İstanbul Sözleşmesi: Hayat mı veriyor, ölüm mü getiriyor?
Kenan Alpay / Yeniakit
Modern eÄŸitim ve kanunlara raÄŸmen ÅŸiddet sadece kadına karşı deÄŸil insana, hayvana, doÄŸaya karşı da dizginsiz bir biçimde yükseliyor. Ancak kadına karşı giderek yükselen ÅŸiddeti, taciz ve tecavüzleri engellemek için en baÅŸta ÅŸiddetin, taciz ve tecavüzün kaynaklarını doÄŸru tespit etmek durumundayız ki devreye makul ve yapıcı çözümler sokabilelim. Olaylar ve olguların dilini istatistikle çözümlemek yetmeyeceÄŸi için devreye ahlaki deÄŸerler ve hukuki normlar girecektir mecburen. Ama unutmayalım ki; ahlaki deÄŸerler ve hukuki normlarda sapma yaÅŸandığı vakitler istatistiki veriler hiçbir anlam ifade etmeyecek ve krizleri derinleÅŸtirmekten baÅŸkaca bir iÅŸe yaramayacaktır.
Evet, Ä°stanbul SözleÅŸmesi etrafında yoÄŸunlaÅŸan, giderek gerilim ve ayrışmaya sebep olan ve fakat bir o kadar da baÄŸlamından koparılan kaotik bir mesele duruyor karşımızda. Gerilim ve ayrışma bütün toplumlarda olur, panik yapmaya veya kıyamet alameti saymaya hacet yok. Ancak bunların kronik bir çatışmaya dönüÅŸmesini engelleyecek güçlü bir ahlaki deÄŸerler silsilesine ve hukuka baÄŸlı güçlü bir siyasi iradeye sahipsek tabii ki. Mevcut durumda Türkiye çarpık ÅŸehirleÅŸmeden tüketim kültürüne, köksüz ve vitrin düzeyindeki gelenekten özenti modernliÄŸe deÄŸin son derece sancılı deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸüm süreçleri yaÅŸarken kadına yönelik ÅŸiddet ve taciz gibi meseleleri Ä°stanbul SözleÅŸmesi’nin varlığına veya yokluÄŸuna baÄŸlamak fazlasıyla iÄŸreti kalır.
Aynı SözleÅŸmeyi mi Tartışıyoruz Acaba?
Ä°stanbul SözleÅŸmesi’nin imzalandığı 2012’den bugüne deÄŸin kadın cinayetleri, taciz ve tecavüz vakaları hakkında takip edilecek rakamlar oranın aritmetik deÄŸil neredeyse geometrik bir biçimde arttığını rahatlıkla gözlemleyecektir. Bu durum Ä°stanbul SözleÅŸmesi’nin bırakın ÅŸiddeti engellemeyi teÅŸvik ettiÄŸi gibi mantıksız bir çıkarıma da götürmesin kimseyi. Aksine toplumun içine yuvarlandığı zihinsel ve ahlaki kaos baÅŸta kadın-erkek iliÅŸkileri olmak üzere toplumsal yapıda öylesine korkunç bir dengesizlik üretti ki, Ä°stanbul SözleÅŸmesi burada bir günah keçisine döndü. Zaten mesele esas olarak kadına yönelik ÅŸiddetin engellenmesi yolunda alınacak tedbirler düzeyinde deÄŸil toplumsal cinsiyet eÅŸitliÄŸi, cinsel sapmanın teÅŸviki ve aileyi yıkıma uÄŸratacak söylem, sembol ve rol modellerin sözleÅŸme yoluyla teminat altına alınışı üzerinde yoÄŸunlaÅŸtı.
Evet, öteden beri Türkiye’de içkiyi, kumarı, faizi, çıplaklığı olduÄŸu gibi zinayı/fuhuÅŸu ve eÅŸcinselliÄŸi teÅŸvik eden geniÅŸ bir ideolojik kamp var. Sekülerizmi ve hedonizmi kıble edinen bu ideolojik kamplar karşımıza CHP gibi Kemalist, HDP gibi Kürtçü siyasal kimliklerle çıkıyor. Namus ve iffeti tahfif edip alay konusu yapan, izzet ve ÅŸerefi insan fıtratından ayrıştırıp Ata/Türkçü ve Ata/Kürtçü totemizmi tahkim etme politikası birbirine düÅŸman gibi gözükse de Ä°slamsız, ahlaksız, ailesiz bir toplum modeli ortak paydasında pekâlâ dayanışıyorlar. Peki, Ä°stanbul SözleÅŸmesi gerçekten de aileyi yok etmeye, çocuklarımızı LGBT sapkınlığına teÅŸvik etmeye mi endekslenmiÅŸ? Ä°ÅŸte burada dikkatle durmak gerekiyor. Çünkü kimi feminist, sol-sosyalist veya Avrupa BirliÄŸi’nce desteklenen Ata/Türkçü, Kürtçü örgütlerin Ä°stanbul SözleÅŸmesine yüklediÄŸi aşırı anlamlar, temelsiz roller bir yere kadar muhafazakâr-dindar çevrelerde tedirginliÄŸi, kaygıyı hatta tepkiselliÄŸi beraberinde getirebiliyor. Ancak bu tepkisellik hem meseleyi ölçülü bir biçimde deÄŸerlendirmeye engel oluyor hem de sorunların gerçek sebeplerini, aktörlerini tespit etmeye mani oluyor.
