Sosyal Medya

Önemli Şahsiyetler

20. yüzyılın Asiye’si: Zeynep Gazali

Müslüman Kardeşler Teşkilâtı'nın [İhvân] tanınmış isimlerinden Zeyneb Gazâlî 20. yüzyıla Mısır tarihine damgasını vuran İslam davetçisi “20. asrın Asiye’si” olarak anılmaktadır.



“Bu kitabı; Rabbinin hoşnutluk ve iyiliğine sevinen, Allah yolunda can veren, beşeriyetin zulüm ve azgınlıklarını Rabbine şikayet eden; tarih boyunca gelecek nesilleri Rabbinin yoluna sevk etmek için kanlarını sel gibi akıtan; Allah yolunda, O’nun dini İslâm uğruna şehid olup dünyada sözünde sabit ve ahirette de ebedî Cennetlere layık olan insanlar ‘Düşmanlarınız size karşı bir ordu topladı, onlardan korkun.’ dendiğinde, ‘Allah bize yeter. O ne güzel bir vekildir.’ diyen temiz ruhlara ve yeryüzünün doğusundan batısına kadar her tarafta bulunan bütün Müslümanlara ithaf ediyorum.”

Zeyneb Gazali’nin Zindan Hatıraları kitabı için hazırladığı bu ithaf, âdeta onun tüm yaşam gayesi ve özünü okuyucuya sunar gibidir. Kaleme aldığı konunun hassasiyeti ve yaşatılanların korkunçluğu karşısında bu kitabı yayınlama noktasında çok tereddüt etse de İslâm âlemine karşı açılan bu acımazca savaşın belgelerini Müslümanlarla paylaşma sorumluluğu ağır basmıştır. İslâm’ın tüm topraklarının işgal edildiği 20. asrın Asiye’si; Mısırlı müfessir ve İslâm davetçisi Zeyneb Gazali’nin soyu; II. İslâm halifesi Hz. Ömer’den gelir. Ayrıca Hz. Peygamberin torunu Hz. Hasan ile de soy bağı bulunur. El-Ezher Üniversitesi âlimlerinde biri olan babası, kızının eğitimine önem vermiş onun sahabe hanımlardan “Nesibe bint Ka’b”ı örnek almasını istemiş ve bu sebeple zaman zaman kızına onun ismiyle hitap etmiştir. Zeyneb Gazali, on yaşına geldiğinde babasının vefatı üzerine annesi ve abileri ile birlikte Kahire’ye taşınmıştır.

İmanının daima arkasında duran bir Müslüman

Resmi eğitim hayatına burada başlayan Gazali’nin abileri, Zeyneb’in okul hayatı hususunda farklı görüşlere sahiptir. Bu nedenle henüz on iki yaşında bir çocuk iken Kahire’de kendi başına bir kız okulu bulur ve kaydının yapılması için okulun müdürü ile konuşur. Okulun müdürü de hem âlim olan babasını hem de tüccar olan dedesini tanıması sebebiyle kızın kapasitesini görerek kaydının yapılması için abileri ile konuşur. On iki yaşında birinci sınıfa başlayan Gazali, imtihanlarını vererek hızla sınıf atlar. Lise öğreniminin ardından, çalışkanlığı ile Hüdâ Şa‘râvî’nin başkanlığında kurulmuş olan “Kadınlar Birliği”nin Fransa’ya göndereceği üç kız öğrencinin arasında yer alır. Ancak bu arzusu, gördüğü bir rüya üzerine değişecek ve Zeyneb, Mısır’da kalmaya devam edecektir.       Zeyneb Gazali, resmi öğrenimi ile birlikte El-Ezher Üniversitesi âlimlerinden İslâmî ilimler alanında eğitim almaya da devam eder. Ancak onu benzerleri arasından ayıran, ne edebi kişiliği ne de ilmidir... Onun eşsizliği, imanının daima arkasında duran Müslüman şahsiyetindedir. El-Ezher’den aldığı dersler devam ederken Mısır’da kaldığı bu sürede Kadınlar Birliği bünyesinde çalışmalarına devam eder. Ancak aldığı dersler ve kalbinde bulunan İslâm gayesi sebebiyle çalışma ve pratikleri modernist-feminist bir anlayış şeklinde tanımlanan Kadınlar Birliği ile arasında görüş ayrılıkları vardır. Hüdâ Şa‘râvî’nin başkanlığını yaptığı bu oluşum, kadının örtüyü atmasını savunurken Zeyneb Gazali, İslâm kaidelerine sadık kalmaya özen gösterir. Bu nedenle topluluktan bazı kadınlar Gazali’ye itiraz ederler. Diğer yandan ise feminist-modernist bir kadın topluluğunun içerisinde yer almasından dolayı için El-Ezher Üniversitesi hocaları, Gazali’nin camilerde vaaz vermesine karşı çıkarlar. Zeyneb Gazali, bir müddet bu iki görüş arasında çalışmalarına devam etti ve Kadınlar Birliği’ndeki pek çok hanımı kendi görüşleriyle etkiledi. Nihayetinde 1937 yılında El-Ezher Üniversitesi’nde dinlediği konferansların, bilhassa Muhammed en-Neccâr’dan edindiği bilgilerin etkisiyle bu teşkilâttan ayrılarak El-Ezher’in Şeriat Fakültesi bünyesinde “Müslüman Kadınlar Birliği”ni kurdu. Gazali, o sırada henüz yirmi yaşındaydı ve başkanlığını yürüttüğü bu teşkilâtın gayesi; topluma bilinçli ve duyarlı Müslüman kadınlar kazandırmaktı. Birlik, Mısır’da çeşitli çalışmalar ve protestolar gerçekleştirerek kısa sürede ülke gündeminde yer almaya başladı ve kurulmasından bir sene sonra İhvân-ı Müslimîn ile iletişime geçti. Hasan el-Bennâ, Zeyneb Gazali’den kendilerine katılmasını ve “Müslüman Bacılar” birliğinin başkanlığını yapmasını ister. Gazali, başta bu teklifi geri çevirir. Hasan el-Bennâ, kendisine teşkilatıyla birlikte gelmesini teklif eder, ancak o dönem bu birleşme sağlanamaz. Gazali, 1948 yılında Hasan el-Bennâ önderliğindeki İhvân-ı Müslimîn’e katılmayı kabul eder.

