Özel / Analiz Haber
Versay Antlaşması zemininde kodlanmış ırksal eşitsizlik
​​​​​​​1919 Versay Barış Antlaşması’nın kusurları bugünkü ırkçılık karşıtı ayaklanmalara nasıl zemin hazırladı?
Åžu anda tüm dünyada protestoların hedefi olan ırkçılık, bir asır önce deÄŸiÅŸimleri eski haline getirmek isteyen liderlerin trajik seçimlerine dayandırılıyor.
Bugün neredeyse bütün tarihçiler, 1. Dünya Savaşı’nın sonunda kazanan Ä°tilaf ya da Ä°ttifak güçlerinin - Fransa, Ä°ngiltere, Rusya, Ä°talya, Japonya ve ABD- emperyalist bir dünya düzenine dönme seçiminin tarihi bir hata olduÄŸu konusunda hemfikir. Bu hata sadece Avrupa’da faÅŸizme zemin hazırlamakla kalmadı aynı zamanda Asya ve Afrika’daki insanların haklarını ve insanlığını reddeden onlarca yıllık bir siyasi ÅŸiddeti ateÅŸledi.
Kasım 1918’de 1. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle Ä°spanyol Gribi bütün dünyaya yayılarak 50 milyondan fazla insan öldürdü. En savunmasız olanlar kalabalık kışlalarda yaÅŸayan askerler ve onların bağışıklıkları açlıktan zayıf düÅŸen evlerindeki aileleriydi.
Bugün olduÄŸu gibi, ekonomik durgunluk ve iÅŸsizlik pandeminin etkisini arttırıyordu. Daha kötüsü, yenilmiÅŸ Alman, Avusturya-Macaristan, Rus ve Osmanlı halkı siyasi çöküÅŸün ardından kaos yaÅŸadı.
Bu çoklu krizlerin ortasında, Ocak 1919’da Paris Barış Konferansı baÅŸladı. Amerika baÅŸkanı Woodrow Wilson bu konferansın dünyayı “demokrasi için güvenli” bir hale getireceÄŸinden emin olmak için Parise gitti.
Wilson, gizli anlaÅŸmaların sona ermesi, sömürge imparatorluklarının kısıtlanması, tüm insanların kendi hükümetlerini seçme hakkına sahip olması ve uluslararası çatışmalara hakemlik etmesi için Milletler Cemiyeti kurulmasının dahil olduÄŸu savaÅŸ amaçları bildirisi olan meÅŸhur Wilson Ä°lkeler’iyle barış ve adaletin saÄŸlanacağı yeni bir dönem vaat etti.
2020’de olduÄŸu gibi 1920’de de ırk, tarihi bir dönüm noktasının mihenk taşı oldu. Ä°ki tarihte de dünya liderleri bir seçimle karşı karşıya kaldı: krizi yaratan statükoyu onarmak ya da yeni bir dünya düzenine olan ihtiyacı kabul etmek.
Ä°tilaf güçlerinin Avrupalı üyeleri -Ä°ngiltere, Fransa ve Ä°talya- Paris’te Wilson’un hukuk ve haklara dayalı yeni bir dünya düzeni kurma çaÄŸrısını görmezden geldi. Ocak 1920’de Versay AntlaÅŸması’nın uygulanmasıyla, yenilgiye uÄŸramış Alman ve Osmanlı imparatorluklarının bir zamanlar elinde tuttukları Afrika, Asya ve Orta DoÄŸu’daki topraklar üzerinde sömürge egemenliklerini geniÅŸleterek dünya çapında ırka dayalı bir hiyerarÅŸik düzeni yeniden kurmayı tercih ettiler.
Milletler Cemiyeti’nin kurulmasını içeren antlaÅŸma, sadece Wilson’un ideallerine deÄŸil, aynı zamanda Ä°tilaf Devletleri’nin beyaz olmayan müttefiklerine ve “tüm savaÅŸları sona erdirme savaşında” savaÅŸan sömürge askerlerine de ihanet etti. 1919-1920 barış anlaÅŸmasının ırksal adaletsizliÄŸi, sadece sömürgeleÅŸtirilmiÅŸ Orta DoÄŸu, Afrika ve Asya’da deÄŸil aynı zamanda ABD’de, onlarca yıllık siyasi ÅŸiddeti ateÅŸledi.