Ä°kna Etmek Varken Neden Mahkemeye KoÅŸuluyor?
Bayram öncesinde gazetemiz yazarı Abdurrahman Dilipak’ın “AKP’nin papatyaları” baÅŸlıklı yazısında Ä°stanbul SözleÅŸmesi’yle beraber daha geniÅŸ manada yaÅŸanan savrulmalara, çürümelere, istismarlara dair eleÅŸtiriler yöneltirken maksadını aÅŸan bir ifade kullandı. Abdurrahman Dilipak’ın yarım asrı aÅŸan yazı hayatı onurlu bir mücadelenin parçasıdır ve bu hayatta kimseye hakaret, küfür, tahkir olmadı. Ancak insan nisyan ile malul ve kusur, aşırılık, yanlış ifade, maksadını aÅŸma hepimizin başına geliyor. Kaldı ki, (kimileri inandırıcı bulmasa bile) “fuhÅŸiyatı himaye edenleri” kast ettiÄŸini, uyarılar için teÅŸekkür ettiÄŸini ve daha dikkatli olacağını da beyan etti. Fakat o da ne? Nezaket ve hukuk mücadelesiyle maruf Dilipak’a “kadın düÅŸmanı, gerici saldırgan ve ÅŸiddet kışkırtıcı” gibi yaftalarla çok çirkin bir karalama kampanyası baÅŸlatılmış. Burası pek önemli deÄŸil çünkü aynı çevrelerin “AKP’nin kadın düÅŸmanı politikaları ….” mealinde cümleler kurmadan konuÅŸamadığını, Ä°slam karşıtı fanatik tutumlarının toplumda karşılık bulamayacağını biliyoruz.
Abdurrahman Dilipak’ın itirazlarını mümkünse çürütmek, söylediklerinin gerçekle iliÅŸkisi yoksa komplo teorisi deyip geçmek veya Ä°stanbul SözleÅŸmesi’nin eksik ve yanlışlarını gidermek üzere istiÅŸareye davet etmek varken 81 ilde dava açmaya giriÅŸmek oldukça sıkıntılı bir durum ortaya çıkarabilir. Bir defa bu organize dava açma, siyasi söylem ve önermeleri mahkeme kanalıyla susturma giriÅŸimleri hafızalarda çivi gibi çakılı kötü hatıraları hortlatıyor öncelikle. Ä°kincisi hiçbir kimse veya kurumu kast etmeden sarf edilen “hakaret” kelimesine muhatap olarak öne çıkmak hem siyaseten hem de örfen yakışık almaz. Üçüncüsü Dilipak’ı mahkûm ettirmek size, bize, kime ne fayda verecek acaba? Sonra nihai çözümü, toplum nezdinde itibarı tartışmalı olan “yüce Türk adaleti”(!)nin tayin edeceÄŸini mi zannediyorsunuz?
Siyasetin iÅŸi aşırılıkları törpülemek, toplumsal dayanışmayı kuvvetlendirecek ikna süreçlerini organize etmektir. Sekiz senedir kendi tabanını ikna edecek bir söylem geliÅŸtirememek, siyasi çizgisi ve ahlaki tercihleriyle kesintisiz bir biçimde çatışan muhalif cephenin dört elle sarıldığı bir sözleÅŸme tipiyle övünmek ne derece saÄŸlıklıdır? Sözün gücüne güvenmek, siyasetin meÅŸruiyetine dayanmak, dost ve paydaÅŸları çoÄŸaltmak varken teÅŸkilatları mahkemeye koÅŸturmak, boykota kalkışmak, sosyal medyada lincin önünü açmak… hepsi ters tepecek, zarar ziyana sürükleyecek hareketlerdir. Yanlışlığına, aşırılığa raÄŸmen o bir kelimeye takılmak, üzerinde tepinircesine o ithama sarılarak ilerleyeceÄŸini sanmak, o kelimeden öncesini ve sonrasına hiç bakmamak, eleÅŸtiri ve tavsiyelere kulak tıkamak siyaset ve toplum için hiç ama hiç hayra alamet deÄŸil.
Henüz yorum yapılmamış.