Müslümanları kurtarma gayreti

Bu tanışma üzerine Hasan el-Bennâ’dan dersler almaya başlar ve İslâm yolunda olduğu hâlde daha önceleri fark edemediği bir şeyi, “İslâm dinamizmini” fark eder. Bu aydınlanma üzerine, Hasan el-Bennâ’nın da bahsettiği, sahabe hanımlar gibi olma niyetiyle kendini kurtarma gayretinin ötesinde, tüm İslâm âlemini ve zulüm gören Müslümanları da kurtarma gayreti içerisine girer. 1951-1958 yılları arasında çıkardığı “Müslüman Hanımlar” isimli haftalık kadın dergisi oldukça ilgi çeker. Müslüman kadının problemleri üzerine yapılan çalışmaları yayınlar. Bu dönemde Abdunnasır yönetiminin tepkisini toplar ve faaliyetleri sık sık engellenmeye çalışılır. 1964 yılında geçirdiği ağır trafik kazası üzerine zor günler yaşar. Bu kaza, Abdunnasır’ın onun faaliyetlerini engellemek amacı ile gerçekleştirdiği bir suikasttır. Bu durum karşında Zeyneb Gazali’nin tutumu ise Allah’a hamd etmek ve iyileşir iyileşmez davasına yeniden sıkıca sarılmak olmuştur.

İlk evliliğini Mısır’ın çağdaş âlimlerinden Hâfız et-Ticânî ile gerçekleştiren Gazali, eşinin vefatının ardından ikinci evliliğini zengin bir hayırsever olarak tanınan Seyyid Muhammed Sâlim ile yapar. Seyyid Muhammed Salim, eserlerinde de dua ettiği gibi mücadelesi boyunca eşinin de yanında yer alarak onu destekler. İhvân-ı Müslimîn ile faaliyetlerini sürdürmeye devam ettiği bu dönemde Abdunnasır yönetimi, teşkilâtı tasfiye edip kardeşliğin mallarına el koyar. Gazali’nin eşinin bütün mal varlığı devletin eline geçer. Çıkardığı dergi kapatılır ve 1965’te, fikir birliği içinde bulunduğu Seyyid Kutub ve teşkilattan çok sayıda kardeşiyle birlikte tutuklanarak ömür boyu hapse mahkûm edilir.

