Akif Emre; Başka bir ufuk açabilmek
Âkif Emre'nin son çıkan kitabı Portreler'den (Büyüyenay, Istanbul 2020)uzun bir alıntıyla başlayalım:
"Benim esas meselem, Avrupa'yı herkes anladı, tamam. Avrupa'yı Müslüman gözüyle de anlatmamız lazım. Yeri geldiÄŸinde. Öyle bir kompleks yok. Ama esas bir derdimiz var, bir sancımız var. ÇaÄŸla bir hesaplaÅŸmamız var. Bunun sahası da bizim coÄŸrafyamız. Bizim coÄŸrafyamız dediÄŸimiz ÅŸey de tahayyülümüzün, dünya görüÅŸümüzün, ulus-devlet sınırlarıyla sınırlandığı, dar anlamda bakmaya alıştığımız bir dünyada bunu aÅŸmaya çalışıyoruz. Yani baÅŸka bir ufuk açmaya çalışıyoruz. Bir Müslüman duyarlılıgıyla, yeryüzünde yaÅŸayan insan olarak veya yeryüzünde yaÅŸayan bir Müslüman sorumluluÄŸuyla dünyaya bakmak. Sadece Müslümanlara deÄŸil dünyaya bakmak. Derdim o. Bunun içinde, evet, gezmekten ayrıca haz duyuyorum. Ama sadece kendimden baÅŸlayan ve biten bir ÅŸey deÄŸil. Misyonunu da beraberinde getiren bir duruÅŸ,bir anlayış"
Bu alıntıdaki duyarlılığın, Akif Emre'yi iyi özetlediÄŸini düÅŸünüyorum. Müslüman bir aydın baÅŸka ne meselesi olabilir ki? Dünyanın hal ve gidiÅŸini anlamak ve uygun analizler yapıp kimi tespitlerde bulunabilmek. Bunun bir adım ilerisi de tespitlere münasip bir hayat geliÅŸtirebilmek, duruÅŸ sahibi olabilmek. Ancak bu dile geldiÄŸi kadar kolay deÄŸil elbette.Ciddi bir emek, birikim, aşırı bir dikkat gerektiriyor, dahası bunca emeÄŸi herhangi bir yere iliÅŸmeden, mümkün olduÄŸu kadar bağımsız kalıp deÄŸerlendirmek iÅŸin aslı.
Tabii ki bura daneye baÄŸlanılıp neye baÄŸlanılmayacağı kritik sorudur. Çünkü Müslüman olmak zaten baÄŸlanmak demektir; olayları, olguları baÄŸlı olunan deÄŸerlerle analiz etmek demektir. Bu durumda baÄŸlanılmaması, iliÅŸilmemesi gerekenler de kendiliÄŸinden açığa çıkmaktadır; bu deÄŸerleri birtakım dünyevi çıkarlar uÄŸruna aşındırmamak, çarpıtmamaktır.
"Misyonunu da beraberinde getiren' yolculuk vurgusu, Emre'nin temel meselesiyle özdeÅŸleÅŸmektedir. Onunla ilgili baÅŸka bir yazımda da belirttiÄŸim gibi, o, yol ile arasında ontolojik bir baÄŸ kurar. Yol, bir anlamda bilinmeyene yönelik tecessüsün somutlaÅŸmış halidir. Bu yüzden insanın önünde rotası belirlenmiÅŸ bir yol yoktur. BilinmezliÄŸin beraberinde getirdiÄŸi keÅŸif duygusuyla insan yürür ve kendi yolunu açar. Ä°nsanın kendi yolunu açması, sorularının peÅŸinde koÅŸması anlamına gelir. Çünkü soru sormak öncelikle bir meseleyi fark etmekle sonrada çözümü konusunda adım atmakla, yönelmekle ilgilidir.
Ä°nsan, hayatı boyunca önünde daima çatallanan yolların kavÅŸağındadır ve yaptığı seçimleriyle, yöneliÅŸleriyle kendi yolunu açar. Bu baÄŸlamda Akif Emre, daima 'meselesi" merkezde kalmak, bir kaide gibi ona yaslanmak koÅŸuluyla dünyayı tarar, anlamaya, anlamlandırmaya çalışır.
Böylesi bir arayışta ana kaynak Kur'an ve Sünnet olmak üzere yitik bir medeniyetin iz'lerini sürer. Ä°z'lerden kalanlar, yaÅŸayan gelenekle birlikte yorumlanarak dair bir yol açmak, yeni sorular bugüne taşınır ve bu taşınış da çağı anlamak için bir zemin teÅŸkil eder.
Ä°ÅŸte Emre'nin dünyaya bakmak, dünyayı anlamak dediÄŸi olgu bu zemin sayesinde mümkün olur. Yaptığı söyleÅŸilere, gezi yazılarına ve belgesellerine baktığımızda hep bu ‘anlamak' meselesini merkezde görürüz.
Mustafa Kirenci, Portreler'e yazdığı takdimde: "Aslında herkes, hangi kültürel derecede olursa olsun, farkında olsun ya da olmasın tutum ve davranışlarıyla, yapıp ettikleriyle kendi portresini yine kendi çiziyor" diyor. Gerçekten de bütün yapıp ettiklerimiz hep kendimize dönüyor ve bunlar sayesinde kendimizi bir boy aynasında görüyoruz. Hem eserlerimiz hem de tutumlarımız kendimize dair bütünsellik arayışımıza verdiÄŸimiz birer cevaptır.
Akif Emre'nin verdiÄŸi cevap apaçık ortadadır. Belki bugün bizlere düÅŸen bu cevaplarla kendimize oluÅŸturabilmektir.
Cemal Şakar / Kaynak: Muhit Dergi-Mayıs 2020
Henüz yorum yapılmamış.