayalığına çıkarak bayrak astı.

Türkiye cephesi bu davranışı aleni iÅŸgal olarak deÄŸerlendirdi ve Yunanistan'a bu hareketinden acilen vazgeçmesi uyarısında bulundu.

Yunan tarafı ise bu uyarıyı reddetti ve kayalıklara yaklaÅŸacak her Türk'ün vurularak öldürüleceÄŸini bildirdi.

Tansu Çiller

Dönemin BaÅŸbakanı Tansu Çiller ise "Bizde toprak verilmez. Bizde tek çakıl taşı verilmez. Bizde can verilir ama çakıl taşı verilmez. O zaman nedir, o zaman tek bir yol var: o bayrak inecek, o asker gidecek" sözleri ile bu durumun kabul edilmeyeceÄŸini açık bir ÅŸekilde ilan ediyordu.

Türk Deniz Kuvvetleri de Çiller'in sözlerine destek veriyordu; artık bir Türk operasyonu an meselesiydi.

Böylesi bir operasyonda Yunan tarafının ateÅŸ açması ise Ege'de bir savaşı kaçınılmaz hale getirecekti.

SAT Komandosu ÜsteÄŸmen Ali TürkÅŸen

Operasyona katılan SAT Komandosu ÜsteÄŸmen Ali TürkÅŸen operasyon gecesi yaÅŸananları ÅŸöyle anlatacaktı:

29 Ocak'ta birliÄŸin nöbetçi subayı olarak görevliydim. Kardak'a gitmemiz emri 23.00 sıralarında telefonla geldi. Evlerinde dinlenen 40 arkadaşımız hemen birliÄŸe geldi. Silahları, cephaneleri ve gerekli araçları SAT çabukluÄŸuyla toparladık ve Bodrum'dan harekâta baÅŸladık.

Silahlı çatışmaya hatta ölmeye hazırdık. Hem adaya çıkan iki tim hem destek için bekleyen tüm SAT'lar hazırdı. Deniz Astsubay Hakan Çalışkan, tuzaklanma ihtimaline karşı bayrak direÄŸini kontrol etti.

Yunan bayrağını büyük bir dikkatle indirerek Türk bayrağını toka ettim. ÅžimÅŸek 3 anonsu bayrağımızın dalgalandığını müjdelemiÅŸti. Kardak milli bir ruh, vatan toprağını korumanın anlam bulduÄŸu yerdir. Ege Denizi'nde deÄŸil kayalık, kaybedecek bir damla suyumuz yoktur.

Neyse ki Yunan tarafı Türk askerine ateÅŸ açmamış ve büyük bir krizin eÅŸiÄŸinden dönülmüÅŸtü. Kardak Kayalıkları yakın zamanda Yunanistan ile yaÅŸanan en büyük siyasi krizdi; ama bugün gelinen noktada Türkiye ve Yunanistan Ege'de namlularını yine birbirine çevirmiÅŸ durumda.

Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege krizinin kökleri Lozan AntlaÅŸması'na hatta çok daha öncesine dayanmaktadır.

Ä°talya, Türk subaylarının çekilmesine raÄŸmen; Sömbeki (Simi), Herke (Halki), Ä°lyaki (Tilos), Ä°ncirli (Nisiros), Ä°stanköy (Kos), Kilimli (Kalimnos), Rodos, Patmos, Astropalya (Astipalya), KaÅŸot (Kasos), Kerpe (Karpathos) ve Meis (Kastellorizos) olarak bilinen adaları terk etmedi.

Uluslararası bir oldubitti: Oniki Ada meselesi

Ä°ki komÅŸu ülke arasında Ege'de meydana gelen tüm krizler Oniki Ada'nın 1912 yılında Ä°talya tarafından iÅŸgal edilmesiyle baÅŸladı. 

Ä°talya, Osmanlı toprağı olan Trablusgarp'ı 1911 tarihinde iÅŸgal etmeye kalktı. Osmanlı'nın Ä°talya ile resmen savaÅŸa girememesi sebebiyle Enver, Mustafa Kemal, EÅŸref ve Rauf Bey gibi genç askerler bölgeye direniÅŸ için gönderildi.