Paris’e Yolculuk
Ocak 1919’da, tüm dünyadan aktivistler saÄŸlıklarını tehlikeye atmak pahasına Paris’e gitti. Wilson Ä°lkeleri’ni, 1. Dünya Savaşı’na ve 10 milyon asker ve 50 milyon sivilin ölümüne yol açan dünyanın bozulmuÅŸ emperyal rekabet sistemini onarmak için bir ÅŸans olarak görerek benimsediler.
Bu aktivistler arasında, ırkçı ve ayrımcı Jim Crow yasalarının güney eyaletlerinden kuzeye yayılmasına karşı savaÅŸan NAACP lideri W.E.B. Du Bois de vardı. Bu sefer de, benzer bir yasal çifte standartın uluslararası hukuÄŸa geçebilecek olmasının Afrika haklarına zarar verebileceÄŸinden korkuyordu.
Du Bois Paris’teki Amerikan delegasyonuna katılmayı talep etti ancak Wilson yönetimi onu reddetti. Wilson, Du Bois’in ırksal eÅŸitlik çaÄŸrısının Afrika’nın çoÄŸunda sömürgeleri olan diÄŸer konferans liderleriyle - Ä°ngiltere, Fransa ve Ä°talya’nın baÅŸbakanları - arasını bozabileceÄŸinden endiÅŸe etti.
Hak İddiası
Du Bois yılmadan Afrikalılar’ın haklarını savunmak için Pan Afrika Kongresi’ni düzenledi. DiÄŸerlerinin Paris’te yaptığı gibi ırksal eÅŸitsizliÄŸin eski emperyal dünya düzeninin temeli olduÄŸunu anladı.
Du Bois ve onun Afrikalı müttefikleri gibi Araplar ve Mısırlılar da kendi egemenlik haklarını iddia ettiler. Ancak Ä°tilaf devletlerinin Arap Müslümanlarını kendini yönetemeyen, insandan aşığı bir parça olarak gördüklerini fark ettiler.
Mekke Prensi Faysal, bağımsız bir devlet vaadiyle Osmanlılar’a karşı Ä°ngilizler’in yanında savaÅŸa giren Arap ordusu nedeniyle konferansa katıldı. Ancak Ä°ngilizler sözlerini bozarak Faysal’ın Suriye Arap Krallığı’na bağımsızlık vermeyi reddettiler. Bunun yerine Arap topraklarını kendi aralarında bölmek için Fransız sömürgecilerine katıldılar.
Asyalılar da aÅŸağı ırk olarak görülüyordu. Japonya Ä°tilaf devletleri yanında savaÅŸmış ve konferansta önemli bir rol kazanmıştı. Ancak Japon delegasyonu yeni Milletler Cemiyeti SözleÅŸmesi için bir ırk eÅŸitliÄŸi maddesi önerdiÄŸinde, konferansın beyaz liderleri bunu reddetti.
Kodlanmış Irksal Eşitsizlik
Milletler Cemiyeti SözleÅŸmesi, 1919’da Paris’te uluslararası hukukta ırk eÅŸitsizliÄŸini sistemleÅŸtiren aynı liderler tarafından planlandı. Madde 22, bir zamanlar Osmanlılar ve Almanlar tarafından yönetilen Arapların, Afrikalıların ve Pasifik Adalarının bağımsızlığını reddetti.
Ahlaki yüceltmenin küçümseyici dili, bu maddede bu insanları “modern dünyanın yorucu ÅŸartları altında kendi başına ayakta duramayan insanlar” olarak tanımlıyordu. Bu yüzden, “medeniyeti kutsal emaneti” olarak geçici Avrupa yönetimi altına alınacaklardı.
BaÅŸka bir deyiÅŸle, Milletler Cemiyeti medeniyetleÅŸmemiÅŸ (beyaz olmayan) insanları siyasi olarak eÄŸitmesi için manda denilen geçici kolonilere verecekti. Irksal eÅŸitsizlik uluslararası hukuku yönetecek Milletler Cemiyeti’nde benimseniyordu.
