Selahattin Çakırgil: Ahlat'a ziyaret
(Merhûm) Ârif Nihad Asya’nın, ‘Mâzi, kitâbelerde okur ihtişâmını../ Ağlar kitâbelerde kalan i’tibârına..’ mısralarını mırıldanıyorum. Ama, tarihî köklerimizin değerlerini yeni yeni anlamaya başlıyoruz; arada açılan uçurumun kapatılması o kadar kolay değil..
Önce bir NOT:
‘Selâmunaleykum muhterem efendim.
Son günlerde toplumun çeÅŸitli kesimlerinde tartışılan ve, sizin siyasî hareket ve teÅŸkilatınız içindeki bir kesime de yönelik olduÄŸu, baÅŸlangıçta, sahibince de kabul olunan bir yazıya gösterdiÄŸiniz tepkiye, hareket ve teÅŸkilatınızı savunmak hakk ve refleksinizin tabiî bir neticesi olarak ancak saygı gösterebilirim. Esasen ‘fakir’ de, ‘KeÅŸke, o yazıda öyle bir uslûb kullanılmasaydı ’ diye eseflenmiÅŸtim.
Sözkonusu yazı sahibinin bilgisi ve izni olmadığından isim vermiyorum. Ama, birçok mahfilde bu konu tartışılmaktadır. Siz ki, bizden önceki, bizim ve bizden sonraki nesillerin hayal bile edemedikleri bir çok hayırlı hizmetleri ifa etmek nasibine nail olmuÅŸken; doÄŸrusu, bu tartışmaların içinde olmanıza gönlüm râzı olmuyor. Bu yüzden, bu konuyu kapatacak ÅŸekilde müdahale etmeniz gerektiÄŸi kanaatindeyim.
Kabul buyurursunuz ki, ruhumuzu derinden yaralayan söz veya davranışlara tepkilerimizi dile getirirken, herbirimizin bazan maksadını aÅŸan sözleri telâffuz etmemiz de insanlık hali olarak, mümkündür. Ancak, Ä°mâm Gazzalî de, bin yıl öncelerde, ‘Ey oÄŸul, kalem de dillerden bir dildir.’ diye, kalemin ÅŸer’î sorumluluÄŸunu belirtir.
DoÄŸrudur ki, dudaktan çıkan söz, gerili yaydan fırlayan ok gibidir ve onu baÅŸtan tutmak gerek.. Ama, yine de, sözkonusu yazar size hitaben yazdığı dünkü yazısında, ‘kasdının ‘LPGT+’ -denilen bir mâlûm grup- olduÄŸunu, net olarak ifade etmiÅŸ; önceki ifadelerinin kasdını aÅŸtığını zımnen beyân etmiÅŸtir.
Bu bakımdan, onun, ‘Tekrar ediyorum ki, yazımdaki ‘f…. (bu kelimeyi yazımda tekrarlamaktan kaçınıyorum) ve onların türevleri’ ifadesini LGBT yerine kullandım..(…) Siz LGBT’liler hakkında benden daha ağır ithamlarda bulundunuz..’ ifadesini bu konunun hüsn-i hitâmı için ÅŸahsen yeterli sayıyor ve sözkonusu yazarı yarım asra yakın zamandır siz de tanıdığınıza göre, bu konunun camiamız içinde daha fazla tartışma ve kırılmalara yol açmaması ve konunun kapanması gerektiÄŸini düÅŸünüyorum.
Bunun da hayırlı olacağına olan kanaatimi belirtirken, Åžeyh Edeb Âli tarafından Osman Gazi’ye hitaben söylendiÄŸi nakledilen ve sizin de zaman zaman tekrarladığınız, "Ey OÄŸul.. Öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana... Suçlamak bize; katlanmak sana...’ diye baÅŸlayan nasihatteki sözleri takdirlerinize, ihtiramla arzediyorum.’
***
(Evet, bugünkü asıl konuya girmeden önce, âciliyetini gerekli gördüÄŸüm yukardaki açık çaÄŸrıya yer vermek gerektiÄŸini hissettiÄŸim için, konunun bu tartışmanın bütün taraflarının her birisinin ‘fakir’i mâzur göreceklerini umuyorum.)
***
‘MÂZÄ° KÄ°TÂBELERDE OKUR Ä°HTÄ°ÅžÂMINI, /AÄžLAR KÄ°TÂBELERDE KALAN Ä°’TÄ°BÂRINA..’
Önce… Ahlat ve Niksar’ın, Müslümanların Anadolu’daki varlıklarını Milâdî- 1071’de Malazgirt’te Sultan Alparslan komutasında kazanılan büyük zaferden önce, askerî güç olarak hissettirdikleri noktalar olduÄŸunu hatırlayalım.
***
Ä°stanbul AK Parti m.vekili Hasan Turan bey, Ahlat ve Malazgirt’te 26 AÄŸustos’ta yapılacak kutlama törenlerinin önhazırlıkları için bölgeye gideceÄŸini ve vaktim varsa benim de refakatlerinde olmamı isteyince.. Olur dedim.
14 AÄŸustos günü sabah saat 07.00’de, S. Gökçen’den Van’a müteveccihen havalanan uçağımızda, bazı medya organlarından birkaç arkadaşın daha bulunduÄŸunu gördüm. Sabah’tan Hasan Basri Yalçın, AkÅŸam’dan Mustafa KartoÄŸlu, HT.’den Nagehan Alçı, Tv.24’den Murad Çiçek da aynı program çerçevesinde gidiyorlarmış. Teknospor Fed. BaÅŸkanı Bilâl ErdoÄŸan ile Ä°stanbul BeyoÄŸlu Belediye BaÅŸkanı Ali Haydar Yıldız yanındaki arkadaÅŸlarının da aynı proÄŸram çerçevesinde aynı yolculuÄŸa çıktıklarını öÄŸrendim.
