Kürsü
Küresel Değişimin hızı
Küresel dünyayı yöneten, çekip çeviren görünmeyen, soyut bir güç var. Tek tipleşenler, benzeşenler dünyası. Yerel ya da çevre kültürlerin tavır ve tutumu belirleyici olamıyor. İnsanlar inançlarından, yaşama biçimlerinden vazgeçiyorlar.
Kültürlerin belirleyici ruhları var. AÅŸk ve tutku dilleri var. Bunlar baÄŸlayıcı ve kökleÅŸtirici. Her kültürün kendine özgü olmasına karşın bugün bunun karşılığı etkisini yitiriyor desek yeridir.
1987 yılında Makedonya’nın ilk adı Köprülüler, Tito zamanında Tito Veles, Yugoslavya’nın dağılmasından sonra Veles olan küçük bir kentine gitmiÅŸtik. Balkan ülkelerin, ÅŸair, yazar ve aydınlarının buluÅŸtuÄŸu bir toplantıydı. Biz de ÅŸair Cumali Ünaldı HasannebioÄŸlu ile katılmıştık. Bir cenaze alayına denk düÅŸmüÅŸtük. Rahipler ellerindeki buhurdanlıkları tütsüleyerek alayın önünde gidiyorlardı. Hıristiyan kültüre ait bir durum bu. Bizim kültürümüzden farklı. Dikkatle izlemiÅŸ ve gözlemlemiÅŸtim.
Müslümanların cenaze törenleri de kendi ruhuna uygun. Bunlar doÄŸal olan ÅŸeyler.
Gene o yıllarda Polonya’ya gitmiÅŸtim. Sinemadan çıkan gençleri gözlemlemiÅŸtim. Oradaki deÄŸiÅŸimin farkına varmıştım.
Aradan geçen zamanda kuÅŸaklar deÄŸiÅŸti. O günden bugüne çok ÅŸey deÄŸiÅŸti, deÄŸiÅŸmeye devam ediyor. Burada da kalınamayacak.
Gelinen bu günde yepyeni bir durumdan söz ediyoruz. Hızlı bir deÄŸiÅŸim yaÅŸanıyor. Bunun karşısında kimi çevreler içten içe deÄŸiÅŸimin hızına ayak uydururken, kimileri ÅŸaÅŸkın, kimileri olanlara kayıtsız. Siyasal yapılanmalar ve hayat tarzları insanları besleyicilikten, çok geçici bir süre için tutma çabasında. Taraftar oluÅŸturma. Ruhsal ve kültürel beslenmeden uzak. Dönemin oluÅŸturulan havası ve dalgası daha çok belirleyici oluyor.
BaÄŸlılıklar gönülden ve içten olunca bunun bir biçimde düÅŸünce ve kültür ile beslenmesi gerekiyor. Beslenmeler saÄŸlıklı olmayınca dönemin ruhuna uygun kapılmaların olması doÄŸal. Ä°nsanı besleyen ve süreklileÅŸtiren bir dünya.
Ä°deolojiler büyük ölçüde etkisini yitirdi. Yeni bir oluÅŸ var, hızlı ve etkili. Bölgesel havza ve kültürlerin etkisi azalıyor. Ä°nsanları bir arada tutacak manevi güç etkisini yitirince asıl büyük bir boÅŸluk oluÅŸuyor.
Ä°nsanlar birbirlerini besleyemiyor ya da dayanak olamıyor. Bireysellikler daha çok ağır basıyor. Artık bu dünyanın veya kimi ideallerin yeri kalmıyor.
Sevgisiz bir dünyaya doÄŸru hızla gidiliyor. Bunu giyim kuÅŸam, yeme içme ve yaÅŸama tarzında görüyoruz. Anlık yaÅŸama söz konusu.
Göz önünde bulunan gündelik bir yaÅŸama biçim var. Müslümanlar kendi konumlarını hakkıyla temsil etmiyorlar. Onlara da bulaÅŸan bir dünyevilik var. Kendilerini ve konumlarını kurtarma derdi daha baskın.
Yakınmaların hiçbir anlamı bulunmuyor. Çünkü bu deÄŸiÅŸimin hızı yakınanları da etkisi altına almış bulunuyor.
Siyasal eylem içinde bulunanlar öncelikle bir insan deÄŸeri olarak insana yaklaÅŸmakla yükümlü. Öncelikle gerek yaÅŸama biçimleri, davranışları ve eylemleri belirleyici oluyor. Ä°nandırıcılığın ve güvenliliklerini yitirenler bir daha eski konumlarına dönemezler. BaÅŸlangıç ile süreç tutarlı olmadıkça hiçbir ÅŸey saÄŸlıklı olarak karşılık bulmaz.
Muhatap olan insan. Her insan bir değerdir. Her insan insana bir bağış.
Birbirine inanan, güvenen, sevgi duyan bir sürece gereksinim var. Ä°nsandan baÅŸka yol arkadaÅŸlığı edeceÄŸimiz bir varlık yok. En umulmadık birinden umulmadık bir sıcaklık ve baÄŸlılık bulunur. Yeter ki birbirimizi anlayacak bir dille olabilmeyi saÄŸlayabilsek. Gönül dili, kalp dili ile. Hayatın güzelliklerini kavrama bilinci ve sevgisi ile. Hayatın zorluklarını güzel dil ile aÅŸabiliriz ancak. Çünkü insanın insandan baÅŸka bir dayanağı bulunmuyor.
Ali Haydar Haksal / Milli Gazete
Henüz yorum yapılmamış.