Mandalar özgür iradeye saygı bahanesi olmaksızın silah zoruyla empoze edildi. Haziran 1920’de, Fransız ordusu Åžam’ı iÅŸgal etti, Suriye Arap Krallığını yıktı ve Faysal’ı sürgüne gönderdi. Aynı ÅŸekilde Ä°ngilizler mandalarını elde etmek için Irak ve Filistin’de kendilerine karşı koyan kitlelerle mücadele etti. Bu arada, Güney Afrika güneybatı Afrika’ya acımasız bir ırkçı rejim uyguladı.
Sözde uygar ulusların yaptığı ırksal dışlama 20. yüzyılın geri kalanında sömürge karşıtı hareketlerin ortaya çıkmasına neden oldu. Suriye Arap Krallığı Kongresi baÅŸkanı Åžeyh ReÅŸid Rıza, 1921’de Milletler Cemiyeti’ne mandaların ÅŸiddete yol açacağına dair bir çağırıda bulundu.
“Ä°ki sömürge devleti tarafından bir araç olarak kullanılması, BaÅŸkan Wilson’un bütün uygar milletleri kapsayan, bütün insanlığın iyiliÄŸi için kurulmasını önerdiÄŸi bu Cemiyet’in onuruna yakışmıyor. Bu devletler, bu Meclisi insanların kendilerine boyun eÄŸdiÄŸini garanti etmek için kullanıyor,” diye yazdı.
Rıza, Suriye, Filistin ve diÄŸer Arap ülkelerinin hem Batı ham de DoÄŸu’da savaÅŸ ateÅŸini tutuÅŸturacağına dair önceden uyarıda bulundu. Dahası Åžeyh, Avrupa liberalizmine karşı çıktı ve 1928’de Mısır’da Müslüman KardeÅŸler’in kurulmasına ilham kaynağı oldu.
20. yüzyılın sonlarında, Arap Müslümanlar’a yönelik ırksal dışlama Afganistan, Irak ve Suriye’de Ä°slamcı ÅŸiddet gruplarına ilham vererek ABD’yi buralarda sonsuz görünen bir çatışmaya itti.
Jim Crow Yasaları
ABD’de ırksal hiyerarÅŸi ÅŸiddetle yeniden empoze edildi. Siyahi askerler, siyahlara karşı olan linç ve ayaklanmalarla mücadele etmek için Avrupa’dan döndü.
Amerikan ırksal düzeni ve yeni dünya düzeni arasındaki baÄŸlantı, BaÅŸkan Wilson’un danışmanı Colonel Edward M. House tarafından açıkça ortaya kondu. Wilson’un ırksal eÅŸitliÄŸinin Güney ve Kaliforniya’daki oylara mal olacağını belirtti. Daha kötüsü, böyle bir madde Milletler Cemiyeti’ne ABD’de Jim Crow yasalarına karışma gücü verebilirdi.
Mart 1920’de, ABD Senatosu, Amerika’nın Milletler Cemiyeti’ne üyeliÄŸini, uluslararası hukuk uygulamaları ve toplu güvenlik maddelerinin ABD egemenliÄŸini tehdit ettiÄŸi gerekçesiyle kesin olarak reddetti.
ÇeÅŸitli kaynakların, 100 yıl önceki kararların kendi egemenliklerini sürdürmenin adalet yoluyla barış aramaktan daha önemli olduÄŸunu düÅŸünen güçlü ülkelerden beyaz adamlar tarafından alındığını gösterdiÄŸi de göz önüne alındığında, ABD’deki mevcut krizin odak noktasının ırksal adaletsizlik olması tesadüf deÄŸil.
*Elizabeth Thompson profesör ve Amerikan Üniversitesi Uluslararası Hizmet Okulu’nda Mohamed S. Farsi Ä°slam Barışı çalışmaları baÅŸkanı.
Kaynak: The Conversation / Elizabeth Thompson
Mütercim: Melike Belkıs Türkmen / Haksöz Haber
Henüz yorum yapılmamış.