Uçağımız 9.30’da Van’a indiÄŸinde Van Valisi M. Emin Bilmez tarafından karşılanan heyet, kısa bir istirahat ve çay ikramından sonra, iki helikopterle, Ahlat’a gitmek üzere havalandık. Van Gölü’nün kuzey sahilleri boyunca, 20-25 dakikalık bir uçuÅŸ sonunda, yeÅŸillikler içinde ve 50 yıl öncelere göre oldukça modern ve ÅŸirin ilçeler oldukları anlaşılan Âdilcevâz ve Ahlat’ı 50-60 metre kadar yukarıdan temâÅŸa ederek Ahlat’a vardık. Bu bölge, 55 yıl öncelerde 2 yıl askerlik yaptığım yerler idi.
Ahlat’ta, göl kenarındaki bir Çay Bahçesi’nde kahvaltı yapıldı. Heyetimize Ankara’dan gelen bir-kaç Bakan Yard. ve bazı yüksek bürokratlar da katılmışlardı; baÅŸta -yurt dışındaki çalışmalarını yıllardır izlediÄŸim- Yunus Emre Enstitüsü’nün BaÅŸkanı Åžeref AteÅŸ olmak üzere..
Bitlis Valisi Oktay ÇaÄŸatay bey de gelmiÅŸti..
***
Ahlat Kaymakamı Erkan Ä°sa Erat genç bir arkadaÅŸ.. 3 dönemdir Ahlat Belediye BaÅŸkanı olan Mümtaz Çoban ilk dönem MHP’den imiÅŸ, son iki dönemdir de AK Parti’den seçiliyormuÅŸ..
Kahvaltıdan sonra, Cuma Namazı öncesinde Ahlat Selçuklu Mezarları alanını geziyoruz.
Ahlat’ın koyu kızıla yakın taÅŸları, mezar taÅŸlarında da görülüyor; evlerin yapımında da.. Bu taÅŸ cinsinin dayanıklılığı, Selçuklu Mezarları’ndaki taÅŸlarının 1000 seneye yakın bir zamana meydan okumalarından da anlaşılıyor. Bu mezarlıklarda bazıları 2 metre yüksekliÄŸinde taÅŸlar üzerine, âdetâ hamur gibi yoÄŸrularak iÅŸlenmiÅŸ nefis hat yazıları.. Bir kültür, bir dünya görüÅŸü var bu yazılarda..
Orada bu zamana kadar belirlenmiÅŸ 8500 kadar mezar var ki, bu mezarlık, Tayyib Bey’in BaÅŸbakanlığı döneminde verdiÄŸi talimâta göre bir hayli düzeltilmiÅŸ, düzenlenmiÅŸ..
Oradaki yapılan çalışmalar konusunda akademisyenler bilgi verdiler. Bazı taÅŸların yıpranmış yazılarının tamamen kaybolmaması için de çalışmalar sürüyormuÅŸ.. Ama, bu taÅŸlardaki yazılar okunacak hale getirilse bile, kim, neyi, nasıl okuyacak? Bırakalım 900 sene önceki yazıları, 100 sene öncekileri bile okuyamaz hale getirilmiÅŸ bir milletiz, Anadolu’da..
(Merhûm) Ârif Nihad Asya’nın, ‘Mâzi, kitâbelerde okur ihtiÅŸâmını../ AÄŸlar kitâbelerde kalan i’tibârına..’ mısralarını mırıldanıyorum. Ama, tarihî köklerimizin deÄŸerlerini yeni yeni anlamaya baÅŸlıyoruz; arada açılan uçurumun kapatılması o kadar kolay deÄŸil..
***
DönüÅŸte, Millet Parkı’nın yapılacağı ve keçeden yapılmış Orta Asya tipi çadır-evlerini de geziyoruz. Cuma Namazı’nı Ahlat Merkez Camii’nde edâ ediÅŸ..
***
ÖÄŸleden sonra, Ahlat’ta yapılmış olan CumhurbaÅŸkanlığı KöÅŸkü’nü geziyoruz. Sahilde, güzel bir mekân.. Bölge Valileri toplantıları veya yakın komÅŸu ülkelerin liderlerinin misafir edilmeleri için düÅŸünülmüÅŸ çok güzel bir mekân.. Çok sâde ve o kullanmalara münasip..
Bu mekân CumhurbaÅŸkanlığı KöÅŸkü olarak anılıyor, ama, Sultan Alparslan KöÅŸkü veya Selçuklu KöÅŸkü olarak deÄŸiÅŸtirilse, -bence- daha yerinde olur.
Ali Haydar Yıldız, Malazgirt adının bir il ismi olarak anılmasının daha doğru olacağını belirtiyor; ki, şahsen katılıyorum.
***
Ahlat’taki ziyaretler ve görüÅŸmeler bittikten sonra yine helikopterlerle -ve Anadolu’nun AÄŸrı Dağı’ndan sonraki ikinci yüksek noktası olan Sübhan Dağı’nın batı etekleri üzerinden - yarım saatlik bir uçuÅŸ sonrasında Malazgirt’e varış.. Orada da 1-2 saatlik bir görüÅŸme sonrasında, akÅŸam saat 19.00’da Van’dan Ä°stanbul’a kalkacak olan uçaÄŸa yetiÅŸmek üzere, yine helikopterle Malazgirt’ten Van’a ve oradan da Ä°stanbul’a dönüÅŸ..
Genel hatlarıyla, bir kuşbakışı ziyarete vesile olan bu gezinin ana hatları hakkında bu kadarla yetiniyorum.
***
Henüz yorum yapılmamış.