Genç Osmanlı subayları bölge halkıyla beraber döneminin en modern ve güçlü ordularından birisi kabul edilen Ä°talyan güçlerinin ilerleyiÅŸini durdurduÄŸu gibi, çok ağır zayiatlar da verdirdi.

Bu geliÅŸmeler üzerine Osmanlı subayları Trablusgarp'ta olduÄŸu müddetçe direniÅŸi kıramayacağını anlayan Ä°talya Oniki Ada'yı iÅŸgal ederek BoÄŸazları muhasara altına aldı.
 

Enver PaÅŸa

Osmanlı Genelkurmayı bunun üzerine bölgedeki askerlerine derhal geri çekilmelerini emretti. Enver Bey emri aldıktan sonra üzüntüsünü ÅŸöyle ifade edecekti;

Bugün Harbiye Nezareti'nden gelen çeÅŸitli haberler durumu aydınlatıyor. Gazetelerden, hükümetin 2 bölgeyi tamamen kaybettiÄŸini öÄŸrenmiÅŸsinizdir bile. Bir an düÅŸünün sevgili dostum, ne yaptığımızı bir düÅŸünün!

Kadınlarıyla ve çocuklarıyla bir yıl boyunca baÅŸarıyla savaÅŸmış olan bu yiÄŸit insanları düÅŸmanın kollarına bırakıyoruz ve böylece terk ediyoruz iÅŸte ve onlara anavatanın yardıma geleceÄŸine dair söz verip savaÅŸmayı öÄŸütleyen ben, ÅŸimdi tarif edilmez zorluklar içinde kalıyorum.

Bu memleketi terk edecek durumda deÄŸilim ve memleketimin öbür yarısının bana ihtiyacı var. Neticede burada bağımsız bir devlet kuracağım. Balkan devletlerine gelince, onları ezeceÄŸimiz konusundaki ümitlerimi kaybetmedim, nihayet organize olmak için bizi rahat bırakacaklar.

Burada iyi çalıştık ama yeni iktidar partisi her ÅŸeyi ezdi, iÅŸte böylece utanç verici bir sulhu kabul ettik. Sırtımızda neticesi çok açık olmayan bir dizi harp var.

                                                                                                                                                   (Enver PaÅŸa-22 Ekim 1912)

Ata vasiyeti topraklar terk edildi

Oniki Ada ile beraber iÅŸgal edilen Rodos Adası, Osmanlı'nın Akdeniz'deki hâkimiyeti açısından büyük önem arz ediyordu.

Yavuz Sultan Selim'in, oÄŸlu Kanuni Sultan Süleyman'a ülkesinin bekası açısından mutlaka fethetmesi gerekliliÄŸini vasiyetinde açıkladığı iki bölgeden birisi Rodos diÄŸeri Belgrat'tı.

Neredeyse tüm Mısır'ı hâkimiyeti altına alan Yavuz, Rodos olmadan Akdeniz'de devletinin tam egemenlik saÄŸlayamayacağını görüyordu.

Adaya ilk seferi rivayete göre Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi yapmış ve sonrasında hemen hemen her padiÅŸah ÅŸansını denemiÅŸ; ama adayı Kanuni Sultan Süleyman fethedebilmiÅŸti.

Ä°talya iÅŸgal ettiÄŸi adaları Balkan SavaÅŸları sonrası Osmanlı'ya vereceÄŸini vadetmiÅŸ; ama bu sözünü asla yerine getirmediÄŸi gibi bu adaları Ä°kinci Dünya Savaşı sonrası Yunanistan'a terk edecekti.

Ayrıca Ä°talyanlar adaları iÅŸgal ettikten hemen sonra Türklere ait bütün kültürel mirasa savaÅŸ açtı. Hamamlar yıkıldı; cami gibi dini yapılar ahır, depo, cephanelik gibi amaçlarla kullanıldı.

Bu durum Yunan hâkimiyetinde deÄŸiÅŸmedi. Adalardaki Türk izini silmek adına Yunan barbarlığı Ä°talyanlarınkini aratmadı.

Türkiye, Lozan'da yitirdiÄŸi haklarını kritik 1945 senesinde de korumayı baÅŸaramamıştı.

Demokrat Parti'nin kuruluÅŸunda büyük katkıları olan merhum Tevfik RüÅŸtü Aras'ın kiÅŸisel teÅŸebbüsleri ise adaların Yunanistan'a bırakılmasının önüne geçemedi.

