Sosyal Medya

İsmail Kılıçarslan: Emperyalizmi meşrulaştırmak

Açık söyleyeyim. En temel hamiyet-i vataniye zemininde bile memleketi değil emperyalisti temize çıkarmak son derece korkutucu bir şeydir. Milletin çocukları Çanakkale’de vurulup düşerken köşkünün bahçesinde “ya kaybedersek” diye harekete hazır otomobil bulunduran bazı paşaların tavrıdır. Sadece “ya kaybedersek” korkusu yerini “ya kazanırsak” rezilliğine bırakmıştır bu örnekte.



Demek ki İstanbul’a atom bombası atılsa bazıları “bu atom bombasının atılması Recep Tayyip Erdoğan’ın işine yaradı” diyecekler. Feci, çok feci bir akıl tutulması bu. Büyük bir çaresizlik izharı. Muazzam bir sıkışmışlık duygusu.

Şimdi anlıyorum ben Mustafa Kemal’in, Kazım Karabekir’in, bazı eski subayların, bazı aklı eren münevverlerin, bazı şeyh ve imam efendilerin, bazı esnafın “vurun, namus günüdür” diyerek Kuvayı Milliye hamlesini başlattıklarında yaşadıkları şaşkınlığı. Bu vatan savunmasına büyük, çok büyük bir destek bekleyen Kuvayı Milliye’yi olmadık gerekçelerle satan, bu aziz harekete destek vermeyen pek çok isim kaydediyor tarih. Kimi yorgunluklarını, kimi çaresizliklerini beyan edip kaçışmışlar. Bazıları mandadan, bazıları emperyalizmden, bazıları da sıkışıp kaldığını bildikleri halde padişahtan yana olmuşlar da hamiyet göstermek yerine kuyruğu kıstırmışlar. Üstelik bu “kimi”lerinin arasında koca koca adamlar, koca koca paşalar, koca koca münevverler var.

Bu, burada bir dursun.

Bir insan tekinin “hamiyet-i vataniye”ye sahip olmamasını hiç ama hiç anlamadım. Kıbrıs türküsü yazdı diye Aşık Mahzuni Şerif’i “ocak dışı” ilan eden solculuğu hiç anlamadım mesela. Memleketin çıkarını savunmak yerine “adamlar çok güçlü abi, bizi perişan ederler” diyerek kuyruğu kıstıran “köle karakterliler”e hiç saygı duyamadım mesela. Güçsüz olmak başkadır, öğrenilmiş bir çaresizlikle ev kölesi olmayı kabullenmek başkadır zira.

Amerika’nın, Rusya’nın, Çin’in, İsrail’in “yenilmez” olduğu sanrısı tipik bir “öğrenilmiş çaresizlik” sanrısıdır. Kendi ülkesinin dünyanın en kötü ülkesi olduğunu düşünerek gücü ve gelişmişliği başka ülkelere nispet etmek bir “öğrenilmiş çaresizlik” davranışıdır.

İşte Akdeniz’de petrol ve gaz arıyoruz. Libya’ya müdahiliz. Lübnan’ı yakından takip ediyoruz. Gücümüz yeter mi, yetmez mi bilmiyoruz. Bu kez yetecek gibi duruyor. İnşallah yeter. Yetmesi için üzerimize düşeni yaparsak yeter. Ama yahu, buz gibi, anamızın ak sütü gibi hakkımız olan Akdeniz havzasında petrol ve gaz ararken bile bu konuda sıfır hakka sahip olan Yunanistan’ı desteklemek de nedir yahu? Hadi hamiyetiniz yok, namusunuz da mı yok?

Bunlar da burada bir dursun.

Demokratların ABD adayı Joe Biden denen sevimsiz herif, açıkça “darbe ile değil ama muhalefeti destekleyerek, onları organize ederek Türkiye’de iktidarı değiştireceğiz” demiş. Neresinden baksan aşağılık emperyalist Amerika’nın aşağının aşağısı bir kusmuğu bu. Başka bir şey değil. İnsan bekliyor ki iktidarı-muhalefeti birleşip bu aşağılık herife “ne diyon lan sibop” desin de hamiyet-i vataniyye duygumuzun yerinde durduğu belli olsun. Ama hayır. Ne yazık ki hayır.

İki belirgin ve birbirinden komik tavırla karşılık verdi muhalefet bu aşağılık sözlere. İlki şu: “Bu konuşma niçin 7 ay sonra gündeme geldi?” Zannederim “şimdi bu konuşmaya tepki vermeyiz, zira 7 ay önce yapılmış bir konuşma bu. O zaman tepki vermezdik, şimdi de vermeyiz. Üstelik şimdi en azından mazeretimiz var” demek istiyorlar. Çünkü bu akıl tutulmasının başka mazereti yok.

İkincisi de şu: “Biden’ın bu sözleri Türkiye’deki muhalefeti zor durumda bırakacak sözlerdir ve Erdoğan’ın hanesine artı puan olarak yazılır.” Yine zannederim “Erdoğan, Biden’ı AK Parti Washington İl Başkanı olarak görevlendirdi” demeye getiriyorlar meseleyi. Yahu bu Biden denen herif, 15 Temmuz’dan sonra memlekete geldiğinde vali yardımcısı düzeyinde karşılandı… Herifin Türkiye’den de Erdoğan’dan da nefret ettiğini bilmeyen yok. Ve açıkça diyor ki “ben muhalefeti organize edeceğim, darbeyi başaramadım ama muhalefeti örgütleyerek Erdoğan’ın işini bitireceğim. Bizim muhalefet de ‘hoşt ulan, memleketi dizayn etmek sana mı kaldı, it” demek yerine “adamın sözleri Erdoğan’ın işine yarar” bestesi yapıyorlar.

Hadi HDP’yi, CHP’yi falan geçtim de Saadetliler, İyi Partililer falan da aynı tondan ilerliyorlar.

Açık söyleyeyim. En temel hamiyet-i vataniye zemininde bile memleketi değil emperyalisti temize çıkarmak son derece korkutucu bir şeydir. Milletin çocukları Çanakkale’de vurulup düşerken köşkünün bahçesinde “ya kaybedersek” diye harekete hazır otomobil bulunduran bazı paşaların tavrıdır. Sadece “ya kaybedersek” korkusu yerini “ya kazanırsak” rezilliğine bırakmıştır bu örnekte.

Tarih, bahçesine otomobil hazırlatan paşayı nasıl unuttuysa bunları da öylece unutacaktır. Bizimse yani hamiyeti olanların da her halükârda dudaklarda bir şarkısı kalacaktır, kurşunun değdiği teninde de bir heves. Budur.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.