Zindan Hatıraları

Zindan Hatıraları isimli kitabında, Suud Kralı Faysal’ın gayretleri neticesinde 1971’de özgürlüğüne kavuşana kadar geçirdiği işkenceler altındaki bu altı seneyi kaleme alır. Ancak bu eserinde dahi yaşanılan tüm hâli kelimeler ile anlatmak mümkün değildir. Sorgu esnasında onu yıldırmak ve vazgeçirmek için sürekli olarak telkinlerde bulunulur. “Bu kadar işkence çekmene gerek yok, pişmanım de, İhvân-ı Müslimîn ile ilişkini kopardığını ve Hasan el-Bennâ’dan nefret ettiğini söyle seni bırakalım.” denilir. Ancak Zeynep Gazali bu telkinlere her seferinde aynı cevabı verir: “Ben hiç kimseye, Allah’tan başka hiç kimseye boyun eğmem.” der. Zindanda geçirdiği süre boyunca pek çok işkenceye maruz kalmış ve pek çok ibret verici hâl ile karşılaşmıştır. Bu olaylardan birinde üç numaralı hücrede iken hücresindeki küçük pencereden İhvân-ı Müslimîn’den genç kardeşlerine yapılan işkencelerin seslerini duyar. Müslüman gençlere Zeyneb Gazali ile bağlantıları sorulur ve ona hakaret etmeleri, küçük düşürücü sözler söylemeleri istenir. Ancak gençler bunu asla kabul etmez ve işkence görmeye devam eder. Zeyneb Gazali ise bu duruma dayanamaz; yatsı namazının ardından secdeye kapanıp şöyle dua ederler: “Rabbim, bu çocukları bu hâlde görmeye ve seslerini duymaya dayanamıyorum, bana yardım et ki kalbimi yerinden söken bu sesleri duymayayım. Rabbimiz senden yardım istiyorum, ezbere bildiğim bu kardeşlerimin hiçbiri benden gelen bir sebeple zindana girmesin ve işkence görmesin. Bana yardım et ve imtihanımızı kolaylaştır.”

Bu dua üzerine Zeyneb Gazali, seccade olarak yere serdiği mantosu üzerinde uykuya dalar ve rüyasında Hz. Peygamberi (s.a.) görür. Hz. Peygamber (s.a.), “Ey Zeyneb, sen ve siz hak yolu üzerindesiniz.” der ve bunu üç kez tekrarlar.

Kur’an’a Bakışlar

Naẓarât fî Kitâbillâh isimli tefsir çalışması Kur’an’a Bakışlar adıyla Türkçeye çevrilmiştir. Alanında çağdaş bir kadın tarafından kaleme alınmış tek eser olma özelliği taşır. Kur’an’a karşı klasik ile çağdaş yaklaşımı birleştirmeyi amaçlar. Bu tefsirin alt yapısını “Davet adamının halvet günleri” olarak adlandırdığı hapishane günlerinde elinde düşürmediği Kur’an-ı Kerim’in satır aralarına aldığı notlar oluşturur. Eser, El-Ezher Üniversitesi tefsir profesörleri tarafından incelenmesinin ardından 1994 yılında okuyucu ile buluşur.

İslâm’da kadının konumu ve haklarının sıklıkla tartışıldığı günümüzde Zeyneb Gazali’nin bu çalışması oldukça mühimdir. Gazali, tefsir çalışmasını hazırlarken özellikle İbn Kesir’in tefsiri ile İhvân-ı Müslimîn’den kardeşi olan Seyyid Kutub’un Fi Zılâli’l-Kur’an eserinden yararlanmıştır. Yeri geldiğinde Seyyid Kutub’tan alıntılar da yapmıştır. Zeyneb Gazali tefsirinde, Kur’an’ı anlamanın en güzel yolu olarak Ayeti Kerimeleri, Efendimizin (s.a.) Hadis-i Şerifleri ile açıklama metoduna başvurur. Gazali’nin tefsir sunuş metodu şu şekildedir: Önce temelden ve sade bir şekilde ayetlerin manasını açıklar ve ayette geçen temel kavramları açıklar. Ardından ayetin nazil olduğu dönemi ele alır ve hükümleri günümüze taşır.

Zeyneb Gazali’nin görüşüne göre İslâm’ın temel prensiplerinin hayata geçirilebilmesi için Allah’ın ayetleri özümsenmeli ve onlar ile hükmedilmelidir. Onun gözünde ideal olan; içerisinde bulunduğumuz sosyal, siyasi ve ekonomik yaşam ile ayetler arasında güçlü bir bağ kurulmasıdır. Böylece ideal İslâm şahsiyetleri yetiştirilecek, bu şahsiyetler önce İslâmî aileyi ardından da ideal İslâm toplumunun oluşumunu sağlayacaktır.

Müellif: Lafite Beyza Kahvecioğlu / Kaynak: Kitabın Ortası, Eylül 2019, sayı 30.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.