Özellikle Anadolu'nun güvenliÄŸi açısından büyük bir tehdit olan Meis Adası'nın dahi alınamamış olması Türk dış politikası açısından büyük bir utanç olarak tarihe geçmiÅŸti.

Lozan'da "Adalar ve Deniz Mili" meseleleri

Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerilimlerin temel dayanak noktası olan adalar krizi Lozan'da kendisine hukuki bir çerçeve bulmuÅŸtu.

Lozan'ın ilgili maddesi ÅŸöyle diyordu;

Åžarki Bahrisefid adalar üzerinde ve Gökçeada ve Bozcaadalar ile TavÅŸan Adalarından gayrı bi'l cümle Limni, Semadirek, Midilli, Sakız, Sisam, Nikarya, adaları üzerinde Yunan egemenliÄŸinin kabulüne dair 30/17 Mayıs 1913 tarihli Londra AntlaÅŸmasının 5. ve 14/1 Kasım 1913 tarihli Atina AntlaÅŸması'nın 15. maddesi hükümleri uyarınca 13 Åžubat 1914 tarihli Londra Konferansında alınıp Yunan hükümetine bildirilen karar bu AntlaÅŸmanın Ä°talya'nın egemenliÄŸi altına konulan 15. madde de belirtilen adalara iliÅŸkin hükümleri saklı kalmak ÅŸartıyla teyid edilmiÅŸtir. Asya sahilinden 3 milden az mesafede bulunan adalar, bu AntlaÅŸmada aykırı hüküm bulunmadıkça Türkiye hakimiyeti altında kalacaklardır.

Bu maddede adalar açıkça Türkiye'nin elinden çıkıyordu; ama ileride Ege'de Türkiye'nin söz sahibi olmasını saÄŸlayacak bir açık kapı bırakılmıştı. Lozan'da açıkça Türkiye'ye 3 Mil hakkı tanınıyordu.

Ayrıca yine Lozan'da Türkiye'nin elini güçlendiren bir baÅŸka madde Yunanistan'ın adaları silahsızlandırmak zorunda olmasıydı.

Lozan'ın 13.maddesi açıktı ve Türkiye'yi kendini ekonomik ve siyasi açıdan toparladığı anda Yunanistan'dan çok daha güçlü duruma gelmesini saÄŸlıyordu;

Barışın korunmasını saÄŸlamak amacı ile, Yunan Hükümeti, Midilli, Sakız, Sisam ve Nikarya Adalarında aÅŸağıdaki önlemlere saygı göstermeÄŸi yükümlenirler:

Birincisi : Bu Adalarda hiçbir deniz üssü ve hiçbir istihkâm kurulmayacaktır.

Ä°kincisi : Yunan, savaÅŸ uçakları ve öteki hava araçlarının Anadolu kıyısındaki topraklar üzerinde uçması yasaklanacaktır. Buna karşılık, Türkiye Hükümeti de savaÅŸ uçaklarının ve öteki hava araçlarının sözü geçen Adalar üzerinde uçmasını yasaklayacaktır.

Üçüncüsü : Söz konusu Adalarda Yunan, Silahlı Kuvvetleri, silâh altına alınıp yerinde eÄŸitilebilecek olan normal askersel birlikle ve, tüm Yunanistan topraklarındaki jandarma ve polis sayısı ile orantılı olacak, bir jandarma ve polis örgütü ile sınırlı kalacaktır.

Lozan'da Türk tarafı açısından hayati bir mesele olarak kabul edilen en önemli ada Meis'ti. EÄŸer ki Meis, Yunanlılara bırakılırsa Anadolu her zaman Yunan iÅŸgaline açık olacaktı.

Ä°smet PaÅŸa (Ä°nönü) Lozan Barış AntlaÅŸması'nı imzalarken

Ä°smet PaÅŸa, en azından Meis Adasının iÅŸgalden kurtarılması için çaba göstermiÅŸse de Oturum BaÅŸkanı Sir Horace Rumbold'un konunun uzamasından rahatsız olması üzerine Türk tarafı Meis'teki haklarından vazgeçmek zorunda kaldı.

