İsmail Kılıçarslan: Gönüllü mandacılık talep eden ziyhniyet
“Ekonomik krizin derinleştiği, son kaza ile de büyük darbe alan Lübnan’da başlatılan ‘Lübnan yeniden Fransa’nın hakimiyetine girsin’ konulu kampanyada imza sayısı 36 bine ulaştı.”
Sıradan bir ajans haberinde geçen bu cümleyi anlamak için tekrar tekrar okudum. 36 bin insan, ekonomik kriz var diye, -Allah evlerden ırak etsin- bir büyük kaza yaşandı diye “kurtar bizi Fransa” diyerek imza atmışlar.
Hayır, bu öyle “Lübnanlı Hristiyanlar imza atmıştır” deyip geçilecek bir mesele değil. Büyük bir zırva haline gelen “küresel kültür”ün yan etkilerinden biri bu. “Memleketimi, vatanımı, ülkemi bu hale getiren emperyalist, gelsin bizi yönetsin” demek için küresel zırvalıkların beynini bütünüyle iğdiş etmesi gerekir çünkü.
Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra Osmanlı topraklarında kurulan ve doğrudan “mandacılığı” savunan derneklerin, mesela Amerikan Muhipleri Cemiyeti’nin, Teali İngiliz Cemiyeti’nin vd. Lübnan’da hortlaması, insanın aklına sığdırabildiği bir şey değil yine de.
Coğrafyamızda yaşanan bütün bir emperyalist tecrübeyi unutarak, bu emperyalist tecrübenin ürettiği gelişmişlik-gelişmemişlik ayrımına iman ederek ve en nihayet “asıl büyük kurtuluşu sahibine âşık olmakla eşitleyen köle”liğe ilerleterek gelinebilecek tek nokta” zillet”tir, fazlası değil.
Bu, burada bir dursun.
“Vatan, millet, ülke, tarih, coğrafya, geçmiş, gelenek” gibi kelimeleri eski, eskimiş, arkaik, kabul eden zihinleri üretmek kolay iş değil. Yıllara ihtiyaç duyan bir süreç bu. Sözgelimi Ayasofya’nın açılmasıyla dövizin artması arasında şöyle bağlar kurabileceğiniz noktaya gelmek kolay değil: “Ayasofya’yı açacağına döviz kurunu düşür!”
Bunun, başlı başına “köksüz bir önerme” olduğunu anlamayacak kadar meseleden uzaklaşmak için emek gerekir cidden. Beyninizi seneler içerisinde iğdiş edecek bir emektir üstelik bu.
Bir dakika. Bunu böyle söyleyince “dış mihraklar Ayasofya üzerinden bize operasyon çekiyor” falan demiyorum. Üstelik bunu böylece belirtme ihtiyacını da tam bu “emektar kitle”nin zihinsel sefaleti yüzünden hissediyorum.
“İstiklal Marşımız’da Akif’in haykırdığı ‘Cânı, cânânı, bütün vârımı alsın da Hüda / Etmesin tek, vatanımdan beni dünyada cüda’ dizesinin sırrını kaybetmemek lazım gelir” diyorum sadece. Ayasofya ile dövizi bitiştirip, oradan da “efendim gelişmiş bir ülke olmadığımız için…” fazına geçmenin bir adım sonrası “manda imzası” toplamaktır.
Belki şu kadarını söylemek lazım. Devletin vazifesi halkının refahını temin etmektir. Dolayısıyla negatif döviz hareketlerinin durmasını temin etmek de devletin sorumluluğudur. Bunu oturup konuşmak, bununla ilgili muhalefet dili geliştirmek, bunu eleştirmek de gayet tabiidir. Dolar yükseldikçe doğrudan fakirleşiyoruz çünkü.
Fakat bunu “mandacı zihin” ile, “ah ah, yanlış ülkede doğdum” zevzekliği ile, “Avrupa’da çöpçü buradaki profesörden iyi durumda” palavrasıyla yapmamak lazım gelir.
Zira “mandacılık”, bir insan tekinin düşebileceği en izzetsiz yerdir.
Henüz yorum yapılmamış.