Ä°smet PaÅŸa çaresizce bu durumu ÅŸu sözlerle kabul etti;

Meis Adası Anadolu'nun karasuları dâhilinde bulunur ve onun ayrılmaz bir parçasıdır. Anadolu'nun askeri emniyeti, bu adanın Türkiye'ye verilmesini gerektirir. Åžu halde adanın Türk hâkimiyetine verilmesini isteyen Türk delegasyonunun talebi, çok meÅŸru haklara istinat etmektedir. Fakat Türk Heyeti, dünya sulhunun teessüsüne yardım etmek gayesiyle, gayet ağır bir fedakârlığı göze alarak Meis için yazdığı ayıtlardan feragat eyler.

Yunanistan'ın elindeki adaları korumak adına blöf olarak kullandığı Meis Adası da gerekli direniÅŸ gösterilememesi sebebiyle Yunan tarafına geçti.

Yunanistan ve Ege hakimiyeti

Yunanistan deniz taşımacılığında dünyanın en güçlü ülkesi konumda bulunmaktadır. Üç binin üzerindeki yük gemisi ile en yakın rakibi Japonya'dan da çok daha geliÅŸmiÅŸ bir alt yapıya sahiptir.

Avrupa BirliÄŸi'nin sahip olduÄŸu tüm filonun yüzde 40'ı Yunanistan tarafından karşılanmaktadır.

Ayrıca Yunanistan 1975 senesinden itibaren Ege'de petrol aramaya başladı. Bu arayışı ABD'li şirketlerle yaptığı anlaşmalarla 1998 yılından sonra daha da genişledi.

Kısa süre içinde tüm Akdeniz'de ciddi bir petrol ve doÄŸalgaz rezervi olduÄŸu anlaşılmıştı. Yunanistan sınırlı aramalarına raÄŸmen 2009 yılına gelindiÄŸinde günlük 1,250 varil petrol çıkartabilecek kaynaÄŸa ulaÅŸmıştı bile.

Lozan'da Yunanistan ve Türkiye'nin deniz sınırları 3 mil olarak belirtilmesine raÄŸmen Yunanistan bu rakamı tek taraflı olarak 6 mile çıkarttı. Türkiye de buna cevap olarak deniz sınırlarını 6 mile çıkarttığını ilan etti.

Yunan tarafı Türkiye'ye dayattığı tezde; Ege'nin yaklaşık %75'inin Yunan karasuları olduÄŸunu yalnızca %8'inin Türkiye'ye ait olduÄŸunu söylüyordu. Kalan kısmı ise ‘Uluslararası Sular' olarak ifade ediyordu.

Türkiye ise Turgut Özal dönemi ile beraber Lozan'da doÄŸan haklarını kullanmaya baÅŸladı. 1973 senesinde TaÅŸoz'da ilk petrol kuyusunu bulan Yunanistan hem deniz taşımacılığı hem de petrol rezervleri ile büyük bir dünya gücü olması arasındaki tek engelin Türkiye Cumhuriyeti olduÄŸunu kısa sürede anladı.

Türklere verilecek en ufak tavizin sonucunun Meis ve diÄŸer adalara kadar uzanması riskini öngören Yunan tarafı atılacak en küçük geri adımda savaşın kaybedileceÄŸine inanıyordu.

Türkiye ise Ege'de masa başında kaybettiÄŸi birçok hakkının izlerini belleÄŸinden bugün de silebilmiÅŸ deÄŸil. Yunanistan'ın Ege'ye bir daha tek başına hâkim olmaya teÅŸebbüs etmesini olabilecek en sert ÅŸekilde cezalandırmayı 1990'ların başından itibaren resmi politikasına dönüÅŸtürmüÅŸ durumda.

Ege'de ilk kez 1974 senesinde "Çandarlı" isimli gemiyle petrol aramaya baÅŸlayan Türkiye'nin 1990'ların başına kadar öncelikli amacı Yunanistan'ı masaya çekerek birlikte hareket etmekti.

Yunanistan ise Türkiye'nin bu hamlesini 1976 tarihinde BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi'ne taşıdı. 1976 yılında BM'den istenilen sonuç alınamayınca iki tarafın temsilcileri bu kez Bern Åžehrinde bir araya geldi.

Ä°ki ülke arasında imzalanan antlaÅŸma gerilimi düÅŸürse de bir nihayete varılamamıştı. Türkiye'yi temsil eden Büyükelçi Suat Bilge Bern'de yaÅŸananları ÅŸöyle anlatacaktı:

Yunanistan ilk önce kıta sahanlığı sınırının Anadolu kıyıları ile önlerindeki Yunan adaları arasında çizilmesini önerdi. Böylelikle Ege Denizinin tamamına sahip olacaklardı. Biz de farklı karma biçimler önerdik.

Yunanistan daha sonra Yunan adaları arasından Ege Denizinin ortasına uzanan ‘deniz cephesi' biçimini öne sürdü. Bu biçim Türkiye'ye Ege Denizinin çok küçük bir kısmını, adeta bir kırıntısını bırakıyordu. GörüÅŸmeler Yunanistan istemese de devam ettiÄŸi için anlaÅŸmazlığı nasıl ortadan kaldıracağımız hakkında 11 Kasım 1976 günü Bern AnlaÅŸmasını imza ettik.

AnlaÅŸmanın ana ilkesi iki memleket arasındaki kıta sahanlığı görüÅŸmeler ile varılacak uzlaÅŸmaya göre belirlenecekti. Milletlerarası Adalet Divanı verdiÄŸi kararlarda anlaÅŸmazlıkların anlamlı görüÅŸmeler ile yani anlaÅŸmaya varmak için yapılan görüÅŸmelerle giderilmesini istiyordu.

Biz görüÅŸmelerin Bern AnlaÅŸmasına göre yapılmasını istedikçe Yunanistan biçimsel görüÅŸmeler yapıp sorunu Adalet Divanına sunmak istiyordu. Yeterli güçleri olmadığı için tek baslarına uygulamaya geçemiyorlardı. Bern AnlaÅŸması çözemese de Ege'deki gerginliÄŸi azalttı.

                                                              (Fırat Turhan-Dıs Politikamızın Perde Arkası, 23 Büyükelçinin Olaylara Bakışı)

Turgut Özal dönemi ise Türkiye'nin Ege Denizi'ne yönelik politikasının deÄŸiÅŸmeye baÅŸladığı dönemdi. Türkiye önceleri Yunanistan'la karşılıklı sorunları çözmek ve birlikte hareket etmek isterken bu politika yavaÅŸ yavaÅŸ deÄŸiÅŸmeye baÅŸladı.

Türkiye ekonomik ve politik olarak güçlendikçe Yunanistan'ın başına buyruk hareketlerine daha az tahammül etmeye baÅŸladı.

Yunan tarafının yürüttüÄŸü petrol arama faaliyetlerine karşı Özal "Piri Reis" petrol arama ve sondaj gemisini Ege'ye gönderdi. Ayrıca TBMM'de hızlıca harekete geçerek TPAO'ya bölgede arama ruhsatı verdi.

Piri Reis sismik araştırma gemisi

Türkiye'nin bu hamlesi sonrası Yunanistan arama faaliyetlerini geçici süreliÄŸine durdurmuÅŸ ve iki ülke arasındaki tansiyon düÅŸmüÅŸtü.

Gelinen noktada Türkiye'nin son 20 senede saÄŸladığı ekonomik ve politik güç, tüm dengeleri deÄŸiÅŸtirmiÅŸ durumda.

Yunanistan'ın Ege bölgesinde Türkiye ile tek başına mücadele edebilmesi neredeyse imkânsız görünmekte.

Türkiye ise denizlerdeki amacını Ege'nin çok ötesine Malta-Libya kıta sahanlığı tartışmasına kadar taşımış vaziyette.

Gelinen noktada Türkiye ve Libya ittifakına karşı Yunanistan AB'nin desteÄŸi yanı sıra Mısır ve Ä°srail'in de politik desteÄŸi ile hareket etmeye çalışıyor.

1975'li yıllarda sadece Yunanistan ile birlikte hareket etmenin yollarını arayan Türkiye; Mavi Vatan politikası ile ÅŸu anda Libya'ya kadar uzanan bir sınırda Yunanistan'ın tüm hareket alanını felç etmeye çalışıyor ve bu stratejide daha ÅŸimdiden büyük baÅŸarı saÄŸlamış durumda.

Müellif: Mehmet Mazlum Çelik / Kaynak: The Independent Türkçe

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.